Sevgili
kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım,
Türkiye
zor bir dönemden geçmekte. Nedenlerini hepimiz biliyoruz. Tekrar etmenin gereği
yok. Sadece beklenenler gerçekleşmeye başladı diyelim ve geçelim. Kimsenin
yarasını kaşımaya niyetim yok. Şu kadarını söyleyeyim ki; biz İsrael’li Turkanozlar
en az sizler kadar endişeliyiz ve Aliya yapanlara nasıl yardımcı olabileceğimizi
aramızda tartışıyoruz.
İsrael
de zor bir dönemeçte. Topal ördek Obama, giderayak Netanyahu’ya nefretinden
delirdi ve İsrael’i sırtından bıçakladı. ABD, Ortadoğu’daki tek müttefikini
yalnız bıraktı.
İsrael
düşmanı Obama önce Mısır’ı kışkırttı. Mısır BM güvenlik kuruluna bir karar tasarısı
getirdi. Buna göre “İsrael işgali altındaki Filistin topraklarında yasa dışı
tüm faaliyetlerini derhal ve tamamen durmasını” talep ediyordu. İsrael
Trump’a gitti. Trump açtı telefonu Mısır’a, Sisi’ye “attığın adıma dikkat et”
dedi. Sisi hemen çark etti, “teklifi daha sonra oylarız” diyerekten güya
“şimdilik kaydıyla” karar tasarısının oylanmasına engel oldu.
İsrael
düşmanı topal ördek bu sefer İngiltere ile birlikte hücuma geçti. İngiltere her
zaman kendi dümen suyunda olan Yeni Zelanda’yı iteledi. Obama artık ne verdiyse
Malezya ve Senegal’i ikna etti. (O Senegal ki, İsrael’in denizden tatlı su üretimi için teknolojiler verdiği, her yıl milyonlarca dolar yardım
ettiği Senegal) Kervana Yahudi ve İsrael düşmanı Venezüella da katıldı. Bu dört
ülke, teklifi yeniden BM Güvenlik kuruluna getirdi. Tam Noel arifesi. Zaman
yetişmedi. Hiçbir şey yapılamadı. Ve ABD
33 yıldan beri ilk defa karara çekimser kaldı ve veto etmedi. Karar kabul
edildi.
Şimdi
bu ne anlama geliyor? En önemlisi bahis konusu toprakların “Filistin’e ait
olduğu” vurgulanmış oluyor ve İsrail Uluslararası arenada “işgalci”
konumuna düşüyor.
Hangi
topraklardan bahsediyoruz? Batı Şeria, ya da West Bank veya İsrael’lilerin
dediği gibi Yehuda Şomron… 1948 yılında İsrael kurulurken yapılan savaşta bu kimseye
ait olmayan toprakları (Doğu Kudüs dâhil) Ürdün işgal etmişti. İsrael sınırları
içerisinde yaşamak istemeyen Araplar bu bölgeye geçtiler, ya da kaçtılar. Bunda
Arap devletlerinin, “siz şimdilik Batı Şeria’ya geçin, biz zaten bu
Yahudileri kısa bir zaman sonra denize dökeceğiz, kendi evlerinize dönersiniz” demeleri
de etken oldu. Kral Hüseyin bunları Ürdün vatandaşı yaptı. Kimlik ve pasaport
verdi. Bu Araplar ise Yaser Arafat liderliğinde burada Filistin Kurtuluş Örgütü’nü
kurdular. Rahat durmadılar. Ürdün’ün iç işlerine karışmaya başladılar. Ürdün
Kralı Hüseyin’in tepesi attı, sonunda sabrı tükendi Haşimi kralın, Eylül 1970 de bunları bir sabah bir güzel topa
tuttu. 5000 kişi filan öldü. Silahlı mücadele başladı. Sonunda Hüseyin bunları
Lübnan’a sürdü. Orada da rahat durmadılar. Lübnan’da iç savaş çıkarttılar.
Lübnan mahvoldu.
