19 Ekim 2019 Cumartesi

NANKÖR POLİTİKACILAR…










13 Ocak 2010 günü İsrael Ordusunda görevli Kıdemli Albay Ariel Bar’ın özel telefonu çaldığında etrafını çevreleyen askerlerle birlikte çeşitli elektronik aletleri takip ediyorlardı.

-Ben Albay Ariel, buyrun…
-Doktor, Haiti’de çok şiddetli bir deprem oldu. Bir kurtarma ekibi gönderiyoruz. Havaalanında olmak için bir buçuk saatiniz var. Allah yardımcınız olsun.

Albay hiçbir şey söylemeden telefonu kapattı. Etrafındaki askerleri kısaca bilgilendirdi ve hızlı adımlarla park yerindeki arabasına doğru yürümeye başladı. Eve varınca küçük bir çanta hazırladı. 6 yaşındaki kızını öptü, tam kapıdan çıkarken kızı arkadan seslendi:

-Aba, (baba) nereye gidiyorsun?
-Dünyanın öteki ucuna…
-Neden?
-Hayat kurtarmak için...

Albay Bar’ın uçağı havalandığında bütün ekip Haiti'nin baş kenti Port-au-Prince'e gittiklerini biliyorlardı ama neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlardı. Acaba hava alanı hasar görmüş müydü? İnmelerine izin verecekler miydi? Yanlarında getirdikleri tam teşekküllü 26 çadıra yayılan sahra hastanesini kurmak için onlara acaba nasıl bir yer tahsis edeceklerdi?

Haiti’ye ilk varan ekip İsrael oldu. Yere ayak bastıktan tam 12 saat sonra dünyanın gördüğü en mükemmel sahra hastanesini kurmuş ve yardıma başlamışlardı.

Sonraki haftalarda İsrael’li cerrahlar yüzlerce operasyon gerçekleştirdiler, sayısız hayati organı kurtardılar, bebekleri doğurttular, yeni doğanların bakımları üstlendiler. O kadar kendilerini yaptıkları işe kaptırmışlardı ki çok yoğun çalıştıkları bir anda yeni doğan bir bebeğe kan gerekti. Aranan o kan yoktu, doktor kendi kanını alıp bebeğe verdi ve kurtardı o bebeği.

Diğer taraftan mühendisler, mimarlar, kurtarma ekibi en modern teknolojilerle yanlarında getirdikleri  eğitilmiş köpekleriyle enkazların altına giriyor hayat kurtarmaya çalışıyorlardı. Tam sekiz gün durmadan dinlenmeden insanları kurtarmaya çalıştılar. Sekizinci günün sonunda bir enkazın altında kalan hala canlı birisini tespit ettiler. Zamana karşı müthiş bir yarış başladı, sonunda yaralıyı enkazın altından canlı çıkarmaya başardılar ve çılgınlar gibi sevindiler.

Birkaç gün sonra zamanın ABD başkanı Bill Clinton gazetecilere verdiği bir beyanatta aynen şunları söyleyecekti:

-Haiti’de İsrael hastanesi olmasaydı ne yapardık bilmiyorum.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) felaket bölgelerinde kurulan çadır hastaneleri takım yeterliliğine göre 1 den 3’e kadar derecelendirmeye başlamıştı. 2013 yılında İsrael’in kuzeyinde yapılan bir sivil savunma tatbikatı için kurulan sahra hastanesi, WHO delegasyonu tarafından derecelendirme amacıyla ziyaret edildi.

İsrael Ordusu söz konusu sınavdan şimdiye kadar hiçbir ülkenin alamadığı kadar yüksek bir not aldı. Delegasyon, İsrael Ordusunun sahra hastanesini DÜNYANIN EN İYİSİ olarak onurlandırdı. Derecelendirme sonrası basına konuşan komutan Kıdemli Albay Ofer Merin şunları söyledi:

-Sahra hastanesi içinde doktorlar olan birkaç çadır demek değildir. Bu tür bir hastane dünyanın her hangi bir yerine gidebilmeli, 12 saat içinde kurulabilmeli ve tam teşekküllü bir hastanenin yapabildiği her şeyi yapabilmeli…

