4 Kasım 2021 Perşembe

 






LANET OLSUN MENFAATİ İÇİN VATANINI SATANLARA…

NEREDE İSTİYORSAN ORADA GEBER AMA İSRAİL’E GELME LİNET…

 

İkinci dünya savaşı sona erdiğinde Fransa’da işgal sırasında, Alman subayları ile düşüp kalkan kadınlar yakalandıkları yerde saçları kazınarak cezalandırıldılar…

Bugün yaşadıkları vatanın aleyhinde davranışlarda bulunanlara, ülkesinin sırlarını satanlara, vatanı hakkında düşmanca beyanatta bulunanlara böyle bir ceza verilmiyor. Ancak “vatan haini” deniyor.

Linet nam şarkıcı, İsrail’de Eurovision seçmelerine katıldı. Hangi kösele yüzle katıldı anlamak mümkün değil.

O Linet ki 11 yıl önce “İsrail vahşetine isyan mitinginde” Filistin bayraklı kürsüde İsrail’i protesto etti.

Şarkıcı Linet! sanatın beni hiç ilgilendirmiyor. Ama İsrail karşıtı bir mitingde Filistin bayrakları önünde “bu saldırıyı (Mavi Marmara) şiddetle kınıyorum” dersen sen bizden değilsin. Sen İsrail düşmanısın.

O Linet ki, daha taze taze verdiği bir beyanatta "İsrail'de doğdum. 5 yaşımdan beri şarkı söylüyorum. Bir Türk sanat müziği sanatçısı kızıyım. Türk bayrağını, Türk müziğini her yerde gururla taşıyorum. Ne zaman okul bitti, 'Askerlik vakti' dediler.
Ben de Türkiye'ye geldim. Asker kaçağıyım bu arada. Dedim ki ne olursam olayım Türkiye'de olayım, Türkiye'de öleyim"
diyor.

Nerede istiyorsan orada geber, ama benim ülkemi kirletme, git nerede istiyorsan orada çürü…

2016 yılında Yıldız Tilbe namlı ırkçı Yahudi düşmanı “bu Yahudilerin sonunu Müslümanlar getirecek, Allah Hitler’den razı olsun, az bile yapmış adamcaaz” diye attığı tweetler yüzünden reklam filmi yayından kaldırılmıştı. O Linet ki onu affetmiş, bir de yemeğe götürmüş. Sen kimsin ki kimi affediyorsun?..

Lanet olsun sana Linet… Menfaatin için yapacaklarının sınırı yok mu?

“Mecburen yaptı,” “biz Türkiye’de ne kadar zor şartlarda yaşıyoruz” diyen hemşerilerime de bir çift lafım var. Kendinizi aldatmayın. Kimse onun alnına silah dayayıp o miting alanına getirmedi. Bu menfaatçi kadın Türkiye’de sahneye çıkabilmek için, Türk seyirciye “ben de sizin gibi İsrail düşmanıyım” mesajı vermek için çıktı o kürsüye. Gelin İsrail’de yaşayın da zor şartlar neymiş görün. Roketlerin altında, her gün teröristlerle beraber, sabahın saat beşinde kalkıp işe giden 60-70 yaşında insanlar, gölgede 40 derecede koşuşturanlar… Ama mutluyuz. Bu sene de dünyanın en mutlu 12’nci ülkesi seçildik. Hiç şikâyetimiz yok. Dünyada en çok göç alan ülkeyiz.

Bu soysuz Linet’e arka çıkanlar, konserine gidenler, siz cahil misiniz, bu vatan hainine nasıl arka çıkarsınız, nasıl konserine gidersiniz? Sizdeki nasıl bir mide, nasıl bir vicdan, nasıl bir aidiyet duygusudur? Bu kadınla aynı havayı nasıl solursunuz?

Sınırda evlerimizi korumak için bekleyen, çarpışan askerlerimizden de mi utanmıyorsunuz? Güneyde roketler yüzünden hayatlarını sığınaklarda geçiren İsrael’li kardeşlerimin yüzüne nasıl bakacaksınız?

Bu kadına arka çıkanlar, konserine gidecek olanlar, çıkın benim sayfamdan, çıkın benim arkadaşlığımdan, benim için İsrailli değilsiniz… Beni okumayın bile, selam da vermeyin… Gidin Gazze’ye, geçin karşı tarafa, lastik yakın, taş atın, yaralanırsanız Hamas’tan para alın, size ancak bu yakışır…

Yuh be… Yazıklar olsun…

Linet; işgal altındaki Fransa’da, bir Alman subayı ile aşk yaşayan ve “kalbim Fransız, kıçım uluslararası” diyen Fransız sanatçı Arletty ile kendi küçük, sanatı ve yüreği dev “kaldırım serçesi” Edith Piaf’ın hayatlarını oku. Belki ne demek istediğimi anlarsın…

 

Aaron Baruch  (Ankaralı)

 

Kaynakça:

 

Yıldız Tilbe’nin tweetleri : http://www.turkyahudileri.com/index.php/tr/haber-ve-duyurular/basindan/160-yildiz-tilbe-yildizztilbee-adli-twitter-hesabi-ile-ilgili-basin-aciklamasi

