27 Nisan 2019 Cumartesi

METİN HOCANIN TEDAVÜLDEN KALKAN GÖRÜŞLERİ…












Metin Sarfati’nin Kutsal Topraklarda Yabancı Olmak başlıklı köşe yazısı 17 Nisan tarihli Şalom Gazetesinde yayınlandı. Özetle Metin Sarfati yazısında son seçimlerde İsrael’li seçmenin, sağ eğilimi tercihinden dolayı memnuniyetsizliğini dile getiriyor.

Öncelikle, şunu belirtmek istiyorum. Metin Hoca yazısında bazı filozofların deyişlerinden yola çıkarak haklılığını ispat etme çabasına girişmiş. Yanlış. Metin Hoca’nın sözlerine yer verdiği filozofların yaşadıkları dönemlere bir göz attım.

Spinoza : 1632 – 1677
Feuerbach : 1804 – 1872
Sartre : 1905 – 1980
Camus : 1913 -1960
Nietzche : 1844 – 1900 

Metin Hoca, bu adamlar tedavülden kalkalı çok zaman olmuş. Bak sana çok önemli bir benzetme yapayım. İsrael, Ortadoğu’nun Galapagos’udur. Aynı Galapagos adalarında olduğu gibi burada yaşayan canlıların (insanlardan bahsediyorum) dünyanın hiçbir yerinde örneği yoktur. Yahudilerin ya da İsraeloğulları soyundan gelenlerin dünya üstündeki tek devleti bu topraklarda. Başka yerde de benzeri yok. Sözünü ettiğin bu filozofların kimisi Yahudi olmasına rağmen bilgileri düşünceleri bu topraklarda geçmez. Acaba hangisi İsrael’e geldi, hangisi bu topraklarda şöyle üç ya da beş sene yaşayıp neyin ne olduğunu anladıktan sonra alıntılar yaptığın sözleri söylediler? Bazıları İsrael bayrağını hayatlarında görmediler bile.

Ve sen Metin Sarfati, bizzat sen ve türdaşların, İsrael’de ne kadar zaman bulundunuz? Bu topraklarda üç ya da beş sene yaşamayanlar İsraeloğulları’nı eleştirmemeliler. Neden biliyor musun, çünkü ancak burada yaşadıklarında KUTSAL TOPRAKLAR’DA YABANCI OLMADAN YAŞAMANIN ne olduğunu öğrenirler. Yoksa bilginiz olmadan fikir beyan etmek gibi bir yanlışa düşersiniz.,

Sence bu toprakların öteden beri sakini kimlerdir? Kim, kimin malını kimin elinden almaya kalkıyor? Çok eskilere gitmeyeceğim. Bu toprakların neresini kazsan İsraeloğulları’na ait bir şeyler bulusun derinlerde. Oralara girmeden daha yakın tarihe geleyim. 1948’de kendisine verilenlerle yetinmeyenler, “hepsi benim”  diyerek soyumu, hatta senin de soyunu denize gömmeye kalkanlar kimlerdir?

Türkiye’de yaşayarak İsrael’i eleştiremezsiniz. Gelin burada kafanıza roketler yağarken, sınırda çocuklarınız, torunlarınız Arap vahşileriyle çarpışırken yazın o modası geçmiş naftalin kokulu sol içerikli yazılarınızı.

2014 Ağustosunda İsraeloğulları savaşırken, çocukları, torunları Gazze’de düşerken, Türkiye’de yaşayarak İsrael’i sırtından vuran YAHUDİ AYDINLARININ (!) beyanını unutmuyoruz, her fırsatta hatırlayıp her fırsatta lanetleyeceğiz.

