2 Şubat 2019 Cumartesi

BU STATTA HAYAT KALMADI…













Çok büyük, güzel, şahane bir stattı.  Sahada 700, belki de 800 yıllık, 80 milyondan fazla taraftarı olan bir takım vardı. Gerçi 90 ya da 95 sene evvel ismini değiştirmişti ama takım yine o takımdı. Oyuncularda, idareciler de, seyirciler de eskiden daha iyi, daha kaliteliydiler. Misafir oyuncular bile bu statta çok keyifli maçlar izlemişlerdi. Zamanla oyuncular bu köklü takımda artan problemler yüzünden başka takımlara transfer olmuşlardı.  Hatta seyirciler bile artık gidiyorlar,  başka takımların maçlarını izliyorlardı. Son 10-15 senede bu gidişler o kadar çok artmıştı ki, takımın yöneticiler buna “beyin göçü” adını takmışlardı.

Türbindeki seyircilerin görünüşü nedense değişmeye başlamıştı. Eskiden maça kravatla ceketle gelenlerin yerine sakallı, özensiz kıyafetler giymiş kaba saba konuşan, küfür eden, sahaya yabancı maddeler atan bir seyirci topluluğu oluşmuştu. Kadınlar maça gelmekten korkuyorlardı. Pek çok kadını eski kocaları ya da eski sevgilileri türbinde yakalıyor ve çok fena şeyler yapıyorlardı. Ama en kötüsü çocuklara yapılanlardı. O küçücük çocuklara çok ama çok kötülükler yapılıyor, hatta küçük kız çocuklarına “hadi artık sen o amcayla git” diyorlardı. Takımın idarecileri ise türbinin yukarılarında bütün sahaya hâkim kendi ultra lüks localarından maçları seyrediyorlar, kadınlara çocuklara yapılan bütün kötülükleri görüyorlar ama buna engel olmak için yeterli tedbirler almıyorlardı. Bazı kötülükleri de gördükleri halde başlarını başka tarafa çevirip görmemezlikten geliyorlardı.

Bir sürü idareci, teknik direktör, çalıştırıcı olmasına rağmen takımı yalnız kulübün başkanı idare ediyor, oynayacak oyuncuları o seçiyor, hatta hangi mevkide görev alacaklarını bile o söylüyordu. Başka kimse konuşamıyor, hatta eğer başkanın fikirlerine karşı gelen olursa derhal locadan uzaklaştırılıyordu. Seyircilerin arasında başkana ya da locadakilere karşı çıkan olursa onu polisler derhal türbinden atıyorlar, stadın bodrum katına rutubetli, soğuk kötü yerlere götürüyorlardı. Dünyanın hiçbir yerinde maçı eleştirdikleri için türbinin alt katına gönderilen bu kadar eleştirmen yokmuş.  

Takımın mali durumunda pek parlak değildi. Bilet fiyatları giderek daha pahalılaşmış halk maça girip seyredebilmek için bilet almakta her gün daha zorlanır olmuştu. Enflasyon mudur nedir, kötü bir hırsız her gün seyircilerin cebindeki paranın değerini çalıyor, halk maça gelmekte, içecek yiyecek bir şeyler almakta zorlanır olmuştu.  Yabancılara özellikle Araplara pek çok koltuk satılıyor bu parayla şimdilik masraflar karşılanıyordu. Ama satılacak koltuk kalmadıkça stadın büfeleri, tuvaletleri sonra yollarını köprülerini aklınıza ne gelirse her şey satılmaya başlanmıştı. Satılacak bir şey kalmayınca en sonunda stadın tümünü mü satacaklardı Araplara acaba?

Bu çok büyük, çok güzel stadın güzel havası ve şahane mevkii seyirciler ve iş bilmez yöneticiler yüzünden her gün daha kirleniyor, daha çok güzellik bir daha geri gelmeyecek şekilde yok oluyordu. Stadın içindeki yollarda öyle sıkışıklıklar olmaya başlamıştı ki artık bir yerden bir yere gitmek işkenceye dönmüştü.

En önemlisi seyircilerin durumuydu, mutsuz, gelecek endişesiyle neşesiz, umutsuz olmuşlardı. Hava griydi. Etrafa memnuniyetsizlik ve gelecek saikası çökmüş, her yeri kaplamıştı. Bazı seyirciler okumadıklarından, ya da okuduklarını anlayamadıklarından ve cahilliklerinden neler olup bittiğini fark edemiyorlar, hala yöneticileri ve başkanı alkışlıyorlardı. Oysa stat elden gidiyor, çöküyor, giderek seyircilerin ellerinden hakları, umutları, gülüşleri, gelecekleri alınıyordu.

Bazen stadın kapısında bir köşeye çekilmiş anneler, babalar, evlatlar yavaş, alçak sesle zor konuşmalar yapar olmuşlardı.

-Baba, ben gideceğim.
-Git oğlum, haklısın.  Bu statta artık doğru dürüst maç seyredemezsin.
-Sen de gel.
-Gelemem, benim için çok geç.
-Peki, niye ağlıyorsun baba?
-Çünkü ben gelemem, Sen de kalamazsın. Hadi oğlum, kız kardeşini de al ve git. Yolun açık olsun… Bizi unutmayın…

İnsanları yerlerinden yurtlarından eden, menfaatleri ve koltuk sevdaları yüzünden halklarına eziyet eden beceriksiz yöneticilere lanet olsun.

Aaron Baruch  (Ankaralı)

1 yorum:

  1. Süpersin Aaaron Baruch .Yazılarını okumaktan büyük zevk alıyorum.Aklına ve kalemine sağlık.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.