22 Ağustos 2020 Cumartesi

CUMHURBAŞKANI MÜJDEYİ PATLATTI












İki gün evvel TC. Cumhurbaşkanı Sn.Erdoğan Türkiye’ye çağ atlatacak bir müjdeyi Cuma günü (21.08.2020) açıklayacağını duyurdu. Türkiye Cuma günü haberlere kitlendi ve cumhurbaşkanımız haberi patlattı. 

“Karadeniz’de doğalgaz bulundu…”

Arkadaşlar ben 70 yaşımı biraz geçtim, ama çok fazla eskilere gitmeden sadece AKP döneminde Türkiye’de petrol bulunduğu müjdelere şöyle bir baktım, 10 kereden fazla… İşte size kaynaklarıyla tarihleriyle bir bir özet:

1- Hürriyet Gazetesi: (9 Eylül 2004)  Akçakoca açıklarında doğalgaz bulundu. TPAO Genel Müdürü Osman Saim Dinç Akçakoca açıklarında ekonomik ve ticari doğalgaz bulunduğunu, yılsonuna kadar ciddi yatırımlar yapılarak doğalgazın karaya çıkartılacağını bildirdi. 

2- Demirören Haber Ajansı: (26 Kasım 2006) TPAO Üretim Daire Başkan Yardımcısı Mehmet Kul, Türkiye’nin Karadeniz’de bulunan ilk doğalgaz üretim tesisinde sona gelindiğini açıklarda ve daha derinlerde petrol bulacaklarından emin olduklarını duyurdu. 

3- Anadolu Ajansı: (20 Mayıs 2007) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Akçakoca açıklarında çıkartılacak doğal gazın Türkiye konutlarında tüketilen doğalgazın % 10’unu karşılayacağını bildirdi. 

4- Sabah Gazetesi : (26 Ağustos 2007) Müjdeli haber önceki gün Mecliste Cumhurbaşkanlığı 2. Tur oylaması yapılırken geldi. Müjdeli haberi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler verdi. 

5- Sabah Gazetesi: (15 Mayıs 2009) Sakarya’da doğalgaz bulundu. Kaynarca ilçesinde TPAO tarafından yapılan sismik araştırmalar sonrasında bölgede sondaj çalışmaları başlatıldı. 

6- Anadolu Ajansı: (17 Haziran 2010) TPAO’nın Batı Karadeniz açıklarında sürdürdüğü sondaj çalışmaları sırasında 1600 metre derinlikte yeni rezerv bulunduğu açıklandı. 

7- Anadolu Ajansı: (29 Mart 2011) TPAO’dan Akçakocadaki üretim platformuyla ilgili güzel haber geldi. TPAO Üretim Daire Başkan Yardımcısı Mehmet Kul, günlük 250 bin metreküp olan doğalgaz üretiminin 600 bin metreküpe çıktığını söyledi. 

8- Bakan Taner Yıldız: (25 Ağustos 2012) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız Hakkâri civarında önemli petrol bulgusuna rastlandığını ancak terör nedeni ile aramaya başlanılamadığını söyledi.

9- Milliyet Gazetesi: (10 mart 2013) Enerji savaşlarının yeni merkezi Karadeniz oluyor. Exxon-Mobil, Shall, Chevron, Total, ve başka küresel oyuncular bölgeye akın etmesi Karadeniz’de petrol var tezini güçlendiriyor. 

10- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez: (29 haziran 2020) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez  “TPAO kendi imkanları ile sondaj yaparak Akçakoca’da doğalgaz rezervi yakaladı” dedi. 

Petrol bulundu haberleri yeni değil. Şöyle bir baktım, ilk petrol müjdesi 24 Ekim 1939’da verilmiş. Yeni Mersin Gazetesi Çorum’da Petrol bulunduğunu bildirmiş.

Bunlar benim bulduklarım. Ama çok daha fazlaymış.  Dün gazeteci Deniz Zeyrek “2003 yılından beri 30 kez petrol ya da doğalgaz bulunduğu haberi verilmiş, üşenmedim saydım” diyor dünkü paylaşımında, ve şöyle devam ediyor:

“Üşenmedim saydım, 2003 yılından beri değişik bakanlar ve başbakan en az 30 kere Anadolu’nun değişik yerlerinde ya da denizlerde petrol veya doğalgaz bulunduğuna dair bilgiler paylaşmış. Bazı haberlerde Türkiye’nin 4o yıllık ihtiyacını karşılayacak kadar ifadesi dahi kullanılmış.”

Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan üretimin 2023 yılında başlayacağını müjdeledi(!) Tam da seçim yılı. Olasıdır ki “bu doğalgazı önce sıvılaştırıp büyük tanker gemilerle Akdeniz’e göndereceğiz, doğalgazımızı pazarlayabilmemiz için Kanal İstanbul şart oldu artık” da diyeceklerdir. 

Her şeyden önce derin denizlerde bulunan petrolün ya da doğalgazın çıkartılıp kullanılabilir hale getirilmesi öyle iki üç senede başarılabilecek bir iş değil. Bana pek inandırıcı gelmedi, hatta hiç inandırıcı değil. 

Bir de ne geldi aklıma biliyor musunuz? Acaba Sn. Erdoğan’ı da birileri kandırıyor mu? Malum, daha evvel de “kandırıldık” demişti. Sakın yine kandırmış olmasınlar? 

Esasında Türkiye halkı memleketimizde “kömür blumdu, petrol bulundu, altın bulundu” haberlerine alışık. Hatta o kadar tabiatta bulunmayan “neptünyum” bulundu diye bile haberler çıkmıştı. 

İnşallah doğru çıksın. Kim sevinmez ki? Zenginliğin kimseye zararı yok, hatta faydası bile var. Ancak tam doların tarihi zirveler yaptığı dönmede Akdeniz’de sahte gerginlikler yaparak, Karadeniz’den müjdeler vererek gündem değiştirme çabaları nereye kadar işe yarayacaktır bilemiyorum. Ne doların ateşi iniyor ne de bu sahte gündemler akıllı araştırmacı insanları inandırabiliyor. Tıpkı pandemi haberlerine kimsenin inanmadığı gibi ne yazık ki inandırıcılığını kaybeden Türkiye siyasileri kimseyi ikna edemiyor kanaatindeyim. 
Eğer siz okuyucularımı birazcık bu komik haberle eğlendirebildiysem ne mutlu bana. Esen kalın.

Aaron Baruch (Ankaralı)  

Kaynakça : 
Bir gün : https://www.birgun.net/haber/bulunan-ama-daha-sonra-haber-alinamayan-dogalgaz-ve-petrol-rezervleri-312804?__cf_chl_captcha_tk__=474d854a7cb9d0c55cd04b0c9217f982bbb852fa-1598079716-0-AWWv_cQ0bxRZ_e_
Gazeteci Deniz Zeyrek’in haberi : http://www.diken.com.tr/deniz-zeyrek-2003ten-beri-30-kez-petrol-ya-da-dogalgaz-bulunduguna-dair-bilgi-paylasilmis/
Ayrıca Yılmaz Özdil Usta’nın Videosundan da faydalandım. 

