24 Mart 2017 Cuma

YALANLARIN PAYİTAHTI


 




TRT 1 de yeni bir dizi başladı. 
Payitaht. 
Bir sürü yalan dolan. 


Padişah Abdülhamit yüceltiliyor, Erdoğan ile benzerlikleri ima ediliyor, yani iktidarın borazanı, iktidarın reklamını yapıyor. Bana ne? Beni ilgilendirmiyor. Ancak, dizide bir de yine Yahudileri karalamışlar. Hatta dini ritüeller ile bile dalga geçilmiş, yalan yanlış bir sürü küçük düşürücü imalar yapılmış.

Yandaş basın da sık sık diline dolar, Thedor Herzl güya Abdülhamit’ten Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması için toprak satın almak istemiş, o da “satmam, kanla alınan kanla verilir”  demiş ve huzurundan kovmuş. Vay vay vay vay…

Yalandır sevgili arkadaşlar! Yok böyle bir şey. Vikipedia’ya Thedor Herzl, yazın, okuyun. Ne kovması, bir de kendisine mecidiye nişanı vermiş. Üstelikte, o tarihte Osmanlı’nın başı Ermenilerle belada. İsyanlar filan çıkartıyorlar. Bu konuda da kendisinden yardım istemiş.

Prf.Dr. Vahdettin Engin - Teke tek programı-Canlı yayın-11 Ocak 2016


O Abdülhamit ki, Osmanlının borçları hususunda yardımcı oldu diye Kıbrıs’ı İngilizlere hadliye etmiş. Savaşsız, gürültüsüz.  İnanmayanlar okusun. Bedava…


Zamanında Kanuni’nin oğlu Sarı Selim de (Padişah II Selim) bu Kıbrıs adasını 15.000 duka altını karşılığında Yosef Nassi’ye sattı. Sonra Naksos adası ile Kıbrıs takas edildi. Yosef Nassi Naksos kontu oldu. Boş versene, kanla alınan kanla verilirmiş…

Yahudilere bok atıp bundan siyasi çıkar sağlamak artık adetten oldu. Yalanın bini bir para. Çanakkale savaşında, bir Yahudi katır birliği (nakliye birliği) İngilizlerin safında Türklere karşı savaşmış. Heee, doğrudur. Doğrudur da, bunu bu şekilde yazıp Türk Yahudilerini karalamak en azından günahtır be. Ayıptır. O birlik,  Mısır’da bulunan muhacir Rus Yahudilerinden kurulmuştu. İçlerinde bir tek bile Türk Yahudi’si yoktu. Hatta Sefarad bile değildiler. Esas niyetleri Filistin’de kurulması gündemde olan Yahudi devleti için bir şeyler yapmaktı. Çanakkale’de biri birinizi boğazladığınız Anzaklar’la kanka oldunuz. Anadolu’yu istila etmeye kalkan, İzmir’i yakan yıkan Yunanlılarla, sirtaki yapıp uzo içtiniz. Problem yok. Hele hele Araplar, yahu Türkleri arkadan vurdular, etmedikleri ihanet kalmadı. Şimdilerde Türkiye bunları desteklemekte ve terörist faaliyetlerine koltuk çıkmakta.  Yahudiler bir katır birliği kurmuşlar da, Çanakkale’de Türklere karşı savaşmışlar da… Karalayın yine Yahudi’yi…

Türk Yahudileri gerek Osmanlı zamanında, gerek Cumhuriyet zamanında asla yaşadıkları vatana ihanet etmediler. Yalnız Türkiye’de değil  “misafir” oldukları hiçbir ülkede hainlik yapmadılar. Cinayet işleyen, hırsızlık yapan, kriminal olaya karışan bir Türk Yahudisi yoktur. Ya da çok çok azdır. İstisnadır. Asla terörist faaliyetlerde bulunmamışlardır. Devlete karşı suç işlememişlerdir. Bilakis Türkiye için ellerinden geleni yapmışlardır. Ülke ortalamasının çok üstündeki kültürleri ile elit bir tabaka oluşturmuşlardır. Türkleşmek, asimile olmak için uğraşmışlardır. Cumhuriyetle birlikte “vatandaş Türkçe konuş” kampanyaları başlatılmıştı. Türk Yahudileri İspanya’dan getirdikleri Ladino dilini terk ettiler. (Bu günkü Türk Yahudi gençleri Ladino bilmezler) Hatta bazı Türk Yahudi cemaatleri üyelerine “artık yalnız Türkçe konuşacaksınız” diye belge bile imzalattılar. İsimlerini değiştirdiler, Türkleştirdiler. Karışık evlilikler başladı. Kız alıp kız verdiler. Ama ne yaptıysak olmadı, Türkler bizi aralarına kabul etmediler. Hep misafir kaldık.

