28 Nisan 2017 Cuma

ŞEREFSİZ…



 
Sevgili kardeşlerim, 
yeğenlerim ve dostlarım.





Yazılarımı okuyan Adanalı genç bir kardeşim şöyle yazmış:

-Ben dünyadaki her kötü şeyin Yahudiler tarafından yapıldığını işiterek büyüdüm.

Ne yazık ki çok haklısın Adanalı… Yahudiler ve İsrael bunu düzeltmenin yolunu muhakkak bulmalı. Bu iftiraları susturmalı. Geçtiğimiz hafta somut bir örnek yaşandı.

Birkaç gün evvel İsrael cezaevlerinde yatan Filistinli mahkûmlar ceza evi şartlarında iyileştirme talebiyle direnişe ve açlık grevine başladılar. Grev beş gün sürdü ve sona erdi. Grev sırasında direnişi kırmak için mi, yoksa nazire olsun diye mi, İsrael’li aşırı sağcı Ulusal Birlik partisi mensupları cezaevinin önünde mangal yaptılar. CNN de, Sözcü gazetesi de FOX TV-Fatih Portakal da bunu haber yaptı.

Sözcü gazetesi “ŞEREFSİZLER” diye 8 sütuna manşet attı ve manşetin altına da olayın fotoğrafını bastı.

Fatih portakal da “insan olan bunu yapamaz” gibi ifadelerle haberi FOX TV’den sundu.  

Vay anasına ! Ulan yuh be !

1187 Filistinli mahkûm bu direnişe katılmış. Bunların hepsi cani, katil, terörist. Liderleri Mervan Barguti. 4 Yahudi ve bir Yunanlının ölümünden sorumlu. 5 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis mahkûmiyeti var. Adam resmen katil. Yanlış anlaşılmasın, 21 kişinin daha ölümünden sorumlu ancak mahkeme bu konuda delil yetersizliği var demiş. Diğer mahkûmlar da ondan aşağı kalmıyor. Üstelik Filistin örgütü bu teröristlere maaş de veriyor. Ayda 2-3 bin şekelle 14 bin şekel arasında. Mahkûmiyetine göre. Gördünüz mü, Filistin halkı için toplanan paralar nereye gidiyor…

Türkiye’de Almanya’da Fransa’da Belçika’da nerede olursa olsun terör terördür. İsrael’de de terör terördür. Ankara garında bombayı patlatıp 109 kişiyi öldüren teröristle Brüksel’de 34 kişiyi öldüren bombayı patlatan teröristin bir farkı yok. Yeruşalayim’de arabasıyla insanları ezen bıçaklayan da aynı terörist. Çukurca’da Türk askerine kurşun sıkan da aynı terörist.

Sırf reyting uğruna, ya da daha çok okuyucunun ilgisini çekmek için ya da en kötüsü iktidara yaranmak için Yahudi düşmanlığı yaparak anti demokratik yaklaşımlarda bulunmak kimseye fayda getirmez. Zarar getirir. Teröristi cesaretlendirir. Ben Yeruşalayim’de rahat yürüyemezsem, sen de İstanbul’da, Fransız Paris’te, Belçikalı Brüksel’de rahat yürüyemez. Yazdığınıza çizdiğinize dikkat edin.

Kayseri otobüs durağında bombalı saldırıda evladını kaybeden anneye, ya da İsveç’te kamyonla ezilen gencin babasına evladının katili için neler düşündüğünü sorun. Acaba çocuğunu, annesini, babasını terör saldırısında kaybeden bu insanlar, eğer yakalanmışsa, yakınlarının katili olan teröristin ceza evindeki rahatı hakkında sizce ne düşünüyorlardır?

Yahu ismi üstünde bu adamlar terörist, kanun nizam tanımayan, halkı dehşete düşüren insan müsveddeleri. Sakın ha, sakın, Filistinli teröristi “özgürlük savaşçısı” olarak görmeyin. O zaman bir başkası da PKK’lı teröristi aynen “özgürlük savaşçısı” olarak görür. El Kaide’nin teröristini de yasallaştırır, hatta İşid midir Daaş mıdır nedir onun bile askeri meşrulaşır. Olmaz öyle şey. Ayırmayacaksın. Terörist teröristtir.

