10 Şubat 2018 Cumartesi

İSKİLİP'Lİ ATIF HOCA VE VAKKO







VİTALİ HAKKO


Geçen hafta internette bir haber sitesinde Mustafa Güldağ, VAKKO’yu şapka devrimi ile köşeyi dönen “Yahudi Türk markası”  olarak etiketledi. Aşağılıya bildiği kadar, aşağıladı… Tek kelimeyle yazıklar olsun…

Şunun kayda geçmesini isterim ki bu yazımı, başıma TÜRK şapkamı giyerek yazıyorum. Ben Yahudiyim, siyonistim ve İsrael’de yaşıyorum. Ama bu benim Türk kimliğimi ve Türkiye’yi halen  sevmemi engellemez. Bunu anlayamayanlar varsa bu onların problemidir, ırkçılıktır, cahilliktir.

Türkiye’yi dünyaya tanıtan markalardan biri olan VAKKO sahibinin dini Yahudi’dir diye nasıl karalanabilir? Bu nasıl bir gericiliktir, bu nasıl bir ırkçılık ve düşmanlıktır. Yahudi ya da Müslüman, aynı Tanrı’ya inanan aynı topraklarda yüzlerce yıl yaşamış yurttaşlarız. Mustafa Güldağ; neden Yahudi diyerek ayrımcılık yapıyorsun? Vitali ve Albert Hakko, Vakko markası altında kurdukları  şirkette binlerce insana iş verdiler, o müessese halen de dolaylı ya da doğrudan binlerce insanı doyurmakta…   Sakın haa, hiç kimse o insanların emeklerini sömürdüler gibi bir düşünceye kapılmasın, her şeyden evvel Yaradan şahittir… Ben şahidim.

Vakko’nun bir defilesi için İstanbul’un beş yıldızlı otellerinden birinde çalışıyorduk. Otel balo salonunu bize tam gece yarısı 12’de teslim etti. Defile ertesi gün saat 17’de başlayacak. Dekor, ışıklandırma vs. için deliler gibi koşturuyoruz. Saat gecenin bilmem kaçıydı, baba Vitali beni çağırdı. Yanına gittim, “gel” dedi. Arkada bir yere götürdü, elime bir kesekâğıdı tutuşturdu, baktım, içinde hamburger ve kızarmış patates var. Sonra fark ettim, başkalarına de yemek gelmiş, daha doğrusu herkese gelmiş. Baba Vitali o saatte hamburgerci açtırmış, herkese yemek getirtmişti… Adam gibi adamdı, insan gibi insandı, hak yemez, dürüst, patronların patronuydu…

Hakko’larla sayısız hatıralarım var. Onlardan aldığım dersler, nasihatler buradan köye yol olur. En son baba Vitali’yi Ak Merkez’de görmüştüm. Bir dekor hazırlanıyor, o da nezaret ediyordu. Yanına gittim, elini öpmek istedim, bırakmadı, izin vermedi, her zamanki gibi… “Baba, yetti gayri, eli öpülecek kaç kişi kaldı ki, lütfen izin ver” dedim. Güldü, bıraktı, elini öptüm. Sonra eğildim, elini başıma koydu, her halde güzel bir şeyler söyledi, sonra halimi hatırımı sordu. Biraz sonra veda edip yanından ayrıldım. Onu son görüşüm oldu…

Mustafa Güldağ “Şapka kanunundan bir Yahudi böyle zengin olmuştu” diyerek Vakko’nun patronlarını Yahudi oldukları için aşağılıyor. Bundan daha da vahimi Atatürk devrimlerini de küçümsemeden geri kalmıyor. İnceden inceye kara çarşaftan başörtüsüne, festen şapkaya geçişi de yermekte… Bu nasıl bir kafa yapısıdır, anladık yandaş medyacılık ama bu kadarına da  YUH BE !!!