“….Ama hepimiz, İsrail’in saldırganlığına, militarizmine, genişlemeciliğine ve Filistin halkına uyguladığı şiddet politikalarına karşıyız. Bunun da bilinmesini isteriz.”
Bildiriyi imzalayanlar şöyle:
Alp Allovi, Cem Behar, Karel Bensusan, Sandy İpeker Çağlıyor, Metin Damar, Metin Dekohen, Lara Fresko, İlker Geron, Melih Geron, Avi Haligua, Eli Haligua, Roni Margulies, Soli Özel, İrvin Cemil Schick, Reyan Tuvi
Filistin halkına eziyet edenler Filistinli yöneticilerdir. Bunu anlamanız öğrenebilmeniz idrak etmeniz için ne yapmamız lazım? Bilmediğiniz gibi öğrenmek de istemiyorsunuz…
(Mahmud Abbas (Abu Mazen) 27 milyon dolarlık bir AK SARAY'da otururken  çocukları Filistin Telefon şirketinin JAWWAL'in sahipleridir. Keza eski başbakanlardan EBU ALA (Ebu Hureysh) İsrail ile Filistin arasındaki güvenlik duvarının (Utanç Duvarı) inşaatını yapan şirketin sahibidir. Mahmud Abbas'ın kendisi ise PCSC (Filistin Çimento dağıtım şirketi)'nin ana hissedarı olup  İsrail Çimento şirketi NESHER'in tek satıcısıdır ve ton başına 10 dolar kar payı alırlar. Bütün Filistinli liderleri saymayacağım ama Haled Mashal'in en son açıklanan servetinin 2.6 milyar dolar olduğunu,  İsmail Haniye'nin ise  Gazze şeridinde  hiç bir şekilde bombalanmayan 13 adet şatosu olduğunu bilmenizde yarar var. 2014 savaşından sonra Gazze’ye yardım adı altında verilen para 5.4 milyar dolardır. Anlayabiliyor musunuz?)

İsrael’li seçmen, çok uzun zamandır iktidarda olmasına ve hakkında pek çok suiistimal iddiası olmasına rağmen Netanyahu ve sağ görüşü seçti. Çünkü bu görüş ve bu lider İsrael’i Ortadoğu’nun parlayan bir yıldızı yaptı. Ekonomik olarak İsrael sıfır enflasyon, sıfır işsizlik, 43 bin dolardan fazla milli gelirle, İngiltere, İtalya, Fransa’nın önünde tarihi zirvesini yaşarken, siyasi olarak da başarıdan başarıya koşuyor. Yeruşalayim başkentimiz olarak USA ve pek çok devlet tarafından da tanındı. Golan’ın İsrael’e ait olduğu da USA.dan sonra başka devletler tarafından tanınacak. Araplar dâhil, pek çok ülke ile siyasi ilişkiler bütün zamanların en yüksek noktasında. Sporda bayrağımız gönderlerde dalgalanıyor, sanat dersen Eurovision bu sene İsrael’de. Çünkü geçen sene Eurovision şarkı yarışmasını İSRAEL kazandı, biz kazandık. Haberin oldu mu? Aya insansız hava aracı gönderen 7 ülkeden birisi ve en küçüğüyüz. SMALL COUNTRY - BIG DREAMS… Anımsadın mı? İşte bütün bunlar seçmenin tercihini etkiledi.
(GOLAN 1974’den beri israel’indir. Golan tepeleri Yom Kipur savaşı sonrasında 1974 Mayıs ayında Henry Kissinger'in bir ay süren mekik diplomasisi sayesinde AYRIŞMA ANLAŞMASI imzalandı, İsrail işgal ettiği KUNEYTRA şehrini Suriye’ye iade etti ve Golan tepelerinin İSRAEL hâkimiyeti altında kalmasını Suriye yönetimi kabul etti. Anlaşma metni aşağıdaki linktedir. USA bu anlaşmayı şimdi tanıdı. Konunun gündeme gelmesinin sebebi budur.

Uzun lafın kısası Metin Hoca, sen İsrael, İsrael’in politikaları, İsrael seçmeninin tercihleri ile ilgili görüş belirtebilecek bilgiye sahip değilsin, sus ol lütfen… Filozoflarını da al ve git…

İsrael dünyada hiçbir yere benzemez ve Yahudilerindir. Senin görüşünün de fikirlerinin de kıymet-i harbiyesi yok… Bu fikirler ve görüşler tedavülden kalktı.

Am İsrael HAAYYYY !!!!