Turkceel’in ırkçı açıklamaları nedeniyle Yıldız Tilbe’nin reklamını kaldırdığı haberi: https://www.haber3.com/medya/yildiz-tilbe039nin-reklami-yayindan-kaldirildi-haberi-3787680

Linet Yıldız Tilbe’yi affetmiş : https://www.karar.com/linet-yildiz-tilbeyi-affetti-73836

Linet’in asker kaçağıyım açıklaması : https://www.ntv.com.tr/yasam/sarkici-linet-israilde-asker-kacagiyim,b0lOdffBgUGgXlO_8_dowQ

Linet’in katıuldığı İsrail vahşeti mitingi : https://www.dailymotion.com/video/xdl191

Linet İsrail'de doğup büyüdü.  Annesi Leyla Özgecan (leya Bonana İbranicesiלילהolarak da bilinir), Bursalı Klasik Müzik şarkıcısı. [3] Babası Shmuel Menashe İstanbul'da ikamet ediyordu. İki kız kardeşi var. 3 ay boyunca İsrail Ordusu'nda görev yaptığı yönündeki haberlere rağmen, Linet 2021'de orduda görev yapmaktan kaçındığını ve daha sonra Türkiye'de ikamet ettiğini belirtti.  Vikipedia: Linet (şarkıcı) - Vikipedi (wikipedia.org)

11 Eylül 2021 Cumartesi

İSRAEL GÜN GEÇTİKÇE DAHA KIYMETLENİYOR.

 








Bunu öyle mecazi anlamda söylemedim. Gerçekten kıymetleniyor. Dünyanın pek çok ülkesinde emlak fiyatları arttı. Ama en çok İsrael’de yükseldi. İsrael bu konuda da dünyanın en iyisi oldu. “Numbeo.com” bu konuda istatistikler ve araştırmalar yapan en ciddi kuruluşlarından birisidir.   Siteden yapılan açıklamaya göre son 10 yılda İsrael’deki artış %345,7 ile dünya rekoru.

Son on yılda İsviçre’de emlak fiyatları %165,5 artmış. Bu oranla araştırmaya katılan 30 ülke içerisinde İsrael’den sonra ikinci olmuşlar. Sırada Almanya var. Almanya’da son 10 yılda emlak fiyatları %162 artmış. ABD’de %153,3, Macaristan’da %137,8 İngiltere’de %74,9 fiyatlar artmış.

Bunları okuyanların aklına hemen bazı sorular takılır ki bu çok normaldir.

1.    Acaba İsrael’de enflasyon çok mu yüksek, fiyatlar ondan mı artıyor?

2.    Çalışanların ücretleri son 10 yılda ne kadar arttı?

3.    Peki başka ülkelerde emlakların değerleri ne kadar artmış?

İsrael’de son on yılın enflasyon oranı %0,92. Bu oranla İsrael bu araştırmaya katılan 30 ülke içerisinde en iyilerden birisi. Kol hakavod İsrael. Sadece Japonya, İsviçre ve Yunanistan İsrael’den daha iyi enflasyon oranlarına sahip. Ben İsrael’e 10 sene evvel geldiğinde 1 dolar 3,75 şekeldi. Şimdi 3,25 dolaylarında dalgalanıyor.

Enflasyon bu kadar düşük olduğuna göre o zaman çalışanların ücretleri son 10 yılda hiç artmamıştır diye düşünebilirsiniz. Ama yanılırsınız. Bahis konusu İsrael ise sürprizlere hazır olun. Son 10 yılda İsrael’de çalışanların ücretleri ortalama 137.443 şekelden 161.534 (2020 yılı ortalaması) şekele yükseldi. Bu artış pek çok gelişmiş ülkeden daha iyi. Artış oranı %17,52 ve bu muhteşem bir oran. Aynı dönemde ABD’de çalışanların ücretleri ortalama %13,7, İngiltere’de sadece %0,6, Almanya’da %14,2 ve Fransa’da %2,8. Kol hakavod İsrael.

Peki, israel’de emlak fiyatları neden bu kadar uçuşa geçiyor, neden bu kadar yüksek? Ekonomistlere sorarsanız önce size İsrael’de “emlak yapım maliyetlerinin çok yüksek” olduğunu söyleyeceklerdir. Sanki on sene evvel çok ucuzdu da bugün pahalandı… “Vergiler çok yüksek” de diyebilirler. Bilakis, devlet elinden geldiği kadar emlak fiyatlarını düşürmek için vergileri dengelemeye çalışıyor. Yabancı uyruklulara satılan emlaklardan daha çok, İsrael vatandaşlarından daha az vergi almaya bakıyorlar. Ama fiyatlar bana mısın demiyor.

Esas mesele arz ve talep. Bütün Dünya’dan insanlar gelip İsrael’den mülk almak istiyorlar. Çünkü bu memleketin değeri her gün daha çok artıyor. Çünkü bu memleket kıymetleniyor. Çünkü bu memlekette hayat var. Kol hakavod İsrael. Seni seviyorum.

