26 Mayıs 2017 Cuma

İNSAN HAYATI...





Sevgili kardeşlerim, 
yeğenlerim ve dostlarım.






Bu sıralarda Türkiye İsrael arasında trafik yoğun. Göç edenler, etmeyi düşünenler, bir fikir edinmek için bakmaya gelenler çok. Gelenlerin çoğu İsrael’i çok pahalı buluyorlar. Gerçekten pahalı mı? Bir irdeleyelim dedim.

Ev meselesinden başlayalım.  Konut, İsrael’de çok pahalılandı.  Sebebi belki biraz İsrael halkının artan talebi, belki aliyalar (göçler) belki de ekonominin gidişatı belki de artan işçilik fiyatları. Devlet fiyatları düşürmeye çalışıyor. Son bir senede fiyatlar % 2,6 gerilemiş. Hikâye tabii. Devlet artan fiyatlardan çok tedirgin. Ekonomistler 2007de Amerika’da yaşanan krize benzer bir oluşumdan korkuyorlar.

Türk asıllıların birinci tercihi Tel Aviv’de Ramat Aviv semti. Şimdilerde biraz da Hod Haşaron öne çıkmakta. Hertzliya da tercih ediliyor. Fiyatlar 750-800 bin dolar civarında. Gençler ise Raanana’yı çok tutuyorlar. Raanana’da bir Türk kolonisi oluştu. Kafeleri hatta sinagogları bile var. Buralarda, yeni binalarda 700 bin dolardan aşağıya ev bulmak zor, Raanana’da yeni proje de çok az. Genelde eski evleri, Türkiye’dekine benzer “kentsel dönüşüm” gibi tasarımlarla yeniliyorlar.

Ancaaaak, tek alternatif bu değil. Merkezden biraz uzaklaştınız mı, Binyamina, Kfar Sava gibi yerlerde yeni sitelerde rahatlıkla bir buçuk milyon şekele evler var. Hemen burun kıvırmayın. Binyamina, yollarında portakal ağaçları olan yemyeşil bir yer. Kfar Sava’da öyle. Bunlar öyle uzak değil. Kfar Sava Raanana’nın burnunun dibinde. Binyamina ise trenle Tel Aviv’e 40 dakika mesafede. Sınırlı imkânları olan, İsrael’de kendilerine yeni bir hayat kurmak isteyen gençler buraları düşünmeli.

Fiyatları kıyaslamak istiyorsanız, İstanbul Tarabya’da bir ev ne kadar, ya da Beylikdüzü’nde kaç para, ona göre karşılaştırmak lazım.

Şimdi araba işlerine bakalım. Önce benzin. 95 oktan kurşunsuz benzin İstanbul’da galiba 5.30 TL. İsrael’de 6 liranın biraz altında. Sigorta da İsrael’de  pahalı. Trafik sigortası 3-4 yaşında bir normal bir araba için 1.300 TL, kasko ise 3.000 TL civarında. Elbette arabasına göre değişiyor. Bahsettiğim gibi bir arabanın yıllık vergisi 1.300 TL. Yılda bir kere teste giriyorsun. Test parası 150 – 200 TL. gibi. 10 bin bakımı için tamirci arıza yoksa yağ değişimi, filtreler filan en 400 – 500 TL alır. Malzeme de ayrı tabi. Uzun lafın kısası, lüks olamayan, yılda 15-20 bin kilometre yol yapan, sıradan, 1600 motor bir arabanın aylık masrafı 1500-2000 TL.dir. (Tecrübeyle sabit, boş yere çarpıp bölmeyin)

Araba fiyatlarına gelince, 8-10 yaşında  1200 ya da 1600 motor 100 – 150 bin km.de bir arabayı 15 bin TL.ye, ya da durumuna göre, biraz daha altına alabilirsiniz. ( 8 ay evvel 98 model 150.000 km deki  Lancer arabamı temiz durumda olmasına rağmen 10 bin şekele satabildim.)

İstanbul’a göre çok farklı bir fiyat araba yıkamada kendini gösteriyor. Netanya’da otomatik makine ile dış yıkama 30 TL, iç dış 60 TL. Üstelik de öyle pırıl pırıl değil. Bu fiyat yerine göre 40 TL.ye kadar düşüyor.

