23 Kasım 2024 Cumartesi

ANTİSEMİT FRANSA

 






Fransa, Paris'te düzenlenen deniz savunma sistemleri fuarı Euronaval 2024'e İsrailli şirketlerin katılımını engelledi. Fransız yetkililer, bu kararın gerekçesi olarak şirketlerin fuara katılım şartlarını karşılamadığını belirtti. Ancak bu adım, İsrail ve Fransa arasında gerilime yol açtı. Bazı yorumlar, bu kararın Gazze'deki çatışmalar ve İsrail'in askeri eylemleri konusundaki uluslararası tepkilerle ilişkili olabileceğini öne sürüyor.

Bu Fransa’nın İsrail’e karşı ilk düşmanlığı değil. Daha evvel de parasını ödediğimiz füze botlara ambargo koymuş ve teslim etmemişti.

Bu olayı detaylarıyla anlatmak istiyorum.

Sevgili dostlar;
1960’lı yıllarda İsrail deniz kuvvetleri II. dünya savaşından kalan gemilerden oluşmaktaydı. Artık ağır kruvazörlerin, destroyerlerin devri kapanmak üzereydi. Gelecek, manevra kabiliyetleri yüksek, küçük, hızlı füze botlardaydı. 

İsrail de çok yüksek teknoloji ile donatılmış füze botları ve füzeler planlamaya başlamıştı. Bunu neticesinde Saar 3 sınıfı füze botlar doğdu. Bugün size 12 adet Saar 3 sınıfı füze botun olağanüstü macerasını anlatmaya çalışacağım.

Yıllarca uğraşıldıktan sonra mükemmel bir proje ortaya çıkmıştı.  Botlar Almanya'ya sipariş edildi. İsrail devleti, elindeki her imkânı gerek teknik olarak gerekse maddi olarak seferber etmekteydi.  O gün için teknolojinin en üst düzeyi kullanılacaktı. 

Ancak Arap Ligi, siparişi iptal etmesi konusunda Almanya'ya baskı uygulamaya başladı. Baskılara dayanamayan Almanya siparişi iptal etti. 

Gemilerin Fransa'da yapılmasına karar verildi. Fransa ile İsrail, o dönemde, ikili ilişkilerde altın çağı yaşıyordu. Planlar tamamen Almanlar tarafından yapılmıştı. Fakat uygulama Fransızlar tarafından, Cherbourg tersanelerinde yapılacaktı. İsrail askeri ve teknik personeli kontrol için orada bulunacaktı.

Gemilerin yapılmasına hızla başlandı. 1968 yılı sonuna kadar beş botun yapımı tamamlanmış ve İsrail'e teslim edilmişti.

Ancak 26 Aralık 1968 tarihinde çok kötü bir şey oldu. FKÖ bağlı iki Arap terörist Beyrut'tan hareketle Atina’ya geldiler ve burada El-Al uçağına saldırı düzenlediler. Tel-Aviv-Atina-New York seferini yapmakta olan uçağa, apronda beklerken makineli tüfeklerle ateş açtılar ve el bombaları attılar. İsrailli yolculardan ölenler oldu. İsrail, vatandaşlarını korumak için nasıl bir önlem alınması gerektiğini düşünürken, MOSSAD üç uçağa daha saldırı yapılacağı istihbaratını bildirdi. Muhakkak bir şeyler yapılması gerekiyordu.

 

Şamar gecikmedi. Atina saldırısından iki gün sonra 28 Aralık 1968 günü İsrail'in en elit birliklerinden biri olan Sayaret Matkal komandoları helikopterlerle Beyrut Havaalanına bir operasyon düzenledi. (Hediye operasyonu) Ortadoğu Hava Yollarına (MEA) ait 10 uçak kullanılamaz hale getirildi.


Beyrut Havaalanına yapılan bu saldırı uluslararası problemlere yol açtı. BM ve birçok ülke İsrail'i kınadı. Ama gelişmeler çok önemli değildi. İsrail kendini korumak için gerekeni yapmış, Beyrut’a dersini vermişti. 

Ancak başka bir gelişme oldu.  Arap Liginin zaten baskısı altında olan Fransa İsrail'e silah ambargosu koydu. İnşası devam eden 7 gemimiz hala oradaydı ve bütün bedeli ödenmişti.  

Son anda bir başka gelişme iki botun kurtarılmasını sağladı. MOSSAD ambargonun gelmekte olduğunu önceden bildirdi.  Altı numaralı bot tamamen hazırdı. Yedi numaralı bot ise neredeyse tamamlanmak üzereydi. İsrail, botlara, beklemeden oldukları gibi hareket emri verdi.  Ambargodan kurtarılmak istenen gemiler o kadar hızlı hareket ettiler ki botların komutanı Amiral Shabtai Levi onları ancak Cebel-ü Tarık'ta yakalayabildi.  Shabtai'nin komutasında 6 ve 7 numaralar da böylelikle İsrail'e gelmiş oldu.  

Cherbourg tersanelerinde halen parası ödenmiş olan 5 botumuz daha vardı ve Fransa bunları bize vermiyordu.  Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle satış iznini iptal etmişti. İsrail yaklaşan Fransız seçimlerini bekleme kararı aldı. Nitekim  De Gaulle seçimleri kaybetti. Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı Gerges Pompidou olmuştu. İlk fırsatta temas sağlandı. Ne yazık ki değişen bir şey yoktu.  Pompidou'da ambargoda karalıydı.  Gemilerimizi vermiyorlardı.

 

Bu arada botların inşaatı devam ediyordu. İşsizlik sorunu ile boğuşan Fransa Hükümeti tersanelerde de bir sorun çıkmaması için gemi inşaatlarına devam kararı almıştı.