Söylediklerim palavra değil. Ülkenin her yanında dikine mimariler aldı başını gitti. Bu modern yapılarda en düşük fiyat iki buçuk milyon şekel. Benim yaşadığım Netanya İr Yamim’de 10 sene evvel ilk yüksek bina yeni yapılmaya başlanmıştı. Amerikalı bir yapımcı olan Willa Sky burada 7 adet 25 katlı bina dikti. Peşinden inşaatlar hızlandı. Son 10 senede İr Yamim’de 80’den fazla yüksek bina yapıldı. Bazıları 40 katlı. Arkadaşlar, bir katta dört büyük lüks daire var. Hesabını bir yapın. Kaç daire eder, bütün bunlar 10 senede yapıldı. Hele sahil tarafına Briga  iki tane 45 katlı bina dikti ki görmeyin gitsin. Havuzları mı, tenis kortları mı, hele girişi wallahi Hilton halt etmiş. O kadar güzel.

Peki kim alıyor bu konutları, İsraelliler de alıyor dünyanın her yerinden gelen Yahudi yatırımcılar da. “O topraklarda bir evim olsun” diyorlar. Hangi yatırımla bu kadar para kazanacaklar? Kıymetleniyor benim ülkem, değerleniyor…

Bu işin tek can sıkıcı tarafı gençlerin ev sahibi olması artık çok zorlaştı. Bugün iyi tahsil yapmayan bir gencin alabileceği en yüksek ücret ayda 8 bin ya da 9 bin şekel. Hadi bilemedin 10 bin. Evde karı koca çalışsalar çoluk çocuk ancak yaşarlar. Ebeveynlerinden yardım almadan ev alabilmeleri çok zor. Ancak iyi tahsil alanlarda sorun yok. Onlar 20 bin 25 bin hatta daha fazla maaş alabiliyorlar. Üç beş senede ev sahibi olabilirler.

Sonuç, önce İsrael’in kıymetlendiği, değerlendiği gün gibi aşikâr. İkinci bir sonuç da iyi tahsil artık şart. Gençlerin analarından babalarından gördüklerini taklit ederek hayatlarını sürdürmeleri çok zor. Önümüzdeki 25 senede en gözde mesleklerin bugün daha adlarını bile bilmiyoruz. Artık berberlerin doktorlardan daha çok kazandığı bir dünyada yaşıyoruz.

Aaron Baruch

Kaynak : Jerusalem Post


21 Ağustos 2021 Cumartesi

BUNU NASIL BAŞARDINIZ?

 





  Haziran ayının başında İsrail’de 12 yıllık Netanyahu dönemi sona erdi ve çok partili bir koalisyon hükümeti kuruldu. İsrail devleti kurulduğundan beri her zaman koalisyon hükümetleriyle idare edildi. Ama ilk defa bir Arap partisi koalisyona girdi. Buna sebep olanları bir İsrail vatandaşı ve Yahudi olarak asla affetmeyeceğim.  İsrail Yahudilerin ülkesidir. Ayrımcılık ise ayrımcılık, ben buyum, kırk yıllık Kani olur mu Yani….

  İsrail Parlamentosu'nda Filistinlileri temsil eden Arap Milletvekili Ahmed et-Tıybi'nin başkanlığında düzenlenen bir oturum sırasında, Bibi’ye yakınlığı ile bilinen Milletvekili Itamar Ben-Gvir arasında sözlü tartışma çıktı. Ben-Gvir, et-Tıybi'ye "Suriye Parlamentosu üyesi olması gereken bir terörist" dedi. Et-Tıybi Knesset güvenliğine Ben-Gvir'i Knesset'ten kovmaları talimatını verdi. Kim kimi nereden kovuyor, bakar mısınız? Güvenlik güçleri, çıkmayı reddeden Ben-Gvir'i Knesset'ten yaka paça dışarı çıkarttı. Bunu da gördük, bunu da yaşadık ne yazık ki. Yahudiler;  bunlar iktidarda kalırsa ve biz Yahudileri (haz ve şalom haz ve halila) ülkemizden kovmaya kalkarlarsa şaşırmayın. Perşembe’nin gelişi çarşambadan belli olur.

  Bu yamalı koalisyon iktidara gelebilmek içim 21 yıldır iktidar yüzü görmeyen aşırı solcu Meretz partisi de Arap Raam partisi ile birlikte iktidarda şimdi. “Bölelim ülkeyi diyor, yarısı Filistin olsun yarısı İsrail…”

  Ben bunun için mi aliya yaptım? Sebep olanlara yazıklar olsun. Batsın sizin solculuğunuzda, anti ayrımcı görüşlerinizde… Hatta batsın bu kadar demokrasi… Eksik olsun…

  Bu yamalı iktidar idareyi eline aldı 15 senedir sessiz olan Hizbullah İsrail’e roket atışı yapmaya başladı.

