Metin Sarfati’nin Kutsal Topraklarda
Yabancı Olmak başlıklı köşe yazısı 17 Nisan tarihli Şalom Gazetesinde yayınlandı.
Özetle Metin Sarfati yazısında son seçimlerde İsrael’li seçmenin, sağ eğilimi tercihinden
dolayı memnuniyetsizliğini dile getiriyor.
Öncelikle, şunu belirtmek istiyorum. Metin
Hoca yazısında bazı filozofların deyişlerinden yola çıkarak haklılığını ispat
etme çabasına girişmiş. Yanlış. Metin Hoca’nın sözlerine yer verdiği filozofların
yaşadıkları dönemlere bir göz attım.
Spinoza :
1632 – 1677
Feuerbach
: 1804 – 1872
Sartre :
1905 – 1980
Camus :
1913 -1960
Nietzche : 1844 – 1900
Metin Hoca, bu adamlar tedavülden kalkalı
çok zaman olmuş. Bak sana çok önemli bir benzetme yapayım. İsrael, Ortadoğu’nun
Galapagos’udur. Aynı Galapagos adalarında olduğu gibi burada yaşayan canlıların
(insanlardan bahsediyorum) dünyanın hiçbir yerinde örneği yoktur. Yahudilerin
ya da İsraeloğulları soyundan gelenlerin dünya üstündeki tek devleti bu
topraklarda. Başka yerde de benzeri yok. Sözünü ettiğin bu filozofların kimisi
Yahudi olmasına rağmen bilgileri düşünceleri bu topraklarda geçmez. Acaba
hangisi İsrael’e geldi, hangisi bu topraklarda şöyle üç ya da beş sene yaşayıp neyin
ne olduğunu anladıktan sonra alıntılar yaptığın sözleri söylediler? Bazıları
İsrael bayrağını hayatlarında görmediler bile.
Ve sen Metin Sarfati, bizzat sen ve
türdaşların, İsrael’de ne kadar zaman bulundunuz? Bu topraklarda üç ya da beş
sene yaşamayanlar İsraeloğulları’nı eleştirmemeliler. Neden biliyor musun,
çünkü ancak burada yaşadıklarında KUTSAL TOPRAKLAR’DA YABANCI OLMADAN YAŞAMANIN
ne olduğunu öğrenirler. Yoksa bilginiz olmadan fikir beyan etmek gibi bir
yanlışa düşersiniz.,
Sence bu toprakların öteden beri sakini
kimlerdir? Kim, kimin malını kimin elinden almaya kalkıyor? Çok eskilere
gitmeyeceğim. Bu toprakların neresini kazsan İsraeloğulları’na ait bir şeyler
bulusun derinlerde. Oralara girmeden daha yakın tarihe geleyim. 1948’de kendisine
verilenlerle yetinmeyenler, “hepsi benim” diyerek soyumu, hatta senin de soyunu denize gömmeye
kalkanlar kimlerdir?
Türkiye’de yaşayarak İsrael’i eleştiremezsiniz.
Gelin burada kafanıza roketler yağarken, sınırda çocuklarınız, torunlarınız
Arap vahşileriyle çarpışırken yazın o modası geçmiş naftalin kokulu sol
içerikli yazılarınızı.
2014
Ağustosunda İsraeloğulları savaşırken, çocukları, torunları Gazze’de düşerken,
Türkiye’de yaşayarak İsrael’i sırtından vuran YAHUDİ AYDINLARININ (!) beyanını
unutmuyoruz, her fırsatta hatırlayıp her fırsatta lanetleyeceğiz.
“….Ama
hepimiz, İsrail’in saldırganlığına, militarizmine, genişlemeciliğine ve
Filistin halkına uyguladığı şiddet politikalarına karşıyız. Bunun da
bilinmesini isteriz.”
Bildiriyi
imzalayanlar şöyle:
Alp
Allovi, Cem Behar, Karel Bensusan, Sandy İpeker Çağlıyor, Metin Damar, Metin
Dekohen, Lara Fresko, İlker Geron, Melih Geron, Avi Haligua, Eli Haligua, Roni
Margulies, Soli Özel, İrvin Cemil Schick, Reyan Tuvi
Filistin
halkına eziyet edenler Filistinli yöneticilerdir. Bunu anlamanız öğrenebilmeniz
idrak etmeniz için ne yapmamız lazım? Bilmediğiniz gibi öğrenmek de
istemiyorsunuz…
(Mahmud Abbas (Abu Mazen) 27 milyon dolarlık
bir AK SARAY'da otururken çocukları Filistin Telefon şirketinin JAWWAL'in
sahipleridir. Keza eski başbakanlardan EBU ALA (Ebu Hureysh) İsrail ile
Filistin arasındaki güvenlik duvarının (Utanç Duvarı) inşaatını yapan şirketin
sahibidir. Mahmud Abbas'ın kendisi ise PCSC (Filistin Çimento dağıtım
şirketi)'nin ana hissedarı olup İsrail Çimento şirketi NESHER'in tek
satıcısıdır ve ton başına 10 dolar kar payı alırlar. Bütün Filistinli liderleri
saymayacağım ama Haled Mashal'in en son açıklanan servetinin 2.6 milyar dolar
olduğunu, İsmail Haniye'nin ise Gazze şeridinde hiç bir
şekilde bombalanmayan 13 adet şatosu olduğunu bilmenizde yarar var. 2014
savaşından sonra Gazze’ye yardım adı altında verilen para 5.4 milyar dolardır.
