Sevgili dostlarım,
Öyle ya, kim bu Benjamin Netanyahu, ben
biraz baktım, biraz okudum ve gördüklerimi okuduklarımı sizlerle paylaşayım
dedim.
Takma lakabı ile BİBİ, 21 Ekim 1949 – Israel-Tel Aviv doğumlu. Bugüne
kadar İsrael’de doğan ilk İsrael başbakanı. Annesi Elisha Netanyahu (matematik
profesörü), babası Benzion Netanyahu (tarih profesörü). Bibi tahsilini Harvard
Üniversitesinde siyaset bilimi üzerine yaptı.
Bibi ve ağabeyi Yonathan Netanyahu Israel’in
en seçkin komando birliği olan Sayeret Matkal mensubu. Diğer kardeşi Iddo ise radyoloji
uzmanı ve oyun yazarı. Komutan Yonathan,
ne yazık ki Entebbe harekâtı sırasında vuruldu ve hayatını kaybetti.
Bibi asker olarak pek çok operasyona
katıldı. 8 Mayıs 1972 de Sabena Hava Yolları’na ait bir uçak kaçırılarak Tel
Aviv’e indirilmişti. Kurtarma operasyonuna katılan Bibi omuzundan vuruldu.
1973
Yom Kippur savaşında en önde savaştı. Süveyş kanalı boyunca baskınlara katıldı.
Suriye cephesinde komandolara komutanlık yaptı. Yüzbaşı iken askerlikten
ayrıldı.
1984 yılında Birleşmiş Milletler’de 4 yıl
İsrael elçiliği görevini yürüttü. Likud
partisine girdi. Parti başkanı olarak 1996 da Israel’in en genç başbakanı oldu.
1999 da Ehud Barak’a yenilip başbakanlığı
bıraktı. Çeşitli hükümetlerde dış işleri bakanlığı ve maliye bakanlığı görevlerini
yürüttü.
Israel’in en sağcı ve şahin başbakanı
olan Bibi 31 Mart 2009dan beri başbakan.
Bibi 160 IQ’su ile dünyanın en zeki,
başbakanları arasında…
Israel’de bu sene yeni yasama yılı başlar başlamaz, Bibi
meclisten bir kanun geçirmek istedi. Bu kanun başbakanların görev yaptıkları
süre içerisinde haklarında soruşturma açılmaması hususunda idi. En başta
Cumhurbaşkanı Rivlin buna karşı çıktı. Meclisin açılış konuşmasında yasa
teklifini antidemokratik olarak yorumlayıp Bibi’ye verdi veriştirdi.Sonuçta kanun
teklifi reddedildi.
Bibi ise bu konuda kendine göre haklı.
Diyor ki; “ beni devirmek için muhalefet devamlı benim ve ailem hakkında
karalama kampanyaları yürütüyorlar. Hakkımda bir sürü de soruşturma açılıyor.
Bunlarla uğraşmaktan çalışamıyorum. Rahat bırakın beni.”
Şu sıralarda Netanyahu ile ilgili üç
sorgulama var:
Birincisi aldığı hediyelerle ilgi. Şu
hediyeyi alabilir, bunu alamaz, çok pahalı diye bir kanun yok. Kaldı ki
aldıkları, şarap, viski, puro filan. Üstelik kabul edilmemesi de ne kadar
doğru? Hediyeyi getirene ayıp olmaz mı? Sonuçta çamur at, izi kalsın taktiği
yürüten muhalefet buradan bir şey tutturamaz sanki. Zaten bu konuda yüksek
mahkeme bir suç unsuruna rastlamadı.
İkinci konu ise daha zor. Netanyahu’nun
bir gazete sahibine kendi hakkında yapılacak haberlerde aleyhine bir şeyler yazılmaması
karşılığında maddi çıkarlar önerdiği söz konusu. Gazeteci ile görüşmeleri Bibi
namına özel kalem müdürü yürütmüş. Polis şimdi bu adamı sıkıştırıyor. “Her şeyi
bize açıkla, biz de seni bu davada az para cezası ile kurtaralım” diyor.
İyi de, bu Netanyahu da aptal değil. Bu görüşmeler yapılırken başbakanın
talimatıyla her şey kayda alınmış. Soruşturmada her şey ortaya döküldü. Suç
unsuru yok. Ancak özel kalem müdürü acaba bir şeyleri sakladı mı? Mahkemeye bu
güne kadar açıklanmamış deliller verecek mi? İşin püf noktası bu. Buradan da
bir şey çıkmaz. Muhalif gazeteciler bile bunu kabul etmişler. Olsa olsa “etik
olarak ayıp etti” filan çıkar.
Bir de denizaltılar konusu var. Israel
Almanya’dan üç adet süper denizaltı alıyor. Bunlar nasıl denizaltılarsa İran’a
bile etkili olabiliyormuş. İsrael’deki mevcut kanunlara göre, düşmanın ortak
olduğu kurumlardan ne malzeme alabilirsin ne de silah. Asla… Oysa bu denizaltıları
yapan firmada, (Thyssenkrupp) Dubai ve İran ortaklıkları varmış Aracı kurumun
avukatı ile eski deniz kuvvetleri komutanı başbakana çok yakınmışlar. Ortalıkta
komisyonlar filan dönmüş. Ancak henüz Bibi’ye bulaşmış ve ispat edilmiş bir suç
yok. Soruşturma devam ediyor. Bakalım yüksek mahkeme bir suç unsuru bulup olayı
adalete taşıyacak mı?
Bu arada Bibi’nin eski bir hostes olan
eşi Sara Netanyahu ile de, gerek basın gerek muhalefet, uğraşmaktan ve yıpratma
politikalarından vaz geçmiyor. Aşçısı beni dövdü dedi, tutturamadılar, Yok
konuttaki boş şişeleri markete satmış diye iddia edildi, yine bir şey çıkmadı. Başbakanlık
çalışanını işten kovdurdu diye haber yaptılar, boş çıktı. Üstelik yalan haber
yaptı diye, haberi yapan gazeteci, Sara’ya 50 bin şekel tazminat ödemeye mahkûm
edildi. Boş işler. “İnçir kufas, i
eçar a la mar” (boş işler anlamında bir ladino deyişi.)
Neticede bir şekilde bel altı vurarak
Bibi’yi durduramazlarsa bana göre bir buçuk sene sonraki seçimleri yine
götürür. İsrael onun döneminde çok ilerledi. Şimdi bu lafıma solcu abilerim
hemen gerilmeye başlamıştır. Hayat pahalılığı, emeklilerin durumu, ev fiyatları
filan daha yazımın mürekkebi kurumadan bana giydirmeye başlarlar. Abiler, isterseniz
bu konuda siz durumu ne kadar kötü (!) olduğunu bu yazımdan bağımsız olarak yazın,
bu sefer de ben cevap vereyim. Laf aramızda ne yazarsanız yazın, hepinizi çok seviyorum.
Bu hafta da bu kadar sevgili dostlarım.
Esen kalın.
Aaron Baruch (Ankaralı)
Kaynakça – Vikipedia ansiklopedisi.
Oda TV - Refael Sadi’ye teşekkürlerimle…