  Bu yamalı iktidar iş başına geçti Arap yerleşim yerlerine 54 milyar şekel bütçe ayrıldı. Bibi zamanında “emeklilere zam yapılmıyor, yeni hastane yapılmıyor, bütün paraları haredilere harcıyorlar” diyen solcu seçmenler buna ne diyorsunuz, memnun musunuz?

  Bu yamalı iktidar ülkede 0 noktasına gelen koronayı bakın ne hale koydu? Geçen hafta sonu 41 kişi koronadan öldü. Ondan evvelki hafta 26 kişi. Havaalanlı hala kontrol altına alınamadı. Karantinaya alınması gerekenler havaalanından kontrolsüz bir şekilde evlerine gönderiliyorlar. Onlar da trene biniyorlar. Sonuç; gündelik vakalar 8 bine dayandı. Rekor üstüne rekor. Hastaneler hasta kabul edememe noktasında. Aşı anlaşmalarını bozdular, üçüncü aşıya geç başlandı. Hepimizin hayatı tehlikede. ABD İsrail’i kırmızı ülke ilan etti. Değişiklik isteyenler, al sana değişiklik, memnun musunuz?

  Bu canım ülkeyi, herkesin imrenerek baktığı benim güzel memleketimi 2,5 ayda ne hale soktunuz? Bunu nasıl başardınız? Sizin yüzünüzden koronadan ölenlerin ve ölecek olanların eli yakanızdan düşmeyecek, bunun hesabını ne bu dünyada ne de öteki dünyada veremiyeceksiniz.

Yazıklar olsun.

Aaron Baruch  (Ankaralı) 


10 Temmuz 2021 Cumartesi

LİNDOS’DA LEZZET FIRTINASI…

 


 






Beyaz gömlekli, siyah ayakkabı siyah pantolon giymiş garsonu görünce bir anda eskilere gittim. Mısır Çarşısı’nın Yeni Cami tarafındaki kapısının üst tarafında merdivenle çıkılan bir lokanta vardı. Pandelli. Duvarları çini kaplı, kemerli mimarisi, bembeyaz masa örtüleri ve beyaz ceketli, beyaz gömlek siyah ayakkabı giymiş papyonlu Rum garsonları ile Pandelli lokantası.

-Oriste pasamu…

Böyle karşılardı garsonlar müşterileri.

Rodos’un Lindos kasabasında ünü Yunanistan sınırlarını bile aşmış Mavrikos restorana girdiğimde hem garsonun kıyafeti hem de bembeyaz masa örtüleri bana birden bu şoku yaşattı.  

Restorana girer girmaz atmosfer bizi hemen etkisi altına almaya başladı. Garsonumuz Dimitri bize tam mekânın ortasında bir masa gösterdi, oturduk.

-Ne içersiniz diye sordu.

-Uzo dedik.

Gecikmeden getirdi. Sakili bana düştü. Uzoyu pay ettim, üzerine soğuk su ekleyip buzları attım. Dağıttım. Yanında, içinde zeytinyağı ve siyah zeytinler olan çukur bir tabak ve hafif esmer tahıl ekmeği olan bir tabak bıraktı.  Ekmeklerin dış kabuğu gevrek, çıtır çıtır. Acıkmışız, ekmeklere daldık. Birer parça koparttığımız ekmekleri, içine bir damla balzamik sirke damlatılmış ve ağacından bir yaprak bırakılmış zeytinyağına bandırdığımız gibi ağzımıza attık, tabii hemen peşinden bir de zeytin tanesi. İri zeytinler ince kabuklu, çekirdekleri küçük ve tam kararmamış, çok fazla tuzlu olmayan adanın mahsulü… Tam ağzımızı peçetelerle temizliyorduk ki salata geldi.

Kocaman bir domatesi kök yeri alta gelecek şekilde beş elma dilimi gibi kesmişler ama tam ayırmamışlar ve ortaya bırakmışlar. Bir sürü yeşillik eklemişler, ince kıyılmış kırmızı soğan ile üç beş tane kalamata zeytini ilave etmişler. Birde limonlu zeytinyağlı güzel bir sosla tatlandırmışlar. En üste de beyaz peynir bırakmışlar. Tam Grek salata anlayacağınız.

-Ne yemek isterseniz?

Garsonumuza:

-Favorileriniz neyse sırayla getir bakalım, ancak karidese meraklı olduğumuzu unutma dedik.

-Okey, merak etmeyin dedi.

Biraz sonra bir patlıcan tabağı getirdi. Hiç görmediğim kadar açık renkte, incecik, ızgarada mühürlenmiş ve yan yana dizildikten sonra üzerine hafif yağlı sarmısaklı şerit halinde yoğurt bırakılmış patlıcan dilimleri.

Tam patlıcanlara dalmıştık ki elinde bir tabak daha geldi. Bu benim daha evvel deneyimlemediğim bir şeydi. Sordum:

-Bu nedir?

-Karides.

