Yaşamakta olduğumuz pandemi ilginç dersler koyuyor önümüze. Alabilenler alıyor, alamayanlar ne yazık ki bu kıymetli öğretilerden yoksun kalıyorlar.
İki ay evvel haftalarca korona belasıyla boğuşan
yaşlıca bir Yahudi yatmakta olduğu Amerika’nın ünlü bir hastanesinde nihayet
sağlığına kavuşmanın mucizesini yaşamış. Taburcu olacak, işlemler tamamlanmış,
tekerlekli sandalyede evine gitmek için sabırsızlıkla bekleyen adama dehşetli
bir fatura vermişler. Zavallı ihtiyar Yahudi faturayı görünce şaşırmış, baka
kalmış, sonra önce yavaştan, sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış.
Hastanenin orada bulunan görevli personeli de durumdan elbette çok etkilenmiş
ve elini adamın omuzuna koyarak:
-Üzülmeyin, ödemenizi taksitler halinde
yapmanızı sağlamaya çalışacağım demiş. Adam gözlerinde biriken yaşları silerek
görevliye dönmüş ve:
-Ödeme sorun değil, ben çok zenginim, üzüldüğüm
bu kadar yıldır bedavaya aldığım nefeslerin kıymetini bilmemişim, ona ağlıyorum
demiş.
Aldınız mı dersi? Elimizdekinin kıymetini ne
yazık ki kaybettiğimizde anlıyoruz. Sağlığımızın kıymetini bilmeliyiz. Yaradan hiçbirimize
bu dersi yaşayarak öğretmesin. Hiçbirimiz sağlığımızı kaybetmeyelim inşallah.
Dostlarımızın, yakınlarımızın değerini onları
kaybettiğimizde öğreniyoruz malesef. Üstelik daha büyük bir hata yapıp o
kırdığımız insanlarla yaşadığımız sorunlarda hep kabahati karşımızdakinde buluyoruz.
Nerede öz eleştiri, kimsenin yaptığı yok. Yazık…
Elimizdekinin kıymetini bilmeliyiz. İsrail’de
yaşayan özellikle Turkanozlar, Bodrum’un, Çeşme’nin, Alaçatı’nın resimlerini
sosyal medyada gördükçe uzaklara bakıp off, offff çekiyorlar. Hele şimdi balık mevsimi
de açıldı, palamut geldi, lüfer yolda, rakıyı koymuşlar soğuğa, beklemede… Bu
yaşamı, bu lezzetleri bilen biz Turkanozlar özlemden kudurmayalım de kimler kudursun?
Dersi almadınız değil mi? Elindekiyle yetin.
Elindekinin kıymetini bil. Canın deniz çektiyse git Hertzliya’nın masmavi sularına.
Otur Yam Şeva’da, aç bir derin kırmızı Shiraz şarap, gelsin balıklar,
kalamarlar, karidesler… Bir de üstüne üç çikolatalı dondurmalı acayip bir
tatlı, kafayı bul hafiften, dalgalanmakta olan Magen Davide (*) bir göz at ve
seslen ve selam çak mavi beyaz bayrağa karşı, Le hayimmm ! Hayata ve sana, şerefe….
Yapabilir misin bunu Alaçatı’da...
Yaradan kimseyi memleketsiz, vatansız bırakmasın. Yahudiler İsrail'in kıymetini yürekten bilmeli... Bütün tarih zamanlarında Yahudiler kadar hiç bir millet, kavim ırk bu kadar bunun ihtiyacını hissetmedi...
Sevgili gençler, uzak görüşlü olun, kısa vadeli
düşünmeyin, çocuklarınızın, torunlarınızın geleceğini düşünün. Sönen değil,
parlayan yıldızın peşinden koşun.
UNUTMAYIN, GELECEK DE BİR GÜN GELECEK…
Kim nerede yaşıyorsa hepinize sağlıklı, mutlu,
huzurlu barış dolu yaşam diliyorum. Hepimiz önce insanız, hepimiz kardeşiz, SEVGİYLE
KALIN.
HAG SAMEAH SHANA METUKA…
HAYIRLI UĞURLU SAĞLIKLI MUTLU SENELER İNŞALLAH…
Esen kalın.
Aaron Baruch (Ankaralı)
(*)MAGEN DAVİD: İbranice'de Davut Kalkanı veya Magen David olarak bilinen Davut Yıldızı, modern Yahudi kimliğinin ve Yahudiliğin genel olarak tanınan bir sembolüdür. Şekli, iki eşkenar üçgenden oluşan bir heksagram şeklindedir. İSRAİL BAYRAĞININ ÜZERİNDE BULUNAN ALTI KÖŞELİ YILDIZIN ADIDIR.
Istanbulda yasiyan yahudiler bu yaziyi okuyunca , belkide miyetlerini bir gun degistirirler , cocuklari ve torunlari icin ...KENDILERI ICIN DEGIL ...
YanıtlaSilAmen
YanıtlaSil