23 Aralık 2016 Cuma

İSRAEL'İN ÇOCUKLARI...






Sevgili kardeşlerim, 
yeğenlerim ve dostlarım.




10 yaşında İsrael’li bir çocuk tanıdınız mı hiç? Var mı yakınlarınızda? Onlar aslan parçalarıdır. Hayranım ben o çocuklara. Ve o çocukları yetiştiren sisteme…
Neye dikkat ettim biliyor musunuz? Bu çocukların en çok kullandıkları kelime “lama –neden”  kelimesi. Şunu yapma diyorsun hemen cevap veriyor “lama?”. Ya da şunu yapıver diyorsun, yine aynı cevap “lama?”
Torunum Emir küçükken çok kola içmeyi seviyordu. “Bu kadar kola içme” filan desek de dinletemiyorduk. Çocuk işte. Bir gün, o okula gidince kitap defter açtım. Bütün gün bu konuda araştırma yaptım. Sonunda kola içmenin zararları hakkında bayağı ciddi bir sunum hazırladım. Akşam yatmadan evvel kendisine o gün öğrendiklerimi anlattım. Resimlerle filan. Bir daha kola içmedi. Dahası şimdilerde annesini kola içmekten vaz geçirdi.
Sorgularlar. Kesinlikle sorgularlar… Ve alabildiğine özgürdürler…
Torunum Emir (11 yaşında) geçenlerde bir gece bende kalmıştı. Sabahleyin baktım hiçbir hazırlık yapmıyor. Öyle okula gidesi filan yok.
-Emir, oğlum hadisene, okula geç kalacaksın.
-Bu gün okula gitmiyorum büyükbaba.
-Niye?
-Şvita var.
-Şvita da nedir aslanım.
-Grev yani.
-Ne grevi oğlum bu?
-Sınıfımız çok küçük. Sıkışıyoruz. İdare de değiştirmemekte direniyor. Biz de bugün grev yapıyoruz. Hiç birimiz okula gitmeyeceğiz.
Haydaaaaaa.
Ne yalan söyleyeyim, aklım almadı. Annesini aradım.
-Kızım, seninki bu gün okula gitmeyecekmiş. Şvita varmış diyor.
-Doğrudur baba, gitmesin. Haberim var.

10 yaşında bir çocuk İsrael’de sabahleyin okula kendisi gider. Okullar sabah 8 de başlar. Öyle servisi, minibüsü filan yoktur. Yani vardır da çok nadir. Yabancı kolejlere filan gidenler için belki… Çocuklar okula yürüyerek giderler. Çok küçük olanlar değil tabii. 3ncü 4üncü sınıftan sonra kendileri tek başlarına gitmeye başlarlar.  Okul civarında bu yaştaki çocuklar (5nci sınıf çocukları galiba ) sabah biraz daha erken gidip trafik polisliği de yaparlar. Araçlar ve yayalar onların talimatlarına uyarlar. Hem de kesinlikle… Okul öğlen saat 1 de biter. Okuldan çıktıklarında eve kendi başlarına dönerler. Anneler babalar o saatlerde işteler tabiatıyla… Anne yemeği hazırlamıştır. Ya buzdolabında, ya da mikrodalgada hazırdır. Çocuk kendisi yemeğini ısıtır ve tek başına afiyetle yer. Sonra ya arkadaşlarıyla oynar, ya dersini yapar, ya bilgisayara takılır kendisi karar verir çocuğun. Sorumluluklarının da bilincindedir. Her yerde, her semtte çocuklar için parklar vardır. Hem de ne parklar. Bizim çok yakınımızda çocuklar için Survivor parkı bile var. Acayip eğleniyor çocuklar orada.

Okulda haftada en az 3 kere bir aktivitesi vardır. Örneğin basket oynar, örneğin judo dersine gider… Bunlar gibi. Bu aktiviteler son derece ucuzdur ve genelde okul tarafından organize edilir. Çocuk bu işler için yine okula yalnız gider, yalnız döner. Söylemeye gerek görmüyorum. Bunlar devletin okullarıdır ve parasızdır.