Yiyecek içecek fiyatları, Türkiye’ye kıyasla çok daha pahalıdır. Taze kaşeri örnekleyelim. İsrael’de taze kaşere “emek” diyorlar. Ya da birazcık daha yağlı olan “gilboa”. Bunların kilo fiyatı 40 – 45 şekel arasında. Türkiye’de Sütaş taze kaşer 26 lira. Şimdi bu fark neredeyse tüm yiyecek malzemelerinde var.

Giyimde de fark neredeyse Türkiye’nin iki mislidir. İsrael bir tekstil ülkesi değil. Neredeyse her şey ithal. Türkiye hem tekstilde çok ileridir hem de tam bir alış veriş cennetidir. Türkiye’de 100 liraya aldığın gömleği burada 200 şekle alamazsın. Hoş bulamazsın da…
Bu örneklerden hareketle İsrael’deki fiyatları, mobilya, elektrikli eşya, ya da zücaciyeye uygulayabilirsiniz.

Buraya kadar size İsrael fiyatlarının Türkiye’ye nazaran ne kadar pahalı olduğunu anlatmaya çalıştım. Ama esasında kazın ayağı öyle değil.
Bakın arkadaşlar, Türkiye’de asgari ücret 1404 lira. Bununla kilosu 26 lira olan Sütaş peynirden 54 kilo satın alabilirsin. İsrael’de ise asgari, ücret 5000 şekel. Birkaç ay sonra 5300 olacak. Bu resmisi.  Ayda 5300 şekel kazanan birisi kilosu 45 şekel olan o taze kaşerden tam 117 kilo alabilir. Hangisi ucuz, hangisi pahalı?

Türkiye’de asgari ücretle tanesi 100 lira olan gömlekten 14 tane alabilirsin. İsrael’de ise asgari ücretle tanesi 200 lira olan gömlekten 26 tane alabilirsin. Hangisi ucuz, hangisi pahalı?

Türkiye, ya da başka bir ülke ile İsrael fiyatlarını kıyaslarken yukarıda örneklerini sunduğum gibi kıyaslamak lazım. Karşılaştırmalar Türkiye’de kazanıp İsrael’de harcamak gibi düşünülmemeli. O turistler için. İsrael’de yaşayıp, İsrael’de kazanıp, İsrael’de harcıyorsan işler çooook değişir. Buraya bir hafta gelip bu güzel ülkeyi “İsrael’de hayat çok pahalı”  diye karalamayın. Neye göre pahalı? Gerçekçi olun.

Bir tek şey İsrael’de gerçekten çok pahalı ve çok değerlidir. İnsan hayatı. İşte o da Türkiye’de çok ucuzdur. Dikkatinizi çekerim.

Bu haftalık da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.
Hoşça kalın, sevgiyle kalın.

Aaron Baruch  (Ankaralı)




20 Mayıs 2017 Cumartesi

6 GÜN SAVAŞI – HAZİRAN 1967



Sevgili kardeşlerim, 
yeğenlerim ve dostlarım.










5 Haziran 1967de tarihe 6 gün savaşı olarak geçen İsrael ile Arap savaşı başladı. 1948 ve 1956 savaşlarını kaybeden Araplar kaybettikleri itibarlarını geri kazanmak için Mısır devlet başkanı Nasır’ın liderliğinde yeni bir savaşa hazırlanıyorlardı. Mısır ve Suriye, Rusların donattıkları orduları ile kendilerini savaşa hazır hissediyorlardı. Amerika’nın Vietnam bataklığına saplanmış olması dolaysıyla İsrael’e yardım edemeyeceği varsayılıyordu.

Suriye’de Baas partisinin sol kanadı iktidarı ele geçirmişti. Savaş çığlıkları atıyorlardı. Suriye topraklarından İsrael’e sızan El Fetih gerillaları İsrael’e çok zarar veriyorlardı. İsrael’in Birleşmiş Milletlere başvuruları Rusların vetoları yüzünden sonuçsuz kalıyordu. İsrael Suriye’den gelecek olan saldırılara misliyle karşılık verme kararı aldı.

SAVAŞA DOĞRU ADIM ADIM.

