Değerli dostlarım;
İlk tapınağın ve Yaruşalayim’in
yıkılmasından sonra Babil asırlarca Yahudiliğin merkezi haline gelmişti. MÖ.586
yılında gerçekleşen Babil sürgünü belgelenmiştir. Babil’de iki Yahudi akademisi
kurulmuştu. Çift liderli Babil Akademileri uzun yıllar boyunca uyum içerisinde
var olması Babil Yahudiliğini şekillendirmiştir. Babil Talmudu bu dönemde
yazıldı. Düzenlenmesi 250 sene boyunca devam etti.
Irak Yahudileri bu uzun zaman içerisinde iyi
günleri olduğu gibi zaman zaman da zor günler yaşadılar. Osmanlı 1638 de Irak’ı
Perslerin elinden aldı. O günü Yahudiler
“yom nes” yani “mucize günü” adıyla bayram olarak kutlandılar.
Bazı kaynaklar Irak’ın fethi sırasında Osmanlı Ordusunun % 10'unu Yahudilerin
oluştuğunu yazar. 1900’lü yıllarda Bağdat’ın nüfusu 200.000 kişi idi ve bunun
50.000’i Yahudi’ydi.
Birinci dünya savaşının ardından orta
doğu İngiliz Mandasının yönetimine girmişti. O yıllarda Irakta Yahudi
karşıtlığı yoktu. Yahudiler kendilerini Yahudi dinine bağlı Iraklılar olarak
görüyorlardı. Hatta bu yüzden Avrupa’da esen Siyon rüzgârları o topraklarda hiç
rağbet görmemekteydi. Filistin’deki Arap-Yahudi kavgası, ya da bağımsız Yahudi
devleti kurma çabaları Iraklı Yahudileri pek ilgilendirmiyordu.
1932 de Irak’ın bağımsızlığa kavuşmasında
Yahudiler önemli roller üstlenmişlerdi. Hukuk ve posta sistemini kurdular.
Finans ve ticaretin temellerini attılar. Irak’ın ilk maliye bakanı Yahudi
Sassoon Eskell idi. O yıllarda çoğu Bağdat’ta olmak üzere Irak’ta 120.000'den fazla Yahudi yaşamaktaydı ve mutlu bir hayat sürüyorlardı. Bağdat’ta 28 Yahudi
eğitim Enstitüsü vardı. Bunların 16’sı cemaate bağlıyken geriye kalanları özel
kuruluşlardı. Bu okullara giden öğrencilerin sayısı 12.000 civarındaydı. Diğer
öğrenciler ise yabancı veya devlet okullarında eğitim görüyorlardı. Yaklaşık
400 öğrenci tıp, hukuk, ekonomi eczacılık veya mühendislik okuyordu. Yahudilerin
körlere hizmet veren bir okulu vardı ve bu okul Bağdat’ta türünün tek örneğiydi.
Yahudilerin Bağdat’ta iki hastanesi vardı, fakirler bedava tedavi ediliyordu.
Başka hayır kurumları da vardı. 1950’de çoğu Bağdat'ta 60 sinagog vardı ve bunlardan ancak 7 tanesi
1970'i gördü. Bu gün belki onlarda tarih olmuşlardır. Ya hükümet tarafından
komik paralarla satın alındılar ya da el konuldular.
Yahudiler için zor günler Nazilerin
Almanya’da iktidarı ele geçirmesi ile başladı. Bütün dünyada Nasyonal Sosyalizm
yükseliyordu. Buna paralel olarak Irakta da Yahudi düşmanlığı hızla artıyordu.
Bu arada İkinci Dünya savaşı başlamış, İngilizler ile Almanlar Irak’ta, petrol
yüzünden kıyasıya savaşıyorlardı.
KALLEŞ İNGİLİZLER
1941 yılına gelindiğinde savaş İngilizler
için iyi gitmiyordu. Tam bu dönemde İngilizler beklenmedik bir çıkış yaptılar.
Filistin’de kendilerine karşı mücadele eden Yahudi İrgun gurubuna yanaştılar. Hapiste tuttukları
sabotaj konularında uzman İrgun liderlerinden biri olan Raziel’den, Irak petrol altyapısını yok etmesini
istediler. Almanların Petrolden yararlanmaması gerekiyordu. Raziel bir şart karşılığında teklifi kabul
etti. Bu operasyon karşılığında İngilizler,
Irak’ta bulunan Nazi’den fazla Nazi yanlısı, azılı Yahudi düşmanı Müftü
Emin El -Hüseyni’yi Filistin’de Yahudilere teslim edeceklerdi. Anlaşma olmuştu.
17 Mayıs 1941de Raziel üç arkadaşıyla paraşütle Irak’a indirildi. Ancak yolda İngilizlerin planı değişmişti. Almanlar kara
savaşını kaybetmeye başlamışlardı. Geri çekiliyorlardı. İngilizler fikir
değiştirdiler. Petrol ve alt yapısı sağlam kalmalıydı, çünkü İngilizlerin buna
ihtiyacı vardı. Raziel üç arkadaşı ile birlikte İngilizler ’in verdiği bir araçla
Bağdat yolunda ilerlerken nereden geldiği belli olmayan bir uçak arabayı vurdu.
