26 Ağustos 2023 Cumartesi

İSRAİL’E ŞERİAT MI GELİYOR?

 




2000’li yılların başında Türkiye’de AKP iktidara geldiğinde sekülerlerin şeriat korkusu tavan yapmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “artık hayatımızı inancımıza göre yaşayacağız” demesi, din adamı kılıklı soytarıların toplumsal hayata müdahale etmesi, devlet okullarında din dersine ağırlık verilmesi, kuran kurslarının pıtrak gibi çoğalması  ve diyanet işlerinin gittikçe daha etkin olması bu endişeleri çoğaltmıştı.

22 sene geçti, Türkiye’ye hiç de öyle şeriat meriat gelmedi. Herkes inancını serbest şekilde yaşıyor. Dinin Türkiye’de etkisi var mı, var elbette, ne istiyorsunuz, % 99.9’u Müslüman bir ülkede din etkili olmaz mı? Olur elbette… Ancak sonunda bugün Türkiye laik bir ülke mi? Laik. Ne kadar laik, onu da herkes kendine göre yorumlasın.

İsrail’in iktidarda bulunan 37’nci hükümetinin Knesset’te 64 milletvekili var ve bunların 32’si dindarlardan (haredim) oluşuyor. Üstelikte bu hükümette Itamar Ben Gvir ve Smotrich gibi aşırı sağcı (hatta ırkçı) milletvekilleri bakanlık yapıyor. İsrail’de azımsanmayacak bir orandaki ateistler, eşcinseller ve nüfusun büyük bir kısmını oluşturan sekülerler “acaba İsrail’e şeriat mı geliyor” diye endişeliler.  Ülkeyi terk etme planları yapanlar var.

Geçenlerde bir otobüs şoförü araçtaki genç kızlara “arkaya geçin ve üstünüzü örtün” diyebildi.

Çevre bakanı İdıt Silman 25 Ağustos’ta Kudüs yakınlarındaki Ma’ayan Harod ve Ma’ayan Hinnom doğal rezervlerinde karşı cinslerin birlikte yüzmelerine izin verileceğini duyurdu.  Karara haredimler tepkililer, bu “İsrail’in kültürel değerlerini tehdit eder” diyorlar. Bakan ise “kaynakların kullanılma süresini 2 saat uzatırız, o sürede ayrı cinsler birlikte yüzmez” diyor. Karar 2024’de verilecek.

Bu çatışma İsrail’in kurulduğu günlerden beri var. 1948’de İsrail kurulurken Ben Gurion o günkü şartlarda yeşiva öğrencilerini askerlikten muaf tutmuştu. Bunun birkaç sebebi vardı. Avrupa’da yeşiva kalmamıştı, neredeyse tümü savaş sırasında yakılmıştı. Yeşiva hahamları ve öğrencileri soykırımda yok edilmişti. Dini ayakta tutacak çok az insan vardı ve yenilerinin yetiştirilmesi gerekiyordu. Bu konu çok önemliydi. Çünkü Kudüs’ün kadim Yahudilerinin bu yeni kurulan devletini desteklemeleri gerekiyordu. Amerika’daki haredirler İsrail’i kabullenmezlerse para ile siyasi desteğin yok olması demekti. O zamanlar bir milyondan az olan İsrail Yahudi nüfusu içerisinde sadece 400 yeşiva öğrencisi askerlikten muaf kabul edildi. 400 sınır oldu.

Gelgelelim Menahem Begin 1977 yılında bu sınırı kaldırdı. Binlerce Haredi genci torato umanuto yani “Tora onun mesleğidir” kavramına dayanarak askerlikten muaf kabul edildi. Bunlar bütün vakitlerini tora öğrenmeye harcadıklarından işleri güçleri de olmadı, devlet bunları fakir kabul etti, üstelik korunmaları dinen yasak olduğundan her biri 5 – 10 çocuk yaptı devlet de bunlara maaş bağladı.

 

(Esasında bu haredimlerin askerlikten muaf tutulması ile ilgili çok kararlar alınmış, çok düzenlemeler yapılmış, tecil edilmişler, çok değişiklikler olmuş ama ben bu kadarını yazmakla yetineceğim. Bu günkü durum bu, yeşiva öğrencileri sınır olmaksızın askerlikten muaftır.)