17 Ağustos 1999 depreminde IDF (İsrael Savunma Kuvvetleri) Türk Halkı’nın zor gününde yardıma koşmuştu. IAF (İsrael Hava Kuvvetleri) 250 kişilik ekibi ve tüm donanımı C-130 ve Boeing 747 Jumbo Jet tipi nakliye uçaklarıyla Türkiye’ye taşıdı. Kurtarma timi en ileri teknoloji kurtarma araçlarının yanı sıra kurtarma köpekleri ile geldiler. Beraberlerinde tam teşekkülü sahra hastanesi ile yetişkin ve çocuklar için hastane yatakları, karantina odası, ameliyat odaları, röntgen laboratuvarları, iki adet klinik ve tonlarca tıbbi malzeme getirmişlerdi. Bunların yanı sıra 50 ton yardım malzemesi deniz yoluyla İstanbul’a gönderildi ve ayrıca Ashdod limanından prefabrik evler ve çadırlar yola çıkmıştı.
23 Ağustos tarihli Sabah gazetesi şunları yazmıştı:

“İsraelli 30 doktor ve 100 hemşire canlar kurtarıyor, yeni canlar dünyaya getiriyor. Adapazarı’nda ilk yardıma koşan İsrael oldu. Bir yandan enkaz altındakileri kurtarmaya çalışırken bir yandan da kurtulanlara ilk müdahaleyi yapan sahra hastanesini kurdular. Bu güne kadar 200 kişiyi tedavi ettiler. İsraelli doktorlar 2 si sezaryen 3 ü normal 5 doğum gerçekleştirdiler.”



Çınarcık’ta yapılan aramalarda dokuz yaşındaki İsrael vatandaşı olan Şiran Franko depremden tam 98 saat sonra İsrael arama kurtarma ekibi tarafından sağ olarak kurtarıldı.

Ne yazık ki Türkiye’yi idare eden nankör politikacılar bütün bunları unuttular. Belki oy kazanmak için, belki Arap dünyasına lider olmak arzusuyla İsrael’in düşmanı olmayı seçtiler. Sonuçta it itliğini, puşt puştluğunu yaptı ve Arap Ligi Türkiye’yi Suriye meselesinde dışladı. O kadar destekledikleri Filistin bile Türkiye’yi arkadan vurdu.

Şahsi kanaatim odur ki,   Türk politikacılarının halka aşıladıkları düşmanlık yüzünden Türk ve İsrael halkları çooook uzun yıllar biri birilerini sevemeyecekler, çok yazık. Oysa dost olarak ne kadar çok şeyler kazanılabilirdi…

Aaron Baruch  (Ankaralı)



Kaynakça :
HASTÜRK - 17 Ağustos depremi - http://www.hasturktv.com/turkiyede_bugun/615.htm
HÜRİYET GAZETESİ – Yardım yağıyor - http://www.hurriyet.com.tr/gundem/yardim-yagiyor-39096785
ŞALOM GAZETESİ -  İsrael Ordusunun  sahra hastanesi dünyanın en iyisi - http://www.salom.com.tr/arsiv/haber-100808-Israil_ordusu_sahra_hastanesi_dunyanin_en_iyisi.html
VİKİPEDİA – 210 Haiti depremi - https://tr.wikipedia.org/wiki/2010_Haiti_depremi
KÜÇÜK ÜLKENİN BÜYÜK HAYALCİLERİ – Avi Jorisch








1 yorum:

  1. TÜRK ULUSU'NUN KADİRŞİNAS BİR TOPLUM OLDUĞUNU BİZLERE, DHA OKKUL SIRALARINDA OLDUĞUMUZ ÇOCUKLUK GÜNLERİNDE, ÖĞRETMİŞLERDİ.
    RTE'IN İDARESİ ALTINDA BU KADİRŞİNASLIĞIN NANKÖRLÜĞE DÖNÜŞTÜRÜLDÜĞÜNÜ ÇOK BÜYÜK ESEFLE GÖRDÜK VE HÂLÂ GÖRMEKTEYİZ.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.