25 Mart 2022 Cuma

  

 

 




AMELİYATHANEDE ZOR SAATLER…

 

9 Nisan Cumartesi akşamı saat 20.30 da Bat Yam’daki Türkiyeliler Birliği’nde KALEM, FIRÇA VE NEŞTER kitabının imza günü var. Kendi sahasında dünyaca tanınmış Üroloji Profesörü Daniel Yachia (Yahya) anlattı, ben de yazdım. O geceye katılmanız önemli, çünkü kitabın geliri Türkiyeliler Birliği’nin öğrencilere dağıttığı bursa bağışlanmış bulunuyor. Belki bu kitabı edindiniz, belki okudunuz, önemli değil, o gece lütfen gelin, Daniel Hoca ile benim sohbetimize katılın ve imzalı bir kitap alın, çorbada sizin de tuzunuz olsun.

Hocanın bana anlattıklarından küçük bir bölümü aşağıdaki satırlarda okuyabilirsiniz…

 

-Daniel, gördüğüm kadarıyla Bankalar Yokuşu’ndaki elektrikçi çırağını artık üroloji dünyası tanıyor, senin yöntemlerini kullanıyor ve hastalar senin keşiflerinle şifa buluyorlardı. Bağışlarsan bir şey sormak istiyorum, ameliyat bu, hiç işlerin ters gittiği de olmadı mı?

-Olmaz olur mu? Hayatta hiçbir şey her zaman düz gitmez. Bazen bir yerlerde pürüzler oluşur. Benim de mesleki hayatımda nadir de olsa bazen işlerimin ters gitmişliği olmuştur.

-Bir örnek versene?

-Şu anda aklıma gelen birini anlatayım:

1990 yılında hastaneye üreter taşı olan çok genç bir hasta geldi. Hastanın sağ üreterinde (böbrekten mesaneye giden kanalında) bir taş vardı. O yıllarda laparoskopik yöntemle ürolojik ameliyatlar daha yeni yeni başlamıştı. Bu yeni yöntemin özelliği de hastanın karnına birkaç ufak delik açarak kalemden ince kalınlıktaki aletlerle ameliyatların yapılmasıydı. Bu deliklerin birinden de ufak bir kamera sokularak yapılan ameliyat ekrandan takip edilir. Ben, o güne kadar laparoskopik ameliyatları sadece simülatörlerde yapmıştım. Hastanın genç, sağlıklı ve zayıf olduğunu gördüğüm için ilk laparoskopik yöntemle taşı çıkarma ameliyatımı bu genç hastada yapmaya karar verdim.

Ameliyatın ilk safhalarında her şey son derece düzgün bir şekilde ve planlandığım gibi gitmekteydi. Taşın olduğu yeri buldum. Taş büyük bir atardamar ile üreterin çaprazlandığı bir yerdeydi. Kolaylıkla alınabilecek bir taştı. Normal anatomiye göre üreter, atar damarın üzerinden geçer. Laparoskopik bisturiyi hastanın karnına soktum. Yapacağım şey taşın üzerindeki üreter cidarında 5-6 milimetrelik boyuna bir kesit yapıp taşı çıkarmaktı. Kesiği yapmak için bisturinin ucunu üreterin cidarına batırır batırmaz yaptığım kesitten şiddetle kan fışkırmaya başladı. Meğer üreter yerine atardamarı kesmişim. Böyle bir hata olamazdı. Ancak, o anda bunu düşünecek vakit yoktu ve düzeltilmesi gereken çok acil bir durum vardı, yoksa kanamadan hastayı kaybedebilirdik. Sonradan ortaya çıktı ki, bu hastada normal olmayan, nadir bir anatomik bir yapı varmış. Atar damar üreterin altından geçmesi gerekirken üstünden geçiyordu. Ben de de taşı çıkarmak için üreterin cidarını keseceğime atar damarın cidarını kesmişim.

Genellikle ameliyatlarda bir ana atar damardan böyle büyük kanama olduğu zaman kanamayı durdurmak için çok az bir zaman vardır. O kısa zamanda kanama durdurulamazsa hastayı kaybedersin. Ameliyathanedeki herkes, ameliyatın gidişatını bütün detaylarıyla ekrandan görüyordu. Anestezi doktoru paniğe kapıldı. Yüksek sesle derhal damar cerrahlarının gelmesini gerektiğini haykırmaya başladı. Oysa buna vakit yoktu.