Aaron Baruch  (Ankaralı)

Kaynakça : ODA TV (Teşekkürler REFAEL SADİ)

Metin Sarfati’nin yazısı: ŞALOM GAZETESİ



20 Nisan 2019 Cumartesi

ŞANSLI NESİL…












Tarihçiler Yahudi kölelerin 3538 sene evvel Mısır’dan çıktığını yazıyorlar. Biz Yahudiler, soyumuzun Mısır’daki kölelikten kurtulup vaat edilen topraklara doğru yola çıkışını her sene Nisan ayında bir bayram ile kutlar ve anarız. Pesah bayramı. Her yıl Pesah gecesi Agada sofrası kurulur,  Mısır’da çektiklerimiz, oradan nasıl çıktığımız okunur, çektiklerimizi temsilen bir şeyler yenilir ve içilir. Bir hafta boyunca mayalanmış hiçbir şey yemeyiz. O bayram gecesi okuduğumuz duadan ziyade tarihtir. Gerçek yazılı tarih. Ve de elbette şükrederiz.

Biz ne kadar şanslı bir nesiliz ki, asırlarca sonra İsraeloğulları’nın kutsal topraklarda yeniden kurmaya muvaffak olduğu İsrael devletini görebildik.

Asırlarca her Pesah gecesi, “bu sene burada, gelecek sene Yeruşalayim’de” diye tanrımıza geri dönebilmek için yakardık. Ve bizler, bu yazı yazılırken ve bu yazı okunurken Ortadoğu’da, kendisine vaat edilen topraklarda bir yıldız gibi parlayan İsrael devletinin bir ferdi olarak başımız dik, gururlu ve hürüz. Davut’un yıldızını taşıyan kendi bayrağımızın altında, kendi milli marşımızı, Hatikva’yı (umut) söyleyebiliyoruz.  

Biz ne kadar şanslı bir nesiliz.

Kimimiz İsrael’de, kimimiz hala diasporada yaşıyor olabilir. Lo meşane, fark etmez, önemli değil. Yahudiler, dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar İsrael onların ülkesidir.

Kişi eğer kendini Yahudi olarak tanımlayabiliyor ve ben İsraeloğullarının soyundan geliyorum diyebiliyorsa bu dünyada İsrael’de olduğu kadar hiçbir yerde mutlu olamaz. Kızların ve erkeklerin senelerce askerlik yaptığı ve kurulduğu günden beri savaşan bu ülkede hayat zordur. Erken kalkarsın, çok çalışırsın, para yetişmez, zaman yetişmez, işinden vakit artmaz, çocuklarınla, torunlarınla istediğin kadar vakit geçiremezsin, hele o kum var ya o kum, her yere girer, temizle temizle bitmez, yazın o sıcak kavurur vs vs… Ama bu ülkenin insanları mutludur. Kendi evimizde yaşadığımız için seve seve çekeriz bu zorlukları, bize zor bile gelmez, onun için mutluyuz, mutlu olduğumuz için de çok başarılıyız.  İsrael, dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı ülkeler sıralamasında her zaman ilk sıralarda. Bu sene 13ncü olduk galiba. Geçen sene 11nciydik yanılmıyorsam. Hep böyle. Amerika 19ncu sırada Rusya 60 bilmem kaç.

İsraeloğulları hep mutlu. Niye? Kendi topraklarımızda hür ve gururlu yaşıyoruz da ondan. Başarılıyız. Neden? Kendi evimizde yaşıyoruz da ondan.

Sürgünler, katliamlar pogromlar yaşadık. Soykırımla bizleri yok etmek istediler. Ama hayatta kalmayı başardık. Asırlarca beklenildikten sonra nihayet bugünleri görebildik.

Bugün enflasyonun ve işsizliğin olmadığı,  kişi başına düşen milli gelirin 43 bin doları aştığı, aya insansız hava aracı gönderebilen 7 ülkeden birisi olan ve gerçek demokrasinin yaşandığı İsrael, doğal gazıyla güneş enerjisi ve rekor startuplarıyla yalnız Ortadoğu’nun değil dünyanın en parlak yıldızlarından biridir.

Ne kadar şanslı bir nesiliz. İsrael’i görebildik… 
Gururla ve her zaman daha çok umutla...
Am İsrael Hay…
Hag pesah kaşer sameah

Aaron Baruch (Ankaralı)

12 Nisan 2019 Cuma

ÇÖLÜN ORTASINDA MİLYARLARCA DOLARLIK DEV PROJE










Ne yazık ki Bereshit aya gitmesine rağmen  inmeyi başaramadı. Küçük ülkenin büyük rüyası yarım kaldı ama kimse dert etmiyor. İsrael halkı, bir sonraki denemede başarılacağından emin.