Şimdi, ey Fatih Portakal, ey Sözcü gazetesi !

Cezaevindeki bu katiller, caniler direniş yapacaklar, sen bunları, bu acımasız insanlık düşmanlarını zavallılar gibi gösterip insanların duygularını tetikleyeceksin, bu direnişi yasal olarak protesto eden yasalara uyan, normal insanlara “şerefsiz” diyeceksin, “siz insan olamazsınız” diyeceksin öyle mi? Şerefsiz sensin. Esas sen insan olamazsın.

Kaldı ki İsrael ceza evlerini başka ceza evleri yanında 5 yıldızlı otel gibi kalır. Ben söylemiyorum. Adem Özkose söylüyor. 14 Mayıs 2012, haberler com, aç oku. (linki burada :  http://www.haberler.com/adem-ozkose-israil-cezaevleri-suriye-ye-gore-5-3620621-haberi/)
Benim teröristim iyi, seninki kötü diye bir şey yoktur, olamaz. Teröristi desteklemeyeceksin. Hangisi olursa olsun… Ne şekilde olursa olsun.

Çevir bakayım olayı. Abdullah Öcalan’a özgürlük isteyen taraftarları için ne düşünüyorsun? Evladı dağlarda ölen o şehit annelerine bir sor bakalım, ne diyecekler.

Yazıklar olsun…

Sen bu kafayla gidersen askere, çok çabuk alırsın tezkere…

Gerçekleri göremeyen, ya da daha vahimi görüp de reyting uğruna veya göt korkusundan olayları çarpıtanlara yazıklar olsun. Bırakın kaleminizi…

Sevgiyle kalın, hoşça kalın…

Aaron Baruch  (Ankaralı)









22 Nisan 2017 Cumartesi

YENİ BİR BAYRAK ALDIM…






Her Yahudi İsrael’i sever mi? Çoğu evet. 
Bazıları sevmez. 
Hatta bazı Yahudiler İsrael’e düşmandır. 





Radikal Yahudi mezhebi (Naturei Karta) İsrael’den nefret eder. Her fırsatta İsrael bayraklarını bile yakarlar.

Peki, Türkiye’den İsrael’e göç eden bir Yahudi hemen şıp diye İsrael’e âşık mı olur? Uzun zaman yaşadığı ülke Türkiye artık ona yabancı mıdır?

Yok, o işler öyle olmuyor. Hele benim gibi 60lı yaşlarda İsrael’e gelmek kolay olmadığı gibi öyle bir anda bu ülkeyi sevmek de çok zor.

Ben ilk defa İsrael’e 1994 yılında turist olarak geldim. Hiç sevemedim. Geri döndüğümde “İsrael benim dünyada yaşayacağım en son yerdir” diye düşünüyordum.

2011 Nisanında çok kısıtlı imkânlarla aliya  (göç etmek)  yaptım. Pek çok hesap çarşıya uymadı. 2 seneye yakın bir zaman iş bulamadım. Sonra eski bir arkadaşımın yanında pazarda çalıştım. Sabah saat 4 de kalkıyordum. Çok zordu. Haftada 900 şekel kazanabiliyordum. O da her zaman değil.

Başlarda iklime alışamadık, lisan da yok, sağlık problemlerimizi bile çözemiyoruz. Derdimizi anlatacak adam bulamıyoruz, bulsak da İbranicemiz yok, anlatamıyoruz. Karım 3 sene ağladı. Her gün. Ve ben de kahroldum. Her gün.

Nasıl dayandık diye sorarsanız çocuklarımın sayesinde. Her müşkülatta el ele verdik. Küçük kızım benden 2 sene evvel, büyük kızım benden birkaç ay sonra aliya yapmıştı. Birbirimize yardım ettik. Dayandık.

Sonra işler düzelmeye başladı. Önce karım İbraniceyi öğrendi. Bu hayatımızda önemli bir fark yarattı. Ben de eh, çat pat konuşmaya başladım. En önemlisi 3 seneden sonra artık bir işim vardı. Çalışıyordum. Eve bir ekmek getirmeye başlamıştım.

O zaman kafamızı kaldırıp nerede yaşadığımıza bakmaya başladık.