7 Nisan 1967 – İsrael uçakları Suriye başkenti Şam’ın üzerinde uçtu. 6 Suriye savaş uçağını düşürdüler.

11 Mayıs 1967 – İsrael başbakanı Levi Eşkol radyodan yaptığı konuşmada “İsrael gayet iyi biliyor ki, teröristlerin merkezi Suriye’dir. Saldırgana mukabil darbeyi vurmanın yerini, zamanını ve vasıtasını biz tespit edeceğiz” dedi.

14 Mayıs 1967- Mısır ordusu kırmızı alarma geçti.

16 Mayıs 1967-Mısır 1956 savaşından beri Birleşmiş Milletlerin kontrolü altında olan Sina yarımadasına girdi.

22 Mayıs 1967-Mısır Tiran boğazını İsrael gemilerine, iki gün sonrada tüm deniz trafiğine kapattı. İsrael’in Hint okyanusu ile bağlantısı kesildi.

26 Mayıs 1967- Mısır radyosundan bir konuşma yapan Nasır “gelecek olan savaş topyekûn bir savaş olacaktır, hedefimiz İsrael’i yok etmektir”  dedi.

30 Mayıs 1967-Mısır ile Ürdün savunma anlaşması imzaladı.

4 haziran 1967 – Mısır ile Irak savunma anlaşması imzaladı.

SAVAŞ BAŞLIYOR.

Savaş 5 Haziran günü başladı. İsrael, Mısır, Suriye ve Ürdün’le savaştı. Bu üç Arap devletine Suudi Arabistan, Irak, Libya, Tunus, Yemen, Fas ve Cezayir destek çıktılar. İsrael’in 300 savaş uçağı, 800 tankına karşılık Araplar’ın (Mısır-Süriye-Ürdün) 957 savaş uçağı ve 2504 tankı vardı.  

1nci gün :

5 Haziran 1967 günü İsrael savaş uçakları sabah saat 07.05 de üslerinden havalanarak batıya doğru uçmaya başladılar. Akdeniz üzerinde çok alçaktan uçarak Mısır radarlarına yakalanmadılar. Daha sonra önce güneye ve sonra doğuya dönerek Mısır hava sahasına girdiler. Mısır savunması uçakları ancak tepelerinde görünce fark ettiler. Güneşi arkalarına alan İsrael uçakları değişik taktiklerle yerdeki uçakları ve zırhsız hangarları bombalıyor, bir yandan asfalt bombalarıyla pistleri kullanılamaz hale getiriyordu. Avcı uçakları savunma mevzilerini ve radarları yok etmekteydi. Saldırı birkaç saat sürdü. Mısır hava kuvvetleri ve savunması tamamen yok edilmişti.


Geriye dönen uçaklar inanılmaz bir hızla yeniden savaşa hazırlandılar. Uçakların yeniden savaşa hazırlanabilme süreleri, eğitimlerle o kadar kısaltılmıştı ki Araplar, bu kadar çok uçağın havada olmasına inanamamışlar,  Amerikan ve İngiliz uçaklarının İsrael’in yanında savaşa girdiğini zannetmişlerdi.

(İsrael Mısır ile Suriye arasındaki şu konuşmayı kaydetmiştir.
-Mısır: Yalnız Amerikan uçakları mı diyeceğiz yoksa Amerikan ve İngiliz uçakları mı?
-Suriye: Amerikan ve İngiliz uçakları beraberce diyelim.)


Yeni saldırıya hazırlanan İsrael savaş uçakları tekrar havalandılar. Bu arada Mısır, Suriye ve Ürdün arasında irtibat koptu. İsrael elektronik üniteleri, Arap devletlerinin arasındaki iletişimi parazitlerle bozdu. Nihayet irtibat sağlanınca Mısır subayları, Suriye’ye “İsrael hava kuvvetlerini yok ettik, Şimdi uçaklarımız, İsrel’in içlerine yeni bir saldırı dalgasına başlıyor”  bilgisini verdi. Suriye sevinç çığlıkları içerisinde radarlarında İsrael’in üzerinden kendilerine doğru gelen Mısır uçaklarını gördüler. Oysa konuştukları Mısır subayları değil, İsrael askerleriydi ve gelen uçaklar İsrael saldırı uçaklarıydı. Fena halde faka basmışlardı. Suriye savunması birdenbire tepelerinde İsrael uçaklarını gördüler. Mısır semalarında olanların aynısı Suriye’de ve peşinden de Ürdün’de oldu. Suriye ve Ürdün hava kuvvetleri birkaç saat içerisinde yok oldular. Birinci günün sonunda Mısır, Suriye ve Ürdün’ün hava kuvvetlerinin tümü savunmaları, pistleri, hangarları, mühimmat depoları ve uçaklarıyla yok edilmişlerdi.