İlkokulu bitiren çocuklara civardaki ortaokullar tanıtım yapıyorlar. Örneğin TIP konusunda eğitim almak isteyen öğrenciler, hangi dersleri göreceklerini, programın neleri kapsadığını öğrenip ona göre seçimlerini yapıyorlar. İleri teknoloji bu yaşlarda çocukların beyninde iz bırakmaya başlıyor. Ortaokulda bir HITECH sınıfı aynen bu konuda çalışan bir şirket gibi. Örneğin bir proje ele alıyorlar. Önce onu parçalara ayırıyorlar. Her gurup projenin belli bir kısmından sorumlu. O gurup,  projenin o bölümünü araştırıyor ve geliştiriyor. Kendi bölümünü tamamlayan grup, hazırladıklarını bir sonraki gruba devrediyor. Sonunda bütün parçalar birleşiyor ve proje tamamlanıyor. Bunun sonucunda ne oluyor biliyor musunuz? Okulu gezmeye gelenler ortalıkta dolaşan robotlar filan görüyorlar.  Çocuklarda kendilerini Star Wars filminin parçaları filan zannediyorlar.  Unutmayın bu çocuklar daha 11 yaşında.

Bu aslan parçaları okul dışında da bir başka türlüdürler. Evde sofranın kurulmasına yardım ederler. Ama en çok sevdiğim, yemekten sonra kendi tabaklarını mutfağa götürdükten sonra sudan geçirip bulaşık makinesine koymaları. Bu alışkanlıklarını misafirliğe gittikleri yerlerde de sürdürürler. Orada da masanın kurulmasına toplanmasına yardım ederler. Evde de öyle “anne su ver” ya da “muz var mı, bir muz versene” filan yok, kalkar kendi alır. Yani çoğu zaman.

Odasını da toplar bu çocuklar. Dağınıksa anne toplamaz. Çocuk karar verdiğinde kendi toplar. Ne giyeceğine kendi karar verir. Uygun değilse annesi sadece uyarır.
-Yarın yağmur var. Üstüne bir mont al, ıslanma, filan gibi…

İlkokulda bu çocuklara bir güzel İngilizce öğretirler. Takır takır İngilizce konuşurlar. Hayret edersiniz. Bu çocuklar hangi arada, hangi derede öğrendiler bu kadar güzel İngilizceyi diye… Biz böyle düşünüyoruz ya, eğitim bakanı hiç aynı fikirde değilmiş. Müşavirinden işittim. “muhakkak bu aksaklığı düzeltmeliyiz” diyormuş. Daha nesini düzelteceklerse…

Bu arada devletin arka plandaki eli çocuğu devamlı izler. Başarıları ya da başarısızlıkları irdelenir. Sebepleri araştırılır. Eksikliklerinin giderilmesi için ailesiyle irtibata geçilir. Ya da üstün başarılı ise o da değerlendirilir ve çocuğun harcanmaması için yeteneği doğrultusunda özel eğitimler alması sağlanır. Çok yakından tanıdığım bir kız öğrencide böyle bir yetenek keşfedildi. Bu çocuk normal okulundan sonra TIP fakültesine giderek eğitimini üniversite düzeyinde sürdürüyor. Daha 13 yaşında ve İsrael’in en genç üniversite öğrencisi. Şöyle gözünüzün önüne bir getirin, insanın “vaaay be” diyesi geliyor.

Çocukların sağlıkları ile de çok ilgilenilir. Okulda fark edilen bir durum ailelerle paylaşılır. Ailelere uyarılarda bulunulur. Çocukların kiloları, boyları okul tarafından devamlı izlenir.

Devlet okul çağındaki her çocuğa yılda bir defa 1000 şekel ve her ay da 150 şekel para verir. Bir de her çocuğa her ay devlet 50 şekel para yardımında bulunur. Bu paralar doğrudan bankadaki hesaba gelir. Yeni doğmuşa bile. Bu 50 şekeller bir fon tarafından biriktirilir ve işletilir.  Çocuk askerliğini bitirene kadar epeyi bir para oluyormuş.  Harika değil mi?