Bu
noktada Türkiye’ye seslenmek istiyorum. TC elitleri, idarecileri, bunları
muhakkak ki benden iyi biliyorsunuz, ama nedense değerlendirmiyorsunuz. İşte
Türkiye’nin durumu. Bu 3 milyon Suriyeli’nin,
yaşanmakta olan bu terör olaylarında hiç mi payı yok? Niye bunlara bu kadar
para harcanıyor? Karşılığında ne bekleniyor, açıklayın bari de, Türk milleti
başına gelen bu felaketlere neden katlanmak mecburiyetinde kaldığını bari
anlasın.
Devam
ediyorum. Derken 1967 de İsrail bu topraklara girdi. İşgal mi etti, fetihde mi
bulundu, artık ismini siz koyun, bu topraklarda egemen oldu diyelim.
Şimdi
dikkat edeceğimiz hususlar şunlar:
1- Tarihte
hiçbir zaman ne Filistin diye bir devlet ne de Filistinli diye bir millet
olmadı.
2- Filistin
bu bölgenin adıdır. Marmara bölgesi gibi. Mezopotamya gibi…
3- Osmanlı
buralardan gittikten sonra bu topraklar, 1967deki 6 gün savaşına kadar kimsenin
değildi.
4- Gerçekte
bu topraklar Balfour bildirisi (1917) ile kendilerine bir devlet kurmaları için İngilizler
tarafından Yahudiler’ e vaat edilmişti.
5- Söz
konusu toprakların neresini kazsan orada muhakkak Yahudi kültürüne ait bir iz
bulursun. İsrail oğulları bu topraklarda yaşamışlardı.
6- Bu
Arap çocukları söz konusu bölgede bir devlet kurmak istiyorlar idiyse Ürdün hâkimiyetindeki
19 senede niye bunu yapmaya kalkmadılar?
7- Camp
David görüşmelerinde bu aptallara söz konusu toprakların % 95 i verildi. Kabul
etmediler. Onlara göre “bütün bölge (İsrael dâhil) Filistinliler’indir ve Yahudiler
denize dökülmelidir.” Ve bu Allah kelâmıdır. Tartışmaya açık değildir. Onun
için hiçbir Filistinli Lider İsrael ile barış yapmaz, yapamaz.
Zaman
zaman tanık oluyorum. Diasporada yaşan Yahudiler, İsrael Filistin
çatışmalarından dolayı rahatsız olurlar. Çünkü özellikle Türkler, Türk
Yahudileri ile İsrael’i ilişkilendirirler. Bunun Malezyalı bir Müslüman ile
Türkiyeli bir Müslümanın ilişkilendirilmesi kadar saçma olduğunu
anlatamazsınız. Neden? Biraz sonra dilim döndüğü kadar anlatmaya çalışacağım. Burada
söylemek istediğim konu öyle “verin ne istiyorlarsa da bitsin bu gürültü patırtı,
bizim de rahatımızı bozmayın” diye düşünülecek kadar basit değil. Ne verirsen
ver bitmez. (Bu lafım İsrael soluna da gitsin)
Gazze’de
ne oldu? Hepsini verdik. Barış mı oldu? Yok, başımıza Hamas denilen bir bela
aldık. İşte kazandığımız bu oldu.
Şimdi
dönelim esas konumuza. İsrael bu duruma karşı ne yapacak? Ne yapabilir?
Önce
şunu belirtmekte fayda var. Hem de gururla. İsrael şu anda ekonomik olarak tarihindeki
en güçlü konumunda. Kişi başına düşen GSMH’de İngiltere ve Fransa’yı yakalamış hatta
geçmiş durumda. (Yaklaşık 40.000 dolar). 2017 de Almanya’yı da geçeceğiz.
Enflasyon -0.4. Oysa asgari ücret 5000 şekele yükseltildi. (1300 dolardan biraz
fazla) Bu yılsonundan evvel 5300 şekele çıkacak (brüt). Başka haklar da
verdiler. İlave izin günü filan. Ordu savaşçı askerlerin üniversite
masraflarını üstlendi. Yakında bu daha da yaygınlaşacak. İsrael’li Start Up
firmalarının ihracatı 10 milyar doları geçti. Bu bir rekor. Benzetmek gibi
olmasın da 100 liralık ihracat yapmak için yaklaşık 60 liralık ithalat yapmaya
benzemez bu. Tümü ihracat. Beyin takımının işi. Çalışan, üreten insanların işi.