İsrael’in kurucu babası Ben Gurion’un  hayali ülkenin neredeyse yarısını kaplayan çöllerde çiçeklerin açtığını görmekti. Arava çiftliklerinde bu hayal yıllar evvel gerçek oldu. Şimdi Ben Gurion’un  hayal bile etmediği başka bir mucize İsrael’in o sıcak çöllerinde gerçekleşiyor.

Bundan on sene kadar evvel enerji konusunda dışa bağımlılığı azaltarak ülkeyi daha güvenli bir hale getirmeyi düşünen İsrael hükümeti yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek büyük bir projeyi hayata geçirmek üzere 2014 yılında kolları sıvadı. Hedef 2020 yılına kadar ülkenin elektrik ihtiyacının % 10’unu güneş enerjisinden elde etmekti.

Negev çölü bildiğiniz gibi güneşi çok bol bir coğrafya. Üç ya da dört kilometrekarelik bir alan düşünün. Bütün bu alan, 28 bin ton çelik yapı kullanılarak enine ya da boyuna hareket edebilen iç bükey aynalarla (heliostat) kaplanmış. Alanın tam ortasınada dev bir  kule dikmişler. Tam 250 metre yüksekliğinde. Güneş doğudan batıya doğru hareket ettikçe yaklasik 50 bin ayna  güneşin yönüne ve yüksekliğine göre açılarını değiştiriyor. 






Ortadaki o kule, dünyadaki benzerlerinin en büyüğü ve suyla dolu. Onu  bir çeşit düdüklü tencere gibi düşünün. Aynaların yansıttığı güneş ışığıni o kuleye odaklamışlar. Hani ilkokulda iken bir deney yapardık. Elimize bir büyüteç alıp güneş ışığını bir kâğıdın üstüne odaklardık. Kâğıt hemen tutuşurdu. İşte o hesap, bilgisayarlarin yonettigi 50 bin ayna  3-4 kilometrekare kadar bir alana yayılmış ve o aynalar  düdüklü tencere benzeri kuleye güneş ışığını yönlendiriyor. Kuledeki su, basınç ve sıcaklıkla inanılmaz ısınıp çok yüksek derecede su buharı üretiyor. O buhar elektrik tribünlerini astronomik bir hızda çeviriyor ve böylece çölün ortasında elektrik enerji elde ediliyor. Yani kum ve güneşten başka hiçbir şeyin bulunmadığı Negev çölü elektrik üretiyor.







Bu yılın sonundan evvel üretime geçecek olan bu tesis çalışmaya başladığında ne olacak biliyor musunuz? İşletme 300 megavat gücünde yenilenebilir, temiz elektrik enerjisi üretecek ve bu elektrik 150 bin evin ihtiyacını karşılayacak ve ayrıca, soluduğumuz havadan yılda 110.000 ton CO2 salınımı tutarak insanlığı güvende tutacak.

Ashalim projesinin bir başka özelliği de, sürdürülebilir bir elektrik çıkışını sağlayabilmek için, geceleri de kullanılabilmek üzere enerji depolayabilen bir teknolojiyi kullanılmasıdır.  Ashalim dünyanın en büyük yenilenebilir enerji projelerinden biridir.

(Proje esasında dört üniteden oluşuyor. Bunlardan ilki, Negev Enerji denilen 988 dönüm (yaklaşık 4 kilometrekare) alana yayılmış devasa, maliyeti yaklaşık 1,1 milyar dolar olan  121 megavat gücünde  termo-güneş enerjisi santrali.  
İkinci ünite ise Megalim Güneş Enerjisi diye adlandırılan bu konuda dünyanın en büyük güneş enerjili buhar kazanı olan 250 metre yüksekliğindeki kule.800 milyon dolar maliyeti var.
Ashalim Sun isimli üçüncü ünite 35 megavat gücünde fotovoltaik güneş enerjisi santrali ve bunun da maliyeti 100 milyon dolar civarındadır.
Dördüncü girişim ise Ramat Hanegev Kojenerasyon adı verilen atık su arıtma ve demineralizasyon tesisidir.)

