21 Haziran 2018 Perşembe

ALİYA 2018










Değerli yazar Ralf Arditi bu haftaki yazısında Türkiye’den aliya yapanların acaba bu günleri evvelden görerek mi bu kararı aldıklarını sorguluyor…

Elbette doğrudur. Çarşambanın geleceği salıdan bellidir. Türkiye’deki Yahudiler doğdukları, büyüdükleri, yaşadıkları ülkenin nereden nereye geldiğini görmüyorlar mı? Elbette görüyorlar. Bu yüzden aliya yaptılar (göç etmek) ve yapmaya devam ediyorlar.  

Peki diğerleri neden kıpırdamıyorlar? Onlar durumun farkında değiller mi?

Elbette onlar da her şeyin farkındalar, ama… Aması var işte…

2017 yılında Türkiye’den İsrael’e göçte rekor kırıldı. 450 kişi (yaklaşık) göç etti ve İsrael’de yaşamaya başladı.

2018 yılında farklı bir tablo ile karşı karşıyayız. Şu ana kadar Türkiye’den aliya yapanların sayısı yetmiş kişi civarında. Bu yaz yüz kişinin daha gelmesi bekleniyor. Oldu sana yüz yetmiş  kişi. Yani taş patlasa bu sene Türkiye’den gelecek göçmenler iki yüz kişi olur. Peki, ne oldu da bu sene geçen senenin yarısına bile ulaşamıyoruz? Göç neden azaldı? Bu yazımda elimden geldiği kadar bu konuyu irdeleyeceğim.

(Bu sayıları kafadan filan da atmıyorum. Türkiyeliler birliğinin yetkilileri ile konuştum. İsteyen sorabilir.)   

Daha evvelki yazılarımda da üstüne basa basa belirttim. Özellikle 2010 yılından sonra Türkiye’den İsrael’e göçün ana nedeni çocukların eğitim problemidir. Türk Yahudi aileleri çocuklarını alışıla geldiği gibi özel liselere, yabancı okullara artık gönderemiyorlar. Çünkü çok çok pahalı. En ucuzu 30 bin 40 bin lira civarında. Çok daha pahalıları da var. Üstelik bir de bunun servisi, yemeğini filan da cabası. İki çocuk okutan bir aileyi düşünün. Kim bu masrafın altından kalkabilir?

Devletin okulları ise bir alternatif değil. Arzu edilen eğitimi vermekten çok uzak. Bir de birden bire velilere “efendim, bizim okulumuz umumi arzu üzerine imam hatip lisesi oldu” deyiveriyorlar. Hadi bakalım ayıkla pirincin taşını…

Üniversiteler ise tam bir felaket. Zaten az sayıdaki değerli profesörler, ya kendileri ayrıldılar, ya devlet tarafından açığa alındılar, bazıları Fetöcü diye suçlandılar, kimileri sürüldü, yani doğru dürüst hoca kalmadı. Türk üniversiteleri dünya sıralamasında çok çok gerilerde... Bu üniversitelerden mezun olanlar ise diplomalı işsizler ordusuna katılıyor. Çünkü aldıkları eğitim bir işe yaramıyor.

Eğitim problemini dışında duyarlı aileler çocuklarının istikbalini de düşünmekteler. Elbette ki Yahudi, Müslüman, kim olursa olsun çocuğuna kendi dininden, kendi kültüründen birisi ile evlendirmek ister. Ama Türk Yahudi cemaati o kadar küçüldü ki artık gençler biri birilerini bulamıyorlar. Karışık evlilikler aldı başını gitti. Bu da göç etmenin bir başka nedeni.

Elbette hayata yeni atılacak gençler için Türkiye’nin ekonomisi de önemli. Ülke battı batıyor. Dolar 5 liraya dayanmış. 2018 yılı kayıplar % 20. Parayla para kazanma devri çoktan bitti. Perakendecilik ölmüş. Kapalıçarşı’da Beyoğlu’nda dükkânlar kapanıyor. Büyük şirketler teker teker bankalardan borçlarını yeniden yapılandırmasını istiyorlar. Ekonomistler uyarıyorlar, Türkiye ekonomisi intihara gidiyor diyorlar.

Yahu artık Türkiye öyle bir duruma gelmiş ki, Erdoğan’ın ve Ak Partinin seçimi kazanmasının daha hayırlı olacağı görüşünde olan Türk Yahudileri bile var… Yani, pes diyorum başka bir şey de demiyorum… Durum o kadar çaresiz yani…

Türkiye’nin adaletinden, basınından kadın cinayetlerinden çocuk istismarlarından filan hiç bahsetmiyorum bile… Hele İsrael ve Yahudi düşmanlığına hiç değinmek istemiyorum.

