31 Mart 2020 Salı

KORONA NE ZAMAN BİTECEK?


.                  


İsrael, İtalya ve Türkiye’nin karşılaştırmalı istatistikleri çarpıcı. Sizlerle paylaşmak istedim.


ISRAEL
ARTIŞ
YÜZDE
İTALYA
ARTIŞ
YÜZDE
TÜRKİYE
ARTIŞ
YÜZDE
20.Mar
705
178
25,25%
47021
6557
13,94%
670
277
41,34%
21.Mar
883
188
21,29%
53578
5560
10,38%
947
289
30,52%
22.Mar
1071
371
34,64%
59138
4789
8,10%
1236
293
23,71%
23.Mar
1442
488
33,84%
63927
5249
8,21%
1529
343
22,43%
24.Mar
1930
439
22,75%
69176
5210
7,53%
1872
561
29,97%
25ç.03
2369
324
13,68%
74386
6203
8,34%
2433
1196
49,16%
26.Mar
2693
342
12,70%
80589
5909
7,33%
3629
2069
57,01%
27.Mar
3035
584
19,24%
86498
5974
6,91%
5698
1704
29,91%
28.Mar
3619
628
17,35%
92472
5397
5,84%
7402
1815
24,52%
29.Mar
4247
584
13,75%
97869
3870
3,95%
9217
1280
13,89%
30.Mar
4831


101739


10497


              İSRAEL TOPLAM EX 17      İTALYA TOPLAM EX  11591   TÜRKİYE TOPLAM EX 168

Siyah sayılar toplam hasta sayısı gösteriyor.
Mavi sayılar günlük artan hasta sayısını gösteriyor.
Kırmızı sayılar artış oranını gösteriyor.

Bu tabloda olması gereken bir başka değer elbette günlük test sayısı. Ne yazık ki yok. Ancak artış yüzdelerine bakarak önümüzdeki 10 günü hesap edebiliriz, ama ne kadar doğru olur bilmiyorum.

Burada esas yanıldığımız nokta “hadi sıfırlansın da bitsin bu sıkıntı” diye düşünmemiz. Ne yazık ki bitmeyecek. Çünkü Covit19 bildiğimiz grip virüsünden farklı değil. Grip bitiyor mu? Bitmiyor. Bu da bitmeyecek. “Peki, ne olacak hep evde kalmaktan başka çare yok mu” derseniz elimden geldiğince açıklıyayım.

Birinci çare aşı. Bu aşı er ya da geç bulunacak. O zaman bu sıkıntı hepten bitecek. Ancak aşının bir ya da bir buçuk seneden evvel devreye girmesi mümkün gözükmüyor.

İkinci çare bu mendebur hastalık için bir ilaç bulunması. O da çok yakında olacak gibi gözükmüyor.

Hükümetlerin neden insanları evde oturtarak izole etmeye uğraştığını anlamamız gerekli. Çünkü aşı ve ilaç için zaman kazanmak istiyorlar. Zamana karşı savaşıyoruz. Hiçbir ülkenin imkânları tüm vatandaşlarına bu ölçülerde sağlık hizmeti verebilecek kadar büyük değil. Yani sağlıkçılar “YAVAŞ YAVAŞ gelin” diyorlar. Yatak, yoğun bakım, suni solunum cihazı, test, sağlık personeli kapasitesinin üzerinde hasta gelirse sistem bunu karşılayamaz ve İtalya’da,  İspanya’da gördüğümüz, işittiğimiz korkunç durumlarla karşı karşıya gelinir. Onun için hastalığa yakalanmaları zamana yaymak istiyorlar. Sonuçta hepimiz bir gün bu hastalıkla tanışacağız. Ama aşı varsa farkına bile varmayacağız. İlacı varsa kuulanıp iki gün evde istirahat edip atlatacağız… Şimdi zamana karşı bir yarış var…