15 Ağustos 2020 Cumartesi

OYUN İÇİNDE OYUN…













ABD’nin arabuluculuğunu yaptığı görüşmeler sonucunda dün İsrail ile BAE, (Birleşik Arap Emirlikleri) arasında normalleşme (barış) anlaşmasına vardıklarını duyurdular…
İsrael bu sabah BARIŞA uyandı…
Uzun yıllardan beri tüm Arap ülkeleri gibi BAE de İsrail ile dost olmayan ilişkiler yürütmekteydi. Ancak bölgedeki İran tehdidi, BAE, Suudi Arabistan Umman ve diğer Arap ülkelerini ABD’nin koruma şemsiyesi altına girmeye zorlamaktaydı. Düşmanımın düşmanı benim dostumdur düsturu bu durumda İsrail’in mevzubahis Arap ülkeleri ile dost olması anlamına gelmekteydi.
İşte tam o sırada Başkan Trump iktidara geldi ve “Yüzyılın Barış Planı” adı altında Filistin ile İsrail arasında bir barış planı ortaya attı. Bu plana göre İsrail hâkimiyetinde bulunan 7 Arap şehri Filistin otoritesine geçecek, Batı Şeria’da bulunan bazı Yahudi yerleşim yerlerinin bulunduğu bölge İsrail tarafından ilhak edilecekti. Buna karşılık ABD bölgede 50 milyar dolarlık yatırımlar yapacak, 1 milyon Filistinliye istihdam sağlayacaktı. Daha bir sürü detay var ama konuyu uzatmamak için bu kadarını yazmakla yetineceğim. Esasında meğerse gerçekten yüzyılın barış planıymış, müthiş bir plan, okuyun bakın, hayret edeceksiniz…
Beklenildiği gibi İsrail tarafı bu planı kabul ettiyse de Filistin tarafı daha okumadan “kullu Filistin – hepsi Filistin” (has ve şalom, has ve halila) diyerek planı her zamanki gibi çöpe attı. Bu kimseyi şaşırtmadı.
Bu arada son seçim döneminde Bibi (17 senedir İsrail başbakanı olan NETANYAHU)  “Seçilirsem, Filistin tarafı Trump’ın barış planını kabul etse de, etmese de ben Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim yerlerinin bulunduğu bölgeyi ilhak edeceğim” diyerek özellikle İsrailli sağcı seçmenlerin oylarını toplamaya çalıştı.
Seçimlerden sonra ilk etapta koalisyonu kurmayı beceremediyse de çeşitli politik manevralarla en büyük rakibi Mavi Beyaz Partisini parçalamaya muvaffak olan Bibi, bu partinin lideri olan GANTZ ile sonunda koalisyon yapmayı başardı. Böylece üç seçimden sonra yine başbakan olmayı başararak seçim sihirbazı olduğunu bir kere daha kanıtladı.
Bu arada İsrail solu, ilhak konusuna son derece tepki göstermekteydi. İlhakın Filistin ile olası bir barışı engelleyeceği ve Oslo sürecini sona erdireceğini öne sürerek ilhaka karşı nümayişler protestolar düzenlemekteydiler. İsrail solu “Filistinlilere ne istiyorlarsa verelim, yeter ki barış olsun” diyorlardı… Sağcılar ise “ boşuna uğraşmayın, bütün İsrail’i verseniz bunlarla yine anlaşamazsınız” diyerek bu görüşe karşı çıkıyorlardı.  Laf aramızda, “aman ne verecekseniz verin, yeter ki barış olsun, bizim de buralarda rahatımız bozulmasın” diyen Türk Yahudilerinin de İsrail solu ile aynı görüşte olduklarından hiç şüphem yok.
Neticede Bibi yolundan dönmedi. Bu arada çok fazla insanın dikkatini çekmeyen bir gelişme oldu. MOSSAD başkanının görev süresi uzatıldı. Korona sürecinde İsrail’in tıbbı malzeme ihtiyaçları MOSSAD’ın gerçekleştirdiği operasyonlarla  karşılanmaktaydı ve El Al uçakları BAE’nden İsrail’e tıbbi malzeme taşımaya başlamıştı. İyi de BAE ile İsrail düşman değiller miydi? Nasıl oluyor da İsrail uçakları BAE hava-alanlarından İsrail’e tıbbi malzeme taşıyordu? Demek ki “konu sağlık olunca düşmanlık filan kalmıyor” diye düşündük o günlerde. Meğerse oyun içinde oyun varmış. Hem de ne oyun…
Birkaç ay evvel Bibi ilhak kararını 1 Temmuz’da uygulamaya koyacağını ilan etti. Trump iskemlesinde otururken bunu gerçekleştirmek istiyordu. Avrupa ilhaka karşı çıkıyor yüzlerce Avrupalı parlamenter Bibi’ye “sakın yapma” diyerek imzaladıkları bildirileri gönderiyorlardı.