 

Seküler kesim “artık 2023 yılındayız, yeterinden fazla din adamı var, bu yeşivalar ülkeye çok büyük bir yük” diyorlar. Vergilerin “bu tembel” insanlara gitmesinden çok şikayetçiler. Orduda hizmet vermemeleri de çok eleştiriliyor. Kendilerini yeşiva öğrencisi olarak gösteren bazı sahtekârlar da vatan görevinden kaçıyor. Bu da ayrı bir sorun. Bu konu seküler kesimle haredimler arasında güvensizlik, nefret ve ayrımcılık yaratıyor.  

İsrail’de bir milyon 300 bin kadar haredim var. Bunlar yaklaşık 10 milyonluk İsrail’in %13’üdür. Hızla çoğalırlar fakat bir kısmı yön değiştirerek haredimliği terk eder ve normal hayata geçer, uzun yıllardır bu %13’lük oran değişmemiştir. Şunu da belirteyim ki haredi olup askerlik yapan da bir sürü İsrailli var.


Bu arada şunu da söylemek gerekir, haredimler olmazsa bu ülkenin demografisi hızlı çoğalan Arap’ların lehine muhakkak ki değişir. Bu değişiklikten İsrail’i koruyan, haredimlerin de hızlı çoğalmalarıdır.  

Esasında hukuk reformu protestolarının esas sebeplerinden birisi bu. Çünkü Bagatz’ın (yüksek mahkeme) yetkileri kısıtlanırsa ve haredimlerin istediği kanunlar meclisten geçerse buna “dur” diyecek Bagatz’dan başka makam yok. Bu zaten laik bir ülke olmayan İsrail’i halakik (Tora hukuku-şeriat) bir memleket haline getirebilir. Örneğin “shabatta araba kullanmak yasak” diye bir kanun çıkarsa nüfusunun yarısı bu memleketi terk eder.

Uzun lafın kısası din, özellikle  ihraç edilmeye kalkılırsa herkesin başına bela. Kim nasıl istiyorsa inancını yaşasın, ama başkasına karışmasın. Devlet 3000 sene evvel yazılmış bir kitaba göre nasıl idare edilebilir?

Şu bir gerçek ki demokrasi ile din yağ ile su gibidir. İstediğin kadar karıştır, bırakınca hemen ayrılır. Yahudilik, Müslümanlık fark etmez, demokrasinin olduğu yerde din, dinin olduğu yerde demokrasi olmaz. Sonunda çatışır. Yeter ki bu çatışma makullük seviyesinde olsun ve kimse kimseye karışmasın. AMEN…

 

Aaron Baruch  (Ankaralı)

 

Kaynakça : 

Oda TV - Biz çok konuştuk, sıra onlarda: İsrail'e şeriat mı geliyor - Dünya - ODATV (odatv4.com)

BARD - Bard (google.com)



 


19 Ağustos 2023 Cumartesi

PROTESTOLARI PROTESTO ETMEK…

 



 

İsrail bildiğiniz gibi yargıda yapılması düşünülen reforma karşı yoğun protestolara sahne olmakta… Ancak halk tam ortadan ikiye ayrıldığı için İsrail’in yarısı protesto eyleminde bulunurken diğer yarısı bu prestoları protesto ediyor.

Sağcıları en çok kızdıran olayların başında protesto eylemleri sırasında Filistin bayrağının açılması geliyor. Solcuların Filistin bayrağı açma sebebi İsrail’in Filistin politikalarını protesto etmek.

Sağcılar ise Filistinlilere karşıdırlar ve bugün Filistinlilere karşı düşmanca politikalar üreten hükümeti destekliyorlar.  Bu eskiden beri böyleydi, şimdi de aynen devam ediyor. Örneğin barış yapılabilmesi için bir yol haritası olan Oslo anlaşmasına sağcılar kesinlikle karşıydılar. Bu yüzden anlaşmayı yapan İsak Rabin suikasta uğradı ve öldürüldü. Sağcılar Filistin’le barışa inanmazlar ve karşıdırlar.

İsrail’de devlet kuruluşlarında ve devletin desteklediği kurumlarda Filistin bayrağı asmak yasak. Buna karşılık herhangi bir kişinin Filistin bayrağı açmasına kanun karışmıyor. Fakat bunun nasıl bir şey olduğunu anlatmak için Türkiye’de Yunan bayrağı ya da Kürdistan bayrağı açmakla eş değerde olduğunu söyleyebiliriz. Bunu yapanlar da İsrailli, öyle ya demokrasi var. Fazla demokrasinin anarşi getirdiği fikrine her gün biraz daha inanıyorum.

Protestocular demokrasi adına yolları kapatıyorlar. Hatta yasak olmasına rağmen İsrail’in en önemli otobanı Ayalon’u kapatıyorlar.  Binlerce insan mağdur oluyor. Bunun hastası var, çocuklar var, yorgun argın evine gitmek isteyen işçisi var… 



Proresto gösterileri sırasında içinde çocukların bulunduğu bir arabanın camları kırıldı. Çocuklar korkudan neyapacakalrını bilemediler. herhalde bu travmayı unutamıyacaklardır. Protestocular  Hava Limanına giden yolu kapatıyorlar. İnsanlar uçaklarını kaçırıyor. Bütün bunlar demokrasi adına…  


Resimde arabanın camını kıran protestocu ve korkan zavallı çocuk...

Çok büyük başka bir protesto sorunu askerlerle yaşanıyor. Özellikle İsrail’in göz bebeği pilotlarla. Yedek pilotlar hükümeti protesto etmek için eğitime gelmiyorlar. İçim acıyor, nasıl yapabiliyorsunuz? Bir asker, hem de İsrail askeri, İsrail pilotu nasıl oluyor da hükümeti protesto edeceğim diye düşmanı sevindirir? Orduya siyaset girmemeli, bunun ne demokraside yeri var ne siyasette, söz konusu vatan olduğu zaman bütün her şey fasaryadır.

İşler azaldı, her geçen gün daha da azalıyor. Henüz büyük zararlar olamadıysa da kapıda gibi gözüküyor. Sonunda bu kadar karmaşıklığın olduğu yerde elbette ki ekonomi de büyük kayıplara uğrayacak. Şekel değer kaybetmeye başladı, borsanın da durumu da hiç parlak değil.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de ultra ortodokslar var ki tam bir sıkıntı. İsrail devletine karşılar. Düşmanımın düşmanı beni dostumdur hesabıyla onlar da Filistinlileri destekliyorlar. İsrail devletinin varlığını kabul etmiyorlar, onlara göre maşiah gelmeden İsrail devleti kurulmamalı.



Zaman zaman sağlıkçılar da protestolara katıldı. İsrail Tıp Birliği doktorlara grev çağrısında bulununca doktorlarda 24 saatliğine greve gittiler. Hastalar perişan oldu, randevular gerçekleşmedi. Protesto protesto edildi.

İsrail’deki yüksek Teknoloji şirketleri da protestolara katılıyor.  Kanunun oylandığının ertesi günü gazetelerin birinci sayfaları “İsrail demokrasisi için kara gün” başlığıyla kapkara çıktı. Reklamı verenler acaba bu kadar parayı nereden buldular?  Bu kadar büyük bir finansal güç sağcıları hayrete düşürdü. Acaba bu değirmenin suyu nereden geliyor?


Bu protestolar yüzünden kardeş kardeşe, baba oğula düşman oldu. Ülke ortadan çatladı neredeyse kırılacak.

Söyleyecek çok fazla şey kalmadı. İnşallah sorunlar kısa zamanda çözülür.

 

Aaron Baruch  (Ankaralı) 




 


12 Ağustos 2023 Cumartesi

İSRAİL’İN KARANLIK YÜZÜ…

 



Yukarıdaki karikatür Haaretz gazetesinde yayınlandı...


