2000’li yılların başında Türkiye’de AKP iktidara geldiğinde sekülerlerin
şeriat korkusu tavan yapmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “artık hayatımızı
inancımıza göre yaşayacağız” demesi, din adamı kılıklı soytarıların
toplumsal hayata müdahale etmesi, devlet okullarında din dersine ağırlık
verilmesi, kuran kurslarının pıtrak gibi çoğalması ve diyanet işlerinin gittikçe daha etkin
olması bu endişeleri çoğaltmıştı.
22 sene geçti, Türkiye’ye hiç de öyle şeriat meriat gelmedi. Herkes
inancını serbest şekilde yaşıyor. Dinin Türkiye’de etkisi var mı, var elbette, ne
istiyorsunuz, % 99.9’u Müslüman bir ülkede din etkili olmaz mı? Olur elbette…
Ancak sonunda bugün Türkiye laik bir ülke mi? Laik. Ne kadar laik, onu da
herkes kendine göre yorumlasın.
İsrail’in iktidarda bulunan 37’nci hükümetinin Knesset’te 64 milletvekili
var ve bunların 32’si dindarlardan (haredim) oluşuyor. Üstelikte bu hükümette
Itamar Ben Gvir ve Smotrich gibi aşırı sağcı (hatta ırkçı) milletvekilleri
bakanlık yapıyor. İsrail’de azımsanmayacak bir orandaki ateistler, eşcinseller
ve nüfusun büyük bir kısmını oluşturan sekülerler “acaba İsrail’e şeriat mı
geliyor” diye endişeliler. Ülkeyi
terk etme planları yapanlar var.
Geçenlerde bir otobüs şoförü araçtaki genç kızlara “arkaya geçin
ve üstünüzü örtün” diyebildi.
Çevre bakanı İdıt Silman 25 Ağustos’ta Kudüs yakınlarındaki Ma’ayan
Harod ve Ma’ayan Hinnom doğal rezervlerinde karşı cinslerin birlikte yüzmelerine
izin verileceğini duyurdu. Karara haredimler
tepkililer, bu “İsrail’in kültürel değerlerini tehdit eder” diyorlar.
Bakan ise “kaynakların kullanılma süresini 2 saat uzatırız, o sürede ayrı
cinsler birlikte yüzmez” diyor. Karar 2024’de verilecek.
Bu çatışma İsrail’in kurulduğu günlerden beri var. 1948’de İsrail
kurulurken Ben Gurion o günkü şartlarda yeşiva öğrencilerini askerlikten muaf
tutmuştu. Bunun birkaç sebebi vardı. Avrupa’da yeşiva kalmamıştı, neredeyse
tümü savaş sırasında yakılmıştı. Yeşiva hahamları ve öğrencileri soykırımda yok
edilmişti. Dini ayakta tutacak çok az insan vardı ve yenilerinin yetiştirilmesi
gerekiyordu. Bu konu çok önemliydi. Çünkü Kudüs’ün kadim Yahudilerinin bu yeni
kurulan devletini desteklemeleri gerekiyordu. Amerika’daki haredirler İsrail’i
kabullenmezlerse para ile siyasi desteğin yok olması demekti. O zamanlar bir
milyondan az olan İsrail Yahudi nüfusu içerisinde sadece 400 yeşiva öğrencisi
askerlikten muaf kabul edildi. 400 sınır oldu.
Gelgelelim Menahem Begin 1977 yılında bu sınırı kaldırdı. Binlerce
Haredi genci torato umanuto yani “Tora onun mesleğidir” kavramına
dayanarak askerlikten muaf kabul edildi. Bunlar bütün vakitlerini tora
öğrenmeye harcadıklarından işleri güçleri de olmadı, devlet bunları fakir kabul
etti, üstelik korunmaları dinen yasak olduğundan her biri 5 – 10 çocuk yaptı
devlet de bunlara maaş bağladı.
(Esasında bu haredimlerin askerlikten muaf tutulması ile ilgili çok
kararlar alınmış, çok düzenlemeler yapılmış, tecil edilmişler, çok değişiklikler
olmuş ama ben bu kadarını yazmakla yetineceğim. Bu günkü durum bu, yeşiva
öğrencileri sınır olmaksızın askerlikten muaftır.)
Seküler kesim “artık 2023 yılındayız, yeterinden fazla din adamı
var, bu yeşivalar ülkeye çok büyük bir yük” diyorlar. Vergilerin “bu
tembel” insanlara gitmesinden çok şikayetçiler. Orduda hizmet vermemeleri
de çok eleştiriliyor. Kendilerini yeşiva öğrencisi olarak gösteren bazı sahtekârlar
da vatan görevinden kaçıyor. Bu da ayrı bir sorun. Bu konu seküler kesimle
haredimler arasında güvensizlik, nefret ve ayrımcılık yaratıyor.
İsrail’de bir milyon 300 bin kadar haredim var. Bunlar yaklaşık 10 milyonluk
İsrail’in %13’üdür. Hızla çoğalırlar fakat bir kısmı yön değiştirerek haredimliği
terk eder ve normal hayata geçer, uzun yıllardır bu %13’lük oran değişmemiştir.
Şunu da belirteyim ki haredi olup askerlik yapan da bir sürü İsrailli var.
Bu arada şunu da söylemek gerekir, haredimler olmazsa bu ülkenin demografisi
hızlı çoğalan Arap’ların lehine muhakkak ki değişir. Bu değişiklikten İsrail’i
koruyan, haredimlerin de hızlı çoğalmalarıdır.
Esasında hukuk reformu protestolarının esas sebeplerinden birisi
bu. Çünkü Bagatz’ın (yüksek mahkeme) yetkileri kısıtlanırsa ve haredimlerin istediği
kanunlar meclisten geçerse buna “dur” diyecek Bagatz’dan başka makam
yok. Bu zaten laik bir ülke olmayan İsrail’i halakik (Tora hukuku-şeriat) bir
memleket haline getirebilir. Örneğin “shabatta araba kullanmak yasak” diye
bir kanun çıkarsa nüfusunun yarısı bu memleketi terk eder.
Uzun lafın kısası din, özellikle ihraç edilmeye kalkılırsa herkesin başına bela.
Kim nasıl istiyorsa inancını yaşasın, ama başkasına karışmasın. Devlet 3000
sene evvel yazılmış bir kitaba göre nasıl idare edilebilir?
Şu bir gerçek ki demokrasi ile din yağ ile su gibidir. İstediğin
kadar karıştır, bırakınca hemen ayrılır. Yahudilik, Müslümanlık fark etmez, demokrasinin
olduğu yerde din, dinin olduğu yerde demokrasi olmaz. Sonunda çatışır. Yeter ki
bu çatışma makullük seviyesinde olsun ve kimse kimseye karışmasın. AMEN…
Aaron Baruch (Ankaralı)
Kaynakça :
Oda TV - Biz
çok konuştuk, sıra onlarda: İsrail'e şeriat mı geliyor - Dünya - ODATV
(odatv4.com)
BARD - Bard
(google.com)