2nci gün:

Gazze kuşatıldı. İsrael tankları Ürdün’ün egemenliğindeki Batı Şeria’ya girdi. İsrael paraşütçüleri Yeruşalayim’e (Kudüs) girdiler ve İsrael oğullarının 2000 yıllık beklentisi sona erdi. İlk tapınaklarından geriye kalan duvarlarına (KOTEL– İlk tapınaktan kalan batı duvarı)  kavuştular. Birleşmiş Milletler oy birliği ile ateşkes kararı aldı.
Bu resimdeki üç paraşütçü bugün hala hayattalar ve bir tanesi de doktordur. 

3ncü gün.

İsrael ordusu Sina yarımadasına girdi. Süveyş kanalının doğu yakasını ele geçirdi. Akabe körfezini açtı. Şarm el Şeyhi kuşattı.  Batı Şeria ve Yeruşalayim’i kaybeden Ürdün ateşkesi kabul etti.

4nci gün:

Golan tepelerinde savaş kızıştı. Sina yarımadasını tamamen kaybeden Mısır ateşkesi kabul etti.

5nci gün.

İsrael, Golan tepelerini tamamen kontrolü altına aldı. Nasır, sokaklardaki baskıya dayanamadı ve istifa etti. (Sonradan istifasını geri aldı.)

6ncı gün:

İsrael Rusya ile diplomatik ilişkilerini kesti. İsrael, Şam’a 40 kilometre mesafedeki Kunetra’yı aldı. Şam’ın top menziline girmesi üzerine Suriye de ateşkesi kabul etti.

Savaş sona erdi.

Sonuç : İsrael, 800 askerini, 46 uçağını kaybetti. 15 İsrael askeri esir düştü ve 2564 İsrael askeri yaralandı. Savaşta,  Mısır, 11.500 askerini, Ürdün 700 askerini,  Suriye 2.500 askerini kaybetti. Araplar, toplam 400 den fazla savaş uçağı kaybettiler. Toplam 45.000 Arap askeri yaralandı. 6.000 Arap askeri esir düştü. İsrael kendi topraklarının 4 misli boyunda alanı ele geçirdi.

Pan – Arabizim çöktü. Araplar İsrael ile başa çıkamayacaklarını anladılar.

Bu savaş ve sonuçları hakkında binlerce sayfa yazılabilir. Yazılmıştır da. Ama en önemlisi, İsrael savaştan sonra Araplara kaybettikleri toprakları geri vermeyi, karşılığında ise barış yapmayı önerdi. Araplar İsrael’i tanımayı reddettiler ve teklifi kabul etmediler. Yalnız Mısır kabul etti (1973 Yom Kipur savaşından sonra) ve İsrael Sina yarımadasından çekildi. Mısır İsrael barışı oldu. 40 seneden fazla bir zamandır İsrael Mısır sınırında hiçbir asker ölmedi.

Ben 50 yıl sonra okuduklarımdan böyle bir özet çıkartabildim.  Bu savaşa katılan İsrael askerlerinin pek çoğu hala hayatta. Yanlış ya da eksik yazdıklarım varsa o insanlardan özür diliyorum. Hayatını topraklarını savunmak için ölenlerin aziz hatıraları önünde de saygıyla eğiliyorum. Mekânları cennet yolları ışık olsun.

Neticede savaşta 15 binden fazla insan öldü, binlercesi yaralandı ve sakat kaldı. Yakınlarını kaybedenler, mülteci durumuna düşenler ve hala devam eden gerginlikler. Yani savaşı ölüm kazandı başka kazananı yok.

Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.

Ne diyeceğimi bilemiyorum, ama ne istediğimi biliyorum. BARIŞ ve SUKÛNET !..
Bu hafta da bu kadar, esen kalın…


Aaron Baruch  (Ankaralı)
  









13 Mayıs 2017 Cumartesi

FİTNE – EN BÜYÜK GÜNAH…

Sevgili kardeşlerim, 
yeğenlerim ve dostlarım.