İsrail’in karanlık yüzünün ne olduğunu anlamak için önce 120 sandalyeli İsrail meclisi Knesset’e bir göz atmamız gerekli. Bugün iş başında olan 37’nci İsrail hükümetinde durum şöyledir:

Benjamen Netanyahu liderliğinde Likud partisi 32 mv., Dini Siyonizim Listesi 14 mv., Şaş 11 mv., ve Birleşik Tevrat partisi 7 mv.

Likud partisinin haricindeki diğer partilerin tümü din esaslı partilerdir. Ancak özellikle Dini Siyonizm Listesi liderlerinden Itamar Ben Gvir ve Bezalel Smotriç’i tanımamız gerekli.

46 yaşındaki Ben-Gvir kurduğu   Yahudi Gücü partisi, Bezalel Smotrich kurduğu Ulusal Birlik partisi ve Avi Maoz’un kurduğu Noam partisi birleşerek radikal sağcı Dini Siyonizm listesini oluşturdular ve 37’nci hükümette 14 sandalyeyi kaptılar, sadece bununla kalmadı, İsrail’in en büyük üçüncü partisi oldular. Bu insanları sağcı, radikal veya dinci olarak tanımlamak yanlış olur. Bunlar, ırkçı, aşırı uçta dinci ve sınır tanımaz derecede tehlikeli insanlardır.

İsrail nasıl oldu da bu duruma geldi?

İsrail bir anda bu duruma gelmedi. Bu günkü durum yıllardan beri var. O zamanlar bu kadar sert ve şiddetli değildi ama ülke RAK BİBİ-Yalnız bibi ya da RAK LO BİBİ-Bibi olmasında ne olursa olsun şeklinde ikiye bölünmüştü. Üstelik de tam ortadan.

2 senede 5 seçim yaşandı. Koalisyonlar kurulamadı, kurulanlar da bir sene bile yaşamadı. Tekrar tekrar seçimler yapıldı. Milyarlarca şekel heba oldu. O dönemde Bibi karşıtları siyah bayraklarla bu günkü kadar şiddetli değilse de protestolar düzenliyorlardı.  İşte tam da bu karışık dönemde Bibi hakkında davalar açıldı. Bugüne kadar Bibi’ye istinat edilen dört davada hiçbir sonuç alınamadı. Bibi ne beraat etti ne de mahkûm oldu. Davalar için milyonlarca şekel para harcandı ama hiçbir şey ispat edilemedi. Şahitler ikide birde ifade değiştiriyorlar. Bugün pek çok İsrailli bu davalarda İsrail derin devletinin parmağı olduğuna inanıyor. Bibi’yi sevmeyen pek çok İsrailli de yapılmaya çalışılan yargı reformunun, özellikle yargıçları atama konusundaki değişikliğin, Bibi’nin kendisini kurtarmak için yapmaya çalıştığına inanıyor. Söylentiler doğruysa Bibi’ye siyasi hayatını noktalama karşılığında Cumhurbaşkanlığı bile teklif edildi ama Bibi ret etti. Bir başka söylentiye göre yüksek rütbeli bir emniyet görevlisi “bu kadarını beklemiyorduk, Bib’nin yerinde kim olursa bırakır giderdi” şeklinde açıklama yaptı. Sonuçta sokaktaki İsrailli kendi hissiyatıyla Bibi’nin suçlu olup olmadığına karar veriyor. Çünkü her İsrailli kendisine yakın basını takip ediyor ve kendi görüşüne yakın medyadan öğrendikleriyle besleniyor.

2 sene süren hükümet krizi yüzünden Arap terörü gemi azıya almıştı. Bu arada Itamar Ben-Gvir Arapları hedef alan aşırı söylemleriyle dikkati çekmeye başladı. Verdikleri oyun nereye gideceğini ön göremeyen 600 binden fazla İsrailli ve 10 askerden 2’si son seçimlerde ona ve listesine oy verdi böylece Knesset’te İtamar Ben-Gvir-Smotrich ve Amon’un listesi 14 sandalyeyi kaptı.

