İsrael’e göç etmek çıkmaktır,
yükselmektir. Yeni göç edenlere “ole hadaş” denir. Yani yeni çıkan, yeni
yükselen manasına… İsrael’e göç edenlerin manevi anlamda yükseldiğine inanılır.
İsrael kurulmadan evvel gelenler tam bir
savaşın ortasına düşüyordu. O tarihlerde İngiliz Mandası, Beyaz Kitap(1) dolayısıyla o zamanki adıyla Filistin topraklarına
Yahudi göçünü kısıtlamış, gemilerle gelen göçmenleri yakaladıklarında Kıbrıs’ta
kurdukları kamplara koyuyorlardı. Yakalanmadan Filistin kıyılarına
ulaşabilenler, sandallarla, ya da doğrudan denize atlayarak kıyıya ulaşıyor ve
kendilerine yardım eden Yahudi gönüllüler tarafından içerilere kaçırılıyorlardı.
O yıllardaki Türk balıkçılarına ve
denizcilerine ne kadar teşekkür etsek azdır. Türkiye’nin özellikle güneyinden balıkçı
motorları, ya da küçük teknelerle pek çok Türk Yahudi’si bu topraklara ulaştı. Mazot
fıçısında, balıkların konulduğu varillerde saklanarak İngiliz gümrükçülerden
kurtulan Yahudiler biliyorum. Türk denizcileri, İngilizlere yakalanırlarsa tutuklanmaları
söz konusuydu, buna rağmen Yahudileri
İngilizlere teslim etmediler. Araplar Türk balıkçılarına ve denizcilerine “Onları
getirdiğinizde kandırıp burası Yahudilerin bölgesi diye bize teslim edin,
aldığınızdan çok daha fazla parayı biz size verelim” diyerek sürekli tekliflerde
bulunuyorlardı. Hiçbir Türk denizcisi ya da balıkçısı Yahudileri Araplara satmadı.
Bu gerçek kahramanlara ne kadar teşekkür etsek azdır. Allah sizden razı olsun.
Geldiklerinde göçmenlerin kimileri
kibutzlara ya da moşavlara kapağı atıyor, hayatlarında hiç toprakla
uğraşmadıkları halde çiftçilik yapıyor, ya da büyük yerleşim merkezlerinde amelelikten
boyacılığa kadar her işte çalışarak hayatta kalmak mücadelesi veriyorlardı.
Evde bulemas, borekas yapıp satanlar, terzilik ya da temizlik işleri yapanlar, fabrikalarda
zor koşullarda çalışanlar, bu ülkeyi kurdular.
Gelenlere yetecek kadar ev yoktu.
Kimileri ilk zamanlarda çadırlarda kaldılar. 1948 kuruluş savaşından sonra 1956'da
Sina savaşını, 1967'de 6 günlük savaşı, peşinden Yom Kipur savaşını, Lübnan savaşlarını
gördüler. 2 kez intifada çılgınlığını yaşadılar. Ölenler, yaralanalar, sakat
kalanlar, yakınlarını kaybedenler… Çok zor ve acı günler.O günlerde İsrael’e göç ederek bu ülkenin
ayakta kalmasına yardımcı olan herkese minnet borçluyuz.
İsrael kurulduğunda nüfusu 600-700 bin
kadardı. İsrael devletinin kurulmasıyla çok kötü olan şartlar değişmeye
başladı. Artık devlet, gelenlere sırayla ev veriyordu. Küçük de olsa muhacirler
başlarını sokacak bir yuva buluyorlardı. Bir bakkal dükkânı, ya da nalbur
mağazası açabilen birisi, ailesini geçindirebiliyordu. Marangozluk,
elektrikçilik gibi meslek sahipleri çabucak bu bebek ülkeye uyum gösteriyor ve
evine ekmek getirebiliyordu.
Sonraları dünya değişti. Türkiye de
değişti. 1960’dan sonra Yahudiler Türkiye’de ticaret yaparak varlık sahibi
olmaya başladılar. Artık İsrael’e göç azalmaya başlamıştı. Okumak için
öğrenciler geliyordu. Az sayıda, kızlarına dota (başlık) parası veremeyen,
ekonomik zorluk içinde olan aileler göç ettiler. Milliyetçi hislerle gelenler
de yok değildi. Çoğu İsrael’de kendilerine bir hayat kurdu, bazıları da beceremedi geri döndü.