Yahu bu nasıl karides, küçücük. Meğerse buna baby karides diyorlarmış. Limon pelteli, zeytinyağlı, içinde eser miktarda sarımsak bulunan bir sosu var. Kaşıkla dalıyorsunuz, kaşığa üç beş tane sığıyor, sosuyla beraber alıyorsunuz, müthiş, tek kelimeyle müthiş…

Dayanamıyorum, kalkıp mutfağa gidiyorum. Şefle tanışmam lazım. Önünde önlüğüyle Dimitris Mavrikos’la tanışıyoruz. Mutfağın önündeki barı idare eden kardeşiyle birlikte 3 nesilden beri bu restoranı işletiyorlar. 






Büyük dedeleri 1912 de başka bir yerde başlamış, 1933 de şimdiki yerlerine geçmişler. Şöyle bir restorana göz attığınızda duvarlarda The New York Times’da çıkan yazılar, kazanılmış bir sürü ödül, resimler ve çok doğal bir atmosfer sizi kucaklıyor.

Bu arada ufak torunuma kocaman bir tabak pasta (makarna) getirdiler. Dayanamıyor hepimiz bir çatal atıp tadına bakıyoruz… Acayip lezzetli, tam aldente, dişinize göre, domates sosun içerisinde fesleğen ve sarımsak kendini hissettiriyor.

Bu arada torunum çok sevdiği cacıkiyi önüne çekiyor. Bu cacıki bildiğin cacık, ama süzme yoğurdun içine salatalığı, yoğurdu hiç sulandırmadan katıyorlar, sonra biraz da sarımsak. Sarımsak bu mutfağın her yerinde var.

O sırada arka masada tek başına bir balık yiyen 70’lerinde bir hanım masamıza yanaştı ve İbranice bize “iyi akşamlar” dedi. Kendisi İsrailli bir yazarmış. 10 seneden beri Rodos’da yaşıyormuş. Bizim İbranice konuştuğumuzu işitince bir selam vermek istemiş.

İsrailli yazar ile muhabbetimiz tam bitmişti ki  primadonna geldi. Üzerinde daha evvel tatmadığım ne olduğunu da çok anlamadığım süper bir sosla ızgara kocaman Jumbo karidesler, içleri havyarlı. Bunlar neredeyse ıstakoz, böyle iri karidesi daha evvel görmedim. Kafalarını kopartıp içlerini bile emdik. Konuşmuyor ellerimizle karideslerin yenilebilecek har yerini mideye indiriyoruz. Uzo şişesi bitti. Bir tane daha ısmarladık. Nasıl olsa geriye taksi ile döneceğiz.

Tamam buraya kadar dediğimizde Dimitri “bu bizim özel imza yemeğimiz” diye ortaya simsiyah bir rizotto getirdi. Mürekkep balığının mürekkebi ile hazırlanmış bir sos bu rizottoyu böyle simsiyah yapıyormuş. Açıkçası böyle simsiyah bir şeyi insan yemek için çok hevesli olmuyor ama bir tadan bir daha girişiyor. Yok böyle bir şey, gerçekten çok başarılı. Rizottoyu son kırıntılarına kadar tükettikten sonra:

-Bakın, sakın tatlı matlı söylemeyin, vallahi ben bittim dedim.

Kızım:

-Babacım, balık filan deniz ürünü yedin mi tatlı yemezsen balık ölmez, canlı kalır, mecburuz dedi.

Tatlılar renkli iki kadehte geldi, hepimize de bir kaşık. Birisi çikolatalı, birisi sütlü vanilyalı iki tatlı. Birer kaşık attık ağzımıza ve mest olduk.

Bu sefer Dimitri’yi çağırıp:

-Bu kadar yemekten sonra şöyle yolluk babında hazmettirici bir şey yok mu diye sorduk.

Dimitri biraz sonra gelip küçük flüt bardaklarla bir şişe içkiyi masaya bıraktı. Bu çok yüksek dereceli alkolü olan İtalyanların grappasına benzer bir içki. Birer kadeh çaktık, olmadı birer kadeh daha.  Sonra nihayet bitti.

Daha evvel yemem konusunda yazdığım yazılardan edindiğim tecrübeye dayanarak biliyorum ki yazımı okuyan pek çok okurum “bu yemek kaça patladı” diye merak edecektir.  Şu kadarını söyleyeyim ki İsrail’de bu yemeği ancak dört misli bir paraya yiyebilirdik. İnanın hiç abartmıyorum hatta mütevazi davrandığımı bile söyleyebilirim.

Hepinize sağlıklar ve çok güzel yemekler yenecek güzel günler diliyorum.

Aaron Baruch (Ankaralı)

22 Mayıs 2021 Cumartesi

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ…

 




2014 savaşından sonra Hamas Gazze’de beklenilenden daha çabuk yaralarını sardı. 2014’de dümdüz edilen Gazze yeniden imar edildi. Hatta bu sefer neredeyse yeraltında kuruldu. Gazelliler’in “metro” dedikleri tünellerin uzunluğu 100 km’yi buluyor. İçlerinde havalandırma, tuvalet, dinlenme odaları, depolar her şey var. Bu tüneller esasında yer altından İsrail tarafına geçip insan kaçırma dahil terör eylemlerini gerçekleştirmek amacıyla yapılmaya başlandı. Fakat İsrail buna yer altına çelik+beton karışımı engelleyici duvar ile cevap verdi. Geçemediler.  Onlar da bu sefer Gazze’nin içerisinde yer altında neredeyse bir şehir yaptılar.