Anlayabiliyor musunuz?)
İsrael’li
seçmen, çok uzun zamandır iktidarda olmasına ve hakkında pek çok suiistimal iddiası
olmasına rağmen Netanyahu ve sağ görüşü seçti. Çünkü bu görüş ve bu lider
İsrael’i Ortadoğu’nun parlayan bir yıldızı yaptı. Ekonomik olarak İsrael sıfır
enflasyon, sıfır işsizlik, 43 bin dolardan fazla milli gelirle, İngiltere,
İtalya, Fransa’nın önünde tarihi zirvesini yaşarken, siyasi olarak da başarıdan
başarıya koşuyor. Yeruşalayim başkentimiz olarak USA ve pek çok devlet
tarafından da tanındı. Golan’ın İsrael’e ait olduğu da USA.dan sonra başka devletler
tarafından tanınacak. Araplar dâhil, pek çok ülke ile siyasi ilişkiler bütün
zamanların en yüksek noktasında. Sporda bayrağımız gönderlerde dalgalanıyor, sanat
dersen Eurovision bu sene İsrael’de. Çünkü geçen sene Eurovision şarkı
yarışmasını İSRAEL kazandı, biz kazandık. Haberin oldu mu? Aya insansız hava
aracı gönderen 7 ülkeden birisi ve en küçüğüyüz. SMALL COUNTRY - BIG DREAMS…
Anımsadın mı? İşte bütün bunlar seçmenin tercihini etkiledi.
(GOLAN 1974’den beri israel’indir. Golan
tepeleri Yom Kipur savaşı sonrasında 1974 Mayıs ayında Henry Kissinger'in bir
ay süren mekik diplomasisi sayesinde AYRIŞMA ANLAŞMASI imzalandı, İsrail işgal
ettiği KUNEYTRA şehrini Suriye’ye iade etti ve Golan tepelerinin İSRAEL hâkimiyeti
altında kalmasını Suriye yönetimi kabul etti. Anlaşma metni aşağıdaki
linktedir. USA bu anlaşmayı şimdi tanıdı. Konunun gündeme gelmesinin sebebi
budur.
Uzun lafın kısası Metin Hoca, sen İsrael,
İsrael’in politikaları, İsrael seçmeninin tercihleri ile ilgili görüş
belirtebilecek bilgiye sahip değilsin, sus ol lütfen… Filozoflarını da al ve
git…
İsrael dünyada hiçbir yere benzemez ve
Yahudilerindir. Senin görüşünün de fikirlerinin de kıymet-i harbiyesi yok… Bu fikirler
ve görüşler tedavülden kalktı.
Am İsrael HAAYYYY !!!!
Aaron Baruch (Ankaralı)
Kaynakça : ODA TV (Teşekkürler REFAEL
SADİ)
Metin Sarfati’nin yazısı: ŞALOM GAZETESİ
Ne kadar dogru bir yazi. Her yazinizi keyifle izliyorum. Bu yaziyi umarim Turkiyedeki yahudilerde iyice izlesinler. Cunki aralarinda bulunan birkac simariklar, bir bok bilmeden israel politikasini elestirip gevzelikler yapiyorlar. israel karsitligi yaptiklari politik elestiriler israele zarar vermekte, ve Turkiydeki antisemitizimi guclendirmektedir.Umarim kendi rahatluklari icin yaptiklari politik gevezeliklere en yakin zamanda son verirler.. sizi candan kutlarim. Muthis bir yazi olmus tebrikler
YanıtlaSilSevgili Aaron Baruch
YanıtlaSil'' Sevgili '' diye başladım çünkü sizi tanımadığım halde büyük bir saygı ve sevgi duyuyorum. Her yazınızı sonsuz bir keyifle okuyor ve haz duyuyorum. Vermiş olduğunuz cevaplar hak edenlerin biraz beyinlerine işlese belki doğru yoldaki ışığı görüp yolları aydınlanabilir.Ancak halen kör gözlerle bakmaya devam etmekteler.Ağzınıza ,kaleminize ve size sağlık diliyorum.Sevgi ile kalınız. Saygılarımla. Niso Yeruşalmi
Aron Baruh'un eleştirinin ötesinde yukarıda hakkında yorum yaptığı Metin Sarfati'yi şahsen tanımam, Şalom gazetesinde yayınlanan yazısındaki görüşlerinin tamamını ve/veya bir kısmını eleştirebilirim. Eleştiri derken bir örnek vereyim bundan yaklaşık bir ay önce Şişli'de bir siyasi parti merkezinde yapılan iki cudyo konuşmacının katıldığı antisemitizm bir toplantıda ben ve Istanbul'da yaşayan cudyolardan Nesim Karlıyol ağabeyimiz konuşmacılardan Roni Margulies'i Israel karşıtı (antisemit değil) görüşlerinden dolayı eleştirmiş, hatta ben Margulies'e hitaben "tarihi gerçekleri saptırıyorsun " şaklinde ağır bir ithamda bulunmuştum
YanıtlaSilAncak Aron Baruh'un yaptığı gibi böyle faşizan şekilde yazının sahibine eleştiri getirmek te neyin nesidir ? Yoksa Karel Valansi'den sonra kendisi neredeyse mahalle ağzıyla bu yazara da saldırmanın dayanılmaz hafifliği içinde midir ?