Eeee, daha ne bekliyorsunuz, kıpırdasanıza…

İşte zurnanın zırt dediği yer burası. O iş öyle kolay değil.

Gelebilenler geldi, bir kısmı hala sayı azalsa da geliyor. Azalarak da olsa daha da gelecekler.

Gelmeyenler niye gelmiyorlar? Ya da gelemiyorlar?

Adam lisan bilmiyorsa, iyi derecede bilgisayar kullanamıyorsa, mühendis doktor gibi geçerli bir mesleği yoksa, çalışmadan evde oturarak bu pahalı ülkede yaşamaya yetecek kadar para sahibi değilse nasıl gelecek?

Gelemiyor, korkuyor işte...

Gelecek de İsrael’de nasıl hayatını sürdürecek?  Adam telefonunu bile kullanmaktan aciz, ben orada ne yaparım diye düşünüyor, lisan bilmiyor, mesleği yok, zor, çok zor yani…(Eklemekte mahzur görmüyorum, ben de geldiğimde pazarcılık bile yaptım)

Gelemiyor, tırsıyor işte...

Yada, tamam gelecekte, bütün varlığı Türkiye'de. Evini şimdilerde satamıyor, değerinin çok altında, işini kapatamıyor, kapatsa bütün varlığı uçacak, ya da yaşlı büyükleri var, onları götürse götüremiyor, bıraksa bırakamıyor, veya kendi gidecek de çocukları torunları gidecek durumda değil. Gitmek de istemiyor. gelin ayak diriyor, torun genç kız olmuş, ben arkadaşlarımı bırakıp gitmem diyor. Başa çıkmak imkansız. 

Gelmek istiyor ama gelemiyor...Gelemez de...

Amaaaa, eğer henüz çocuk büyütüyorsan ve çocuğunu düşünüyorsan, onu seviyorsan atacaksın kendini uçağa, geleceksin arkadaş. Bir nesil kendini harcayacak. Çocuğunu burada büyüteceksin. O İbraniceyi de İngilizceyi de burada öğrenecek. Dünyanın en iyi üniversitelerine gidecek. İcabında garsonluk yapıp okul parasını çıkartacak. Korkmayın. İsrael’in çocukları kendilerini kurtarır. Size de hiçbir şey olmaz, her kes becerdi, siz de becerirsiniz, korkmayın… Analarımız, babalarımız çok çok daha zor şartlarda, çadırlarda yaşayarak icabında savaşarak bu ülkede tutundular, bu gün şartlar elbette çok daha kolay…

Son çare sen gelemiyorsan onları göndereceksin. Burada o gençlere yardım etmek için çırpınan insanlar çok... Burada, orada olduğundan çok daha emniyette olacaktır, kendine bakmayı da öğrenecektir, korkma...

Ve dostlar, inanın ki değer. Her türlü zorluğa değer. Bir kaç senede her şey yoluna giriyor. 62 yaşında çok sınırlı imkânlarla geldiğim bu ülkede ilk birkaç seneden sonra iyi ki gelmişim demediğim bir gün yok. 

Medeniyet, yaşadığın ülke ile her gün gurur duyacağın bir olay, gece yarısı sokağa çıkıp avazın çıktığı kadar OHHHH BEEE diye bağırasın geliyor.

Hele hele kendi memleketinde yaşamanın ve  özgülüğün tarifi mümkün değil. İnanın her şeye değer. 



Aaron Baruch  (Ankaralı)




4 yorum:

  1. Aaron Baruch gercekcisiniz , kaleminize , gonlunuze saglik ! Cok begendim ... Keske tavsiyelerinizi yapsalar ! Kendilerine iyilik yapmis olurlar ..