Esas olarak Batı Şeria’da iktidar olmak isteyen Hamas hazır olduğunu hissedince savaşın fitilini ateşledi. Hamas’ın hedefi Batı Şeria’da da iktidar olmak ve milyarlarca doları kontrol etmek. Bunun için ilk önce Filistin halkının gözünde kahraman olmak için Kudüs’ün savunucusu rolüne girmesi gerekiyordu.

Zamanlamayı ayarladılar. Bu sene Ramazan, Nakba (İsrailin kuruluşu dolayısıyla Arapların büyük yas günü) Yom Yeruşalayim (İsrailin her yıl kutladığı Kudus’ün fetih günü) kadir gecesi ve Ramazan Bayramı, hepsi bir araya geldi. Zamanlama çok uygundu. Şimdi Hamas’a bir de bahane gerekliydi. O da oldu. Şeyh Cerrah olayları fitili ateşledi.

Nedir bu Şeyh Cerrah meselesi? Sene 1875. İki Yahudi kuruluşu Doğu Kudüs’te Araplar’dan parasını verip toprak satın alıyor, o günün Osmanlı idaresi de tapuyu veriyor. Yahudiler burada evler yapıyorlar ve oturuyorlar. Sene 1948. İsrail kuruluyor ve bir hafta sonara Arap İsrail savaşı başlıyor. Ürdün Doğu Kudüs’ü işgal ediyor. Yahudileri Şeyh Cerrah’taki evlerinden atıyorlar ve bu evleri Araplara veriyorlar. Yani “buyurun burada oturun” diyorlar, tapu mapu yok. Sene 1967. 6 günlük Arap İsrail savaşı. Doğu Kudüs’ü bu sefer İsrail işgal ediyor. Yahudiler Araplara diyorlar ki bu “evler bizim, gidin.” Evlerde oturan Araplar diyorlar ki “gitmeyiz, bu evleri bize Ürdün verdi, bizimdir.” Sonuç mahkeme. Dava yıllarca sürüyor. Her mahkeme Yahudileri haklı buluyor. Sonra bir üst mahkeme, sonra temyiz. Bugüne kadar gelindi. Son yüksek mahkeme diyor ki, “oturacaksanız oturun ama kira vermeniz gerekli.” “Hayır” diyor Araplar “kira mira vermeyiz” O zaman tahliye… Tahliye kararı çıkınca karar belirsiz bir tarihe kadar ertelenmesine rağmen Araplar “evleri tahliye etmeyiz” diye olaylara başladılar. Bu arada şunu söylersek daha iyi anlaşılır belki, Kudüs’te bir Arap evini Yahudi’ye satarsa cezası ölümdür. Yani evler o derece kıymetli…

Hamas bahaneyi bulmuştu. Zamanlama da tamamdı. Harekete geçtiler. Şehy Cerrah tahliyesini protesto etmek için Mescidi Aksa’da oturma eylemi başlattılar. Ramazan’ın son cuması içeriye taşları yığdılar. Güya oturma eylemi, başladılar aşağıdaki ağlama duvarında bulunan Yahudilere taş atmaya. Polis Mescidi Aksa’ya girmek zorunda kaldı. Araplar havai fişekler ve taşlarla karşı koydular. Bu arada havai fişeklerden bir ağaç tutuştu. Yaygara başladı:

-Mescidi Aksa’ya girdiler, yakıyorlar, polis bomba gaz plastik mermi atıyor…

Hamas Gazze’den ültimatom vermeye başlıyor.

-Eğer Şeyh Cerrahta tahliyeyi iptal etmez ve Mescidi Aksa’dan polis çekilmezse Tel Aviv’i vururuz.

Bu arada balon terörü başlıyor. Yanıcı maddeler yüklenen uçan balonlar Gazze’den atılıyor ve İsrail tarafında onlarca yangın çıkartıyor, hasata hazır ekili alanlar yanmaya başlıyor.

Mescidi Aksa’da sivil Filistinlilerin arasına karışan Hamas militanları olayları daha da kaşıyınca gerilimle olaylar zirve yapıyor ve  sonuçta Hamas roketleri göndermeye başlıyor. Hamas-İsrail 2021 Surların Koruyucusu savaşı başlıyor.