İsrael, 2014 yılının Temmuzunda Gazze’de Hamas ile savaşa tutuştu. Bu savaşın bizim üzerimizdeki etkisi büyük oldu. Meğer bu yeni ülkemizi ne kadar çok seviyormuşuz? Ülkenin dayanışması inanılmazdı. Genci ihtiyarı zengini fakiri dindarı ateisiti tek vücut olmuş İSRAEL diye bağırıyordu. Yurt dışındaki İsrael’liler  acil geri dönüyorlardı. Kimileri cepheye gidip askerlere moral olsun diye yiyecek götürüyorlardı. Hatta yemek götüren genç bir adam da ne yazık ki, vuruldu ve öldü. Ünlü şefler bir araya geliyor cepheye giderek askerlere ziyafetler hazırlıyorlardı. Hamas tepemize her gün yüzlerce roket fırlatıyordu. İsrael teknolojisinin yarattığı Kipat Barzel (Demir Kubbe) bizi koruyor bütün roketleri havada avlıyordu.

Bizler alarmlar arasında hayran hayran olanları izliyorduk. Filim gibi…

O günlerde bir İsrael bayrağı aldım ve balkonuma astım.

Evde devamlı Türk televizyonlarını izliyorduk. Yalanlarla dolanlarla çarpıtılan haberlerle, kendini savunan İsrael, katil gibi gösteriliyordu. Alelacele oluşturduğum bir mail grubuna her akşam gerçek haberleri iletiyordum.

55 gün savaş nihayet sona erdi. Ben yazmaya devam ediyordum.

Türkiye’den haber izlemek artık giderek sıkıntı yaratmaya başlamıştı. Her gün kadın cinayetleri, dolandırıcılıklar, çocuk tecavüzleri, hukuksuzluklar, almış başını gidiyordu. Aslı astarı olmayan, Yahudiler ve İsrael hakkındaki uyduruk yanlış haberlerle antisemitizm devlet eliyle pompalanıyordu. Olaylar tersine çevriliyor ve bu iftira dolu yayınlar ne yazık ki taraftar ve okuyucu buluyordu. Daha vahimi diğer basın korkusundan buna ses çıkartmıyordu. Türkiye teröristler yardım ediyor, silah ve para veriyordu. Bu haberi yapanlar hapse atılıyordu. Özgür basın diye bir şey kalmamıştı. Ekonomi de iyi gitmiyordu. Hatta Türkiye’de hiçbir şey iyi gitmiyordu. Yakınlarım “biz artık haber filan seyretmiyoruz” demeye başlamıştı. Türkiye’ye olan sevgimizde çatlaklar oluşmaya başlamıştı.

İsrael’de ise son seçimleri birkaç iskemle farkla yine Netanyahu kazanmış ve büyük bir sürpriz yapmıştı. Güçlükle de olsa koalisyonu kurmuştu. İstikrar ekonomiye yansımıştı. Enflasyon sıfıra yakın hatta eksiydi. Buna karşılık asgari ücretler artıyor, bütün dünyada dolar yükselişte iken İsrael’de şekel karşısında dolar, neredeyse sabit kalmakta hatta değer kaybetmekteydi. Start Up firmaları satış rekorları kırıyordu. Turizmde de rekorlar geliyordu. En önemlisi her gün İsrael bir başka başarıya daha imza atıyordu. Tıp alanında, sık sık yeni buluşların haberlerini okuyorduk. iSRAEL TIBBI İNSANLIK HİZMETİNDEYDİ. Teknolojide üst üste inanılmaz keşifler yapılıyordu. Uzun lafın kısası, her gün İsraillinin göğsünü kabartacak haber vardı.

Balkona bir bayrak daha astım.

Türkiye’de ise halk ikiye bölünmüştü. Batı kültürünü benimsemiş Beyaz Türkler ile doğu ve Arap kültürünü benimsemiş Erdoğancılar… Bir de büyük problem vardı. Türkiye’de rejim değiştirilmek isteniyordu. Olanları endişe ile izlemekteydik. Endişemiz Türkiye’nin geleceği ile ilgili olmaktan ziyade, oradaki yakınlarımız ve Yahudi cemaati idi. Türkiye’deki hayat,  artık eskisi gibi değildi. Referandumdan sonra artık kırıklar haline gelmiş olan Türkiye sevgimin, ne yazık ki tamamen parçalandığını görüyorum.  