İsrail’in iklimi, özellikle yılda 300 güneşli güne sahip olan Negev’de güneş enerjisi için idealdir. İsrail birçok güneş teknolojisi alanındaki yeniliklere ev sahipliği yaptı. Bölgeye şimdilerde “enerji vadisi” denilmeye başlandı. Akdeniz’den doğal gaz elde etmeye de başlayan İsrael enerji konusunda dışa bağımlılığını azaltarak hem ekonomik olarak büyük faydalar elde etmeyi, hem de daha güvende olmayı planlıyor. Projenin tamamen başarılı olduğu kanıtlandıktan sonra, İsrail hızla yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru ilerleyecektir.

Projenin yan ürünlerinden bir tanesi tamamen çöl olan bu coğrafyada çok yoğun bir istihdam sağlanmasının yanı sıra turizmin de gelişmesi bekleniyor.

İsrael daha yaşanılabilir bir dünya için çalışıyor. Kal hakavod İsrael (aferin İsrael)

Aaron Baruch  (Ankaralı)



Kaynakça:
İsrail, Dünyanın En Büyük Güneş ve Termal Elektrik Tesisini Tamamladı.

Necefte Yenilenebilir Enerji: İsrail'in Milyar Dolarlık Güneş Vadisi

 http://nocamels.com/2018/01/renewable-energy-negev-solar-power/


6 Nisan 2019 Cumartesi

YILMAZ ÖZDİL, SEN NEYE SEVİNDİN, ANLAYAMADIM…







Yazılarını devamlı takip ettiğim Türkiye’nin en çok okunan yazarı Yılmaz Özdil, 31 Mart seçimlerinden sonra çok sevinerek 25 SENELİK GECE başlıklı süper bir yazı yazmış.

Yılmaz Usta, yazın şahane, her zamanki gibi yazının üslubu, dili, akıcılığı süper, okuru içine çekiyor, okuyucu senin sevincini elle tutulur bir şekilde hissediyor. Ustalığına hayranım, yazılarının müptelasıyım. Ama bu yazını anlayamadım Yılmaz Usta…

Sen bu seçim sonuçlarının nesine sevindin, ben onu anlayamıyorum. CHP, Türkiye’nin üç büyük ilinde büyük şehir belediye başkanlığını ve başka illerde de belediye başkanlıklarını kazandı. Eyvallah. Sen bunu Türkiye’de iktidar değişikliği olarak mı yorumluyorsun? Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP’nin oyu % 43, bu seçimlerde % 44. CHP’nin oyları ise 2018’de % 23, şimdi % 30. Bu gün seçim olsa AKP yine silip süpürür, lanetli ortağıyla birlikte yine iktidar olur, CHP’de, sen de ümitlerinizi yine bir başka bahara ertelersiniz. Üstelik kazanılan büyükşehir belediye başkanlıklarında da CHP başarılı olamayacak. Çünkü belediye meclislerinde çoğunluğu AKP ve lanetli ortakları kazandı. Dün Erdoğan açık açık tehdit etmeye başladı bile.

Çalışma yaparken onaylar meclisten geçecek. Komisyonlar kurulacak, ben başkanım, istediğim gibi kurarım diyemezsin. Burada da bir gerçek var, her şeyden önce bir belediye başkanının kendi belediye meclisinde sırtını dayayacağı bir ekip yoksa bu bütçeleri çıkaramaz.

Büyük bir ihtimalle CHP, belediye başkanlıklarını kazandığı illerde AKP ve Erdoğan’ın taş koymaları yüzünden başarılı olamayacak.  Fatura da CHP’ye kesilecek.

Bak Yılmaz Usta, bu bana neleri hatırlattı.

1977 de genel seçimlerde aynı bu gün olduğu gibi CHP oylarını % 8 arttırmış 213 milletvekili çıkarmıştı.  Sokaklar “Karaoğlan, Karaoğlan” diye inliyordu. Ama yine de o zamanlar 450 koltuklu TBMM’de çoğunluğu olmadığı için hükûmeti kuramıyordu. Detaylarını uzun uzun anlatmayacağım bir dizi olaydan sonra Ecevit, Demirel’in lideri bulunduğu Adalet Partisinden 12 milletvekilinin her birine bakanlık rüşveti vererek kendi partisine transfer etti ve hükûmeti kurdu. Bu olay Türkiye siyasi tarihine kara bir leke olarak Güneş Moteli adıyla  geçti. 