Hamas Demir Kubbe savunma sistemini aşmak için roketleri bir arada onar onar ateşledi. Demir Kubbe 2014’ün aynı Demir Kubbesi ancak yazılımı daha da geliştirilmiş. Buna rağmen yakalama gücü ancak %90 civarında. Yani çoğunu yakalıyor ama ıskaladığı da oluyor. 2014 de 50 küsur günlük savaşta toplam 5700 civarında roket atabilen Hamas bu defa 11 günde 4500 civarında roket attı. En kuzeyde menzil Netanya’ya kadar uzadı. Yani daha güçlüydüler bu savaşta. 2014 de roketler yüzünden ölen İsrail’li sivil olmamıştı. Bu sefer zarar ziyan da oldu, ölenlerde…

İsrail ise bu defa taktik değiştirdi. Hamas’ın bütün bürolarını karargahlarını depolarını teker teker vurup indirmeye başladı. Kimi hedefler yüksek binaların içerisindeydi. O binalarda doktorlar, siviller, belki yayın kuruluşları bir sürü hedef olmaması gereken birimler de vardı. İsrail o binayı vurmadan önce sivillere “vuracağız, kaçın” diye tek tek telefonlarına mesaj gönderdi, ardından binanın tepesine bir çata pat misli ses bombası attı ve sonra esas bomba geldi. Yalnız nasıl bir bombaymış ki binanın dibine atıyorlar ve bütün bina sanki planlı dinamitle yıkım gibi boş bir çuval gibi bir anda yere yığılıyor…

Bu arada İsrail teknolojisi ve istihbaratı tünellerin yerlerini ve güzergahlarını tespit etti. İşte tam bu noktada İsrail Hamas’a çok güzel bir oyun oynadı. İsrail’in yetkili ağızları sanki karadan da giriliyormuş gibi demeçler, şifreli sözler sarf etmeye başladılar.  Tanklarda bir hareket filan gözlemlendi.  Hamas kara harekatının başlayacağını zannedip tünellere askerlerini yığdı ve savunma pozisyonu aldı. Ve birdenbire 100’den fazla uçak bir anda tünelleri bombalamaya başladı. Önce bir uçak dalıyor ve bombayı atıyor, bomba yüzeyi delip tüneli açığa çıkartıyor, peşinden ikinci uçak geliyor çok güçlü ikinci bir bombayı aynı delikten içeri bırakıyor. Tünel patlıyor…

Neticede uluslararası baskı geldi ve 21 Mayıs Cuma gecesi 02.00 de ateş kes sağlandı.

Kim ne kazandı ne kaybetti? Bence önce ölenler kaybetti. Zarar gören Arap ya da İsrailli fark etmez, bütün siviller kaybetti. Yaralananlar, evleri yıkılanlar, işini kaybedenler, zarar gören bütün siviller...

Hamas'ın en önemli başarısı İsrail’in Araplarını isyana ikna etti, karşılık veren İsrailli Yahudiler de olaylara katılınca büyük bir karışıklık çıktı. Linç olayları yaşandı.  İsrail bu isyanla çooook uğraşır. Anlaşılan odur ki İsrail’de Yahudiler ile Araplar aynı şişedeki yağ ve su gibi… İstediğin kadar çalkala, bırakınca hemen ayrışır, asla karışmazlar…

İsrail zaferi ise uluslararası camiadan büyük destek gördü. Bu yıllardan beri ilk defa bu kadar yüksek oranda oldu. Çok büyük bir başarı ve ümit kapısı. Hamas’a akan para durursa bu problem büyük oranda çözülür. Yoksa yıkılan yakılanı Hamas yine 5-10 senede bundan evvel yaptığı gibi yeniden yapar ve beşinci Hamas-İsrail savaşı da onlar hazır olunca bir bahane ile tekrar başlar…

Ateşkes barış değil. Bir sonraki savaşa kadar ara verildi. Hamas isteklerini kabul ettirebildi mi? Yok canım ne Şeyh Cerrah’ı halledebildiler ne de Kudüs’ü. Ama Batı Şeria’da bugün seçim yapılsa Hamas sanki kazanır gibi geliyor bana. Bunu da Hamas’ın kâr hanesine yazabiliriz. İsrail sanki önemli bir şey kazandı ama bilemiyoruz. Bibi şifreli konuşuyor. “Halkın bilmedikleri bizim de söyleyemediklerimiz var” diyor. İnşallah, bari bir şeylere değsin bu kadar büyük yıkım olan savaş.

İsrailli ateşkesten memnun değil. “bu herifleri keşke bari bu sefer dibine kadar bitirseydik” diyorlar. Ama ne yapalım, bütün dünyayı da karşımıza alamayız ki…

Eğer bir gün İsrailli ve Arap siyasiler el ele tutuşup halkı barışa ikna etmeye çalışmazlarsa bu savaş ve dolayısıyla ölümler bitmez. Ben bunu görebileceğimi hiç zannetmiyorum, belki çocuklarım da değil ama belki belki torunlarım, inşallah…

Yoksa ne savaş ne ilhak ne toprak karşılığı barış işe yaramıyor. Denedi ve sonuç ortada…  

Ne diyeyim,

Ümit fakirin ekmeği,

Ye Memet ye,

Ye Memet ye…

 

Aaron Baruch (Ankaralı)

18 Mayıs 2021 Salı

FATİH ALTAYLI ve PRF.DR.KAYIHAN PALA’YA CEVABIMDIR.

 

Sayın Fatih Altaylı ve Sayın Prf. Dr. Kayıhan Pala;

17 Mayıs 2021 tarihinde yayınlana Teke Tek   programının 38’nci dakikasında başlayan İsrail ve Covid 19 aşısı ile ilgili şu açıklamalar yapılmıştır.  