Ancak bütün bunlar olurken İsrail hiç beklenmedik bir şekilde uçurumun kenarına geldi. Karanlık taraf memleketi ele geçirmeye başladı. Aşırı dinciler Bibi’yi koalisyonu bozmakla tehdit edip her istediklerini yaptırıyorlar. Bibi eskisi gibi güçlü değil, oysa Ben-Gvir ve Somtrich çok kuvvetli, ona istedikleri her şeyi kabul ettiriyorlar.  Bibi kendini kurtarmak için mecburen her şeye, istese de istemese de evet diyor. Askerlik bile yapmayan İtamar Ben-Gvir Ulusal Güvenlik bakanı oldu ve polis teşkilatı kendisine bağlandı, yetmedi bir de kendise bağlı özel kuvvet oluşturuldu. (Bu özel kuvvet kuruluş aşamasında-henüz kurulmadı.) Emirlerine uymadığı gerekçesiyle kendisiyle aynı kafada olmayan Tel Aviv emniyet müdürünü görevden aldı.

İtamar Ban-Gvir Iraklı laik bir ailenin çocuğu alarak 1976 yılında doğdu. Birinci İntifada sırasında radikal sağcı görüşü benimsedi. 14 yaşındayken tutuklandı. Terör hareketi olduğu kabul edilen ve İsrail tarafından yasadışı kabul edilmiş olan Kach partisinin gençlik direktörü oldu. Bugünkü partisi Otzma Yehudit’in Kach’ın ideolojik halefi olduğu söyleniyor. Aşırı sağ eylemleri yüzünden tam 53 kere tutuklandı. O kadar çok mahkemeye çıktı ki yargıcın tavsiyesine uyup avukat oldu. Baroya kayıt olmak için çok uğraştı ve sonunda becerdi.

Yakın bir geçmişe kadar odasında Baruch Goldstein’in resmi asılıydı. (Baruh Goldstein- Hebron’da 1994 yılında dua eden Arapları otomatik tüfekle tarayıp 29’unu öldüren, 125’ini yaralayan Amerikalı-İsrailli doktor) İtamar Ben-Gvir Oslo anlaşmaları yüzünden yapılan protestolarda İsak Rabin’in arabasından söktüğü amblemle “bunu aldık, seni de alacağız” şeklinde televizyonlara çıktığında ilk defa dikkati çekti. İsak Rabin bir hafta sonra suikasta kurban gidip öldü. Bu adamın aşırı ırkçılığı ve Arap düşmanlığı sayfalara sığmaz.

43 yaşındaki Smotrich’e gelince hiç ondan aşağı kalır tarafı yok. Bugün Besalel Smotrich İsrail hükümetinin maliye bakanıdır, ayrıca yasa dışı yerleşimlerden sorumlu Sivil İşler İdaresi başkanlığını da yürütmektedir. Filistin ve Araplar için harcanması gereken her şekelin önüne taş koyduğu halde harediler için kesenin ağzını açmaktadır. Arap belediyeler “bizi köşeye sıkıştırmayın” diye feryat ediyorlar. Ama en fecisi Filistin’in Huvvara köyünde Yahudi yerleşimciler Arap evlerini ve arabalarını yaktıktan sonra Smotrich’in “Huvvara köyü yeryüzünden silinmelidir” şeklinde beyanatı oldu. Amerika bu beyanat üzerine çıldırdı. Biden hükümetinin bu insanlarla iş birliği yapması pek çok İsrailli tarafından imkânsız görülüyor.




Buradaki yazdıklarım okuduklarımı sizlerle paylaşmaktan ibarettir. Benim görüşlerimi yansıtmıyor. Ancak linkini en sona koyduğum Ksenia Svetlana’nın makalesini okumanızı şiddetle tavsiye derim. Bu günkü İsrail’in durumunu çok güzel yorumlamış.Yanlışlarım varsa lütfen yorumlara ya da özelden yazarak bildirin düzelteyim.

Esen kalın…

 

Aaron Baruch (Ankaralı)

 

 

Kaynakça : İtamar Ben_Gvir’in hayatı

Vikipedia- https://en.wikipedia.org/wiki/Itamar_Ben-Gvir

Beruch Goldstein

Vikipedia - https://en.wikipedia.org/wiki/Baruch_Goldstein

Huvvara’da neler yaşandı?