Şapkadan evvel fes vardı. Fes giymeye mi devam  etseydik? Fes dediğin ne ki? 1826’da padişah II. Mahmut,  yeniçeri ocağını kapatır. Halka zorla Yunanlılardan alınan, ya da çalınan ve yahut kopyalanan fesi giymeye mecbur ederler.  İşte senin fes dediğin bu.

Kara çarşafa gelince diyecek bir şey bulamıyorum. Çok beğeniyorsan sen de giy…

Mustafa Güldağ aynı yazısında İskilip’li Atıf Hoca’nın, şapka devrimine karşı çıktığı için asıldığını da yazmış. Vakko ile Atıf Hoca’yı ilişkilendirmiş. Yani demeye getirmiş ki “Atıf Hoca’yı asan zihniyet Yahudi Vakko’yu zengin etti”  Bak bak bak bak… Şapka devrimi Kasım 1925, Atıf Hoca Ocak 1926 da yargılandı ve asıldı. Vakko ile ilgisi ne? Vakko mağazalarının ilk kuruluşu Şen Şapka, 1934 de kadın şapka mağazası olarak kuruldu.

Ama Mustafa Güldağ haklı. Bakın dostlar, 1925’de Türkiye’de okuma yazma oranı % 2,5 idi. Dolayısıyla o devirde hacıların, hocaların söyledikleri halk tarafından tartışmasız kabul görürdü. Kimsenin neyin doğru neyin yanlış olduğunu araştıracak olanağı yoktu. Bu gün değişen fazla bir şey yok. Tek değişiklik bilgi ve iletişim çağında olmamız. Türkiye’nin neredeyse tümü okuma yazma biliyor ama hiçbir şey değişmedi. Araştıran kim, bakan kim, okuyan kim, hiç kimse… meydanı böylesine boş bulan  Mustafa Güldağ gibi biri çıkıyor, sallıyor da sallıyor, herkes de “vay anasına” diyor…

İskilip’li Atıf hoca şapkaya muhalefet ettiği için asılmadı Mustafa Güldağ, vatanına, Türkiye’ye ihanet ettiği için asıldı. Kurtuluş savaşı sırasında Yunan tayyarelerinden halka bildiriler atarlar. Bu Atıf Hoca’nın fetvasıdır. Başında bulunduğu Teâlî İslâm Cemiyeti tarafından düzenlenmiştir. Oku bak Mustafa, o bildirgede neler yazmış Atıf Hocan:

Mustafa Kemal ve Kuvvayı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden kaçıyor. Zavallı saf ve gafil halktan topladıkları askerlere “siz burada onlarla savaşın, biz arkalarını çevirelim” diyerek sıvışıyorlar. Yazık ki halkımız Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal gibi beş-on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakârlığı yapmıyor. İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Şimdi usulca oturup sonuçlarına katlanmak yerine Yunanlılarla harbe tutuşuyorlar.”

İşte Atıf Hoca bu…

Değerli dostlarım;

Gönül isterdi ki o müesseseden ekmek yiyenler, Vakko’nun, Türkiye’yi, yurt dışında başarı ile temsil ettiğine inananlar bu yazıya tepki gösterselerdi…

Her halde Hakko’lar da artık bıktılar, yakında bu muazzam müesseseyi satarlarsa hiç şaşırmam. Hatta satsınlar derim. Bu kadarına ihanet diyorum, başka da bir şey demiyorum…

Aaron Baruch  (Ankaralı)


Oda TV : İskilipli Atıf Hoca’nın sicili : https://odatv.com/iskilipli-atif-hocanin-iste-sicili-0612111200.html




Vikipedia: İSKİLİP’Lİ MEHMET ATIF HOCA   https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0skilipli_Mehmed_%C3%82t%C4%B1f_Hoca

1 yorum:

  1. Bunlar bedava dan calismadan baskalarin mallarina goz diken kotu ruhlu kisiler maalesef tirkiye geri donulmeyecek bir yere gidiyor bolunecek o zaman belki akillanirlar

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.