Ben ve ailem İsrael’de altıncı seneyi tamamladık. Buraya gelişimin ağırlıklı sebebi ekonomiktir. Türkiye’de kalsaydım elimdekini avucumdakini de kaybedecektim. Diğer sebep de ailemdir. Kızlarımın yanında değilsem zaten yaşamıyorum demektir.

İsraelde yeni bir hayata başladık. Türkiye’dekinden daha iyi durumdayız.  Artık evde kimse ağlamıyor. İsrael’de özgüvenimizi keşfettik. Yeni kişiliklerimiz, yeni dostlarımız ve yeni bir çevremiz oldu. Gülmeyi öğrendik. İyi ki gelmişiz diyoruz. Çünkü İsrael’deki hayatımız, bu yeni ülkemize uyum sağladıkça giderek daha da iyileşiyor.

Türkiye’yi de elbette yakından izliyoruz. Buradan baktığımız zaman oradaki hayat özellikle Türk Yahudi cemaati açısından giderek daha sıkıntılı bir hal almaya başladı gibi gözüküyor.  Neden “özellikle Yahudiler açısından” diye sormayın. Çünkü yine anlatmaya başlarsam “yeter ööööö geldi bu konulardan” dersiniz.

Birkaç gün sonra İsrael kuruluşunun yıldönümünü kutlayacak.

Yeni bir bayrak aldım. Yazım bitince çıkıp onu da balkona asacağım.

Bu arada WhatsApp’ dan yeni bir VDO geldi. Yeni rakının reklamı, “ararım seni her yerde” şarkısına Türkiye’nin en güzel yerlerinden çekimlerle inanılmaz bir klip yapmışlar. Daha önce de seyretmiştim. Muhteşem. Gözümden yaşlar süzülüyor. İnsan hayatının 60 senesini unutabilir mi? Ama bugün, her şeyden evvel torunlarımın geleceği açısından İsrael’de yaşamayı tercih ederim. Tereddütsüz.

Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.

Hoşça kalın, sevgiyle kalın.

Bu yazımı benim İsrael sevgimi “samimiyetsiz”  bulanlara ithaf ediyorum. Zannetmiyorum ama belki anlarlar. Selam olsun onlara…


Aaron Baruch  (Ankaralı) 

16 Nisan 2017 Pazar

TÜRKİYE İYİ YOLDA...


 


Hag sameah sevgili kardeşlerim,
yeğenlerim ve dostlarım,





CEHENNEMDEN EVVEL SON ÇIKIŞ başlıklı yazım ile Türkiyeli Yahudi kardeşlerimi üzmüş olabilirim. Niyetim kimsenin moralini bozmak değil.  Amacım,  son zamanlarda Türkiye’den İsrael’e çok az göç olduğunu, fakat önümüzdeki aylarda bu göçün, özellikle referandumun sonucuna göre, oranlanamayacak kadar çok fazla olacağını duyurmaktı. Yalan ya da yanlış yazmıyorum. Yazdığım her şeyi belgelere dayandırıyorum ve kaynaklarımı da sizlerle paylaşıyorum. Olan biten bu, ne yapayım, ben yazsam da yazmasam da gerçek bir tane, değiştirmek kimsenin elinde değil.

Ancaaak, bakın size güzel haberlerim var.
Okuyun bakalım…

·         Türkiye’de asgari ücret 5 bin lira oldu. Yıl sonuna kadar 5 bin 300 lira olacak. Harika bir haber değil mi? 2009 yılında asgari ücret 3.850.00 lira idi.  Artış % 30. Süpeeeer.

·         Ayrıca Türkiye, Akdeniz’de doğal gaz buldu. Rezervlerin çok büyük olduğu bildiriliyor. Bundan böyle, Türkiye doğal gaz ithal etmeyecek, ihraç edecek. İlk ihraç anlaşması Ürdün ile yapıldı bile…

·         2017’nin ocak ve şubat aylarında Türk Start Up firmaları 700 milyon dolarlık satışla rekor kırdılar. Ancak bu rekor bir iki hafta içerisinde tekrar kırıldı. Bir başka Türk Start Up firması tek başına tam 15 milyar 300 milyon dolara satıldı. Bu satışın 4 milyar doları vergi olarak hazineye irad kaydedildi. Yetkililer, bu paranın dar gelirlilere harcanacağını bildirdiler.