TC Cumhurbaşkanı bu hafta Kudüs Vakıfları toplantısında bir konuşma yaptı. İsrael’e verdi veriştirdi. Söylediği şeylerden bazıları doğru değildi. Bir kısmını ise şahsen ben anlamakta zorluk çektim. Açıklamalarda bulunmak ihtiyacını hissettim.
-RTE : Haçlı seferlerinde kılıçtan geçirilen Yahudiler fetihten sonra Kudüs’e dönebilmişlerdir. Çözümün yegâne kuralı başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin kurulmasıdır.
Şu  fetih kelimesine takıldım. Osmanlı Kudüs’ü alınca fetih oluyor da neden İsrail alınca işgal oluyor? Şimdi Yunanlı da, Osmanlı Konstantinopolis’i işgal etti mi demeli? Ya da Konstantinopolis Türker’in işgali altında mı demeli? Türkler alınca fetih, İsrael alınca işgal… Saçma gelmiyor mu?
Sonra kim neyi işgal etmiş? Kimin malını kim işgal etmiş? Bu şehri Yahudiler kurdu. Davud’un şehri. (David Ameleh – İsrail oğullarının üçüncü kralı – MÖ 1000 – 962) Kalıntıları hala orda. Merak eden gider görür. Ben gördüm. Çok güzel. Davud’un oğlu Süleyman (Şlomo Ameleh – İsrail oğullarının dördüncü kralı – MÖ 962 -928) ilk tapınağı (Bet Hamikdaş) babasının şehrinde yaptı. Ağlama duvarı o ilk tapınağın batı duvarıdır.
Ondan sonra gelen herkes, Babil’i de, Asur’u da, Yunan’ı da, Roma’lısı da, Osmanlı’sı da, İngiliz’i de, Ürdün’ü de hepsi işgalci. O şehri biz Yahudiler yaptık. Bu gün de bizimdir. Doğusu da, batısı da, bizim egemenliğimizdedir. Başkentimizdir ve adı da YERUŞALAYİM’dir. Tora’da ( Yahudiler’in kutsal kitabı) Yeruşalayim 699 defa anılır. Kuran’da kaç defa anılır biliyor musunuz? Sıfır kere. Anılmaz. Yeruşalayim konusunda kimseye laf düşmez. Yunanlı ya da başka birisinin İstanbul için ne kadar laf söylemeye hakkı varsa Yeruşalayim için de başkalarının o kadar söz söylemeye hakları var.
“Seni unutursam ey Yeruşalayim, dilim damağıma yapışsın, sağ kolum hünerini unutsun.” 2000 sene dünyanın çeşitli yerlerinde istenmeyen misafir olduğumuz bunca sene, biz Yahudiler böyle dua ettik. Her Pesah (Hamursuz) bayramında “bu sene burada, seneye Yeruşalayim’de”  diye Tanrı’ya yalvardık. Günde üç defa topraklarımıza dönmek için Tanrı’dan izin istedik. Şimdi Yeruşalayim’den vaz geçmemizi mi bekliyorsunuz?
5 Haziran 1967de İsrael paraşütçüleri Tapınak Tepesi’ne İsrael bayrağını diktiği gün, anında zamanın İsrael savunma bakanı Moşe Dayan, Mescidi Aksa’nın yönetimini İslami Vakıf’a teslim etti. O günden beri Yeruşalayim’de herkes, ibadetini eksiksiz ve serbest bir şekilde yapabiliyor. Mescidi Aksa’nın tamamı İslami vakıf tarafından yönetilmektedir ve Müslüman İsrael askerleri tarafından korunur.
-RTE : Tika (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı) vasıtasıyla Doğu Kudüs’teki ev ve işyerlerinin dekorasyonlarını üstleniyoruz. Yüzyıllara dayanan tecrübeyle bu faaliyetlerimizi arttırarak sürdüreceğiz.
Aman Sayın Cumhurbaşkanımız, bu işte bir yanlışlık var, sizin bu Tika dediğiniz var ya, buralarda pekiyi gözle bakılmıyor. İsrael gizli servisi Şin-Bet açıklama yaptı. Dedi ki, “Tika görevlisi Muhammed Murteca, Gazze’de insani yardım paralarını Hamas’a aktarmıştır.” Hamas o paralar ile askerlerine düğünler yapmış, tünellerin yapımında kullanmış, vs.
Muhammed Murteca tutuklandı. 45 gün sorguda kaldı. Her şeyi itiraf etti. Hatta Türkiye’ye dönebilseydi bazı harita bilgilerini alıp Hamas’a iletecekti. Bunu da itiraf etti. Geçen hafta mahkemesi vardı. Tutukluluk halini devamına karar verildi.
-RTE : Sahilde top oynarken parçalanan masum çocukların hesabının kendilerinden sorulmayacağını iyi biliyorlar. Cezasız kalan suç faili azgınlaştırır.