Sonra neler oldu hatırlıyor musun Yılmaz Usta, CHP’nin inanılmaz beceriksizliği yüzünden Türkiye çok zor günler yaşamaya başladı. Yakıt olmadığı için evlerde kaloriferler yanmadı. Küçük çocuklarımı ısıtabilmek için evde salonun ortasına odun sobası kurdum. Arabama benzin alabilmek için sabah beşte kalkıp sıraya giriyordum. Sigara, margarin röntgen filmi ilaç yoktu. Hastalar hastanelerde ölüyorlardı. Günde altı saat elektrik kesintisi vardı. Su yoktu, evlere günde ancak sabah akşam ikişer saat su verilebiliyordu. Rahmetli babam CHP’yi kastederek yıllardır söylediği tekerlemeyi tekrar ediyordu.

“Geldi İsmet, gitti kısmet…”

Senin iktidara gelebileceği ümidiyle sevindiğin CHP bu işte…Bana kalırsa CHP’nin Türkiye’ye ettiğini Yunan bile etmemiştir.

Yukarıda bahsettiğim dönemde Avrupa Birliği, Türkiye ile Yunanistan’ı Avrupa Birliğine davet eder. Kendince bir sürü sebepler yaratan Ecevit teklifi kabul etmez. Oysa Yunanistan birliğe girecek ve veto hakkı kazanacaktır. Ecevit tarihi fırsatı kaçırır. Türkiye, AB ile ilişkilerini, 28 Aralık 1978 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla dondurur. 1 Mart 1979 tarihinde Türkiye’ye gelen Yunanlı gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Bülent Ecevit, “Yunanistan’ın Ortak Pazar’a katılması konusundaki tutumunuzu sorabilir miyim?” şeklindeki soruya, “Bunu Yunanistan’ın kendi sorunu olarak görüyoruz. İyi şanslar diliyoruz” cevabını veriyordu.

Yunanistan AB’ne girer, Türkiye girmez.

Bu gün Türkiye’nin başında bir Kıbrıs sorunu varsa bu da tamamen CHP ile Ecevit’in beceriksizliği ve krizleri idare edemeyişi yüzündendir. Sorunu savaş ile çözmeye kalkmış Türkiye’nin sırtına taşımakta çok zorlanacağı bir yük yüklemiştir.

Senin iktidara gelebileceği ümidiyle sevindiğin CHP bu işte…Bak sana başka yaşadığım ve senin de bildiğin bir olayı hatırlatayım Yılmaz usta.

1964 yılında Türkiye’yi 28’ci hükümet idare ediyordu. Başbakan, İsmet İnönü idi.  Hükümet, Kıbrıs’ta cereyan eden olaylara tepki olarak ani bir karar aldı. Bütün Yunan tebaalıları 15 gün içerisinde yanlarına yalnız 20 dolar ve 20 kilo alarak Türkiye’yi terk etmeleri emrini verdi. 12 bin Yunan tebaalı Rum ve Yahudi sınır dışı edildiler. İnanılmaz acılar çektiler. TC hükümeti bütün varlıklarına el koydu. Hatırlar mısın?

Senin iktidara gelebileceği ümidiyle sevindiğin CHP bu işte…

1934 Trakya pogromu ile o bölgede yaşayan Yahudilere inanılmaz acılar çektiren CHP bu işte.

1941’de gayrimüslimleri 20 sınıf birden askere alarak kimilerinin ölmesine, kimilerinin işlerini ve servetlerini kaybetmelerine, aylarca işkence çekmelerine sebep olan CHP bu işte.

Varlık vergisiyle Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlerin servetlerine çöken CHP bu işte.

Sen bu CHP’nin iktidara gelebileceğini ümit edipte  mi seviniyorsun?

Senin yazılarını çok seviyorum ama seni anlamıyorum Yılmaz Usta…

Kal sağlıcakla…

Aaron Baruch  (Ankaralı)




KAYNAKÇA:

Güneş Motel Olayı



Avrupa Yolunda Kaçırılan Fırsatlar

24 Haziran 2018 İttifak Seçim Sonuçları

31 Mart Yerel seçim sonuçları SABAH

Yılmaz Özdil’in yazısı: 25 senelik gece…

https://www.istanbulgercegi.com/gazete-yazarlari/yilmaz-ozdil/25-senelik-gece_193598.html