Türkiye 31 Mart’ta yerel idareleri seçmek
için sandığa gidecek. Erdoğan yine “Amerika ve İsrael’e karşı duran adam
moduna” girmeye çalışıyor.
Geçenlerde partisinin gençlik kollarına
hitaben yaptığı konuşmada şöyle dedi:
-Yere yıktığın düşmanını tekmeleme, sen
Yahudi değilsin…
Bir gezi dönüşü, iktidarın yandaş
gazetecileriyle söyleşi yaparken bakın ne diyor:
-2013’deki gezi parkı olaylarını kim finanse
edenlerin arkasında kim vardı? Meşhur Macar Yahudi’si Soros…
2014 yılında Soma’da yaşanan maden
faciasında “bu işin fıtratında ölüm var” dediği için kendisini protesto eden
bir madenci yakını yumruklarken Erdoğan şöyle bağırır:
-Niye kaçıyorsun ulan İsrael dölü…
Erdoğan’ın İsrael ile yapay krizler
çıkartıp yeni İslam halifeliğine soyunma çabalarının en çarpıcı örneğini,
Michael Oren, 2015 yılında yayınladığı Alla
(İttifak) isimli kitabında yazdı. Michael Oren 2009 ile 2013 yılları arasında
İsrael’in Washington büyükelçiliğini yapmış. Bakın 2010 yılında İsrael ile
Türkiye arasında yaşanan Mavi Marmara olaylarının arkasında neler dönmüş.
O dönemde Türkiye'nin Washington büyük elçisi olan Namık Tan, Oren’i arar ve şöyle der:
-İsrael hükumeti acaba Mavi Marmara
gemisinin Ashdod limanına yanaşması ve Türkiye Kızılay’ının yardım kargolarını
buradan Gazze’ye ulaştırmasına izin verir mi? Lütfen çok acele cevap verin.
Namık Tan cevabı çok acele istiyordu.
Çünkü Mavi Marmara yoldaydı ve Erdoğan'ın İran ziyareti başlamak üzereydi.
İsrael hükumeti öneriyi hemen kabul etti.
Cevabı anında ileten Oren’in anılarında Namık Tan’ın cevaptan çok hoşnut olduğu
ve rahatladığı anlatılıyor. Ama ne yazık ki Namık Tan iki gün sonra Oren’i tekrar
aramış ve anlaşmanın iptal edildiğini bildirmiş. Mavi Marmara yoluna devam
edecek ve ablukayı kırmaya çalışacaktı. Çünkü Türkiye yine bir seçim
arifesindeydi ve geminin Ashdod’a yanaşıp yardım malzemesini olaysız boşaltması,
muhtemelen bu kararı birlikte aldığı İran’ın da Erdoğan'ın da çıkarlarına hiç
uygun değildi. Ne yazık ki bu çıkarlar uğruna Mavi Marmara gemisine yapılan
müdahale sırasında 10 sivil hayatını kaybetti. Bu insanların ölümünden kimin
sorumlu olduğunun yorumunu okuyucuya bırakıyorum.
Başkan Trump ABD Büyükelçiliği’ni
Yeruşalayim’e taşıma kararını açıkladığında Erdoğan, İsrael’i kınamak için
İslam İşbirliği teşkilatını toplar. Toplantıya Venezuela başkanı Maduro da taa
Güney Amerika’dan gelir ve gözlemci(!) sıfatıyla katılır, neyi gözlemleyecekse…
Oysa İslam dünyasının en önemli
aktörleri Suudi Arabistan ve Mısır toplantıya başkanlık düzeyinde katılmaz.
Yani bu toplantıyı kazımazlar.
Ama işin esas ilginç tarafı, zirve
bildirisinin İngilizce metninde yer almayan Doğu Kudüs’ün Filistin devletinin
başkenti olarak tanındığına dair hiçbir ibare yokken, Türk halkına sunulan Türkçe
metine, Erdoğan'a propaganda malzemesi yaratmak için bu metin ilave edilir. Zirve
bildirisinde böyle bir karar alınmamıştır, dahası Filistin diye bir devlet bile
yoktur…
Sonuçta her iki ülke Erdoğan'ın bu tutumu
yüzünden zarar görmektedir. Türkiye İsrael’li
turistlerin neredeyse tamamını kaybetti. Türkiye ile İsrael, doğal gaz boru hattı
konusunda tarihi bir işbirliği yapabilecekken Erdoğan'ın bu tutumları dolayısıyla
ne yazık ki bu proje Akdeniz’in sularına gömüldü gitti… Oysa İsrael ile Türkiye'nin
siyasi çıkarları de ticari çıkarları da tamamen örtüşmektedir. APO’yu Suriye’den çıkartıp
Türkiye'nin kucağına bırakan MOSSAD’tır. Bugün Türkiye'nin terör ile mücadelede
çok etkin olarak kullandığı İHA’lar İsrael’den öğrendiği teknoloji sayesinde vardır.
Türkiye İsrael’den her zaman pek çok alanda fayda ve iyilik görmüştür.
Bugünün Türkiye’sinde her ekonomik
krizin, her toplumsal hareketin, her protestonun arkasında İsrael olduğunu
meydanlarda haykırmak, her yıl neredeyse katlanan İsrael ile Türkiye arasındaki
ticaret hacmine bakıldığında, Erdoğan’ın ikiyüzlü radikal İslamcı siyaseti çok
net görünür.
Demokrasi(!) ile yönetilen tek İslam
ülkesi olan Türkiye ile İsrael dost ve müttefik olsaydı bundan her iki ülke çok
faydalar sağlayabilirdi. Erdoğan tek başına bu olumsuzluğun müsebbibidir. Yazık
çok yazık…
Aaron Baruch (Ankaralı)
Kaynakça : FARUK MERCAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.