Türkiye’de AKP iktidarından sonra
özellikle son on senede göç dalgası yeniden hızlandı. 2017’da tavan yaparak 400
civarında Türk Yahudisi yeni bir hayat kurmak üzere İsrael’e geldi. Bu sayı
2018 de yarı yarıya azalarak 200 kişi seviyesine düştü.
Son yıllarda gelenlerin geliş sebebi
büyük çapta çocuklarına eğitim verememeleri. Türkiye’de iyi eğitim özel
okullarda ve çok pahalı. Bu parayı ailelerin çoğu ödeyemiyor. Ekonomi bozuldu.
Yahudiler mevcut paralarını kaybettiler, artık eskisi gibi kazanamıyorlar.
Kimse kazanamıyor. Üstelik karışık evlilikler neredeyse yarı yarıya. Türkiye
Araplaşıyor, üstelik bir İslam ülkesi olma yolunda. Yahudi düşmanlığında Türkiye dünya rekortmeni. Çocuklarının istikbalini
düşünen gençler çareyi göç etmekte buluyorlar.
Ancak bu günün İsrael’inde hayat yine çok
kolay değil. Zorlukların en başında çok pahalı olan hayat geliyor. Bir evi
geçindirmek, karı koca çalışsalar dahi çok güç. Ev almak ise hayal. Türkiye’de
evi olanlar oradaki evlerini satsalar dahi burada o para ile bir yer almaları
çok zor. Üstelik gelenlerin hepsi Ramat Aviv, hepsi Raanana istiyor.
Yeni oleler Türkiye’deki alışkanlıklarını
İsrael’de de sürdürmek istiyorlar. Oysa buna olanak yok. İsrael zor bir
ülkedir. Bu ülkede mutlu olmanın yolu İsrael’i sevmektir. Göçmen bürolarının
bazılarında duvarda bir resim vardır. Bir çöl resmi ve dikenli çalılar. Altında
şu yazar:
WE DON’T PROMISE YOU A ROSE GARDEN…(Size gül
bahçesi vaat etmiyoruz...)
Hastanede sıra bekledin diye, evde
hizmetçi yok diye, sabah saat 6’da kalkıyorsun diye, çalıştığın iş yerinde
hamallık yapıyorsun diye şikâyet etme.
Sıcaktan, her yere giren kumdan, Türkiye’deki
yemekleri bulamamaktan, manikür pedikür yaptıramamaktan, ütüsüz kıyafet
giymekten, aradığında sana bir türlü gelmeyen ustadan şikâyet etme.
Kusurlarıyla, kabahatleriyle,
zorluklarıyla seveceksin bu ülkeyi. Yoksa mutlu olamazsın.
Bu ülke şımarıklara göre değil.
Şunu da belirtmeliyim ki her aliya (göç) kıymetlidir. Hem de çok kıymetlidir. Bunu
siyahı, beyazı, zengini, fakiri, okumuşu, cahili, yenisi, eskisi fark etmez. Her
aliya çok ama çok kıymetlidir ve aynı değerdedir.
Uzun yıllar evvel bu memlekete göç etmiş
eski oleler, yeni olelere askerlik tabiriyle kıdem koşamazlar. Her fırsatta ben
otuz sene evvel geldim, kırk sene evvel geldim diye üstünlük taslayamazlar. Bu
yanlıştır, hatta ayıptır. İsrael kimsenin malı değil. Her Yahudi’nin bu memlekette
yeri var ve hepsi eşittir. Eğer ben eskiden geldim diye kendini üstün sayan
biri varsa bu hayatı boşuna yaşamış burada, hiçbir şey öğrenememiş demektir,
yükselememiş demektir.
Bu memlekete yıllarca evvel gelmiş, artık
İsraelli olmuş eski göçmenler yenilere yardımcı olmalı, yol yordam göstermeli,
bu ülkeyi öğretmeliler. Eski olelerden yenilerin beklediği bu abiliktir,
ablalıktır, yardımseverliktir ve yurttaşlıktır. Ve bu büyük bir oranda da
yaşanmaktadır.
Elini yardım etmek için uzatan herkese en
derin saygılarımla…
Aaron Baruch (Ankaralı)
(1) Beyaz Kitap : http://ankarali7.blogspot.com/2015/06/beyaz-kitap.html