Erbakan Hoca ile başlayan Yahudi’ye bok atarak siyasi rant kazanmak hala devam ediyor. Bu günkü siyasi iktidar aynı yoldan ilerlemekte. Basının ise tümü neredeyse yandaş. İktidarın dümen suyunda Yahudileri karalamaya devam ediyorlar. Yalanlarla dolanlarla…

Bakın arkadaşlar, altını çamura atsan yine altındır. Değerinden bir şey kaybetmez. Eşeğe kravat taksan da değiştiremezsin. Eşek, yine eşektir. Bu yalanlar bu palavralar ne yazık ki okumayan, araştırmayan, önüne ne getirirlerse ona inanan cahil, ya da düzelteyim, cahil bırakılmış Türk halkı tarafından kabul görmekte. Ancak bu ilelebet devam etmez. Güneşi balçıkla sıvayamazsınız. Sonunda neyin ne olduğu anlaşılır.

Ancak olan neye oluyor biliyor musunuz? Yılların dostluklarına oluyor. Teker teker Müslüman Türk arkadaşlarımı kaybediyorum. Bir kısmı bana düşman olmasa bile dostluğumu artık kabul etmiyor. Kimisi korkusundan sosyal medyada beni siliyor. İletilerimi engelliyor. Bu bizi bize düşman eden siyasi zihniyeti lanetliyorum.

Bu gidişle sonunda becereceksiniz, Türkiye’de Yahudi kalmayacak, hepsini kaçıracaksınız.  
Zamanında Sultan II. Beyazıt İspanyadan gelen Yahudiler için, “onların aptallığı, bizim de zenginliğimiz” demişti. Bakalım siz ne diyeceksiniz?

Bu hafta da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.
Hoşça kalın, sevgiyle  kalın.


Aaron Baruch  (Ankaralı) 

18 Mart 2017 Cumartesi

TARİHİN YAZDIĞI EN BÜYÜK İT DALAŞI…



Sevgili kardeşlerim, 
yeğenlerim ve dostlarım…









İsrael'de yine alarm zilleri çaldı. İsrael oğulları yine sığınaklara koştular. İsrael Hava kuvvetleri  iş başında idiler. Suriye silah konvoyunu vurdular. Hizbullah arazi komutanı Badi Hamiye, hurilerine kavuştu. Suriye ordusu uçaklarımıza karşı SA-5 uçaksavar füzeleri kullandı. Bu uçaksavarlar çok yeni değil. İsrael’in geliştirdiği son teknoloji donatılmış HETZ savunma sistemi devreye girdi ve uçaksavar füzelerini havada avladı. Bir füze İsrael’e düştü. Yaralı ya da zarar yok. Artık İsrael, uçaklarını yerden atılan füzelerle koruyor. Kol hakavod İsrael…(Aferin sana, helal sana İsrael)

Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım…
Bu hafta sizler için yazdıklarımı okumanızı tavsiye ederim. Özellikle gençler. Okumalısınız. Biz yaşlılar, bu olaylar geçtiği zaman sizlerin yaşındaydık. İyi kötü biliyoruz.  Belki tarihten hoşlanmıyorsunuz, yine de okuyun. Bu yazıda salt tarihi değil, aynı zamanda kıskançlığı yüzünden İsrael’den nefret eden insanların neden böyle düşündüklerine dair ipuçları bulacaksınız. Ya da tam tersi, neden hayran olduklarını anlayacaksınız. Belki de bana “gittin, üç gün oldu, patriot kesildin başımıza” diyen sevgili kardeşlerim bu satırları okuyunca beni biraz anlarlar. Siz de okuyun, siz de öğrenin bakalım, bu küçük dev ülke ile siz de benim kadar gurur duyacak mısınız?  

Bir şey daha, yazının son kısmında tarihle hiç ilgili olmayan, fakat tarihe geçen müthiş bir olayı üç beş satırla karaladım. Yazmadan geçemedim. Sizler de muhakkak basından bu hafta takip etmişsinizdir. Daha taze taze, İsraellilerin dediği gibi “tari tari”. Bu olay, bakın bakalım, İsrael’den nasıl gözüküyor? Gel de hayran olma! Ya da gel de kıskanma!