    YanıtlaSil
  2. Aaron bey,
    Değerli yazınızda 2017 yılında Türkiye'den 450 kişi Israel'e aliya yapmış iken 2018 yılı başı itibarıyla (ilk altı ay sonucunu çıkarıyorum) bu defa 70 kişinin aliya yaptığından taş ç(p)atlasa bu rakkamın 2018 yılı için 200 kişiye ulaşacağını ifade ediyorsunuz.
    Türkiye'de yarım asırı geçkin yaşayan bir kişi olarak 2018 yılı ekonomik ve diğer yaşam şartlarının 2017 yılına göre daha ağırlaştığı fikrine sonuna kadar katılıyorum. O zaman neden aliya bir sene öncesine (o da en iyi ihtimalle) yarıya kadar düştü? Yazınızın başında bu konuya değineceğinizi ifade etmişsiniz, ancak yaşam şartları yıldan yıla daha ağırlaşmasına rağmen yazınızda özellikle bu hususu irdeleyen bir bölüme rastlamadım.
    Belki de IYT bu hususta bilgi veya öngörü sahibi olabilir.
    Kafama takılan acaba gençler özellikle yüksek öğrenim görme ve daha iyi yaşam şartları için Israel'e aliya yapma yerine öncelikli olarak kimi Batı Avrupa ülkelerini, A.B.D veya Kanada'yı mı tercih ediyorlar ?
    Bu konuda atlama taşı veya avantaj olarak Portekiz veya diğerine göre biraz zahmetli de olsa İspanya vatandaşlığı elde etmenin bir etkisi veya faydası var mıdır?
    2017 ve 2018 yılı içinde Türkiye'den Israel'e aliya yapmış olanların yaş skalası, özellikle gençlerin öğrenim görme ve bilahare yerleşme amacıyla aliya yapanların yüzdesel oranı diğer maksatlarla aliya yapmış olanlara göre kaçtır?
    Kanaatimce yazınızda belirttiğiniz konuyla ilgili olarak sağlıklı bir sonuca varmak için öncelikle bu hususların tespit edilmesi gerekir.

    YanıtlaSil
  3. Allah Aşkına , Aaron Kardeşim, Türkiye ne zaman bundan daha iyiydi ki? Hiç bir zaman! Her zaman bir kaos , her zaman yüksek enflasyon , her 3-5 senede bir devalüasyon, her zaman berbat bir dış politika , her zaman berbat bir ekonomi yönetimi. 1970 yılından beri piyasadayım her zaman kötü idi. Devamlı krizler yaşandı. Hala da yaşanıyor. Ve de yaşanmaya devam edecek. Düzelir mi ? Biz göremeyiz. Bu yönetim sistem ile liyakatli insanların başa gelmesi mümkün değil. Hatırla: 60 ihtilalini , 74 askeri muhtırasını , 80 darbesini , 94 ve 2001 krizlerini , 2016 kalkışmasını .

    30 yıldır süregelen PKK - Kürt savaşı. Saymakla bitmez...

    Pazar günkü seçimlerde kim gelirse gelsin yine hiç bir şey değişmeyecek.

    Yahudiler ise her zaman Türkiye'de ikinci sınıf bir vatandaş idi . Tüm azınlıklarla beraber ezilip durdular. Müslüman bir ülkede "Antisemitizm" - "Antisiyonizm" süper prim yapıyor. Bizi üzüyor mu ? Evet... Hem de çok.

    Aliya konusuna gelince, bence Türkiye'de Yahudi kalmadı say. Kalanların mecali yok, ve yaş ortalaması çok yüksek böyle bir mücadeleye girecek imkanları yok. Bir kısmında artık 2. bir pasaport var- kendilerini AB vatandaşı hissediyorlar-. Israel "bize" çok pahalı bir ülke oldu.Yani biz fakirleştik. Hele konut almak hayal.

    İşimiz milli piyangoya kaldı..

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  4. Merhaba, sayın Baruch. Sizi Soner Yalçın’ın bir köşe yazısına verdiğiniz cevapla keşfettim. Yazılarınızın hepsini okudum ve takibimdesiniz.

    Felâket tellallığından midem bulandı artık ama Türkiye hakkındaki gözlemlerinizde gayet “kibar” davrandığınızı söylemeliyim. Burası bir tımarhane. Gözden kaçırdığınız bir nokta var; sizinle aynı inancı paylaşmıyorum ama bu ülkede esasında farketmiyor. Müslümanlık da hristiyanlık da yahudilik de birilerinin işlerine geldiği gibi lanse edilip şekilleniyor. Hiçbirisinin gerçekte olması gerekenle alakaları yok. Ve bu saçmalıklara inanılıyor, hem de körü körüne. İnanç kavramının, istisnasız her bir farklı inancın, bu kadar kalitesiz ve komik bir şekilde sömürüldüğü ve bu tür bir sömürün bir o kadar kalitesiz ve komik bir sürüyü gütmekte başarıya ulaştırdığı başka bir ülke yoktur heralde. Yalnızca inançla da sınırlı kalınmıyor, siyasî arenada pirim yapabilecek, istisnasız, HER kavram aynı absürtlükle sömürülüyor.

    Saygılarımla.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.