İsrael oğullarının çocukları da öldü Sayın Cumhurbaşkanım. İsrael’li üç öğrenci 2014 Haziranında kaçırıldı.  Ordu ve polis çocukları aramaya başladılar. Birkaç gün sonra öldürülmüş ve gömülmüş vaziyette buldular. İsrael suçluları tutuklamaya, buna karşılık da Hamas İsrael’e roket atmaya başladı. Nereye? Evlerimize, sivillere, hedef ayırmaksızın 4000den fazla roket attılar. İsrael evini korumak için roket rampalarını vurmaya başladı.  (2014 Sert Kaya Operasyonu) Ne yazık ki kalleş Hamas, roket rampalarını okullara, hastanenlere, evlerin arasına, camilerin içine yerleştiriyordu. Siviller de ölmeye başladı. İsrael Ordusu, sivil yerleşim yerlerindeki hedefleri vurmadan önce gürültü çıkaran bombalar atıyor, sivillerin kaçmasına olanak tanıyordu. Hatta telefon mesajı bile gönderiyordu. Bazen “5 dakika sonra orayı vuracağız, kaçın” yazılı kâğıtlar atıyorlardı. Sonuçta üç öğrencinin kaçırılması yüzünden başlayan savaşta ne yazık ki 2000den fazla sivil öldü.
O üç öğrenci yanlışla filan ölmedi. Planlı programlı kaçırıldılar. Acımasızca enselerine ateş edilerek öldürüldüler. Bu aşağılık eylemi Türkiye’de konuşlanan Hamas’ın azılı katili Salih Aruri planladı. Sizin himaye ettiğiniz Hamas teröristi. İsrael bir gün mutlaka onunla hesabı kapatacaktır. 
Yazımın en sonunda Hamas’ın İsrael’de gerçekleştirdiği pek çok eylemin bir listesi var. İnsanlık namına lütfen bir okuyun. Belki insafa gelir Hamas’ı artık himaye etmezsiniz. İnanın değmez. İktidar uğruna bunca insanlık suçuna değmez. Artık anlayın, İsrael kendini savunuyor.
Bütün dünya Hamas’ın bu oyununu anladı. Türk Halkı da anlayacak. Her ne kadar gazeteciler hapse atılıyorlarsa da, Vikipedia özgür ansiklopedisi susturuluyorsa da sonunda gerçeği herkes görecek. Anlayamadığım Türkiye gibi büyük bir ülke nasıl oluyor da Hamas gibi zavallı bir terör örgütünden siyasi getirim bekliyor?
-RTE : İsrael’li yöneticilere hatırlatmak istiyorum. İnancınıza güveniyorsanız bizim ezan sesimizden niye rahatsız oluyorsunuz? Bu yasakçı zihniyete en güzel cevabı Kudüs’teki kardeşlerimiz her sabah evlerinden okudukları ezanla cevap verdiler.
Müslüman olsun, Yahudi olsun, kimsenin inancından şüphesi yok. Ayrıca kimsenin ezan sesinden rahatsız olduğu da yok. Kimsenin ezanı susturmak gibi bir niyeti de yok, isteği de yok. Konu sadece sabah ezanında hoparlörlerden okunan ezanın 80 desibel ses yüksekliği ile sınırlandırılması.
Suudi Arabistan’da ezan hoparlörlerden okunuyor ve orada da sorun yaratıyor. Şikâyetler var. 2009 yılında 45 civarında camiden 100 kadar hoparlör, ses ayarının fazla yüksek olması nedeni ile söküldü. 2012 yılından beri de ramazan ayı boyunca hoparlör yasaklandı.
Dubai’de desibeller devlet tarafından sürekli kontrol ediliyor.
Mısır hoparlörleri yasaklıyor. El-Azhar ulemalar hoparlörü “dinle ilgisi olmayan modern bir icat” olarak yorumluyor.
Kuzey Kıbrıs’ta geçen sene etrafa rahatsızlık verdiği için 3 camide sabah ezanlarının hoparlörden okunması mahkeme kararı ile yasaklandı.
Hindistan 2005 yılında “din, gürültü kanunlarını çiğneyemez” hükmü anayasa ile tescillendi.
Endonezya’da başkan yardımcısı2012 yılında “hoparlörlerin sesini kısın, insan sesi çok daha etkileyici” uyarısında bulundu.
Ezanın hoparlörden okunması Fransa ve İsviçre’de yasak. Hollanda ve Avusturya’da yalnız Cuma günleri hoparlörlerin kullanılmasına izin veriliyor.  
Türkiye’de de ezan düzenleme talimatı var. Buna göre hoparlörlerin ses düzeyleri, çevreden duyulmasını sağlayacak, fakat yakın komşuları da rahatsız etmeyecek şekilde ayarlanması lazım. Star gazetesi yazarı Cemal Aydın diyanet işleri başkanına seslendi. “Hoparlör zulmünü durdurun” dedi.
Milli Gazete yazarı, milli görüşün önemli ismi Mehmet Şevki Eygi’de hoparlörden okunan ezan sesinden şikâyetçi.  “Hoparlörden rahatsız olmak, ezandan rahatsız olmak anlamına gelmez” diyor.

