Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün yaptığı konuşmada “Boraltan
köprüsü faciası gibi olay tekrar yaşanmasın” dedi. Nedir Boraltan köprüsü
faciası?
Yıllar evvel yazdığım bu yazımı belki bu facianın ne olduğunu bilmeyenler,
hatırlamayanlar olabilir diye düşünüp tekrar paylaşmak istedim.
Sene 1945. İkinci dünya savaşının son günleri. Stalin
yönetimindeki Rusya demir perdeyi indirmeye başlamıştır. Balkanlar’da Rus Kızıl
Ordusunun girdiği yerlerden çıkmaya niyeti yoktur. Polonya, Bulgaristan,
Romanya, Macaristan ve hatta Baltık ülkeleri Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliği’nin parçası olma yolundadırlar. Kafkaslar da ve Asya’da da durum
farklı değildir. Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan aynı yolda ilerlemektedir…
Azerbaycan’da duruma muhalefet eden aydınlar teker
teker yakalanıp Ruslar tarafından idam edilmeye başlanır. Azerbaycanlı 147 aydın
(mühendis, doktor, öğretmen) kaçmaya karar verirler. Türkiye’ye sığınmak için
yola çıkarlar. Durumu haber alan Ruslar, Azeri aydınları yakalamak için
peşlerine bir Rus müfrezesi takar. Can havliyle kaçan Azeri aydınlar Aras
nehrine varırlar. Nehrin üzerinde bir köprü vardır. Boraltan köprüsü… Köprünün
bir tarafı Rusya, bir tarafı Türkiye’dir. Nihayet Rus müfrezesi onlara
yetişemeden köprüyü geçip canlarını kurtarırlar ve Türkiye’ye sığınırlar.
Serhat karakolunda çok iyi karşılanırlar. Karakol komutanı misafirlere
yiyecek içecek verir, ihtiyaçlarını karşılar. Azeri aydınlar siyasi sığınma
talebinde bulunurlar. Durum derhâl Ankara’ya telgrafla bildirilir. Cevap
beklenmeye başlanır.
O yıllarda Türkiye
tek parti ile yönetiliyordu. İktidardaki Cumhuriyet Halk Partisinin başkanı ve
Cumhur reisi İsmet İnönü’ydü. Azeri aydınlarının siyasi sığınma isteğini
kendilerine bildirilir. Fakat hükümet bu isteği kabul etmez. Durumu derhal bir
telgrafla karakola bildirdiler.
-Gelen Azerileri derhal geriye gönderin.
Karakol komutanı gözlerine inanamıyordu. Rus müfrezesi
köprünün öteki tarafında bekliyordu. Hatta laf atıyor alay ediyorlardı, gülüyorlardı.
Komutan Ankara’nın bir yanlışlık yaptığını ümit ederek yeniden bir telgraf
çeker. Cevap kısa sürede gelir. “Geri verin” diyorlardı.
Hatta “aksi halde sizi vatana ihanetten yargılanırsınız” diye
tehdit de ediyorlardı. Komutan çaresizdi. Azerilere durumu bildirir. Azeriler
gitmek istemezler. “Bizi siz öldürün, Moskof’a vermeyin” diye
yalvarmaya başlarlar. Komutan mecburen emri uygular ve Azeriler karşı tarafa
gönderir. Ruslar hemen orada Azeri aydınlarının ellerini arkadan bağlarlar, diz
çöktürürler ve hepsini kurşuna dizerler. Hem de gülerek, alay ederek…
Karakol komutanı gözlerinin
önünde yaşanan bu facianın tesirinden kurtulamaz. Uzun zaman sinir krizleri
geçirir. Sonunda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine tedavi görür,
fakat iyileşemez ve intihar eder…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan henüz başbakan
olduğu dönemde (yanılmıyorsam 2012 yılı) bir Ak Parti toplantısında CHP’yi eleştirmek
için olayı şöyle anlatır:
- '1945'te, 146 Azerbaycanlı aydın Stalin zulmünden
kaçıyor. Aras Nehri üzerinden Boraltan Köprüsü'nü geçiyorlar ve Türkiye'ye
sığınıyorlar. Azeriler öz gardaşlarının yurduna gelip, öz gardaşlarıyla
kucaklaşıyor. Stalin, Türkiye'den bu Azeriler'in derhal iade edilmesini
istiyor. Dönemin CHP hükümeti, Aras Nehri'nin kenarındaki sınırdaki karakola
telgraf çekiyor, İnönü iş başında o zaman ve mültecilerin iade işleminin
gerçekleştirilmesini istiyor. Karakol komutanı gözlerine inanamıyor,
kulaklarına inanamıyor. Emri defalarca teyit ettiriyor. Ancak Ankara'dan, CHP
hükümetinden kesin ve net emir geliyor, “Azerileri teslim edin.” Durumu anlayan
Azeriler, Türk askerlerinin boynuna sarılıp yalvarıyorlar, “Ne olur bizi teslim
etmeyin. Bizi burada siz kurşuna dizin, kendi toprağımızda, kendi öz
gardaşımızın, kendi bayrağımızın altında bizi öldürün” diyorlar. Ancak
Ankara'dan gelen emir net... Boraltan Köprüsü'nü geçen Azeriler, köprünün hemen
karşısında Türk askerlerinin, Türk subaylarının gözleri önünde elleri bağlanmış
olarak infaz ediliyor. Karakol komutanının bu elim manzara sonrasında intihar
ederek canına kıydığı söyleniyor. Bu acı hadiseden geriye çok ama çok acı bir
ağıtın dizeleri kalıyor.”
Daha sonra bu olayın anısına bir sürü şiirler
söylendi, Hatta yanılmıyorsam olayı tam yansıtmamakla birlikte bir de filmi
yapıldı. Cüneyt Arkın oynamıştı.
Neden, neden
böyle yaptılar?
Yorumu size bırakıyorum. Benim söyleyeceğim
sadece, karanlık yıllardı, çok karanlık…
Azerbaycan’ın milli şairi Almas Yıldırım – Dönek Kardeş
şiiri çok uzun, ancak ilk kıtasını yayınlamakla yetineceğim.
Türk denince özü, sözü mert olur,
Dost deyince ayrılmaz bir fert olur,
Kardeş deyip dara düşsem, sığınsam,
Şimden geru bu bana bir dert olur.
Ben ne diyem bu vefasız dağlara,
Öz kardaşı dönek olan ağlara!
Aaron Baruch (Ankaralı)
Kaynakça
: Bilgicik - Boraltan Köprüsü - Tarihte Bir Yüz Karası –
Orkun Kutlu
Star Güncel – 08.09.2012
Vikipedia ansiklopedisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.