BBC News - https://www.bbc.com/turkce/articles/cd1ypdv8zvwo

Şarkul Avsat – Arap Belediyeler

https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4478791-i%CC%87srailli-araplardan-h%C3%BCk%C3%BCmete-mesaj-bizi-duvara-s%C4%B1k%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1rmay%C4%B1n

Jerusalem Post

https://www.jpost.com/israel-news/article-754335

Jerusalem Strategıc Trıbune – Ksenia Svetlova

https://jstribune.com/svetlova-ben-gvir-and-smotrich/

5 Ağustos 2023 Cumartesi

İSRAİL’DE NELER OLUYOR? DUYANLARA, DUYMAYANLARA… (2. BÖLÜM)

 




İsrail’de neler olduğunu anlamak için yalnız bugüne ve sadece İsrail’e bakarsak durumu anlamak pek mümkün olamaz. Soruna Filistin ve Amerika açısından da  bakmamız gerekli. Öncelikle Filistin ile İsrail arasındaki durumu çok kısa açıklamak gerekiyor.

·         1948 – İsrail devleti ilan edildi ve savaş başladı. Bugün Filistin olarak bilinen Batı Şeria bölgesi ve doğu Kudüs Ürdün tarafından, Gazze şeridi ise Mısır tarafından işgal edildi ama ilhak edilmedi. İsrail’den çıkartılan veya kaçan Araplar Batı Şeria’ya ve Gazze’ye gittiler. Bugün İsrail nüfusunun yaklaşık % 20’sini oluşturan bir kısım Araplar da İsrail’de kaldı.

·         1967 (Altı gün savaşı) Batı Şeria ve doğu Kudüs bu kez İsrail tarafından işgal edildi. İsrail doğu Kudüs’ü ilhak etti.  Ürdün Batı Şeria’daki haklarını Filistin’e devretti. İsrail işgal ettiği Batı Şeria’yı ilhak etmedi.

·         1973 – Yom Kipur savaşı – İsrail Golan tepelerini ve Kuneytra şehrini işgal etti. Daha sonra Kuneytra’dan çekildi ve Golan tepelerini ilhak etti.

·         1979 – İsrail Sina yarımadasını terk etti ve Mısır ile barış anlaşması imzalandı. İsrail Gazze’yi de Mısır’a vermek istedi ama Mısır kabul etmedi. Enver Sedat, ısrarlar karşısında İsrail’i masadan kalkmakla tehdit etti. Gazze İsrail’de kaldı.

·         1993 – Oslo  I anlaşması. Filistin Ulusal Yönetimi’nin kurulması kabul edildi. Kapalı kapılar arkasında Filistin İsrail’i tanıdı.

·         1995 – Oslo  II anlaşması – Filistin 3 bölgeye ayrıldı – Gazze şeridi dahil Filistin topraklarının % 18’ini oluşturan ve Arap nüfusunun çoğunluğunu içeren A bölgesi tamamen Filistin kontrolüne verildi. % 22’lik B bölgesi Filistin yönetimine verildi. Ancak bu bölge İsrail Güvenlik Güçlerinin kontrolü altındadır. Geriye kalan % 60’lık bölge, yani C bölgesi, hem idari hem güvenlik yönünden tamamen İsrail’in kontrolü altındadır.

·         Bugün bu durum aynen geçerlidir. Ancak Gazze şeridi Hamas tarafından Batı Şeria ise Filistin Devleti tarafından yönetilmektedir.

·         2005 -  İsrail tek taraflı bir kararla Gazze’den çekildi.  Gazze Filistin yönetimine devredildi. Daha sonra Hamas Gazze’deki yönetimi ele geçirdi.

Oslo anlaşması yapıldığı zaman İsrail’li sağcılar, özellikle dinciler, anlaşmayı imzalayan İsak Rabin’e “topraklarımızı Araplar’a verdin” diyerek çok büyük tepki gösterdiler. İsak Rabin 4 Kasım 1995’de aşırı sağcı Yigar Amir tarafından tabancayla vurularak öldürüldü.

