Sevgili dostlarım…
Sturama’yı
andığımız bu günlerde en büyük mülteci gemilerinden birisi olan Exodus’ün hikâyesini
sizlere becerebildiğim kadar anlatmak istedim. Şu kadarını baştan söylemeliyim
ki gerçek hikâyenin Exodus filmi ya da romanıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Exodüs... En büyük mülteci gemisi... Tam 4554 kişiydiler. Hitler'in soy kırımından kurtulan 4554 kişi. Hüviyetleri, pasaportları, evleri, yurtları olmayan tam 4554 kişi.
Yalnız üstlerindeki elbiseleri vardı. Bir de umutları... Onları hiç kimse istemiyordu. 11 Temmuz 1947 günü Marsilya'ya 60 km.mesafedeki kucuk bir liman olan Sete'ten yola çıktılar. Isin ilginc tarafi geminin varis noktasi Istanbul olarak gozukuyordu. Gemiyle gideceklerdi Filistin’e... Oraya, uzaktaki umuda. Kurulmak üzere olan İsrail'e… Ne umutlarla Allah’ım, ne umutlarla... Geminin ismini değiştirmişlerdi. Yeni bir isim koymuşlardı. Exodus... Tora’dan alınma bir kelime idi bu. Kelime anlamı çıkış. Sanki Mısır'dan çıkış gibi... Ama kullanılış şekli ile Hicret daha doğru sanki. Bu anlamda kullanıldı. Hicret. İsrail'e hicret...
Ike Aranne |
Organizasyonu
Yahudi örgütleri yapıyorlardı. Amaç, temerkuz kamplarindan kurtulmuş Yahudileri Filistin’e
götürmekti. Orada, uzaklarda bir Yahudi yurdu kurmaya uğraşıyorlardı. Daha gemi
Marsilya'dan hareket etmeden Araplar kıyameti koparmaya başladılar. Boykotlar,
grevler, isyanlar, suikastlar... İngilizler tırstılar. Hem Araplar,
hem Yahudiler, Filistin'i cadı kazanına çevirmekteydiler.
Beyaz Kitaba göre bu göç yapılamazdı. (Filistin’e Yahudiler’in göç etmesini yasaklayan İngiliz kanunu) . Exodus yola çıkar çıkmaz İngiliz savaş gemileri gemiyi takip etmeye başladı. Seferi, daha sonraları İsrail Ordusunun çekirdeğini oluşturacak olan Haganah organize ediyordu. Geminin kaptanı ise İke'di. İke Aranne... Efsanevi yılların efsanevi kaptanı... Daha sonraları 23 Aralık 2009 da öldüğünde Simon Perez onu "Liderdi, azimliydi, Exodus seferine çok başka bir anlam katmıştı" diye tanımlayacaktı. Gemideki askeri komutan ise Yossi Harel idi. 27 Nisan 2008 tarihinde ölene dek hep Exodus'ün komutanı olarak tanındı... Hani derler ya, komutan gibi komutandı.
Beyaz Kitaba göre bu göç yapılamazdı. (Filistin’e Yahudiler’in göç etmesini yasaklayan İngiliz kanunu) . Exodus yola çıkar çıkmaz İngiliz savaş gemileri gemiyi takip etmeye başladı. Seferi, daha sonraları İsrail Ordusunun çekirdeğini oluşturacak olan Haganah organize ediyordu. Geminin kaptanı ise İke'di. İke Aranne... Efsanevi yılların efsanevi kaptanı... Daha sonraları 23 Aralık 2009 da öldüğünde Simon Perez onu "Liderdi, azimliydi, Exodus seferine çok başka bir anlam katmıştı" diye tanımlayacaktı. Gemideki askeri komutan ise Yossi Harel idi. 27 Nisan 2008 tarihinde ölene dek hep Exodus'ün komutanı olarak tanındı... Hani derler ya, komutan gibi komutandı.