Başlıyoruz efendim:

Haziran 1982…

Filistin Kurtuluş Örgütü, 1982de Lübnan’da çok güçlenmişti. Güney Lübnan’dan İsrael’e sızıyorlar ve çok zarar veriyorlardı. İsrael, Güney Lübnan’ı işgal ederek, bir tampon bölge oluşturmaktan başka çare bulamadı. 6 Haziran 1982de İsrael ordusu, Güney Lübnan’a girdi. Suriye, bundan çok büyük rahatsızlık duymaktaydı ve Bekaa Vadisine SAM füze bataryaları konuşlandırmaya başladılar.  Kaşınıyorlardı.

İsrael savunma bakanı olan 1973 Yom Kipur savaşının efsanevi komutanı Ariel Sharon, SAM füzelerinin nasıl bir bela olduğunu çok çok iyi biliyordu.  Yok edilmeliydiler.  Tarihin en büyük hava operasyonu planlandı.  O güne kadar da, o günden sonra da böyle bir “it dalaşı” yaşanmadı. (İt dalaşı; İki askeri uçağının birbirini düşürmek için girdiği savaş)

9 HAZİRAN 1982 – OPERASYON CRICET MOLE 19

Yaklaşık 90 İsrael F-15 ve F-16 savaş uçağı öğleden sonra saat 2de havalandı. Çok yükseklerde İsrael uçan radarları bulunmaktaydı. Suriye hava kuvvetleri yaklaşık 100 adet MIG-21 ve MIG-23 uçağı ile Bekaa Vadisini koruyordu. 200e yakın devrin en mükemmel savaş uçağı it dalaşına girdi. Kıran kırana savaştılar. Tarihin yazdığı en büyük hava savaşı 2 saat sürdü.

IAF bu operasyonda birçok yeni teknik kullandı. Suriyelilerin Rus malı Sam füzeleri  işe yaramadı. IAF uçakları bir savunma örtüsü altında uçuyorlar, uçan radarlardan gelen bilgiler ile bataryaları elleri ile koymuş gibi buluyorlardı. Suriye hava kuvvetleri çaresizlik içindeydi. Fazla direnemediler.

SONUÇ :

İsrael uçakları hiçbir kayıp vermemişlerdi. Saldırıya katılan bütün uçaklar sağ salim eve döndüler. Sadece iki adet F-15 yaralıydı. Başka hasar yoktu. Suriye tam 82 (veya 87) uçağını kaybetmişti. 19 SAM Füzesi bataryasının 17 si imha edilmişti. Tarih, tarih olalı böyle bir savaş, böyle bir zafer yazmamıştı. Daha 1967 deki altı gün savaşında Arap uçakları günde bir çıkış yapabilirken, İsrael uçakları, yer personelinin yüksek eğitimi sayesinde günde 4 çıkış yapabiliyordu. Aradan geçen bunca zamanda bu becerilerini daha da geliştirmişlerdi. Bu zafer eğitimin ve teknolojinin zaferidir. Bedava şöhret yok.  İsrael halkı, bu muazzam başarıda payı olan herkese minnettardır.

Golda, başbakan olduğu dönemde (1969 - 1974)  bir basın kuruluşuna verdiği röportajda, “Arapları, bizim çocuklarımızı öldürdükleri için affedebilirim, ancak bizi, onların çocuklarını öldürmeye mecbur bıraktıkları için asla affetmeyeceğim” der ve bu lafı onun pek çok sözü gibi tarihe geçer. Golda, GDOLA (Büyük)

*
Suriye’nin yok İsrael uçağını düşürdük, yok vurduk laflarına filan kulak asmayın. IAF zaten yalanladı. Ateş ettiler. Gönderilen füzeyi, İsrael’ın yeni devreye aldığı HETZ savunma sistemi havada avladı. Uçaklarımız, Suriye’nin Hizbullah’a göndermekte olduğu mühimmat konvoyunu vurdu ve yok etti ve evlerine sağ salim geri döndüler. Ne-ku-da. (Nokta) Vesselam…

*
Şimdi gelelim bu hafta İsrael’in tarihe kazıdığı büyük olaya.

İsrael MOBILEYE şirketi, inanılmaz bir fiyatla, tam 15 milyar 300 milyon dolar karşılığında ABD’nin dev teknoloji firması İNTEL tarafından satın alındı. (Türkiye bütçesinin % 8 i.) MOBILEYE yüzde yüz mavi beyaz. Yani yüzde yüz bir İsrael teknoloji şirketi. Patronlar birer milyar dolar alacaklar. 475 çalışan 1.5 milyar doları paylaşacak. 4 milyar dolar vergi İsrael’in kasasına girecek. Bu İsrael’in kişi başına düşen GSMH’sını 1.775 dolar yükseltecek. (Türkiye’nin kişi başına düşen GSMH’sı 10 bin dolar civarında, İsrael’in ise 30 dolar civarında idi, belki karşılaştırmak istersiniz diye yazdım.)  MOBILEYE sürücüsüz oto pilot programı üzerinde çalışıyordu. Yazılım gerçekleşti. Arabalar artık trafikte büyük bir emniyet içerisinde bilgisayar tarafından yönetilecek. Test sürüşleri başladı.


3-5 seneye kadar üretim başlayacak. Bu,  dünyada her gün trafik kazaları yüzünden ölen 3500 kişinin hayatı kurtaracak. Kol hakavod İSRAEL.

İsrael start-up şirketleri, 2017 yılının ilk 2 ayında da 700 milyon dolarlık rekor satış yaptılar. Bu satışlar hiç ithalat yapılmadan sırf beyin üretimi ile yapılıyor. Gençler, ne dersiniz, bu yazdıklarım sizlere biraz ilham kaynağı olabildi mi acaba?

Şimdi sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım, sizce yaşadığım bu ülkeye hayranım dediğimde, bu ülkeyi seviyorum dediğimde haksız mıyım? Ya siz ne düşünüyorsunuz,  sevilmez mi bu ülke?

Bu hafta da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.
Sevgiyle kalın, hoşça kalın…

Aaron Baruch   (Ankaralı)

Kaynak : Vikipedia – Cricet Mole 19

Milli Güvenlik teşkilatı – Tarihin en büyük hava savaşı

11 Mart 2017 Cumartesi

İSRAEL'DE PURİM...




Sevgili kardeşlerim, 
yeğenlerim ve dostlarım,


Yahudi dünyası Purim bayramını kutluyor. Purim, aynı Hanuka  “ışıklar bayramı” gibi, ya da Pesah “hamursuz bayramı” gibi milli bir sevincin yıldönümüdür. Karakteristiği dini olmaktan çok millidir.  Yazılı ve gerçek bir tarihe dayalıdır.
Purim’in hikâyesi kısaca şöyle: Antik Pers imparatorluğunda Kral Aheşvaroş (I.Serhas MÖ 486- MÖ 465) kendisine yeni bir kraliçe aramaktadır. Gelen adayların arasında Ester’i beğenir. Ester öksüzdür ve akrabası Mordehay tarafından büyütülmüştür. Vezir Haman, kendisine secde etmeyen Ester’e ve akrabası Mordehay’a gıcık olmaktadır. Sonunda bir kanun çıkartarak bütün Yahudilerin öldürülmesini ve mallarının yağma edilmesini emreder. Ester, her türlü kuralı çiğneyip kralın karşısına çıkar. Bu davranışının cezası ölümdür. Ölümü göze alıp krala bütün entrikaları anlatır. Kral arkasından iş çeviren Haman’a çok kızar. Ne var ki, kanunlara göre kötü vezir Haman’ın verdiği emir iptal edilmesi mümkün değildir. Bunun üzerine Kral Aheşvaroş, Yahudilerin kendilerini savunabileceklerini söyler. Haman taraftarları, bozguna uğrar. Vezir Haman asılır. Yahudiler tam bir katliam ve soykırımdan kurtulur.
İşte Purim’de Yahudiler bu mucize kurtuluşun yıldönümünü kutlar. Karikatürize edilmiş kıyafetler giyilir. Kıyafet geleneği 15nci yüzyıldan sonra İtalyan Yahudileri tarafından muhtemelen Roma karnavallarından etkilenerek gelenekselleştirilmiştir.  Özellikle çocuklar, gençler çok güzel kıyafetlere bürünürler. Maskeler takarlar. Yüzlerini komik komik boyarlar. Hatta yetişkinler de bu geleneğe ayak uydururlar. Ortalık tam bir cümbüş alanına döner. Bu kıyafet giymenin arkasındaki mana ise, Tanrı’nın her zaman her yerde var olduğu fakat doğal olaylarda bile kendini alenen göstermemesi ve saklanmasıdır. Onu göremezsin, ama oradadır. Yani hiçbir şey esasında göründüğü gibi değildir.
Purim Tel Aviv Kikar HaMedina’da kutlanır. Ramat HaŞaron’da kutlanır. Holon’da, Bat Yam’da, Haifa’da, Ashdod ve Ashkelon’da kutlanır. Purim İsrael’de kutlanır. Elbette diasporada da bu bayramı unutulmaz. Sinagoglar  süslenir. Ester’in kitabı okunur. Eh o kadar, ne yapalım. Ama coşku İsrael’dedir. Müthiştir. Yollar kıyafet giymiş çocuk, genç, yetişkin insanlarla doludur. Tam bir karnaval. Hatta kimileri köpeklerini bile giydirirler. Coşku ve neşe tavan yapar.
Cuma günü Tel Aviv’in Kikar HaMedina meydanında parti olduğunu işittik. Gitmeye karar verdik. İyi de, öğrendik ki meydana açılan bütün yollar kapatılmış. Nasıl gideceğiz? Yakında bir yere park ettik. Sonra yürümeye başladık. Millet akın akın meydana akıyor. Ne kıyafetler, ne makyajlar, ne boyalar, bayılırsınız. Kimi kıyafetler pek güzel. Özenle hazırlanmışlar. Hatta harcamışlar. Fakat kimse kibirli değil. Resim çekilebilir miyiz diye soruyorsun. İçtenlikle kabul ediyorlar. Meydanın ortasına yüksek bir yere müzik sistemlerini kurmuşlar. Kıpır kıpır müzik her yerden duyuluyor. İnsanlar yerlerinde oynuyorlar. Çevreye stantlar yerleştirmişler. Yiyecek, içecek bir sürü şeyler satıyorlar. Dedim ya tam bir karnaval. 

