Türkiye’de iktidar, daha evvelki
söylemlerinin tam aksine, durup dururken niye birdenbire erken seçim kararı
aldı? Hatta bırakın erken seçimi “baskın”
seçime gidiyor?
Çünkü Türk ekonomisi çöküyor. Bırak
çökmeyi, Türkiye batıyor…
Gelmekte olan ekonomik kriz o kadar büyük
ki tsunami gibi, önüne ne katarsa alıp götürecek. İşte bu bahsettiğim kriz
patlamadan, bir an evvel bir seçim yapıp koltuğa sıkı sıkı yapışma peşindeler.
Hatta bana kalırsa korkuları o kadar
büyük ki, eğer olur da hile ile dahi seçimi kaybederlerse, belki de yargılanacaklarından
korkuyorlar. Durum o kadar kötü yani…
2018 yılında dolardaki kayıp % 20. Türk
halkı beş ayda varlığının beşte birini kaybetti. Dövizin müdahalelerle filan
ateşi söndü diye sakın aldanmayın. Doların değeri bu gün beş liranın çok
üstünde.
Merkez bankasının müdahaleleri hikâye…
Faizler olması gereken yerin çok altında. Üstelikte sarayın emrindeki merkez
bankası, faiz silahını çekmekte çok geç
kaldı. Artık bir işe yaramaz. Onlar da biliyorlar bunu, “işte seçime kadar
idare etsin yeter” kafasındalar. Patlayan yerlere yama yapıyorlar yani… Geçende
merkez bankası piyasalara bir müdahale etti, fatura 12 milyar dolar… Ne işe
yaradı, hiç…
Türk milletinin parası bu… Günahtır be ! Yazıktır bu millete…
Sonra da
“dış güçler, komplo teorileri”
hikâyeleri. Güya dış güçler doları indiriyorlarmış, çıkartıyorlarmış
filan. Boş versene.
Eyyy Türk milleti, yeme artık bu
palavraları… Uyan, bu giden senin paran…
Türkiye artık şaibeli merkezlerden yüzde
16, yüzde 17 tefeci faizi ile borçlanıyor. Yahu, millet % 1’ler ile, % 2’ler
ile borçlanırken siz niye böyle? Çünkü Türkiye artık çok riskli bir ülke. Ancak
böyle para bulabiliyor.
Üstelik alınan paraları çok daha ucuza
yandaş inşaat firmalarına kredi diye veriyorlar. Aradaki farkı devlet ödüyor.
Yani sen ödüyorsun eyyy Türk milleti… Bu
senin paran…
Üstelik para hiçbir getirisi olmayan
çimentoya, inşaata gömülüyor, yani ziyan olup gidiyor…
Ekonomi
bakanı Ali Babacan,
Merkez
bankası başkanı Süreyya Serdengeçti,
Merkez
bankası başkanı Erdem Başçı,
Şimdiki Ekonomi bakanı Mehmet Şimşek,
Bunların hepsi sarayı dinlemedikleri için
vatan haini ilan edildiler…
Reza Zarab olayına hiç girmeyeceğim bile…
Devlet bankalarının verdiği kredilerle,
yandaş firmalar tarafından yapılan bütün bu köprüler, yollar, hava alanları
hastaneler var ya, bunların hepsine geçiş garantileri, yolcu garantileri hatta
hasta garantileri verildi. Adamlar derenin taşıyla derenin kuşunu vurdular, kârlarını
aldılar gittiler. Türk milleti de birkaç nesil boyu, geçmediği köprünün,
kullanmadığı yolun parasını ödeyecek.
Yazıktır bu millete be, günahtır…
Şimdi, bu günkü bu iktidar giderse ne
olacak işler düzelecek mi? Keşke evet diyebilseydim. Hayır düzelmez.
Erdoğan sebep değil, bir sürecin
sonucudur. Onun gitmesi sorunu çözmez.
Sorun onu iktidara getiren, defalarca
seçim kazandıran, bir sürü yolsuzluk ve yönetim skandallerine rağmen körü
körüne peşinden giden halkın bir bölümüdür. Bu halk yığınının, Anadolu gelenek
görenek ve ahlakla, haram helal kavramıyla, merhametle, şefkatle hiçbir ilgisi
yoktur.
Köyden kente göçle başlayan, ne köylü ne
kentli olabilen, bütün değer ölçülerinden kopmuş vahşi birer yaratık haline
gelmiş, talandan, yalandan pay kapmaya çalışan “ben de isterem” çığlıklarıyla
ve saldırganlığıyla öne çıkan topluluktur bu…
Şehirler kaçak mahallelerle, üzerinde
demir filizler bırakılmış sıvasız çirkin yapılarla doldu. Suç oranı, kadına
karşı şiddet, çocuklara cinsel taciz akıl almaz oranda büyüdü.
Bu kesimin hayatta en çok nefret ettiği model,
uygarlaşma, kültür, temizlik ve eğitimdir. Kimse kendini aldatmasın. Bu kesim
hangi yolsuzluk yapılırsa yapılsın, hangi skandal patlarsa patlasın liderinin
arkasından gitmeye devam edecektir.
Adam çıkıyor meydana, “kredi kartı borçlarını
satın alacağız, ikramiye vereceğiz, asgari ücret şu kadar olacak…”
“Yaşa, var ol, şak şak şak şak …”
Yahu, hangi parayla satın alıyorsun,
kimin parasından bunları ödüyorsun, soran yok, sorgulayan yok.
Devletin bütçesi yoktur, o bütçe
halkındır, devletin bütçesi açık vermez, halkın bütçesi açık verir, bu paralar
halkındır.
Halk bunları sorgulamadıkça, daha doğrusu
sorgulayacak eğitim ve bilgi seviyesine gelmedikçe Türkiye bu krizlerden daha
çoook yaşar…
Eğer bir gün Erdoğan’ın siyasi hayatı
bitse bile, bu halk kendisine aynı onun gibi bir lider bulacaktır, ya da onu da
kendisine benzetecektir. Onun için Türkiye
her on, bilemedin on beş senede bir böyle siyasi ve ekonomik krizler yaşamaya mahkûmdur.
Erdoğan bu sürecin bir sonucudur, bu
olanların sebebi değildir.
Türkiye’de kafası çalışan, çalışkan iyi
eğitim almış insanlar mühendis, bilim adamı olurlar.
Daha az eğitim alanlar ise ekonomi
okurlar ve bu mühendislerin çalıştığı şirketleri idare ederler.
Eğitim seviyesi daha aşağıda olanlar ise
siyasetçi olurlar, işte şirketleri parayı pulu yöneten onlardır.
Daha aşağıda eğitimi olanlardan askerler
polisler çıkar. Siyasileri korkuturlar ve istediklerini yaptırırlar.
En az eğitim alanlar ise din adamlarıdır.
Yukarıda bahsettiğim her kesime sözlerini geçirirler.
Bu döngüyü kıran ülkelerde işler iyi
gider, kıramayan ülkeler de ise …
Esen kalın…
Aaron Baruch (Ankaralı)
Bu yazımdaki ekonomik verileri Prf. Dr. Elvan
Karataş hocamın yayınlanan
söyleşilerinden aldım. Teşekkürlerimi ve
şükranlarımı sunuyorum.
Sosyal tespitler için ise eski
milletvekili, müzisyen, düşünür yazar Sayın Zülfü Livaneli’nin “Erdoğan
sebep midir, sonuç mu?” yazısından alıntılar yaptım.
Teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.