Kafası çalışan insanların işi. Her doğan çocuğa her ay 50 şekel yardım
yapılmaya başlandı. Hesabı nasıl oluyor bilmiyorum ama toplu halde üretilen bu
para, neticede çocuk 20 yaşına filan geldiğinde 40 bin şekel (yaklaşık 10 bin
dolar) oluyormuş. Her ilkokul çocuğuna ayda 150 şekel yardım yapılıyor. Ebeveyinleri bosanmis cocuklar icin de yilda bir defa 1050 sekel yardim var.
Askeri
alanda da İsrael tarihinin en güçlü konumunda. Bunun için çok fazla örnekler veremeyeceğim
ama bu böyle. Uzun menzilli füzeler, denizaltılar, hatta uçak gemileri
gündemde.
Diyeceğim
o ki İsrael bu kararı takmaz. Takmayacak. Başbakan Netanyahu açıkladı. Yerleşim
yerleri eskisinden daha fazla, daha hızlı yapılacak. Şimdiden hükümet özellikle
gençlere sesleniyor. “Kuzeye gidin, vergi avantajlarınız olacak, teşvikler
olacak, milyarlar dökülecek o bölgelere” diyorlar.
Birleşmiş
Milletler’in bu kararına karşı İsrael ne yapacak? Kulaklarını tıkayacak. İt üreyecek,
kervan yürüyecek. Bundan evvelki kararlara ne kadar uyulduysa buna da, o kadar
uyulacak. İtirazı olan varsa gelsin…
Tabii
bunları konuşurken Donald amcanın bir iki hafta sonra başkan olmasından da
büyük cesaret alıyoruz. Unutmamalıyız ki İsrael’in varlığı için en büyük
tehlike, İsrael düşmanı bir Amerika’dır.
Merakla
ve heyecanla bekliyorum. Donald Trump, Amerikan elçiliğini hiçbir devletin
başkent olarak tanımadığı ve elçiliğinin bulunmadığı Kudüs’e taşıyacağına söz
vermişti. İsrael düşmanı topal ördek Obama, yukarıda anlattığım hainliği yapar
yapmaz “20 Ocaktan sonra pek çok şey değişecek” diye beyanat vermişti. Yürü
be Donald amca, kim tutar seni, hadi bakalım…
Son
olarak bahsetmek istediğim bir konu daha var. Neden bütün dünya Yahudiler’e
düşman? İsrael yüzünden mi? Hiç zannetmiyorum. İsrael’den evvel de bu düşmanlık
vardı. İnsanlar Yahudiler’e düşmandır. Çünkü ;
Yahudi
akıllıdır.
Yahudi
ilim adamıdır. Pek çok önemli keşifler Yahudiler tarafından yapılmıştır.
Yahudiler
son derece olumsuz şartları yenerek defalarca yeniden ayağa kalkabilmişler ve
varlıklarını sürdürebilmişlerdir.
Binlerce
yıllık lisanlarını tekrar diriltme başarısını göstermişlerdir.
Kendilerinden
10 larca defa daha kalabalık düşmanlarını defalarca yenmişlerdir.
Tüccardırlar,
çalışkandırlar, bunun neticesinde de müreffeh bir hayat sürerler.
Kadınlarına
saygılıdırlar. Yahudi kadınları dünyanın en eşit, en güçlü kadınlarıdır. Erkekleri
tarafından hak ettikleri saygıyı görürler.
İsrael
ise tam bir mucizedir.
Ne
diyeyim ben de Yahudi olmasaydım, Yahudileri kıskanırdım. Sebep mi arıyorsun. Al
sana sebep.
Bu
haftalık da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım…
Sevgiyle
kalın, hoşça kalın…
Aaron
Baruch (Ankaralı)
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil