25 Nisan 2020 Cumartesi

YAHUDİ PAPAĞAN…






Korona, tarih, siyaset yazmaktan bıktım. Bugün değişik…


Efendim, Teksas'da yaşayan Albert adlı bir Yahudi varmış. Kendi halinde çiftçilik yaparmış. Bir gün,  ciddi görünümlü insanlar kapısını çalmışlar Albert'in. İçlerinden birisi:

“Bu topraklar sizin mi Mr.Albert” diye sormuş.
“Evet.”
“Güzel. Sizinle bir anlaşma yapmak istiyoruz. Çünkü bu topraklarda zengin petrol yatakları olduğunu düşünmekteyiz”
demiş.

İşte hikâye böyle başlamış. Albert çok kısa zamanda acayip zengin olmuş. Artık her kes onu
Mr.Albert, ya da “big boss”  diye çağırıyormuş  ve devamlı bir yerlere davet ediyorlarmış...

Albert bir gün gittiği bir davette bir papağan görmüş. Papağan gelenlere "hoş geldin"  gidenlere "güle güle" diyor, güzel bayanlara laf atıyor, milleti acayip  eğlendiriyormuş.  Albert bayılmış bu işe. "Bende bir papağan alacağım, ama müthiş bir şey olacak, dünyada eşi olmayan bir papağan bulacağım" demiş kendi kendine.

Sonraki günlerde araştırmış, araştırmış ve öğrenmiş ki dünyanın en ilginç papağanları Guatemala'da bulunmaktadır. Hemen atlamış gitmiş Guatemala'ya... Pek çok papağan  satan mağazayı gezmiş ama  aradığı gibi bir şey yok. Derken birisi ona demiş ki:

“Bakın  Mr.Albert, öyle özel bir papağan arıyorsanız buralarda bulamazsınız. Siz ülkenin kuzeyinde bir yer var, oraya gidin, ancak orada bulabilirsiniz.” 

Albert derhal ülkenin kuzeyine gidip bulmuş o papağan satılan yeri. İçeri girmiş ve çok çok özel bir papağan istediğini anlatmış. Demişler ki:

“Buyurun sizi birinci kata alalım.”

Çıkmışlar birinci katta, hakikaten kuyruklarında muazzam renkler olan, görülmemiş derecede güzel papağanlar varmış. Albert:

“Nedir bu hayvanların özellikleri” diye sormuş.
“Efendim şu renklere bakın şu kuyruklara bakın daha ne olsun?”
“Yok yok ben daha özellikleri olan bir şey arıyorum.”
“Hay hay efendim,  o zaman sizi ikinci kata alalım, yalnız  ikinci kattaki papağanların fiyatı 20.000 dolardan başlar.”
“Önemli değil…”

Çıkmışlar ikinci kata. Papağanlar yine göz alıcı renklerde fiyakalı fiyakalı ortalarda dolaşmaktaymış. Albert sormuş:

“Bunların özelliği ne?”
“Efendim bu papağanlar Ömer Hayyam'ın şiirlerini okurlar...”
“Yok yav?...”
“İsterseniz bir test yapalım.”
“Yok yok istemez, bir üst katta ne var?”
“Orada 40.000 dolarlık papağanlar var.”
“Onların özelliği ne?”
“Onlar hem şiir okuyor hem de şarkı söylüyorlar.”
“Vay anasını...”
“Eğer inanmıyorsanız bir test...”
“Yok yok sen bana söyle. En üst katta ne var?”
“Bir tek papağan var.”
“Öyle mi, onun fiyatı ne?”
“250.000 dolar...”
“Neeee?”
“Evet efendim.”
“Peki özelliği ne?”
“O papağan Yahudidir efendim...”
“Nasıl yani?”
“Bayağı. İsterseniz bir bakın.”
“Tamam” demiş Albert,  Asansöre binip en üst kata çıkmışlar... Bir sürü güvenlik önlemi filan... Neyse, içeri girmişler. Albert bir de ne görsün, kafasında kipa  ile son derece sıradan renkleri olan bir kuş. Ancak kuş fark edilecek kadar etrafına tepeden bakmaktadır.

“Bu mu 250.000 bin dolar?”
“Evet efendim. Çünkü bu kuş Yahudi'dir. İsterseniz bir test edin.”      
“Hadi be...”