Bibi yolundan dönmedi. Anlaşılan ilhakı gerçekleştirmeye niyeti vardı. Çünkü bu yapılacaksa en uygun zamandı. İsrail tarihinin en güçlü dönemini yaşamaktaydı. Gelmiş geçmiş en büyük Yahudi dostu ABD başkanı iş başındaydı. Yapılacaksa şimdi olmalıydı.
Ancak tuhaf bir şeyin varlığı gözden kaçıyor muydu acaba? Neden bu ilhaka gerek vardı? Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim bölgelerinin çoğu zaten C bölgesindeydi ve bu bölgeler İsrail’in % 100 hâkimiyeti altındaydı. Bırak C bölgesini, A bölgesi de B bölgesi de İsrail kontrolünde, oralarda da  hiç olmadığı kadar güçlüyüz, top İsraillin elinde. Ne gereği var şimdi ilhak edip bütün dünyanın düşmanlığını kazanmaya? Bir şey daha vardı ki, işte o da anlaşılamıyordu. Bir türlü ilhakın nerede nasıl yapılacağı İsrail halkı dâhil kimseye açıklanmıyordu. Tam olarak nereler ilhak edilecek, o bölgedeki Araplar ne kadar, kaç kişiler, onlar ne olacak, onlara da İsrail vatandaşlığı mı verilecek, kimsenin bir şey bildiği yoktu…
Bu arada korona dolaysıyla artan işsizliği ve bozulan hayat şartlarını bahane eden 3 ya da 5 bin kadar sol görüşlü İsrail vatandaşı her cumartesi akşamı protestolara başladılar. Terbiye sınırları zorlandı, devletin simgelerine edepsizce saldırılar yapıldı, Bibi’nin evine yürüyen protestocular polise karşı geldiler, çatışmalar çıktı, tutuklananlar oldu… Bu dönemde acaba bu kadar demokrasi anarşi mi doğruyor diye düşünüldü…
Acaba gerçekten bu kadar demokrasi kötü mü?
Neticede Bibi yolundan dönmedi. Ve birden bire, BAE ile İsrail tarihi bir açıklama yaptıl. Artık bu iki ülke normalleşme konusunda ABD aracılığı ile bir anlaşmaya varmışlardı. Dubai’deki Burj Khlifa gökdeleni İsrail bayrağına büründü. Arap gazeteciler Bibi’yi arayarak canlı telefon bağlantısı ile memnuniyetlerini bildirmeye başladılar. Dubai kraliyet ailesine bağlı bir şeyh barış onuruna parti vererek üzerinde İsrail ve BAE ait bayraklar bulunan pasta kesti. Neler oluyordu? İnanılmaz gelişmelere şahit oluyorduk.
Ve beklenen açıklama BAE’nden geldi:
BAE, İsrail’in Batı Şeria’yı ilhaktan vaz geçmesi karşılığında anlaşmaya razı gelmişti. Yani BAE Filistin’i kurtarmıştı… Güya… Yani hepsi bir oyunmuş. Ne ilhak söz konusuydu, ne bir Filistin-İsrail barışı. Konu BAE ile İsrail (ve pek yakında Suudi Arabistan) barışı imiş. Ancak BAE ve Suudi Arabistan, İsrail ile barış yapmak için ilhak planını iptal ettirme karşılığında bu anlaşmayı imzaladıklarını açıklayarak Arap Liginde kendilerini aklamış oldular.
Bibi ve Trump çok büyük bir iş başardılar. MOSSAD’ın Bibi’ye çok yardım ettiği kesin… Belki iktidar ortaklarının da kendisine destek verdiği mümkündür. Ne olursa olsun emeği geçen herkese binlerce teşekkür.
VAR MI BARIŞTAN GÜZELİ…
Bu arada BAE’ni kınayan TC başkanı Erdoğan’a yazıklar olsun, barış kınanır mı? Bir de BAE’nde bulunan Türk elçisini geri çekmekle tehdit ediyor. Tehdit etme, yapacaksan yap, biraz da daha yalnızlaş. Çok yakında Suudi Arabistan İsrail barışı da bu sinemalarda. Oradan da çek elçini geriye, bakalım nereye kadar? İsrail’in Umman ve Sudan barışlarını da hatırlatırım. Ve bir gün, inşallah ömrüm yetecek, Filistinli kuzenlerimizle de barış yapacağız, İnşallah sen de görürsün… O zaman görüşürüz…

Aaron Baruch (Ankaralı)

Bu yazdıkları mı kanıtlayamam. Kimse kanıtlayamaz, belki yıllar sonra arşivler açıldığında bizden sonraki nesiller doğruları öğrenecekler. Ancak bir şey varsa ki detayları şüpheli de olsa barış gerçekleşti. Bu bana yeter… Bunlar benim düşüncelerim. Katılanlara da katılmayanlara da SHABBAT SHALOM… HEPİNİZİ ÇOK SEVİYORUM…