·         2009da 27 bin 800 dolar olan kişi başına düşen gayr-ı safi milli hâsıla rekor kırarak 2016da 37 bin 300 doların üstüne çıktı. Artış % 34. Bu da bir rekor. Türkiye, İtalya ve Fransa’yı solladı. Ancak 2017 yılındaki Start Up satışları ve doğal gaz faktörü ile bu rekor tekrar kırılarak 40 bin doları da geçti. Yeni bir rekor. Türkiye bu sene evvel Allah Almanya’yı yakalarsa hiç şaşırmayın. Enflasyonun ise eksi olduğu bildiriliyor.

·         Türkiye’de doların kurları değişmiyor. Nerede ise sabit. Bütün dünyada dolar güçlenirken Türkiye’de yerinde sayıyor.

Şaşırma kardeşim,  oku,  inan bana hepsi gerçek. Oku bak sonuna kadar, lütfen…

·         İşsizlik oranı Türkiye’de 2009 yılında % 7.8 iken 2016 da % 4.3 e geriledi. Türkiye bu konuda dünyanın en iyilerinden birisi. Düzelme oranı % 44.8. Helal sana Türkiye…

·         2009 yılında Türkiye’de terör yüzünden ölen kardeşlerimizin sayısı 1159 idi. Bunu ne yazık ki sıfırlayamadık. Ancak 2016 yılında terör yüzünden kaybettiğimiz kardeşlerimiz % 88 azalarak 134 kişiye düştü. Bir kişi bile fazla. İnşallah sıfırlayacağız.

·         Şimdi sıkı durun, ordu bir karar aldı. Savaş askerlerinin üniversite masrafları bundan böyle ordu tarafından karşılanacak. Çok yakın bir gelecekte bu uygulamanın kapsamı daha da genişletilecek.

·         Bu arada liseli 3 öğrencimiz matematik şampiyonasında kendi dallarında 3 ikincilik alarak Türkiye’yi 6cılığa taşıdılar. Çok güzel bir başarı…

Bu listeye benim de, sizin de daha ilave edebileceğimiz pek çok şey var ama, ben kısa keseceğim.

Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.
Yukarıda verilen tüm sayılar, istatistikler ve bilgiler şüphe kabul etmeyecek kadar doğrudur. Ancak,  küçük bir yanlışlık yapmışım, bir zahmet okurken yazının başlığı dâhil tüm TÜRKİYE kelimelerinin yerine İSRAEL,  ve LİRA yerine ŞEKEL yazarak okuyun…

Saygılarımı sunuyorum.
Sevgiyle kalın, hoşça kalın…

Aaron Baruch  (Ankaralı)
Bu yazımı yazarken iletilerinden istifade ettiğim Eli  Albuhairi ve Avi Beto’ya teşekkürlerimi sunuyorum.
Hag sameah, sağ olun dostlar, esen kalın…






14 Nisan 2017 Cuma

CEHENNEMDEN EVVEL SON ÇIKIŞ...





