21 Eylül 2019 Cumartesi

İSRAEL'İN PRENS ve PRENSESLERİ, ÇOCUKLAR...







10 yaşında İsrael’li bir çocuk tanıdınız mı hiç? Var mı yakınlarınızda? Onlar aslan parçaları, İsrael’in geleceğidirler. Hayranım ben o çocuklara ve o çocukları yetiştiren sisteme… Neye dikkat ettim biliyor musunuz? Bu çocukların en çok kullandıkları kelime lama-neden”  kelimesi. Şunu yapma diyorsun hemen cevap veriyor “lama?” Ya da şunu yapıver diyorsun, yine aynı cevap “lama?” Sorgularlar, kesinlikle sorgularlar ve alabildiğine özgürdürler…

Torunum daha küçüktü,  bir gece bende kalmıştı. Sabahleyin baktım hiçbir hazırlık yapmıyor. Öyle okula gidesi filan yok.

-Hadi oğlum kalksana, okula geç kalacaksın.
-Bu gün okula gitmiyorum büyükbaba.
-Niye?
-Şvita var.
-Şvita da nedir be aslanım?
-Grev yani.
-Ne grevi oğlum bu?
-Sınıfımız çok küçük. Sıkışıyoruz. İdare de değiştirmemekte direniyor. Biz de bugün grev yapıyoruz. Hiç birimiz okula gitmeyeceğiz.

Haydaaaaaa.

Ne yalan söyleyeyim, aklım almadı. Annesini aradım.

-Kızım, seninki bu gün okula gitmeyecekmiş. Şvita varmış diyor.
-Doğrudur baba, gitmesin. Haberim var.

10 yaşında bir çocuk İsrael’de sabahleyin okula kendisi gider. Okullar sabah 08.00 de başlar. Öyle servisi, minibüsü filan yoktur. Yani vardır da çok nadir. Yabancı kolejlere filan gidenler için belki… Çocuklar okula yürüyerek giderler. Çok küçük olanlar değil tabii, onları işine geç kalma telaşında olan anneler veya babalar bırakır okula. 3’ncü 4’üncü sınıftan sonra kendileri tek başlarına gitmeye başlarlar.  Okul civarında bu yaştaki çocuklar (5nci sınıf çocukları) sabah biraz daha erken gidip trafik polisliği de yaparlar. Araçlar ve yayalar onların talimatlarına uyarlar, hem de kesinlikle…

Okul öğlende biter. İsteyenler, çocuklarını (küçükleri) tsaron denilen bir nevi etüt sınıflarına gönderirler. Etüdün sorumluları çocukları okuldan alır ve yakındaki tsarona götürür. Çocukları yemeklerini orada yerler, resim yaparlar, oyun oynarlar varsa derslerini bitirirler. Anneler, babalar evlatlarını saat 16.30 gibi gelip alırlar. Bu hizmet ücretlidir.   

Daha büyük olanlar okuldan çıktıklarında eve kendi başlarına dönerler. Kendi anahtarlarıyla eve girerler. Ebeveynleri o saatlerde iştedirler tabiatıyla… Anne yemeği hazırlamıştır, ya buzdolabında, ya da mikrodalgada beklemektedir. Çocuk kendisi yemeğini ısıtır ve tek başına afiyetle yer. Sonra ya arkadaşlarıyla oynar, ya dersini yapar, ya bilgisayara takılır, kendisi karar verir. Her yerde, her semtte çocuklar için parklar vardır. Hem de ne parklar. Bizim çok yakınımızda çocuklar için survivor parkı bile var. Acayip eğleniyor çocuklar orada.

Okulda haftada en az 3 kere bir aktivitesi vardır. Örneğin basket oynar veya judo dersine gider… Sokaklarda judo kıyafetleriyle yürüyen küçücük çocukları görürsünüz. Öyle tatlıdırlar ki… Bu aktiviteler son derece ucuzdur ve genelde okul tarafından organize edilir. Genelde okulun spor salonunda veya bahçesinde yapılır. Çocuk bu işler için yine okula yalnız gider, yalnız döner. Anlayacağınız her şey okulun çevresinde döner. Oyunu da parkı da aktivitesi de, merkez okuldur. Okullar bazen toplu geziler düzenlerler. Müzeleri gezdirirler, bazen yüzmeye götürürler, filim izletirler ve bunun gibi programlar organize ederler.