Ben bu Purim’de ben en çok neden etkilendim biliyor musunuz? Özgürlükten etkilendim. Kendine güvenden etkilendim. Kol Ha Kavod İsrael… O genç kızlar kısacık şortları ile nasıl halkın arasına karışıyorlar? Korkmak çekinmek söz konusu bile değil. Bırak endişe etmeyi, etraflarındaki insanlara güveniyorlar. O genç delikanlılar, nasıl kadın kıyafetleri giyerek kendileri ile dalga geçiyorlar? Kimse korkmuyor. Kimse ne derler diye düşünmüyor. Kendileri için yaşıyorlar. Özgürlüklerinin tadını çıkartıyorlar. Bir ara ben ve yanımdakiler (yanlış anlaşılmasın yaş ortalamamız 65 filan) kendi kendilerine coşku ile dans eden 13, bilemedin 15 yaşında 5-6 tane genç kızı hayranlıkla seyrediyorduk. VDO’ya almak istedik. Kızlar fark ettiler. Hemen yanımıza geldiler. Başladılar bizimle dans etmeye. Etrafımızda hopluyorlar, zıplıyorlar. Neşeleri bize de bulaştı. Biz de başladık onlara uymaya. Ne güzeldi.
Ben 100 sene evveline gittim. Siyonist kongrede konuşan Thedor Herzl gözlerimin önüne geldi. Yani onu hayal ettim. Hani şimdilerde televizyondaki Payitaht dizisinde neredeyse karikatür bir karakter biçtikleri Thedor Herzl. Onu yaşatmak istedim hayalimde. Ya da onu düşündüm. Sanki o zamanlarda yaşamışım gibi hayalimde kürsüde konuşan Hertzel vardı.
-Yahudiler’e karşı ön yargılar, Batı toplumunun içine öylesine işlemiştir ki, bu ön yargıları asimilasyon ya da uyum yolu ile kırmak mümkün değildir. Antisemitizm hastalığının tek ilacı vardır, o da Yahudilerin kendi devletlerini kurmasıdır.
THEDOR HERZL 2 MAYIS 1860 - 3 TEMMUZ 1904
İşte Hertzel’in hayal ettiği Yahudi devleti. İSRAEL. En iyi yaşanan, en mutlu insanların yaşadığı, en iyi çocuk yetirilen, en iyi… en iyi… Bir sürü kategoride dünyanın en iyi ilk 10 devletinden biri olan İSRAEL.
Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım, gelecek Purim’de inşallah hep beraber oluruz, birlikte kutlarız.
Hoşça kalın, sevgiyle kalın…

Aaron Baruch  (Ankaralı)