Prf. Dr. Kayıhan Pala: İsrail, İsrail’dekilere yüksek doz aşı sağladı ama Filistinlilere hiçbir doz  aşı sağlamadı.  Dolayısıyla bu da insanlık dışı bir durumdur. Filistin olgusunu tek başına orada yaşanan çatışmalar, ölümler, çocuklar…

Fatih Altaylı: İsrailliler Filistinlilere aşı yapmadılar mı?

Prf.Dr.Kayıhan Pala: Yapmadı.

Fatih Altaylı: Kendi vatandaşı onlar.

Prf.Dr.Kayıhan Pala: Dolayısıyla bunu da gündeme getirmek gerekir. İsrail birlikte yaşadığı Filistin halkına aşı yapmayı tercih etmedi. Bu da bir insanlık dramıdır aynı zamanda, insanlık suçudur.

Sayın Fatih Altaylı ve Sayın Prf. Dr. Kayıhan Pala;

Önce ne konuştuğumuzu bilmemiz gerekiyor. İsrail’de yaşayan Filistinli yok. İsrail’de yaşayan Araplar İsrail vatandaşıdırlar ve İsrail kimliği, İsrail pasaportu taşırlar. Filistinliler Batı Şeria’da  ve Gazze’de yaşarlar. Filistin kimliği taşırlar.

İsrail’de yaşayan İsrail vatandaşı Araplar bütün sağlık hizmetlerinden, ki buna Covid 19 aşısı da dahil, İsrail’de yaşayan herkes gibi aynı şekilde hiçbir fark gözetilmeden faydalanırlar. Aşı olmak isteyen herkes Arap-Rus-Türk-Etiyopyalı bütün İsrail vatandaşları aşı oldular. Hatta İsrail’de bulunan ve 6 aydır İsrail’de yaşadığını belgeleyen İsrail vatandaşı olmayanlar dahi aşı oldular.

Filistinlilere gelince, İsrail Filistin’e sağlık personelinin aşılanabilmesi için yeteri kadar doz aşıyı hibe etti. Ayrıca İsrail’de çalışan Filistinlileri de aşıladı.

Şimdi benim de size bir sorum var. Bir Roket kaça mal oluyor ve bir roket parasıyla kaç doz aşı alınabilir ve kaç  Filistinli aşı olabilir?

Filistinliler Gazze'den kafamıza, sivil hedeflere, hatta bilhassa sivil hedeflere 9 günde 3700 roket attılar da kaç doz aşı eder onu bilmek istedim.

Saygılarımla,

Aaron Baruch (Ankaralı)

17 Mayıs 2021 Pazartesi

MEHMET ALİ ERBİL – “BİR İSRAİLLİ ÖLDÜRSEM CENNETLİĞİM.”



Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? İnsan öldürüp cennete gitmek… Allah’ın bütün lanetleri senin üstüne olsun. Öldürmek istediğin bir insan olduğu için, İsrailli olduğu için değil…

Uzun uzun düşündüm, bir insan evladı nasıl böyle bir şey söyleyebilir diye? Hadi Hamas terörist, tamam, terörizmin gereğini yapıyor, vuruyor, kırıyor, yakıyor öldürüyor, çünkü terörist. Peki sen ne boksun? Sen niye birini öldürmek istiyorsun? Cennete gitmek için mi? Kırmızı mumlu davetiye mi aldın yukarıdan? Özel iletişim hattın mı var?

Büyük bir ihtimalle bu zırtapoz parasız kaldı. Bu konuşmayı yapmak için de para aldı. Kimden aldı, ebetteki Türkiye’yi idare eden iktidardan.  Veya iktidara yalakalık yapıyor. Tabii bu bir varsayım ve bana ait. Ucunda muhakkak bir menfaati vardır. Elbette yanılıyor olabilirim ama aklıma başka bir şey gelmiyor.

Eyy Türk milleti gözünü aç, ödediğin vergiler Hamas’a gidiyor. İnsan öldürmek için kullanılan o roketlerden her birisi için 100 tane Covid 19 aşısı alınır ve onlarca insanın hayatı kurtarılabilirdi.  

Ama münevverleriniz buysa cahillerden ne umut edebiliriz ki, Yıldız Tilbe’si de İzzet Çapa’sı da Ayşe Arman’ı da Mehmet Ali Erbil’i de da aynı, yazıklar olsun…  İnsanın insanlığından utanası geliyor.

Gözünüzü açın, bu savaş Hamas’ın Batı Şeria’da iktidarı ele geçirip milyarlarca doları cebine atmak için çıktı. Şeyh Cerrah ta, Mescidi Aksa da Kudüs de hepsi bahane… Gözünüzü açın.

Aaron Baruch (Ankaralı)

Mehmet Ali Erbil’in Videosu :

https://www.youtube.com/watch?v=rnNbp9xDkiM

Kaynak : Kör Nokta -Hakan Başar - Refael Sadi :

https://www.youtube.com/watch?v=j1tFWXFOL5c&t=88s