İlkokulu bitiren çocuklar için civardaki ortaokullar tanıtım yapıyorlar. Örneğin TIP konusunda eğitim almak isteyen öğrenciler, hangi dersleri göreceklerini, programın neleri kapsadığını öğrenip ona göre seçimlerini yapıyorlar. İleri teknoloji bu yaşlarda çocukların beyninde iz bırakmaya başlıyor. Ortaokulda bir HITECH sınıfı aynen bu konuda çalışan bir şirket gibi plan yapar.  Örneğin bir proje ele alıyorlar. Önce onu parçalara ayırıyorlar. Her gurup projenin belli bir kısmından sorumlu oluyor.  O grup,  projenin belli bir bölümünü araştırıyor ve geliştiriyor. Kendi bölümünü tamamlayan grup, hazırladıklarını bir sonraki gruba devrediyor. Sonunda bütün parçalar birleşiyor ve proje tamamlanıyor. Bunun sonucunda ne oluyor biliyor musunuz? Okulu gezmeye gelenler ortalıkta dolaşan robotlar filan görüyorlar.  Çocuklarda kendilerini Star Wars filminin parçaları filan zannediyorlar.  Unutmayın bu çocuklar daha 11 yaşında.

Bu aslan parçaları okul dışında da bir başka türlüdürler. Evde sofranın kurulmasına yardım ederler. Ama en çok sevdiğim, yemekten sonra kendi tabaklarını mutfağa götürdükten sonra sudan geçirip bulaşık makinesine koymaları. Bu alışkanlıklarını misafirliğe gittikleri yerlerde de sürdürürler. Orada da masanın kurulmasına toplanmasına yardım ederler. Evde de öyle “anne su ver” ya da “muz var mı, bir muz versene” filan yok, kalkar kendi alır. Yani çoğu zaman.

Odasını da toplar bu çocuklar. Dağınıksa anne toplamaz. Çocuk karar verdiğinde kendi toplar. Bu arada çok sık karar vermediklerini de söylemeliyim. Genelde odaları öyle bir haldedir ki fare girse ayağını kırar. Çocuklar ne giyeceklerine, elbette belli bir yaştan sonra, kendi karar verir. Uygun değilse annesi sadece uyarır.

-Bu gün yağmur yağacakmış, üstüne bir mont al, ıslanma, filan gibi…

İlkokulda bu çocuklara bir güzel İngilizce öğretirler. Takır takır İngilizce konuşurlar. Hayret edersiniz. Bu çocuklar hangi arada, hangi derede öğrendiler bu kadar güzel İngilizceyi diye… Tabii bu her okulda aynı düzeyde değil. Bu arada Arapça bazı okullarda zorunlu ders. İlginç değil mi? Genelde okulların her konuda kaliteleri merkeze yaklaştıkça çok daha yükselmektedir. Merkezden uzaklaştıkça ne yazık ki okulların eğitim kaliteleri giderek azalıyor.

Bu arada devletin arka plandaki eli, çocuğu devamlı izler. Başarıları ya da başarısızlıkları irdelenir. Sebepleri araştırılır. Eksikliklerinin giderilmesi için ailesiyle irtibata geçilir. Ya da üstün başarılı ise o da değerlendirilir ve çocuğun harcanmaması için yeteneği doğrultusunda özel eğitimler alması sağlanır. Çok yakından tanıdığım bir kız öğrencide daha 13 yaşındayken böyle bir yetenek keşfedildi. Bu çocuk normal okulundan sonra TIP fakültesine giderek eğitimini üniversite düzeyinde sürdürüyor. Şöyle gözünüzün önüne bir getirin, insanın “vaaay be” diyesi geliyor.

Bakın, İsrael’in en önemli girişimcilerinden birisi olan Yossef Vardi neler söylüyor:

“İsrael’in eğitim sistemi çok iyi, çok değerli mühendisler yetiştiriyoruz. Devlet teknolojiye destek veriyor. Para çok doğru bir cevap olmasa da birçok ülkeye nazaran bir avantaj olabilir. Ancak bu yeterli değil. İsrael’i başarılı yapan şey kültürdür. İsrael’de anneler, çocukları kendilerini bilmeye başladıktan sonra (6 veya 7 yaşından sonra) onları çalışmaya üretmeye teşvik eder. “Ülken için bir şeyler yapmalısın, dünya için, insanlık için çalışmalısın” diye telkin ederler. Çocuk aileden ve çevreden gelen bu telkinlerle büyür. Bence İsraeli farklı yapan budur. Biz çalışkan ve üretken bir kültüre sahibiz.”

Bazı büyük şirketler yeni doğum yapan annelerin üretimden kopmaması için onlara şirketin içerisinde kampüs yapıyor. Google öyle bir kampüs yapmış ki, hem eğitim veriyor hem annenin üretime devam etmesini sağlıyor. Yazımın sonunda bu kampüsle ilgili tanıtımı seyretmeniz için linkini koydum.