Şimdi bunların hangisi uluslararası bir ezan krizine sebep oldu? Hiçbir. Ama söz konusu İsrael olunca “vay efendim, ezanı yasaklıyorlar.” Yahu, ne alakası var, ne ilgisi var, Konu hoparlöööör. Bu kadar basit.

İsrael’deki kanun tasarısı toplumun huzuru için, sadece sabah erken saatteki ezan için hoparlörlere ses kontrolü getirmeyi amaçlıyor. Esasında bununla ilgili bir kanun var. Ancak uygulamada zorluklar çıktığı için bu kanun işlemiyor. Yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. Görüşülmekte olan kanun tasarısı bu düzenleme ile ilgili.

En önemlisi, Sayın Cumhurbaşkanım, bunların hepsini siz zaten biliyorsunuz. Hatta muhakkak ki daha fazlasını da. Ama neden bilmezlikten geliyorsunuz? Neden Türk Halkı’nı da, İslam Âlemi’ni de İsrael’e karşı kışkırtmaya uğraşıyorsunuz? Fitnenin ne kadar büyük bir günah olduğunu bilmiyor musunuz? Vikipedia özgür ansiklopedisini insanlar gerçekleri öğrenmesin diye mi kapattırdınız?

-RTE : Ülkemizde yaşayan Musevi vatandaşlarımıza bu tür olumsuz bir tavır almak gibi bir derdimiz yok.

Bununla ne demek istediğinizi anlamış değilim Sayın Cumhurbaşkanım. Malum, şiirin manası şairin karnındaymış.  Acaba “siz öyle yaparsanız, biz de böyle yaparız” mı demek istediniz, yoksa aba altından sopa mı gösteriyorsunuz veya sözlerinizi   “bakın biz burada böyle yapıyoruz, siz de orada öyle yapın” şeklinde mi anlamamız lazım pek çözemedim. Ancak Türkiye’deki Yahudi kardeşlerim rahatsız oldular. Bundan eminim. 
Son olarak İsrael’in TC Sayın Cumhurbaşkanına verdiği yanıtı ileteyim. Türk basınında pek yer bulamadı da…

“Kendi ülkelerinde insan haklarını sistematik bir şekilde ihlal edenler, bölgedeki tek gerçek demokrasiye vaaz vermemelidir. İsrael, Yahudilere, Müslümanlara ve Hristiyanlara yönelik toplam ibadet özgürlüğünü sürekli olarak koruyor ve buna karşı başlatılan asılsız iftiralara rağmen bunu yapmaya devam edecektir.”

Bu hafta da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım. Hepinizi çok seviyorum. Hoşça kalın, sevgiyle kalın.