Raziel ve arkadaşları kurtulamadı.
SAVAŞI İNGİLİZLER KAZANIYOR
30 Mayıs 1941’de İngilizler Bağdat
kapılarına gelmişler, Almanlar Irak’ta savaşı kaybetmişlerdi. Ertesi gün savaş
sırasında Irak’tan kaçan eki Irak kralı, Bağdat’a doğru yola çıktı. Yahudiler sevinç
içindeydiler. Almanlar gitmişti ve kral geri geliyordu. Her şey yoluna
giriyordu.
Ne yazık ki durum gerçekte hiç de öyle değildi.
Müftü Emin El-Hüseyni bir haftadan beri Iraklıları kışkırtıyor, her kötülüğün
arkasında Yahudilerin olduğunu etrafa yayıyor ve katledilmeleri gerektiğini
söylüyordu. Iraklılar içerindeki kıskançlığı harekete geçiren bu adama inanıyor
ve katliama hazırlanıyorlardı.
AL FARHUD
1941 yılının Şavuot bayramı 1 Haziran
gününe denk geliyordu. Kralı karşılamaya giden Yahudi heyeti geri dönerken Al
Kuhr köprüsüne geldiklerinde çeteler arabaları durdurdular. Yahudileri
araçlardan indirdiler ve dövmeye başladılar. Peşinden çoğunu vahşice linç
ederek öldürdüler. Saldırılar kısa sürede tüm Bağdat’a yayıldı. Gözü dönmüş
saldırganlar ele geçirdikleri Yahudileri Sokak ortasında öldürüyorlardı. Bütün
şehir “muat al Yahud – Yahudilere ölüm” çığlıklarıyla inliyordu. Yahudiler
’in evleri sembolik “hamsa” figürü ile işaretlendi. Peşinden
saldırganlar evlere girmeye başladılar. Kızlara ve kadınlara tecavüz ve yağma
başladı. Ellerinde kılıç, hançer, satır ve balta ile saldırıyorlardı.
Ailelerini korumak isteyenler vahşice öldürülüyorlardı. Ufak çocuklar
ailelerinin gözleri önlerinde katledildi. Yahudileri işkence ile öldürüyorlar,
sonra da cesetleri parçalıyorlardı. Bazı Müslüman Iraklı Araplar Yahudi
komşularını korumak için hayatlarını bile tehlikeye atıyorlardı. İçlerinden
ölenler oldu.
Evlerden sonra, Şavuot bayramı
dolayısıyla kapalı olan Yahudilerin iş yerleri yağma edilmeye başlandı.
Sinagoglara girildi. Toralar parçalandı ve yakıldı. Cinayetler, ateşe vermeler
bütün gün ve gece devam etti. Olaylar başka kentlere de yayıldı.
Tarihçi Tony Rocca, Anılar – Off Eden
kitabında İngiltere’nin Bağdat Büyükelçisi Sir Kinahan Cornwallis’in sırf kendi
nedenleri ile Sir Winston Chuchill’den gelen “kenti ele geçirme ve güvenliği
sağlama” emirleri bekleterek Yahudilerin katledilmesine seyirci kaldığını, o
gece mum ışığında yemek yiyip daha sonra da briç onadığını yazmıştır.
Ertesi gün katliam aynen devam ediyordu.
Nihayet öğleden sonra İngilizler kente girdi ve saldırganlara ateş açmaya başladılar.
Bazı Yahudiler İngilizlere sıktıkları her mermi için para ödemeye başladı. Saat
17.00 de sokağa çıkma yasağı konuldu. Saat 19.00’a doğru olayların önü
alınmıştı. Iraklı Yahudiler için geri dönüşü olmaya bir süreç başlamıştı.
Bu olay aynen Almanya’daki Crystal Night
gibiydi ve tarihe Al Farhud adıyla geçti. Resmi kayıtlara göre 180 ya da 200
Yahudi öldürülmüş 2000’den fazlası yaralanmıştı. Yüzlerce kıza ya da kadına
tecavüz edilmişti. Iraklı Yahudilere göre ölü sayısı 1000’den fazlaydı. Yahudilere
ait binlerce bina yağmalanmış, yakılmış
ve tahrip edilmişti. Bu olaydan sonra Yahudiler bir daha asla rahat yüzü
görmediler. Her fırsatta saldırıya uğradılar, aşağılandılar ya da boykot
edildiler. 125.000 kişilik Irak Yahudi cemaati için Irak’ta hayat bitmişti.
Kurtulmalıydılar ama nasıl?
IRAKLI YAHUDİLERİN ZOR GÜNLERİ
1948 yılında İsrael’in kurulmasından
sonra Irak çıkardığı kanunlarla Yahudilerin hayatı zorlaştırılırken diğer Arap
ülkeleri gibi İsrael’in güçlenmesini önlemek için Yahudi göçünü yasakladı.