İsrail 1967 savaşından sonra “toprak karşılığı barış” doktrinini benimsedi. Mısır’a işgal ettiği Sina yarımadasını vererek barış imzaladı. Bugün bu barış hala geçerlidir.

Golan tepelerinde Kuneytra ateşkes anlaşmasıyla İsrail işgali altındaki Kuneytra kentinden çekildi ve Suriye İsrail arasında 40 yıl bu ateşkes bozulmadı. (Suriye’deki iç savaş bu düzeni bozdu)

Aynı felsefeyle Filistin ile de barış yapılmak istendi. İki devletli çözümü Filistin’in olmayan devleti 8 defa ret etti. Barış olmadı.

Şimdilerde sol blok “Filistin ne istiyorsa verelim, hatta doğu Kudüs’ü de verelim, yeter ki barış olsun, İsrail orada hukuka aykırı bir şekilde duruyor” diyerek sağ bloku eleştiriyor. Onun için protestolarda tek tük Filistin bayrakları da görüyoruz.

Sağ blok ise buna şiddetle karşı. Uluslararası baskılara rağmen Batı Şeria’da yerleşim yerleri kurmaya devam ediyor. Orası atalarımızın toprağı, bizimdir diyor. Ellerinden gelse Batı Şeria’nın C bölgesini ilhak edecekler.

İşte Amerika bu noktada devreye giriyor. Amerika’daki Yahudi derneklerinin çoğu Netanyahu liderliğindeki sağ blokun Batı Şeria politikalarından rahatsız. Çünkü bu politikalar antisemitizmi ve İsrail karşıtlığını arttırıyor ve Amerikalı Yahudiler bundan hoşlanmıyorlar.

Amerikalı demokratlar her zaman İsrail karşıtı oldular. Obama başkanlığını devretmesine günler kala Filistin’e 500 milyon dolarlık yardım yapılmasını onaylamıştı. Aynı günlerde BM. lerde bir oylamada çekimser kalarak İsrail’in kınanmasına sebep olmuştu. Obama büyün başkanlık süresince elinden geldiği kadar İsrail ve özellikle Bibi karşıtı oldu. 

Bugün başkan olan Joe Biden senatörken dönemin İsrail Başbakanı olan Menahem Begin ile karşı karşıya geldi ve onu İsrail’e yardımı kesmekle tehdit etti. Menahem Begin’in tarihi cevabı şöyle oldu:

“Bizi yardımı kesmekle tehdit etmeyin, bu çalışmaz, ben dizleri titreyen bir Yahudi değilim. 3700 yıllık medeni tarihi olan bir Yahudi’yim. Gaz odalarında, fırınlarda can verirken kimse yardımımıza koşmadı. Bedelini ödedik. Bunun için savaştık. İlkelerimize sahip çıkacağız. Onları savunacağız. Ve gerektiğinde yardımınız olsun veya olmasın, onlar için yeniden ölürüz.” (22 Haziran 1982)

Hay Eytan Yanarocak’a (Tel Aviv Üniversitesi) “Netanyahu ile Joe Biden arasındaki kara kedi kesinlikle Barack Obama’dır” diyor.  

Uzun lafın kısası İsrail’deki protestoların arkasında kesinlikle Amerika vardır. Ama ne oranda vardır, onu Amerika ve İsrail derin devletleri belki biliyordur. Fakat kesinlikle protesto kazanının altındaki ateşe odun atan Amerika’dır.

Benden bu kadar…

Haftaya olaya İsrail haredileri (dinciler) açısından bakmaya çalışacağım.

Esen kalın…

Aaron Baruch  (Ankaralı)

 

Kaynakça:

Vikipedia https://tr.wikipedia.org/wiki/Oslo_I_Anla%C5%9Fmas%C4%B1

Vikipedia https://tr.wikipedia.org/wiki/Oslo_II_Anla%C5%9Fmas%C4%B1

Bard : Kuneytra ateşkes anlaşması : https://bard.google.com/

VOA - https://www.voaturkce.com/a/biden-ve-netanyahu-arasindaki-kara-kedi-barack-obama-dir-/7187169.html

Arutz Seva - https://www.israelnationalnews.com/news/369403