Ben ise sakindim. Derhal, hastanın karnına soktuğum laparoskopik aletleri çıkardım ve yumruğumu kesilen damarın bulunduğu karın bölgesine bastırarak kanamayı kontrol altına almaya çalıştım. Savaş meydanlarında ameliyatlar yapmıştım, sayısız tecrübem vardı, o güne kadar pek çok acil problemi çözmüştüm. Etrafın paniğe girmesine rağmen ben, sakin bir sesle hemşireden açık ameliyat yapma aletlerini hemen getirmesini istedim. Bu arada bastığım yumruk kanamayı tamamen kesmemekle birlikte oldukça yavaşlatmıştı. Aletler gelir gelmez asistanımdan aynı şekilde yumruğunu basarak kanamayı kontrol altında tutmasını istedim ve ben açık ameliyata geçtim. Anestezi doktoru halen panikte, damar cerrahlarını beklemekteydi.

Hastanın kasık bölgesini açtım, biriken kanların arasından sol elimi kullanarak el yordamı ile kesiğin üst kısmındaki atar damarı buldum ve hemen oraya bir pens koyup kanamayı durdurdum. Kanamayı kontrol altına almıştım. Karında biriken kanları temizledikten sonra da damarın kesik yerine ulaştım. Zamanında HaSharon Hastanesi’nde Dr. Kimhi’den damar dikmeyi öğrenmiştim. Kesiğin alt tarafına da bir pens koyduktan sonra damar cerrahisinde kullanılan alet ve yöntemlerle kesiği dikkatli bir şekilde diktim ve pensleri çıkardım. Diktiğim bölgede hiç kan sızıntısı yoktu. Yanlışlıkla kestiğim atar damar hastanın sağ bacağına kan götüren damardı. Pensler çıktıktan sonra ameliyatı seyreden başka bir asistanım da hastanın ayağında nabzın olduğunu söyleyince problemin hallolduğundan ve tehlikeli durumun atlatıldığından emin olduk. Demek ki, diktiğim damardan hastanın bacağına ve ayağına kan geliyordu. Damar ile olan işim bitmişti ve yapığım hatayı düzeltmiştim. Acil olan bu kısmı bitirdikten sonra atar damarın altındaki üreteri buldum ve taşı da çıkardım. Ameliyatın sonunda hastanın derisini dikerken nihayet damar cerrahları geldiler. Her şeyin düzeldiğini görünce hiçbir şey yapmalarına lüzum kalmadığı için geldikleri gibi aynen geriye döndüler. Bütün bunlar 10 dakika içinde olup bitmişti. İstenmeyen bir durum gelişmiş ve anestezyologun anlamsız paniğine rağmen ekibimin benimle sakin ve senkronize çalışması sayesinde yaptığım hatanın yarattığı karmaşayı sorunsuz atlatmıştık. Ameliyatın sonunda hem ameliyat hemşireme hem de asistanlarıma teşekkür ettim. Yüzü halâ bembeyaz olan anesteziste de bir bardak soğuk su getirmelerini söyledim. Ekibim benim kadar sakin ve sistematik çalışmasalardı, böyle bir sonuca varamayabilirdik.

Çalıştığım bütün hastanelerdeki ameliyathane personeline ilk günden beri benimle çalışırken nasıl her şeyin düzenli olması gerektiğini, her yaptıkları hareketin bir amacının olması gerektiğini ve böylelikle ameliyatların daha başarılı ve hepimiz için daha az yorucu olacağını anlattım. Onlardan, özellikle benimle çalışırken bir İsviçre saati gibi düzenli ve dakik olmalarını istedim ve öğrettim. Bütün bunların önemi bu vakada kendini doğruladı.

Tıpta çok kullanılan bir deyiş vardır, iyi cerrah ile kötü cerrah arasındaki fark, iyi cerrahın yaptığı hatayı görüp düzeltmesini bilmesidir.

-Müthiş bir anı, macera filmi gibi…

 

Aaron Baruch  (Ankaralı)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.