Üstadımız Av. Yakup Barokas, Denis Ojalvo, Robert Schild te geçtiğimiz günlerde Metin Sarfati'nın bu yazısındaki görüşlerini sert bir şekilde eleştiren içeren bayağı sert seviyeli yazılar yazmışlardır, Aaron Baruh gidip o yazıları incelesin seviyeli bir eleştirinin nasıl olacağını kapasitesi elveriyorsa öğrensin.
"Kapasitesi elveriyorsa" diyorum, çünkü Aron Baruh yazısında belirli felsefi akımların öncüleri olan Albert Camus, Benedict (Baruch) Spinoza, Andreas Feuerbach, Jean Paul Sartre (kendisine verilen Nobel ödülünü reddetmiştir),Friedrich Nietzsche gibi filozof ve yazarlar için bu yazısında "ben baktım bunlar tedavülden kalmış" gibi bir cümle kullanıyor ve altta devam ediyor, Metin Sarfati'ye hitaben "Sözünü ettiğin bu filozofların kimisi Yahudi olmasına rağmen bilgileri düşünceleri bu topraklarda geçmez." şeklinde akıl yoksunu ve tamamen cahilane bir değerlendirmede bulunuyor. Bu görüşüne karşı tek cümleyle şunu belirtmek isterim Aron Baruh ne bileyim 70 sene sonra unutulur, ancak yazısında tedavülden kalktığını belirttiği o düşünür ve yazarların görüş ve fikirleri Israel dahil eskiden olduğu gibi yaşamaya devam eder.
Aron Baruh'un yazısından sanki para gibi tedavülden kalktığını ifade ettiği bir kısım filozof ve yazarlardan vazgeçtim de şunu belirtmek isterim ki onun tedavülden kalktığını belirttiği 17. yüzyıl düşünürlerinden Baruh (Benedict) Spinoza günümüzde elbette Israel'de ve bir çok ülkede kimi Yahudi çevreler tarafından benimsenen Reformist Musevilik akımının fikir babası olarak kabul edilmiştir, Spinoza'nın 17. yüzyılda yazmış bulunduğu ölümünde sonra yayınlanan Ethica adlı eseri bugün batı felsefesinin sarsılmaz klasik eserlerinden biri olarak kabul edilir. Halen Türkiye'de yaşamını sürdüren Moris Fransez adlı arkadaşımız Baruh Spinoza ile ilgili olarak Türkiye'nin kalburüstü yayınevlerinden biri olan Kabalcı yayınevinden 2012 yılında ilk baskısı yapılan "Spinoza'nın Taosu- Akıllı İnançtan İnançlı Akla" adlı kitabını yayınlamıştır, bu kitabın linki en aşağıda bulunmaktadır.
Bu kitabın açıklamasında Spinoza için " Goethe, Hegel, Nietzsche, Marx, Freud, Einstein ve daha nice büyük düşünür, Spinoza'nın hazırladığı entelektüel iklimde yetişti. Onlar, Spinoza'nın etkisinin açıkça görüldüğü yapıt ve kuramlarıyla, dünyaya bakışımızı değiştirdiler.
Bu kitapta Moris Fransez, Spinoza'nın Etika adlı başyapıtında ortaya koyduğu etik felsefesini açık ve net bir dille çözümlüyor. Ayrıca, Spinoza'nın modern düşünce üzerindeki etkisini, alışılmış akademik yaklaşımlardan çok farklı bir bakış açısıyla irdeliyor. Bir yandan da, "Filozof Okuyucu"ya Spinoza düşüncesinin, Budacılık ve Taoculuk gibi, bir iyi yaşama arayışı, bir iç özgürlük yolu olduğunu gösteriyor." kitabın güzel bir tanıtımı yapılıyor.
Tabi Aron Baruh'un yazısı için eleştiri mahiyetinde daha çok şey yazılabilir, ancak burası hikaye ve kısa romana döner, ancak kusura bakılmasın tüm Cumartesi'yi harcayacak şekilde eleştiri yazmak için pek fazla zaman yok, uzun yazılar okunmaz.