Çocukların sağlıkları ile de çok ilgilenilir. Okulda fark edilen bir durum ailelerle paylaşılır. Çocukların kiloları, boyları, psikolojik durumları, çevreleriyle ilişkileri okul tarafından devamlı izlenir. Farklı durumlar aileler uyarılarak düzeltilmeye veya iyi yönde ise teşvik edilmeye çalışılır.

Devlet çocuklara doğar doğmaz para yardımında bulunmaya başlar. Çocuk doğunca onun adına bir bankada hesap açılıyor. Har ay buraya küçük de olsa bir miktar para yatırılıyor. Okul çağındaki çocuklara ayrıca devletin yardımları var. Anne babası ayrı olanlara veya ebeveynlerini kaybetmiş çocuklara devlet para yardımında bulunuyor. Bu paralar doğrudan bankadaki hesaba gelir. Yeni doğmuşa bile. Bu paralar bir fon tarafından biriktirilir ve işletilir.  Çocuk askerliğini bitirene kadar epeyi bir para oluyormuş.  Harika değil mi?

Liseyi bitiren çocuklar 18 yaşında askere giderler. Bir kısmı gönüllüdür. Savaş askeridirler. Omuzlarında her zaman silahları vardır. İzinde mizinde fark etmez. Silahları hep omuzlarındadır o aslan parçalarının. Kızlar da savaş askeri olurlar. Tank da kullanırlar, uçak da. Hayran olursunuz. Hele bikinilerinin üzerinde silah taşıyan o kızları sahilde gördüğüm zaman aklım çıkıyor. Savaş askeri olmayanlar da bürolarda çalışırlar. Onların da işleri en az ötekiler kadar önemlidir. Ne iş yaparlar, ne iz sürerler, walla kimse bilmez, bir şey varsa ki onların hepsi, silahlı ya da silahsız, aslan parçalarıdırlar…



Askerlikten sonra 6 ay kadar sırtlarında bir çanta dünyayı gezerler. Bu, İsrael çocuklarının vazgeçilmezidir. Uzak ülkelere giderler. . Sıkılınca, ya da paraları bitince veya ülkelerini, ailelerini özleyince geri gelirler ve üniversiteye başlarlar.

Devlet üniversiteleri bedava değil. Giriş de zor. Sınavı geçeceksin. Özel üniversiteler de var. Ordu birkaç yıl evvel bir karar aldı ve savaşçı askerlerin üniversite masraflarını karşılamaya başladı. İleride bu bursların kapsamı daha da genişleyecekmiş.

İsrael’de üniversitelerin ücretleri şöyle:

Bir lisans derecesi için yıllık yaklaşık 10.500 şekeldir. Genelde üniversiteler 3 yıldır. Yüksek lisans için genelde yıllık ücret 14.000 şekeldir.
Özel bir üniversitede yıllık öğretim ücreti 25.000 şekeldir.

Pek çok üniversite öğrencisi saatleri uygun olduğu için garsonluk yaparak bu ücretleri öderler. İsrael’de bir restoranda yemek yediğinizde verdiğiniz bahşiş büyük bir ihtimalle bir üniversite öğrencisinin harçlığıdır. Onun için mümkün olduğu kadar bu konuda cömert davranın.

Derler ki İsrael çocukların ülkesidir. Onlar İsrael’in prens ve prensesleridirler. Walla gerçek, İsrael, çocukların ülkesidir. Gururla yazabilirim ki İsrael, dünyada çocuk yetiştirilecek en iyi dördüncü ülke seçilmiş. Kolhakavod İsrael…

Son olarak şunu söylemek istiyorum. İsrael halkı soykırım travmasını üstünden atamadı. Yani benim kanaatim bu yönde. Biz İsrael’liler bu dünyada kendimizden başka birisine güvenemeyiz. Onun için her konuda çok güçlü olmak zorundayız. Bunun yolu da eğitimden geçiyor.


Aaron Baruch   (Ankaralı)

NOT: Sözü fazla uzatmak istemedim. Esasında ne anlatmak istediğimi aşağıdaki linki seyrederseniz daha iyi anlayacaksınız. Bakın, İsrael neden başarılı oluyor?

1 yorum:

  1. Çok kapsamlı, öğretici bir yazı; çok yararlı...
    Bazı konularda biraz abartmaya kapmışsınız, AAaron Bey kardeşim. Ama bu kadar olur, doğaldır! Sizi candan kutluyorum!
    Sizin gibi değerli bireyler ulusumuzda çoğalsın.
    Sevgi ve saygılarımla
    Nesim Weissberg - Haifa, İsraeş

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.