 

Aylar geçti.  Artık botların yapımı neredeyse bitmek üzereydi. Yeni bir gelişme oldu. 

Martin Siemm  isimli bir iş adamı, Panama'da  bulunan  ve petrol sondajları yapan, Starboat isimli bir Norveç firması adına  botlara talip oldu. Uzun pazarlıklar neticesinde anlaşma sağlandı. Fransız hükümeti anlaşmayı onayladı.  Botlar ufak ufak test sürüşlerine çıkmaya başladılar. Tüm eksikleri tamamlanmıştı. Norveç şirketine teslim edilmek üzereydiler. 

 

Esasında Martin Siemm   gizli olarak İsrail hesabına çalışıyordu ve bütün ekibi MOSSAD ajanlarından oluşmaktaydı. Bizim olanı almak için orada bulunmaktaydılar.  İsrail, gemileri kaçırmayı planlamıştı. Operasyona Noa ismi verilmişti.

 

24 Aralık 1969 Noel günü kaçış tarihi olarak belirlendi.   80 İsrailli denizci ayrı ayrı yollardan Cherbourg'a hareket etti. Bir otelde bir geceden fazla kalmıyorlardı.  Bu arada gemilerin yakıt sorununu çözmek için 5 tonluk bir tanker hazırlanmıştı. Her gün küçük miktarlarda yakıt alıp akşamları botlara dolduruyorlardı. 8 günlük bir yolculuk planlanmıştı. Dikkati çekmemek için marketlerden ufak ufak alışverişler yapılıyorlardı.  Motorların çıkardığı gürültü sorun oluyordu. Kaçış gecesi bir problem olmasın diye her gece motorlar bir 

müddet çalıştırıyorlardı. Polis bir iki defa kontrole gelmiş, kendilerine motorların sıcak tutulması gerektiği hikayesi anlatılmıştı. Açık denizde ise SS Netanya Şilebi her türlü desteği vermek için onların yolunu gözetliyordu. Her şey hazırdı. Kaçacaklardı...İsrail deniz kuvvetleri nefesini tutmuş bekliyordu. 

24 Aralık gecesi müthiş bir fırtına ortalığı kasıp kavurmaya başladı. Hareketi iki saat ertelediler. Fakat hava daha kötü oldu. Tekrar ertelediler. Nihayet fırtınanın gevşemekte olduğu haberleri gelmeye başladı. Halatları çözdüler ve yola çıktılar. Plan mükemmel işliyordu. Botlar, yuvalarına gelebilmek için hareket ettiler. 

 Ertesi gün bir BBC muhabiri botlarla alakalı bir haber yapmak üzere Cherbourg'a geldi. Fakat botlar yoktu. Neredeydiler? BBC muhabiri haberi merkezine geçti. BBC yayınladı. Ve Fransa hükümeti botların kaçtığını, 12 saat sonra BBC’den öğrendi. Botları ilk bulan bir İngiliz kontrol noktası oldu. Durum anlaşılmıştı. İngilizler yeşil ışık yaktı. "Bizim için sorun yok" demek istiyorlardı.

Derken bir Lloyd helikopteri gemilerin üzerinde uçmaya başladı. Gemilerde hiçbir isim ve bayrak yoktu. Kendinizi tanıtın sorusuna da cevap vermiyorlardı. Fakat daha önceden telsiz mesajlarından gemidekilerin İbranice konuştukları tespit edilmişti.  Olay tamamen açığa çıkmıştı. Helikopter gemilerin üzerinde daireler çiziyor ve sanki "güle güle, hayırlı yolculuklar" diyordu.

 İsrail'e ambargo koyan Fransa hükümeti gülünç duruma düşmüştü.  Fransa Savunma bakanı batıralım dedi. Başbakan ve Cumhurbaşkanı kesinlikle reddetti. Gemiler silahsızdı.   Malta açıklarında kaçak gemilerin kardeşleri olan 4 İsrail füze bot eskort etmek için onları beklemekteydi. Kısa bir müddet sonra göklerde Davudun yıldızını taşıyan İsrail Savaş uçakları da eskorta katıldı. Hareketlerinden 8 gün sonra beş füze bot Hayfa Limanına, ait oldukları yuvaya gelerek demir attılar. Operasyon NOA tamamlanmıştı. 

Bütün dünya hayretler içerisindeydi. İsrail 10 binlerce kilometre uzakta, Fransa’dan beş gemiyi kaçırmıştı. Böyle bir olay ne daha evvel ne de daha sonra olmadı. İsrail yine başarmıştı.  Hem de ne başarı....

 Bu botlar 1973 Yom  Kippur savaşında çok çok önemli işler yapacak, ölüm kalım noktasında İsrail'i canları pahasına koruyacaklardı.

Latakia ve Baltim savaşlarına katılan bu botlar tarihin ilk deniz füze savaşını gerçekleştireceklerdi.


Amiral Shabtai Levi bugün 92 yaşındadır ve bir Akademi'de hocalık yapmaktadır.  Yazdıklarımın pek çoğunu kendisinden dinledim ve hafızasına hayran kaldım. Bütün olayı sanki dün gibi anlattı.

 3 numaralı bota amiralin oğlu olan Saar'ın ismi verilmiştir.  Saar ise, 7 sene İsrail Deniz kuvvetlerinde subay olarak görev yaptıktan sonra görevinden ayrılmıştır. Bugün İsrail'de yaşamaktadır. Yazdıklarımın bir kısmını da kendisinden öğrenmiş bulunuyorum. 

Amiralin kızı Hila'nın adı da Latakia savaşındaki operasyona verilmiştir. 

Amiral Shabtai Levi ve Oğlu Saar'a teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Aaron Baruch (Ankaralı)