Liseyi bitiren çocuklar 18 yaşında askere giderler. Bir kısmı gönüllüdür. Savaş askeridirler. Omuzlarında her zaman silahları vardır. İzinde mizinde fark etmez. Silahları hep omuzlarındadır o aslan parçalarının. Kızlar da savaş askeri olurlar. Tank da kullanırlar, uçak da. Hayran olursunuz. Savaş askeri olmayanlar da bürolarda çalışırlar. Onların da işleri en az ötekiler kadar önemlidir. Ne iş yaparlar, ne iz sürerler, walla kimse bilmez, bir şey varsa ki onların hepsi, silahlı ya da silahsız, aslan parçalarıdırlar…

Askerlikten sonra 6 ay kadar gezerler. Bu İsrael çocuklarının vazgeçilmezidir. Uzak ülkelere giderler. Sırtlarında bir çanta dünyayı gezerler. Sıkılınca, ya da paraları bitince veya ülkelerini, ailelerini özleyince geri gelirler ve üniversiteye başlarlar.

Devlet üniversiteleri bedava değil. Giriş de zor. Sınavı geçeceksin. Paralı üniversiteler de var. Ordu bir karar aldı. Savaşçı askerlerin üniversite masraflarını bundan böyle ordu karşılayacakmış. İleride bu bursların kapsamı daha da genişleyecekmiş.

 İSRAEL'DE ÜNİVERSİTE EĞİTİMİ ÜCRETLERİ:
כיום שכר הלימוד האוניברסיטאי, בצירוף התשלומים הנלווים, עומד על סכום שנתי של בערך 10,500 ש"ח לתואר ראשון (סה"כ לתואר: כ - 30 או 40 אלף שקלים), וכמעט 14,000 ש"ח לשנה בתארים מתקדמים (סה"כ לתואר שני: 28,000 ש"ח). 

עלות הלימודים במכללה פרטית לשנה אקדמית אחת עומד על כ - 25,000 שקלים, שבחשבון התואר הכללי תגיעו לסכום של כ - 75,000 או 100,000 שקלים ויותר. קיימות גם כמה מכללות פרטיות שמציבות שכר לימוד אף גבוה יותר.


Devlet üniversitesi: yıllık 10.500 şekel. Ayda 250 USD. Parası olmayan öğrenci haftada bir kaç saat çalışma ile bunu karşılayabilir.
Özel üniversiteler yılda 25.000 şekel. Ayda 500 USD. 80 saatlik asgari maaş.
Kıyaslarsak Türkiye'de 40.000 Tl yani 11.000 usd . Ayda 3.300 TL.
3 adet asgari maaş.

Derler ki İsrael çocukların ülkesidir. Walla gerçek, İsrael çocukların ülkesidir. Gururla yazabilirim ki İsrael, dünyada çocuk yetiştirilecek en iyi dördüncü ülke seçilmiş.

Kol HaKavod İsrael… Ben bu ülkede büyümedim. Ama iyi bir şey yaptım. Torunlarımı İsrael’e getirdim.  İsteyen herkese nasip olur inşallah…

Son olarak şunu söylemek istiyorum. İsrael halkı soykırım travmasını üstünden atamadı. Yani benim kanaatim bu yönde. Biz İsrael’liler bu dünyada kendimizden başka birisine güvenemeyiz. Onun için her konuda çok güçlü olmak zorundayız. Bunun yolu da eğitimden geçiyor.

Bu hafta da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım…

Hanuka – Işıklar bayramı tüm dünyaya iyilik sağlık ve mutluluk getirsin. Hepinizin bayramını kutlarım.

Bu yazımı İsrael IDC üniversitesine kabul edilen yeğenim ALİDA SEFADA'YA ithaf ediyorum. Seni tebrik ediyorum ALİDA, başarılarının devamını diliyorum. Ailen seninle gurur duyuyor.

Sizleri çok seviyorum.
Sevgiyle kalın, hoşça kalın…

Aaron Baruch   (Ankaralı)

NOT: Sözü fazla uzatmak istemedim. Esasında ne anlatmak istediğimi aşağıdaki linki seyrederseniz daha iyi anlayacaksınız. Bakın, İsrael neden başarılı oluyor?

(Buraya linki bir kaç defa koymaya kalktım. Beceremedim. Ne işin var oğlum İsrael'de diye yazarsanız harika bir yazı çıkıyor, tavsiye ederim.)

1 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.