Türkiye'den İsrail'e  Cumhuriyet tarihi boyunca göç oldu. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu göç çok fazla değildi.
1927 yılında genç Türkiye Cumhuriyetinde ilk defa nüfus sayımı yapıldı. Türkiye'de  81.872 Yahudi yaşadığı anlaşıldı.
Haziran 1934 de Tekirdağ'da Yahudiler pogroma uğradılar. (1934 Trakya olayları-La Fortuna) Kitleler halinde yağmadan-katliamdan canlarını kurtarmak için,  mallarını mülklerini bırakıp kaçtılar. Bir kısım Yahudiler can havli ile Bulgaristan’a ve Yunanistan’a geçti. Geri dönemediler. Sonraki yıllarda Nazilerin kucağına düştüler. Hepsi kamplarda öldürüldüler.  İstanbul’a kaçanlardan bazıları o zamanki Filistin'e göç ettiler. Eretz İsrael, umuda yolculuk…  
1935 yılında Türkiye Cumhuriyetinde ikinci kez genel nüfus sayımı yapıldı. Türkiye Yahudilerinin sayısı yaklaşık 79.000 e gerilediği görüldü. .
Mayıs 1941 de,   1896 ile 1916    yılları arasında doğan bütün "gâvur erkekler"  güya   ihtiyaten askere alındı. (20 sınıf ihtiyat askerleri-Las vente klasas) Türkiye Cumhuriyeti yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan kendi vatandaşlarına,  Çanakkale’de birlikte savaştıkları, birlikte şehit oldukları kendi yurttaşlarına sırf  Müslüman olmadıkları için güvenmiyordu. Onları bir şekilde gözaltında tutmak için askere aldılar. Güya askere… Ellerine silah yerine kazma kürek verdiler. Yol inşaatlarında insanlık dışı şartlarda çalıştırdılar. Hepsi sıtma ya da dizanteri oldu. Sağ kalanlar  Temmuz 1942 de terhis edildiler.
Terhisin üstünden daha  bir - iki ay geçmemişti ki darbenin büyüğü geldi. Ağustos 1942 de bütün "gâvurlara"  bu defa varlık vergisi  geldi. Ödeyemeyenler Aşkale'ye sürgüne gönderildiler. Birçokları oralarda öldüler... Yahudiler canlarını, mallarını, mülklerini, onurlarını,  kaybettiler.
Önemli bir şey daha kaybettiler.
Ülkelerine olan güvenlerini…
O yıllarda bir gün İsrail devletinin kurulabileceği hayali bile Yahudileri  vaat edilmiş topraklara göç etmeye yetti. Dünyanın her yerinden Filistin’e göç etmeye başladılar. Türkiye Yahudileri de ancak kendi memleketlerinde rahat edebileceklerine inandıkları için bu göçe katıldılar.
1945 yılında yapılan genel nüfus sayımında Türkiye'de 76.965 Yahudi yaşarken bu sayı, 1948  yılında  49.995 kişiye düştü. Yahudi  nüfusu 3-4 sene içerisinde neredeyse yarı yarıya azalmıştı. Bunda 1948 yılında İsrael devletinin doğmasının da etkisi elbette ki çok büyük oldu.
1955 yılının Eylül ayında 6-7 Eylül olayları yaşandı. “Gâvurların” mağazaları evleri talan edildi, yağmalandı. Kadınlarına, kızlarına acımadan tecavüz edildi. Tecavüze uğradığı için sırf Balıklı Rum Hastanesine başvuran kadınların sayısı 200 den fazla idi. Ne vahşet Ya rabbim!
Yine kaçlar, yine göçler...
Daha sonraki yıllarda göç giderek yavaşladı. 1980 ihtilalinden evvel iç savaş tehlikesi ile karşı karşıya kalan Türkiye'den İsrail'e  bir göç dalgası daha yaşandı. Ancak   12 Eylül darbesinden sonra geri dönüşler de çok oldu. 2000li yıllara geldiğimizde Türkiye'de  yaklaşık 20-25   bin Yahudi kalmıştı.
Son beş-on senede  Türkiye'den İsrail'e göç eden Yahudilerin sayıları aşağıdadır:
2010  senesi, toplam 146 kişi, 11 aile, 21 çocuk, üniversiteye katılmak için 11 genç...
2011  senesi, toplam   92 kişi,   9 aile, 15 çocuk,  üniversiteye katılmak için 14 genç...
2012  senesi, toplam   69 kişi,   8 aile, 12 çocuk,  üniversiteye katılmak için 12 genç...
2013  senesi, toplam   64 kişi,   6 aile,   9 çocuk,  üniversiteye katılmak için   3 genç...
2014  senesi, toplam   60 kişi,   9 aile, 15 çocuk,  üniversiteye katılmak için   3 genç...
2015  senesi, toplam   77 kişi,   8 aile, 13 çocuk,  üniversiteye katılmak için 11 genç...
2016 senesi,  toplam 112 kişi, 12 aile, 19 çocuk,  üniversiteye katılmak için 19 genç…
2017 senesi şimdilik ile toplam 45 kişi.

