Çok büyük, güzel, şahane bir stattı. Sahada 700, belki de 800 yıllık, 80 milyondan
fazla taraftarı olan bir takım vardı. Gerçi 90 ya da 95 sene evvel ismini
değiştirmişti ama takım yine o takımdı. Oyuncularda, idareciler de, seyirciler de
eskiden daha iyi, daha kaliteliydiler. Misafir oyuncular bile bu statta çok
keyifli maçlar izlemişlerdi. Zamanla oyuncular bu köklü takımda artan problemler
yüzünden başka takımlara transfer olmuşlardı.
Hatta seyirciler bile artık gidiyorlar, başka takımların maçlarını izliyorlardı. Son
10-15 senede bu gidişler o kadar çok artmıştı ki, takımın yöneticiler buna “beyin
göçü” adını takmışlardı.
Türbindeki seyircilerin görünüşü nedense
değişmeye başlamıştı. Eskiden maça kravatla ceketle gelenlerin yerine sakallı,
özensiz kıyafetler giymiş kaba saba konuşan, küfür eden, sahaya yabancı
maddeler atan bir seyirci topluluğu oluşmuştu. Kadınlar maça gelmekten
korkuyorlardı. Pek çok kadını eski kocaları ya da eski sevgilileri türbinde
yakalıyor ve çok fena şeyler yapıyorlardı. Ama en kötüsü çocuklara
yapılanlardı. O küçücük çocuklara çok ama çok kötülükler yapılıyor, hatta küçük
kız çocuklarına “hadi artık sen o amcayla git” diyorlardı. Takımın idarecileri
ise türbinin yukarılarında bütün sahaya hâkim kendi ultra lüks localarından maçları
seyrediyorlar, kadınlara çocuklara yapılan bütün kötülükleri görüyorlar ama
buna engel olmak için yeterli tedbirler almıyorlardı. Bazı kötülükleri de
gördükleri halde başlarını başka tarafa çevirip görmemezlikten geliyorlardı.
Bir sürü idareci, teknik direktör, çalıştırıcı
olmasına rağmen takımı yalnız kulübün başkanı idare ediyor, oynayacak
oyuncuları o seçiyor, hatta hangi mevkide görev alacaklarını bile o söylüyordu.
Başka kimse konuşamıyor, hatta eğer başkanın fikirlerine karşı gelen olursa
derhal locadan uzaklaştırılıyordu. Seyircilerin arasında başkana ya da
locadakilere karşı çıkan olursa onu polisler derhal türbinden atıyorlar, stadın
bodrum katına rutubetli, soğuk kötü yerlere götürüyorlardı. Dünyanın hiçbir yerinde
maçı eleştirdikleri için türbinin alt katına gönderilen bu kadar eleştirmen
yokmuş.
Takımın mali durumunda pek parlak
değildi. Bilet fiyatları giderek daha pahalılaşmış halk maça girip
seyredebilmek için bilet almakta her gün daha zorlanır olmuştu. Enflasyon mudur
nedir, kötü bir hırsız her gün seyircilerin cebindeki paranın değerini çalıyor,
halk maça gelmekte, içecek yiyecek bir şeyler almakta zorlanır olmuştu. Yabancılara özellikle Araplara pek çok koltuk
satılıyor bu parayla şimdilik masraflar karşılanıyordu. Ama satılacak koltuk
kalmadıkça stadın büfeleri, tuvaletleri sonra yollarını köprülerini aklınıza ne
gelirse her şey satılmaya başlanmıştı. Satılacak bir şey kalmayınca en sonunda
stadın tümünü mü satacaklardı Araplara acaba?
Bu çok büyük, çok güzel stadın güzel
havası ve şahane mevkii seyirciler ve iş bilmez yöneticiler yüzünden her gün
daha kirleniyor, daha çok güzellik bir daha geri gelmeyecek şekilde yok
oluyordu. Stadın içindeki yollarda öyle sıkışıklıklar olmaya başlamıştı ki
artık bir yerden bir yere gitmek işkenceye dönmüştü.
En önemlisi seyircilerin durumuydu, mutsuz,
gelecek endişesiyle neşesiz, umutsuz olmuşlardı. Hava griydi. Etrafa
memnuniyetsizlik ve gelecek saikası çökmüş, her yeri kaplamıştı. Bazı
seyirciler okumadıklarından, ya da okuduklarını anlayamadıklarından ve cahilliklerinden
neler olup bittiğini fark edemiyorlar, hala yöneticileri ve başkanı
alkışlıyorlardı. Oysa stat elden gidiyor, çöküyor, giderek seyircilerin
ellerinden hakları, umutları, gülüşleri, gelecekleri alınıyordu.
Bazen stadın kapısında bir köşeye
çekilmiş anneler, babalar, evlatlar yavaş, alçak sesle zor konuşmalar yapar
olmuşlardı.
-Baba,
ben gideceğim.
-Git
oğlum, haklısın. Bu statta artık doğru
dürüst maç seyredemezsin.
-Sen de
gel.
-Gelemem,
benim için çok geç.
-Peki,
niye ağlıyorsun baba?
-Çünkü ben gelemem, Sen de kalamazsın.
Hadi oğlum, kız kardeşini de al ve git. Yolun açık olsun… Bizi unutmayın…
İnsanları yerlerinden yurtlarından eden,
menfaatleri ve koltuk sevdaları yüzünden halklarına eziyet eden beceriksiz yöneticilere
lanet olsun.
Aaron Baruch (Ankaralı)
Süpersin Aaaron Baruch .Yazılarını okumaktan büyük zevk alıyorum.Aklına ve kalemine sağlık.
YanıtlaSil