Tabii ki inanmamış Albert, ama merakını da yenememiş. Sonunda  kuşa yavaş yavaş fakat  şüpheyle yaklaşmış ve:

“Şalom…” demiş.
Kuş Albert'e şöyle tepeden bir bakmış ve:
“U vraha” demiş.
Albert acayip şaşırmış. Cebinden kipasını  çıkartıp başına koyduktan sonra kuşa yavaşça:
“Yitgadal ve yitgadaş” demiş...
Kuş tavrını hiç bozmadan:
“Şeme raba”  diye cevap vermiş.
Albert şaşkınlıktan  küçük dilini yutmak üzereymiş. Bu sefer makamlı bir şekilde:
“Yom Aşişi” demiş.
Kuş yine tavrını bozmadan-
“Yayhulu aşamayim” demiş ve bütün kiduşu müthiş bir aksanla bir çırpıda okuyuvermiş.
Albert bağırmaya başlamış:
“Budur be, budur işte. Alıyorum,  alıyorum. Tamamdır. Hemen alıyorum.”

Kuşuyla Teksas'a dönen Albert, artık  gece gündüz onunla vakit geçiriyor hatta birlikte peraşa çalışıyorlarmış. Derken Roş-Aşana gelmiş. Albert papağını için  yeni yaptırdığı talleti onun omuzlarına koymuş. Ünlü bir kuyumcuda yaptırdığı kıymetli taşlarla süslenmiş altından, üzerinde altı köşeli yıldız bulunan kolyeyi de  kuşun boynuna takmış.  Son olarak yeni yaptırdığı üstü altın işlemeli kipayı da papağanın başına yerleştirdikten sonra kuşun kanat altlarına biraz da parfüm sıkıp papağanı ile birlikte sinagoga  yollanmış.
Geldiklerinde tam içeri girecekken sammaz yollarını  kesmiş:

“Mr.Albert bu kuşla buraya giremezsiniz.”
“Tamam da bu papağan Yahudi...”
“Ne?”
“Duydun işte... Yahudi...”
“Ne diyorsunuz siz Mr.Albert, olmaz,  buraya  böyle  hayvanla giremezsiniz, ahır mı burası?”

Tartışma sürerken millet de toplanmaya başlamış. Derken Haham gelmiş. Meseleyi ona da anlatmışlar. Haham:

“Tamam, ben imtihan edeceğim ve karar vereceğim,” demiş.

Bu arada iddiaya girmeler başlamış. Albert herkesin iddialarını tek başına karşılıyormuş.  Sonunda haham papağana dönüp:

“Bize  Şema'yı  oku” demiş.

Kuş havalara bakıyor oralı olmuyormuş. Albert hayretler içerisinde... Biraz beklemişler sonra  haham  yeniden sormuş:

“Pekii öyleyse bize bir kiduş oku bakalım” demiş.
Kuş yine oralı değil. Albert ise çıldırma noktasında…
“Geri çekilin, kuş bunaldı, hava alsın biraz” filan demeye başlamış...
Haham son olarak  demiş ki:
“Peki öyleyse bize Tora'dan her hangi bir şey oku.”
Kuşta tık yok.

Albert yıkılmış bir vaziyette mecburen iddiaya girdiği her kese paraları ödemiş. Canı müthiş sıkılmış olarak kuşunu da alıp  eve geri dönmüş. Kuşu karşısına almış ve  başlamış  bağırmaya:

“Ulan rezil kuş,  söyle şimdi ben seni nasıl öldüreyim?  Beni rezil ettin. Senin kafanı mı kopartayım, tüylerini mi yolayım, kuşbaşı mı yapayım? Söyle ben seni ne yapayım?”

Derken kuş birden konuşmaya başlamış ve demiş ki:

“Yahu Albert ben senin gibi aptal bir Yahudi görmedim.”          
“Ne? Ulan rezil kuş, senin yüzünden bir saat evvel iddia kaybettim. Dünyanın parasını ödedim. Niye konuşmadın?  Duaları neden okumadın?”

Kuş kendinden emin kibirli kibirli demiş ki:

“Aptal Alberto, sen nasıl bir Yahudi'sin be! Kafan çalışmıyor mu senin?  Bu hafta Roş-Aşana'ydı, haftaya Kipur, sinagog misli misli insanla dolacak. Ben konuşamıyorum diye işitilecek elbette, millet deli gibi iddiaya girecek. Bak malı nasıl götüreceğiz... Annadin mi? No te merekiyez...

Yahudi değil mi, kuş beyinli bile olsa bakın kafası nereye çalışıyor...

Sizleri şöyle bir kaç dakikalığına bile olsa eğlendirebildiysem ne mutlu bana...

Her şey gönlünüzce olsun…Sağlıklı günlere inşallah...

Esen kalın...

Aaron Baruch (Ankaralı)

2 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.