Şimdilerde ise Türkiye'de yaşayan Yahudilerin  sayısı  yaklaşık 17.000 civarı.
Bu bilgilerin ışığında bakıldığında, İsrael’e, son yıllarda hiç öyle önemli bir göçün gerçekleşmediğini görüyoruz. Ancak bu böyle devam etmeyecek gibi gözüküyor.  Özellikle 16 Nisan referandumunda sonuç evet çıkarsa bu sene 50li yıllardan beri yaşanan en büyük göç dalgasına şahitlik edebiliriz. Hoş evet çıksa ne olur, hayır çıksa ne olur? Erdoğan zaten ülkeyi başkan gibi yönetiyor. Olağan üstü hal de var. Ne parlamentoyu takıyor ne anayasa mahkemesini…
Yahudiler tedirgin. Bütün gayrimüslimler tedirgin. Beyaz Türkler de tedirgin. Parası olan yurt dışına gönderiyor. Beyannamesini de vergisini de vermeye razı. Artık Türkiye’ye itimat etmiyor.
Gidebilenler gidiyor. Yahudiler İsrael’e gidiyorlar. Biraz da Kanada’ya. Amerika’ya gidenler de yok değil ama çok az. Bakmayın 2-3 bin kişinin İspanyol ya da Portekiz pasaportu çıkarttığına. Oralara gidenler parmakla sayılacak kadar az.
Göç dalgası bu sene çok büyük olacak. Tahmin etmiyorum. Biliyorum. Eminim.
Çünkü:
1-    Yahudiler olsun, gayrimüslimler olsun, hatta beyaz Türkler artık para kazanamıyorlar. Ülke ekonomisi can çekişiyor. Ticaret yapanlar hiç memnun değiller.
2-    Mülklerin değeri düştü. Satmak isteyen de satamıyor. Alıcı yok.
3-    Birikimlerini bankada değerlendiren emekliler aldıkları faizin iki mislini doların yükselmesi dolayısı ile kaybediyorlar. Gelir yok. Kayıp var.
4-    Çocuklarına iyi eğitim vermek isteyen aileler, iyi okullar için inanılmaz bedeller ödemek zorundalar. Kim ödeyebilir bu paraları?
5-    Yahudi olsun, Müslüman olsun herkes çocuğunu kendi dininden birisiyle evlendirmek ister. Bunda haklıdır da. Kuş kuşla, balık balıkla. Ancak Yahudiler için bu durum zorlaştı. Cemaat çok küçüldü. Gençler biri birilerini bulamıyorlar. Evlenemiyorlar.  
6-    Adalete güven kalmadı.
7-    Kanunsuzluk her yanı sarmış. Kimsenin kanundan korktuğu yok. Hırsızlık, dolandırıcılık, soygun, kadın cinayetleri,  çocuklara tecavüzler aldı başını gitti. Güpegündüz Şişli’de uyuşturucu bağımlıları yerlerde sürünüyor.
8-    Türkiye’nin siyasi gidişatı giderek bir İslam devleti haline dönüşmekte…
9-    Basın susturulmuş durumda. Ya onlara biat edeceksin, ya da parmaklıkların arkasına…
10- Türkiye Dünyanın en antisemit ülkesi oldu. İran’ı bile solladı.
11- İsrael – Türkiye ilişkilerinde normalleşme… Pöh! TRT, devlet televizyonu, Payitaht dizisini seyret de anla normalleşmeyi. Yalancılar, şerefsizler. Bu ülkede hiç mi tarihçi yok? Neredesiniz korkaklar? Bu mu sizin bildiğiniz tarih?  Antisemitizm devlet eliyle pompalanıyor. Yok mu bütün bunlar yalan diyecek bir tarihçi?
12- TİKA (Türk İş Birliği Koordinasyon Ajansı) yetkilisi İsrael’de tutuklandı. Güya Gazze’ye yardım paralarını HAMAS’a nasıl dağıttığını tek tek itiraf etti. Türkiye’ye dönebilseydi Hamas’a vermek üzere harita bilgileri alacaktı. Al sana normalleşme… Hani Türkiye’de İsrael karşıtı bir harekete izin verilmeyecekti?
13- Yolsuzluklar ayyuka çıktı. Devlet eliyle yolsuzluk hem de. Halk bankası müdürü ABD’de tutuklandı. Reza Zarrab davasını takip ediyor musunuz? Adam neler itiraf ediyor?  Milyarlarca doları dağıtmış bakanlara, çocuklarına ve daha bir sürü yetkiliye. Kimse kılını kıpırdatmıyor ya da kıpırdatamıyor. Hatta kafasını kuma gömüp okumuyor bile.
Uzun lafın kısası bitmiş bu devlet, bitmiş bu ülke.   Çivisi çıkmış.
İsrael’de bugün 100 bin civarında “Turkano” var. Emin değilim o civarda olduğu söyleniyor. Gelen hiç kimse aç kalmadı. Hiç kimse sürünmedi. Bu topraklarda herkese ekmek var. Korkmayın. “Kafeste doğan kuşlar uçmayı hastalık zannederler”. (Alejandro Jodorwsky)
Son hesaplaşma. Modern, batı tarzı yaşam ile cahil, Arap tarzı doğulu yaşamın son hesaplaşması…
HAYIR çıksa da ümidim yok. Çünkü Erdoğan bir sebep değil sonuçtur. Hatta Erdoğan gitse bile yerine o kafada birisini bulur bu cahil millet. Ama acaba bir mucize olur da HAYIR çıkarsa, hiç olmazsa belki demokrasi kurtulabilir mi?
Eğer EVET çıkarsa Avrupa birliği görüşmeleri, Nato hepsi bitti. Ülke parçalanmaya doğru. Belki iç savaş.
Cehennemden evvel son çıkış. 16 Nisan 2017.
Allah yardımcımız olsun…
Sevgiyle kalın, hoşça kalın…