Eylül ayında her türlü Siyonist faaliyet yasaklandı. Ülkenin Yahudi ileri gelen
zenginleri tutuklandı ve varlıklarına el kondu. Bunların arasında Şefik Ades’de
vardı ve ilginç olarak kendisi Siyonizim karşıtlığı ile tanınıyordu. Ades tutuklandıktan
kısa bir süre sonra idam edildi. Yahudiler şoktaydılar.
1948 yılında Yahudilerin bankacılık ve
döviz işlemleri yapmaları ve finans sektöründe çalışmaları yasaklandı. Posta işleri
demiryollarında ve kamuda çalışmaları engellendi. Yahudi okullarında tora dersi
ve İbranice yasaklandı. Yahudi iş yerlerine boykotlar başladı. 1930’larda
Almanya’da Hitler iktidara geldiğinde ne olduysa Irak’ta da aynısı olmaya
başlanmıştı. Ancak bir fark vardı. Artık İsrael kurulmuştu
KAÇIYORLAR
1949 yılında Iraklı Yahudiler İsrael’in
gönderdiği ajanların yardımıyla örgütlenmeye başladılar. Hillel bu örgütlenmeyi
organize ediyordu. (Daha sonraları İsrael’de çok önemli bir siyasetçi olacak ve
Irakta yaşadıklarını kitaplaştıracaktı) 1000 kadar Yahudi’yi İsrael’e kaçırmayı
başardılar. Irak hükümeti Yahudilerin mal varlıklarının kaçırılmasını önlemek
için 1 yıllık geçici bir kanun çıkarttı. Irak vatandaşlığından çıkma ve mal
varlığını bırakma karşılığında göç etmelerine izin verildi.
Ancak Iraklı Yahudiler hala
kararsızdılar. Gitsinler mi, kalsınlar mı? 1950 Nisanında Pesah bayramının son
gününde Masuda Şemtov sinagoguna bir bomba konuldu. Üç kişi (bazı kaynaklara
göre beş) öldü. Daha sonra cemaate ait yerlere başka
bombalar da konuldu. Bu olay tarihe Bağdat Bombalamaları diye geçti. Bombalar,
göçü kuvvetlendirmek için korku yaratmak amacıyla Siyonistler tarafından mı
konuldu, yoksa Yahudi karşıtı Iraklı
Araplar mı koydu, bu gün hala tam olarak aydınlatılmış değildir.
Sonuçta göç yasası çıkınca kayıtlar
başladı. Iraklı yetkililer ilk etapta sekiz bin kişinin kayıt edileceğini
düşünüyorlardı. Ancak 50.000 kişi kayıt oldu. Bağdat bombalamalarının peşinden
kayıt olanların sayısı 80.000 e çıktı. Bu arada Siyonistler:
“eyy Siyon, Babil’in kızından kaç, İsrael sizi çağırıyor, Babil’den çıkın”
yazılı bildiriler dağıtıyorlardı.
İsrael de şoktaydı. Yüz binden fazla Yahudi’nin
bir anda ülkeye gelmesi söz konusuydu. Üstelik İsrael Kuzey Afrika’da sıkışmış
Yahudiler ile Avrupa’da soykırımdan kurtulan soydaşlarını vatana getirmek için
elinden geleni yapmaktaydı. Daha kurulalı bir iki yıl olmuştu. Kaynaklar çok
kısıtlıydı. Fakat şoku kısa zamanda
üzerlerinden attılar.
Ma baa, baruh aba (kim geliyorsa hoş
geldi.) Anne çocuklarını bekliyordu. Evvel Allah hepsini doyururdu…
Ve operasyon başlatıldı. Hava köprüsü
kuruldu.
EZRA VE NEHEMİAH OPERASYONLARI.
1950 ile 1951 yılları arasında 121.623
Yahudi Irak’ı terk etti. Kurulan hava köprüsü ile önceleri Kıbrıs üzerinden,
daha sonra doğrudan Lod hava alanına getirildiler. (Ezra ve Nehemiah operasyonları) Arkalarında 2500 yıllık bir
tarih ve muazzam bir servet bıraktılar.
15.000 Yahudi Irak’ta kalmayı seçti. 1952 de yeniden göç yasaklandı.
Yahudilerin üzerindeki baskı her geçen gün artarak devam etti. 1970 de
uluslararası baskıya dayanamayan Irak yeniden göçe izin verdi. Bu gün Irak’ta
10 kişiden az sayıda Yahudi yaşamaktadır.
İsrael, dünya Yahudilerinin anasıdır ve
bu topraklarda her Yahudi’ye yer vardır.
Esen kalın.
Aaron Baruch (Ankaralı)
Kaynakça : Değerli Facebook arkadaşım
Sarp Obay’ın FARHAD yazısı.
(Teşekkürlerimle)
Değerli grup arkadaşım M.Gormezin temin
ettiği Philippe Boukara’nın yazısı. (Teşekkürlerimle)
Vikipedia
Şalom gazetesi Arşivleri Dellevi – Almaleh
yazısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.