Yossi Harel |
Exodüs
Tel-Aviv'in 20 mil açığında İngiliz gemileri tarafından durduruldu. Yedeğe
aldılar gemiyi ve Hayfa’ ya çektiler. Mültecileri başka gemilere
aktarmak istediler. Ben Gurion, gemidekilere "teslim olun"
dedi. Kaptan İke ve Yossi "hayır bu, Milletler Cemiyeti
(Birleşmiş Milletler‘in o zamanki adı) önünde güçsüzlük ifadesi
olur" diyerek emre uymadılar ve direndiler. Silahsızdılar, yalnız elleri, tırnakları
ve tekmeleri vardı, ama direndiler. Teslim olmadılar. Uzun etmeyelim, elbette gemiye cikan İngiliz askerleri kavgayı tüfekleriyle, dipçikleriyle kazandılar. Mültecileri başka
gemilere aktardılar, fakat arbede sırasında iki mülteci ve mürettebattan
bir Amerikalı hayatını kaybetti. Onlarca mülteci yaralandı. Gemi yeniden denize
açıldı. Rota Marsilya idi. Çıkış noktaları olan Marsilya'ya gerisin
geriye hareket ettiler. Ancak mülteciler Marsilya' da karaya çıkmayı
reddettiler.
Tabii bu arada Yahudiler ellerindeki her imkânı kullanarak basın yoluyla kıyameti koparıyorlardı. Dünya kamuoyunda İngiltere karşıtlığı almış başını gidiyordu. İngilizler tekrar arbedeyi göze alamadılar. Fransızlar'dan yardım istediler. Fransızlar kabul etmediler. Arada gemidekiler aç, perişan, gazeteler veryansın ediyorlar. Dayanamadı İngilizler ve gemiye yeniden hareket emri verildi. Nereye? Hamburg’a... Hamburg o tarihte İngilizlerin kontrolünde. Gemiler oraya gelince mültecileri Hamburg yakınlarında Lübeck'teki eski bir Nazi toplama kampına koydular. Yahudiler tekrar toplama kampındaydı. Başa geri dönmüşlerdi. Tam bir yıkım.
Fakat bu son olacaktı. Artık hiç bir mülteci gemisi geri çevrilmeyecekti. Majestelerinin hükümeti pes edecek, politikasını değiştirecek ve o tarihten sonraki mülteci gemilerini Kıbrıs'a yönlendirecekti. Kıbrıs'ta Larnaka yakınlarında kurulan kampta bekletilen Yahudiler İsrail'in kuruluşu ile birlikte nihayet "benim yurdum" diyebilecekleri topraklara ayak basabileceklerdi...
Tabii bu arada Yahudiler ellerindeki her imkânı kullanarak basın yoluyla kıyameti koparıyorlardı. Dünya kamuoyunda İngiltere karşıtlığı almış başını gidiyordu. İngilizler tekrar arbedeyi göze alamadılar. Fransızlar'dan yardım istediler. Fransızlar kabul etmediler. Arada gemidekiler aç, perişan, gazeteler veryansın ediyorlar. Dayanamadı İngilizler ve gemiye yeniden hareket emri verildi. Nereye? Hamburg’a... Hamburg o tarihte İngilizlerin kontrolünde. Gemiler oraya gelince mültecileri Hamburg yakınlarında Lübeck'teki eski bir Nazi toplama kampına koydular. Yahudiler tekrar toplama kampındaydı. Başa geri dönmüşlerdi. Tam bir yıkım.
Fakat bu son olacaktı. Artık hiç bir mülteci gemisi geri çevrilmeyecekti. Majestelerinin hükümeti pes edecek, politikasını değiştirecek ve o tarihten sonraki mülteci gemilerini Kıbrıs'a yönlendirecekti. Kıbrıs'ta Larnaka yakınlarında kurulan kampta bekletilen Yahudiler İsrail'in kuruluşu ile birlikte nihayet "benim yurdum" diyebilecekleri topraklara ayak basabileceklerdi...
Exodus'tekiler
ne oldu? Önce, Almanya'da ve diğer Avrupa'da
bulunan ölüm kamplarındaki Yahudileri İsrail'e getirebilmek
için kurulan Brichah örgütü bunların büyük bir kısmını kaçırıp Filistin'e
getirmeye muvaffak oldu. Geri kalanını da İngilizler, Kıbrıs'a
naklettiler. İsrail devleti resmen kurulduktan sonra onlar da vatanlarına
kavuşabildiler... Bu gün, bizler, bu olağan üstü cennet vatanda yaşıyorsak
bunu, o günlerde inanılmaz koşullarda bu topraklara gelerek, bizlere bu günleri
hazırlayan insanlara borçluyuz. Ruhları şad olsun.
Sevgiyle
kalın, hoşça kalın...
Aaron
Baruch (Ankaralı)