1 Haziran 2018 Cuma

ERDOĞAN GİDERSE BU ÜLKE KURTULUR MU?














Türkiye’de iktidar, daha evvelki söylemlerinin tam aksine, durup dururken niye birdenbire erken seçim kararı aldı? Hatta bırakın erken seçimi  baskın”  seçime gidiyor?

Çünkü Türk ekonomisi çöküyor. Bırak çökmeyi, Türkiye batıyor…

Gelmekte olan ekonomik kriz o kadar büyük ki tsunami gibi, önüne ne katarsa alıp götürecek. İşte bu bahsettiğim kriz patlamadan, bir an evvel bir seçim yapıp koltuğa sıkı sıkı yapışma peşindeler.

Hatta bana kalırsa korkuları o kadar büyük ki, eğer olur da hile ile dahi seçimi kaybederlerse, belki de yargılanacaklarından korkuyorlar. Durum o kadar kötü yani…

2018 yılında dolardaki kayıp % 20. Türk halkı beş ayda varlığının beşte birini kaybetti. Dövizin müdahalelerle filan ateşi söndü diye sakın aldanmayın. Doların değeri bu gün beş liranın çok üstünde.  

Merkez bankasının müdahaleleri hikâye… Faizler olması gereken yerin çok altında. Üstelikte sarayın emrindeki merkez bankası,  faiz silahını çekmekte çok geç kaldı. Artık bir işe yaramaz. Onlar da biliyorlar bunu, “işte seçime kadar idare etsin yeter” kafasındalar. Patlayan yerlere yama yapıyorlar yani… Geçende merkez bankası piyasalara bir müdahale etti, fatura 12 milyar dolar… Ne işe yaradı, hiç…  

Türk milletinin parası bu…  Günahtır be ! Yazıktır bu millete…

Sonra da  “dış güçler, komplo teorileri”  hikâyeleri. Güya dış güçler doları indiriyorlarmış, çıkartıyorlarmış filan. Boş versene.  

Eyyy Türk milleti, yeme artık bu palavraları… Uyan, bu giden senin paran…

Türkiye artık şaibeli merkezlerden yüzde 16, yüzde 17 tefeci faizi ile borçlanıyor. Yahu, millet % 1’ler ile, % 2’ler ile borçlanırken siz niye böyle? Çünkü Türkiye artık çok riskli bir ülke. Ancak böyle para bulabiliyor.

Üstelik alınan paraları çok daha ucuza yandaş inşaat firmalarına kredi diye veriyorlar. Aradaki farkı devlet ödüyor.

Yani sen ödüyorsun eyyy Türk milleti… Bu senin paran…

Üstelik para hiçbir getirisi olmayan çimentoya, inşaata gömülüyor, yani ziyan olup gidiyor…

Ekonomi bakanı Ali Babacan,
Merkez bankası başkanı Süreyya Serdengeçti,
Merkez bankası başkanı Erdem Başçı,
Şimdiki Ekonomi bakanı Mehmet Şimşek,

Bunların hepsi sarayı dinlemedikleri için vatan haini ilan edildiler…

Reza Zarab olayına hiç girmeyeceğim bile…

Devlet bankalarının verdiği kredilerle, yandaş firmalar tarafından yapılan bütün bu köprüler, yollar, hava alanları hastaneler var ya, bunların hepsine geçiş garantileri, yolcu garantileri hatta hasta garantileri verildi. Adamlar derenin taşıyla derenin kuşunu vurdular, kârlarını aldılar gittiler. Türk milleti de birkaç nesil boyu, geçmediği köprünün, kullanmadığı yolun parasını ödeyecek.

Yazıktır bu millete be, günahtır…

Şimdi, bu günkü bu iktidar giderse ne olacak işler düzelecek mi? Keşke evet diyebilseydim. Hayır düzelmez.

Erdoğan sebep değil, bir sürecin sonucudur. Onun gitmesi sorunu çözmez.

Sorun onu iktidara getiren, defalarca seçim kazandıran, bir sürü yolsuzluk ve yönetim skandallerine rağmen körü körüne peşinden giden halkın bir bölümüdür. Bu halk yığınının, Anadolu gelenek görenek ve ahlakla, haram helal kavramıyla, merhametle, şefkatle hiçbir ilgisi yoktur.

Köyden kente göçle başlayan, ne köylü ne kentli olabilen, bütün değer ölçülerinden kopmuş vahşi birer yaratık haline gelmiş, talandan, yalandan pay kapmaya çalışan “ben de isterem” çığlıklarıyla ve saldırganlığıyla öne çıkan topluluktur bu…

Şehirler kaçak mahallelerle, üzerinde demir filizler bırakılmış sıvasız çirkin yapılarla doldu. Suç oranı, kadına karşı şiddet, çocuklara cinsel taciz akıl almaz oranda büyüdü.

Bu kesimin hayatta en çok nefret ettiği model, uygarlaşma, kültür, temizlik ve eğitimdir. Kimse kendini aldatmasın. Bu kesim hangi yolsuzluk yapılırsa yapılsın, hangi skandal patlarsa patlasın liderinin arkasından gitmeye devam edecektir.

Adam çıkıyor meydana, “kredi kartı borçlarını satın alacağız, ikramiye vereceğiz, asgari ücret şu kadar olacak…”

“Yaşa, var ol, şak şak şak şak  …”

Yahu, hangi parayla satın alıyorsun, kimin parasından bunları ödüyorsun, soran yok, sorgulayan yok.

Devletin bütçesi yoktur, o bütçe halkındır, devletin bütçesi açık vermez, halkın bütçesi açık verir, bu paralar halkındır.

Halk bunları sorgulamadıkça, daha doğrusu sorgulayacak eğitim ve bilgi seviyesine gelmedikçe Türkiye bu krizlerden daha çoook yaşar…

Eğer bir gün Erdoğan’ın siyasi hayatı bitse bile, bu halk kendisine aynı onun gibi bir lider bulacaktır, ya da onu da kendisine benzetecektir.   Onun için Türkiye her on, bilemedin on beş senede bir böyle siyasi ve ekonomik krizler yaşamaya mahkûmdur.

Erdoğan bu sürecin bir sonucudur, bu olanların sebebi değildir.

Türkiye’de kafası çalışan, çalışkan iyi eğitim almış insanlar mühendis, bilim adamı olurlar.

Daha az eğitim alanlar ise ekonomi okurlar ve bu mühendislerin çalıştığı şirketleri idare ederler.

Eğitim seviyesi daha aşağıda olanlar ise siyasetçi olurlar, işte şirketleri parayı pulu yöneten onlardır.

Daha aşağıda eğitimi olanlardan askerler polisler çıkar. Siyasileri korkuturlar ve istediklerini yaptırırlar.

En az eğitim alanlar ise din adamlarıdır. Yukarıda bahsettiğim her kesime sözlerini geçirirler.

Bu döngüyü kıran ülkelerde işler iyi gider, kıramayan ülkeler de ise …

Esen kalın…

Aaron Baruch (Ankaralı)


Bu yazımdaki ekonomik verileri Prf. Dr. Elvan Karataş hocamın yayınlanan
söyleşilerinden aldım. Teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.
Sosyal tespitler için ise eski milletvekili, müzisyen, düşünür yazar Sayın Zülfü Livaneli’nin “Erdoğan sebep midir, sonuç mu?” yazısından alıntılar yaptım.
Teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.