Fransa, Paris'te düzenlenen
deniz savunma sistemleri fuarı Euronaval 2024'e İsrailli şirketlerin katılımını
engelledi. Fransız yetkililer, bu kararın gerekçesi olarak şirketlerin fuara
katılım şartlarını karşılamadığını belirtti. Ancak bu adım, İsrail ve Fransa
arasında gerilime yol açtı. Bazı yorumlar, bu kararın Gazze'deki çatışmalar ve
İsrail'in askeri eylemleri konusundaki uluslararası tepkilerle ilişkili
olabileceğini öne sürüyor.
Bu Fransa’nın İsrail’e karşı ilk
düşmanlığı değil. Daha evvel de parasını ödediğimiz füze botlara ambargo koymuş
ve teslim etmemişti.
Bu olayı detaylarıyla anlatmak istiyorum.
Sevgili dostlar;
1960’lı yıllarda İsrail deniz kuvvetleri II. dünya savaşından kalan gemilerden
oluşmaktaydı. Artık ağır kruvazörlerin, destroyerlerin devri kapanmak
üzereydi. Gelecek, manevra kabiliyetleri yüksek, küçük, hızlı füze
botlardaydı.
İsrail de çok yüksek teknoloji ile donatılmış füze botları ve füzeler planlamaya başlamıştı. Bunu neticesinde Saar 3 sınıfı füze botlar doğdu. Bugün size 12 adet Saar 3 sınıfı füze botun olağanüstü macerasını anlatmaya çalışacağım.
Yıllarca uğraşıldıktan sonra mükemmel bir proje ortaya çıkmıştı. Botlar Almanya'ya sipariş edildi. İsrail devleti, elindeki her imkânı gerek teknik olarak gerekse maddi olarak seferber etmekteydi. O gün için teknolojinin en üst düzeyi kullanılacaktı.
Ancak Arap Ligi, siparişi iptal etmesi konusunda Almanya'ya baskı uygulamaya
başladı. Baskılara dayanamayan Almanya siparişi iptal etti.
Gemilerin Fransa'da yapılmasına karar verildi. Fransa ile İsrail, o dönemde, ikili ilişkilerde altın çağı yaşıyordu. Planlar tamamen Almanlar tarafından yapılmıştı. Fakat uygulama Fransızlar tarafından, Cherbourg tersanelerinde yapılacaktı. İsrail askeri ve teknik personeli kontrol için orada bulunacaktı.
Gemilerin yapılmasına hızla başlandı. 1968 yılı sonuna kadar beş botun yapımı tamamlanmış ve İsrail'e teslim edilmişti.
Ancak 26 Aralık 1968 tarihinde
çok kötü bir şey oldu. FKÖ bağlı iki Arap terörist Beyrut'tan hareketle
Atina’ya geldiler ve burada El-Al uçağına saldırı düzenlediler. Tel-Aviv-Atina-New
York seferini yapmakta olan uçağa, apronda beklerken makineli tüfeklerle ateş
açtılar ve el bombaları attılar. İsrailli yolculardan ölenler oldu. İsrail,
vatandaşlarını korumak için nasıl bir önlem alınması
gerektiğini düşünürken, MOSSAD üç uçağa daha saldırı yapılacağı istihbaratını
bildirdi. Muhakkak bir şeyler yapılması gerekiyordu.
Şamar gecikmedi. Atina
saldırısından iki gün sonra 28 Aralık 1968 günü İsrail'in en elit
birliklerinden biri olan Sayaret Matkal komandoları helikopterlerle Beyrut
Havaalanına bir operasyon düzenledi. (Hediye operasyonu) Ortadoğu Hava
Yollarına (MEA) ait 10 uçak kullanılamaz hale getirildi.
Beyrut Havaalanına yapılan bu saldırı uluslararası problemlere yol açtı. BM ve birçok ülke İsrail'i kınadı. Ama gelişmeler çok önemli değildi. İsrail kendini korumak için gerekeni yapmış, Beyrut’a dersini vermişti.
Ancak başka bir gelişme oldu. Arap Liginin zaten baskısı altında olan Fransa İsrail'e silah ambargosu koydu. İnşası devam eden 7 gemimiz hala oradaydı ve bütün bedeli ödenmişti.
Son anda bir başka gelişme iki botun kurtarılmasını sağladı. MOSSAD ambargonun gelmekte olduğunu önceden bildirdi. Altı numaralı bot tamamen hazırdı. Yedi numaralı bot ise neredeyse tamamlanmak üzereydi. İsrail, botlara, beklemeden oldukları gibi hareket emri verdi. Ambargodan kurtarılmak istenen gemiler o kadar hızlı hareket ettiler ki botların komutanı Amiral Shabtai Levi onları ancak Cebel-ü Tarık'ta yakalayabildi. Shabtai'nin komutasında 6 ve 7 numaralar da böylelikle İsrail'e gelmiş oldu.