Aaron Baruch  (Ankaralı)

Kaynakça ; Yukarıdaki ve aşağıdaki bilgiler Vikipedia özgür ansiklopediden alınmıştır. Ne yazık ki Türkiye’de özgür olamayan ansiklopediden…

HAMAS’IN TERÖR LİSTESİ :
  •  6 Temmuz 1989 Kiryat Ye'arim yakınlarında meydana gelen bir intihar saldırı sonucunda 22 İsrael’li öldü.
  • 6 Nisan 1994 tarihinde Afula'da bir otobüste meydana gelen intihar saldırı sonucunda 8 İsrael’li öldü.
  • 13 Nisan 1994 tarihinde Hadera'da bir otobüs durağında meydana gelen intihar saldırısının sonucunda 5 İsrael’li öldü.
  • 19 Ekim 1994 tarihinde İsrail'in başkenti Tel Aviv'de meydana gelen bir intihar saldırısı sonucunda 22 İsrael’li öldü.
  • 11 Kasım 1994 tarihinde Netzarim'de meydana gelen bir intihar saldırı sonucunda 3 İsrael’li öldü.
  • 4 Eylül 1997 tarihinde Hamas militanlarınca gerçekleştirilen Kudüs'teki Ben Yehuda Caddesi'nde meydana gelen intihar saldırısı sonucunda 5i İsrael’li 8 kişi öldü. Ölen üç kişi Hamas militanıydı.
  • 1 Haziran 2001 tarihinde Tel Aviv Dolphinarium'un kapısında meydana gelen intihar saldırısında yaşları 14 ile 21 arasında değişen 21 İsrael’li öldü ve 120'den fazla insan yaralandı.
  • 9 Ağustos 2001 tarihinde Kudüs'deki Sbarro adlı restoranda meydana gelen intihar saldırısı sonucunda 7'si çocuk 15 İsrael’li öldü ve 130 kişi yaralandı.
  • 2 Aralık 2001 tarihinde Kudüs ve Hayfa’da meydana gelen dört patlamada 26 İsrael’li öldü, 220 kişi yaralandı. Saldırıları Hamas üstlendi.
  • 9 Mart 2002 tarihinde Kudüs'te bir kafeteryada düzenlenen intihar saldırısının sonucunda 11 İsrael’li öldü ve 54 kişi yaralandı.
  • 31 Temmuz 2002 tarihinde İbrani Üniversitesi'nde meydana gelen intihar saldırısının sonucunda çoğu ABD vatandaşı 9 kişi öldü ve 100'e yakın kişi yaralandı.
  • 5 Mart 2003 tarihinde Hayfa'da düzenlenen bir intihar saldırısı 7 İsraillinin ölümü ile sonuçlandı. Saldırının sorumluluğunu Hamas üstlendi.
  • 11 Haziran 2003 tarihinde Kudüs'deki bir intihar saldırısında 17 İsrael’li öldü. Saldırının sorumluluğunu Hamas üstlendi.
  • 19 Ağustos 2003 tarihinde Kudüs'de bir intihar saldırısında 6'sı çocuk 23 İsrael’li öldü. Saldırının sorumluluğunu Hamas üstlendi.
  • 9 Eylül 2003 tarihinde Kudüs Hillel Café'de gerçekleşen intihar saldırısı sonucunda 7 İsrael’li öldü ve 70 kişi yaralandı.
  • 4 Ekim 2003 tarihinde Hayfa'daki bir restoranda meydana gelen intihar saldırısı sonucunda 21 İsrael’li öldü. Saldırının sorumluluğunu Hamas üstlendi.
  • 4 Mart 2004 tarihinde Aşdod Liman'ında gerçekleşen iki intihar saldırısının sonucunda 10 İsrael’li öldü ve 10 kişi yaralandı.
  • 31 Ağustos 2004 tarihinde Beerşeba'daki iki intihar saldırısı sonucunda 16 İsrailli öldü. Saldırının sorumluluğunu Hamas üstlendi.
  • 27 Aralık 2008 tarihinde İsrail'in operasyonlarının ardından Hamas'ın gerçekleştirdiği roket saldırıları sonucunda 4 İsrailli öldü.

Sayın Cumhurbaşkanım, desteklediğiniz Hamas işte bu !..