Aaron Baruch  (Ankaralı)

Kaynakça  : Sayın Rıfat Bali ,  (Hastürk)
                    Türkiye Musevi cemaatinin sayın  yetkilileri,
                     İsrail'deki Türkiyeliler Derneğinin sayın yetkilileri,                                 
                      Akademia - Sayın Şule  Toktaş - Gayrimüslim azınlıklar nüfus hareketleri.
                     Şalom gazetesi arşivleri - Sn. İvo Molinas
                     Sn. Ayşe Hür – 6-7 Eylül olayları
                     Sn. Ayşe Hür 1934 Trakya olayları
                     Sn.Rıdvan Akar – Aşkale yolcuları
                     Teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Ayrıca :         La Fortuna – 1934 Trakya olayları - http://ankarali-50.blogspot.co.il/
                     Kurunı  Vustai – Varlık vergisi - http://ankarali-527.blogspot.co.il/
                     Yirmi sınıf İhtiyat askerleri –
                     Las vente klasas - http://ankarali-51.blogspot.co.il/

                     Mahşerin dört atlısı – 6-7 Eylül olayları - http://ankarali-526.blogspot.co.il/

1 Nisan 2017 Cumartesi

TERÖR VE İSRAEL







Bu günkü yazım çok kısa.  
Birinci paragraftan sonra bir VDO nun linki var. 
Seyredin. 
Bakın İsrael teröristler ile nasıl mücadele ediyor?  İsrael’de bu askerlere MİSTAARAVİM deniyor. Bu aslanların cesareti akıl alır gibi değil. Arapların içinde, onlar gibi yaşıyorlar. Zamanı geldiği zaman da faaliyete geçiyorlar. Bu nasıl bir istihbaratı gerektiriyor, nasıl bir iletişimi gerektiriyor, nasıl bir eğitimi gerektiriyor, insanın aklı almıyor.
(Seyredeceğiniz VDO şiddet içermektedir.)


Bu askerler, İsrael vatandaşlarını teröriste karşı koruyorlar. Dişe diş, göze göz… Ben Gurion’dan beri bilinir ki, her kim ki İsrael oğullarına kötülük eder, cezasını bulacaktır.
Bunu çok kısa bir animasyon filmi ile anlatmışlar. Seyredin bakalım.


Dünyanın terörizm konusunda İsrael’den öğreneceği çok şey var. Bizim 60-70 yıldır uğraştığımız bu bela ile daha yeni tanışıyorlar. Akılları başlarına gelmeye başladı. Bizi yargılamadan evvel neler çektiğimize bir bakın, sonra yargılayın…


Ne ölümü ne de öldürmeyi sevmiyoruz, kim sever?
Ancak kendimizi koruyacağız. Ne gerekiyorsa yapacağız. Kimseden korkumuz yok. İsrael oğullarına kötülük eden cezasını çekecek.

Bu hafta da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.
Sevgiyle kalın, hoşça kalın…


Aaron Baruch  (Ankaralı)