Cherbourg tersanelerinde halen parası ödenmiş olan 5 botumuz daha vardı ve
Fransa bunları bize vermiyordu. Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle satış
iznini iptal etmişti. İsrail yaklaşan Fransız seçimlerini bekleme kararı aldı.
Nitekim De Gaulle seçimleri kaybetti. Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı
Gerges Pompidou olmuştu. İlk fırsatta temas sağlandı. Ne yazık ki değişen bir
şey yoktu. Pompidou'da ambargoda karalıydı. Gemilerimizi
vermiyorlardı.
Bu arada botların inşaatı devam
ediyordu. İşsizlik sorunu ile boğuşan Fransa Hükümeti tersanelerde de bir sorun
çıkmaması için gemi inşaatlarına devam kararı almıştı.
Aylar geçti. Artık
botların yapımı neredeyse bitmek üzereydi. Yeni bir gelişme oldu.
Martin Siemm isimli bir
iş adamı, Panama'da bulunan ve petrol sondajları yapan, Starboat
isimli bir Norveç firması adına botlara talip oldu. Uzun pazarlıklar
neticesinde anlaşma sağlandı. Fransız hükümeti anlaşmayı onayladı. Botlar
ufak ufak test sürüşlerine çıkmaya başladılar. Tüm eksikleri
tamamlanmıştı. Norveç şirketine teslim edilmek üzereydiler.
Esasında Martin
Siemm gizli olarak İsrail hesabına çalışıyordu ve bütün ekibi
MOSSAD ajanlarından oluşmaktaydı. Bizim olanı almak için orada
bulunmaktaydılar. İsrail, gemileri kaçırmayı planlamıştı. Operasyona Noa ismi
verilmişti.
24 Aralık 1969 Noel günü
kaçış tarihi olarak belirlendi. 80 İsrailli denizci ayrı ayrı
yollardan Cherbourg'a hareket etti. Bir otelde bir geceden fazla
kalmıyorlardı. Bu arada gemilerin yakıt sorununu çözmek için 5 tonluk bir
tanker hazırlanmıştı. Her gün küçük miktarlarda yakıt alıp akşamları botlara
dolduruyorlardı. 8 günlük bir yolculuk planlanmıştı. Dikkati çekmemek için
marketlerden ufak ufak alışverişler yapılıyorlardı. Motorların çıkardığı
gürültü sorun oluyordu. Kaçış gecesi bir problem olmasın diye her gece motorlar
bir
müddet çalıştırıyorlardı. Polis
bir iki defa kontrole gelmiş, kendilerine motorların sıcak tutulması gerektiği
hikayesi anlatılmıştı. Açık denizde ise SS Netanya Şilebi her türlü desteği
vermek için onların yolunu gözetliyordu. Her şey hazırdı.
Kaçacaklardı...İsrail deniz kuvvetleri nefesini
tutmuş bekliyordu.
24 Aralık gecesi müthiş bir fırtına ortalığı kasıp kavurmaya başladı. Hareketi iki saat ertelediler. Fakat hava daha kötü oldu. Tekrar ertelediler. Nihayet fırtınanın gevşemekte olduğu haberleri gelmeye başladı. Halatları çözdüler ve yola çıktılar. Plan mükemmel işliyordu. Botlar, yuvalarına gelebilmek için hareket ettiler.
Derken bir Lloyd helikopteri
gemilerin üzerinde uçmaya başladı. Gemilerde hiçbir isim ve bayrak yoktu.
Kendinizi tanıtın sorusuna da cevap vermiyorlardı. Fakat daha önceden telsiz
mesajlarından gemidekilerin İbranice konuştukları tespit edilmişti. Olay
tamamen açığa çıkmıştı. Helikopter gemilerin üzerinde daireler çiziyor ve sanki
"güle güle, hayırlı yolculuklar" diyordu.
Bütün dünya hayretler içerisindeydi. İsrail 10 binlerce kilometre uzakta, Fransa’dan beş gemiyi kaçırmıştı. Böyle bir olay ne daha evvel ne de daha sonra olmadı. İsrail yine başarmıştı. Hem de ne başarı....
Latakia ve Baltim savaşlarına
katılan bu botlar tarihin ilk deniz füze savaşını gerçekleştireceklerdi.
Amiral Shabtai Levi bugün 92 yaşındadır ve bir Akademi'de hocalık yapmaktadır. Yazdıklarımın pek çoğunu kendisinden dinledim ve hafızasına hayran kaldım. Bütün olayı sanki dün gibi anlattı.
Amiralin kızı Hila'nın adı da Latakia savaşındaki operasyona verilmiştir.
Amiral Shabtai Levi ve Oğlu Saar'a teşekkürlerimi sunuyorum.
Aaron Baruch (Ankaralı)