Zaman geçtikçe başka bir problem ortaya çıkıyor. Ekonomi. İşletmeler çöküyor. İnsanlar birkaç aydan sonra ekmek alacak para bulamayacaklar. Şu anda İsrael Ekonomisi % 15’e indi. Yok denecek kadar az işsizlik oranı ile övünen İsraelde oran % 30’lara doğru gidiyor. Kiralar, taksitler, borçlar neyle ödenecek? Üst üste borç erteleme kararları ile devlet yardım etmeye çalışıyor ama nereye kadar? Bu bireylerin derdi. Bir de devletin derdi var. Bu kadar işsizlik sigortasını nasıl ödeyecekler, kaç ay dayanabilirler? Öte yandan hastanelerin ihtiyacı olan suni solunum cihazları, kitler ve diğer malzemeler fiyatı sorulmadan satın alınıyor. MOSSAD devrede, her yerden taşıyor. Güçlü ekonomiler bile buna zor dayanacak.

Peki, ne yapacağız? Önce hayatta kalacağız. Zamana karşı savaşımız olacak. Hastalananların % 99’u kurtulacak. Özellikle kronik hastalıkları olan yaşlıların ne yazık ki küçük bir yüzdesini kaybedeceğiz. İşte risk gurubunda olanlar aşıya ya da ilaca kadar bu mendebura yakalanmaması gerekli, ona göre davranmalı… Kaçın mendeburdan dostlarım, kardeşlerim, yakalanmayın, hayatta kalın ki iyi günlerde tekrar görüşelim…

Üzülerek söylemeliyim ki daha en kötüsü gelmedi. Sağlık sisteminin kapasitesinin üzerinde hasta gelmeye başladığında o en kötüyü göreceğiz. Grafik olarak hastaların sayısı parabol eğrisinin en üst noktasına geldiğinde, yani PİK yaptığında, iyileşme başlayacak ve sistem tekrar hasta sayısını karşılamaya başladığında tünelin ucundaki ışık gözükmeye başlayacak.  

Elbette bunun bilincinde olan devletler ülkelerinin sağlık sistemini ellerinden geldiğince genişletmeye çalışıyorlar. Yoğun bir şekilde suni solunum cihazı satın alıyorlar. İsrael’de Demir Kubbe’yi yapan Refael firması bu işe soyundu. Dünyadaki en büyük üretici firma makinenin planlarını yayınlayarak üretmek isteyenlere yardımcı oldu. Türkiye’de Arçelik üretim için kolları sıvadı. Bunu üreten şirketlerin kâğıtları tavan üstüne tavan yapıyor. Kitler üretiliyor, uzak doğudan uçaklar dolusu getiriliyor. Maskeler askeri tesislerde üretilmeye başlandı. Oteller hastane haline sokuluyor. Devlet sağlık sistemini genişletmek için ne gerekiyorsa yapıyor. Tabii dua ederek işi çözmeye çalışanlar da yok değil.  

Buradan şöyle bir sonuçta çıkıyor. Sağlık sistemi ihtiyacı karşılayamayacak noktaya geldiğinde sakın hastalanmayın. O zaman kimse size yardım edemez. Yalnız korona için bahsetmiyorum, ne hastalık olursa olsun, sakın haaa…Diyalize gidenler, kemo terapi tedavisi görenler, kolu bacağı kırılanlar, hamileler, neredeyse iki günde bir hasta olan bebecikler ne olacak diye soruyorsanız bilmiyorum. Kimse bilmiyor.  Yaradan yardımcımız olsun…

Sağlıkçılarımız… Bu savaşın en önde gelen askerleri… Kahramanlar… Hakkınızı ödeyemeyiz. Binlerce, milyonlarca teşekkür.

Bu bilgiler dün canlı yayına katılan  Kfar Saba Meir Tıp Merkezi Acil Servis Şefi Dr. Josef Rodrig bize bu muhteşem açıklamaları yaptı. Öncelikle kendisine çok çok teşekkür ederiz.

Ben sağlıkçı değilim. Ondan işittiklerimi sizlerle paylaşmaya çalıştım. İnşallah bir hata yapmamışımdır.

Esen kalın, evde kalın, hayatta kalın…

Aaron Baruch (Ankaralı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.