22 Eylül 2018 Cumartesi

MESELE KUYRUKTADIR…











Değerli dostlarım, 

Hitler 1933 yılında Almanya’da iktidarı ele geçirir geçirmez daha üç ay dolmadan 1 Nisan 1933 tarihinde “Yahudileri Boykot Günü” ilan etmişti. 

Bir hafta sonra, 7 Nisan’da bir yasa ile Yahudi asıllı akademik personelin mesleklerini devam etmeleri engellenir. Bütün Yahudi hocalar eğitim kurumlarından kovulurlar.

İşsiz kalan ve tehlikeyi sezen Yahudiler kaçacak yer arıyorlardı. O günlerde Profesör Dr. Philipp Schwartz’ın önderliğinde, Zürich’te, Alman bilim adamları için yeni iş sahaları bulabilmek amacıyla bir dayanışma bürosu kuruldu.

Türkiye’de cumhuriyet kurulduğu zaman, ülkede sadece medrese anlayışıyla öğretim yapan Darülfünun adlı bir imparatorluk üniversitesi vardı. Bu eski kafalı okul, modern eğitim bir yana Atatürk reformlarına bile karşı çıkmakta, Ankara hükümetine köstek olmaktaydı. Darülfünunun kapatılmasına ve yerine İstanbul Üniversitesinin açılmasına karar verildi, ilgili kanunlar çıkartıldı. Ancak hazırlanan raporlardan, büyük bir bilim adamı açığı olduğu anlaşılıyordu.

Tam da o sırada Profesör Albert Einstein Atatürk’e bir mektup yazarak, işlerinden kovulan Alman asıllı Yahudi bilim adamlarının Türkiye’de çalışabilmeleri için izin verilmesini rica eder. Türkiye’de ilgili makamlar Zürich’teki dayanışma bürosu ile temasa geçerler.





Türk hükümetinin, kendisinin kovduğu kişilerle temas kurduğunu öğrenen Hitler “benim ortadan kaldırmak istediğim bu Yahudi alayını Mustafa Kemal koruyamaz, buna müsaade vermem”  diye tehditte bulunur ve Atatürk’e “bu komünist profesörleri ülkenize sokmayın” diye mesaj gönderir.

Atatürk “bir onbaşı beni cinayetlerine alet edemez” diyerek işlemlerin hızlandırılması talimatını verir. Bu anlaşmanın gizli bir maddesi de, profesörler ve aileleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayılması idi. Her biri bir filme konu olacak maceralarla Türkiye’ye getirilirler.

Bir başka engel de o yıllarda Türk profesörler 150 lira aylık alırken Alman asıllı Yahudi profesörlere 400 ya da 500 lira aylık verilmesi olmuştu.

Kırktan fazla Alman asıllı Yahudi bilim adamı, akademisyen bugünkü Türk üniversitelerinin temellerini atarlar. Türk üniversitelerinde görev yapan ve kalıcı eserler bırakan bu yabancı hocaların girişimiyle tıptan mühendisliğe, tarımdan edebiyata, müzikten güzel sanatlara kadar hemen hemen her dalda öğretim geliştirilmiş ve günümüzde halen hayatta olan bir sonraki kuşak bilim adamları yetiştirilmiştir.

(Türk bilim ve eğitim kurumlarında görev almış Alman Yahudi bilim adamlarının listesini yazımın sonunda bulabilirsiniz)

Savaş bitince bu kıymetli bilim adamlarının çoğu ülkelerine geri döndüler. Ancak bazıları kaldı. Bunlardan birisi de fizik profesörü Karl Zuber idi.

60’lı yıllarda İstanbul Üniversitesinde tıp, fizik, kimya, zooloji ve biyoloji fakültelerinin öğrencileri fizik, kimya ve biyoloji (FKB) derslerini hep beraber bir arada fen fakültesinin balkonlu büyük salonunda görürlerdi.  Genellikle salon yarı yarıya boş olurdu, ancak balkonu ile beraber 1000 kişilik salon, cumartesi sabahları tıklım tıklım dolardı. Sebebi de bütün hafta teorik olarak anlatılan fizik dersi deneylerinin konferans salonunun sahnesinde yapılmasıydı. Profesor Karl Zuber ve asistanları bu deneyleri çok ilginç hale getirirlerdi.

Profesor Karl Zuber bir gün derste,  kedilerin nasıl olup da her zaman dört ayağının üstüne düşebildiğini bir deneyle anlatır.  Deneyin yapıldığı gün profesör, konferans salonunun ışıklarını kapattırır, perdeler örtülür salon bayağı karanlık olmuştur. Profesör kucağında bir kedi ile 10 metre yükseklikteki balkona çıkar. Bir ışıldak, kürsünün bulunduğu sahnenin arkasındaki beyaz duvara doğru yönlendirilir. Profesör Zuber balkonun kenarından kediyi birden aşağıya atıverir. Kedi havada kuyruğunu spiral bir şekilde çevirerek dört ayağının üzerine dengeli bir vaziyette gayet güzel bir şekilde düşüşünü tamamlar, sapa sağlam yere varınca da kaçar gider. Bütün olay da arkadan vuran ışıldağın ışığı sayesinde, duvarda gölge olarak açıkça izlenmektedir.

Kediler, yüksekten düşerken kuyruklarını doğal refleksleriyle spiral bir şekilde çevirerek yere dört ayak üzerine düşerler. Yani işin sırrı kuyruktadır.   

Şanslı insanlar için hani "hep dört ayağının üstüne düşer" diye bir deyim vardır ya, mesele kuyruktadır. Kuyruk, bilgi, deneyim ve aklı temsil etmektedir. Zekâyı temsil etmektedir. O şanslı diye nitelendirilen insanlar kedinin kuyruğunu kullandığı gibi bilgilerini, akıllarını, deneyimlerini ve zekâlarını kullanarak problemlerini bu sayede çözmekte ve olaylardan zarar görmeden kurtulmaktadırlar. Yani işin sırrı kuyruktadır.

Bugün İsrael’e bakın!

Tarımda dünyayı değiştirmektedir. Mucidi olduğu damlama teknolojisiyle vahşi sulamaya nazaran % 75 su tasarrufu ile tarım yapılmasını sağlamıştır. Hatta şimdilerde topraksız tarım tekniklerini geliştirmekte ve bunu bütün dünya ile paylaşmaktadır.  Bir çöl ülkesi İsrael, tarımı dünyaya öğretiyor.

Tıpta yaratılan gelişmeler bütün dünyada izlenmektedir. Daha bu hafta omurga gibi çok hassas noktalarda sıfır hata ile ameliyat yapabilen bir robotu üreten İsraelli şirket yabancılar tarafından satın alındı. Keserya’daki bir başka şirket kardiyoloji konusunda bir teknolojiyi Philips’e sattı. İsrael, insan sağlığı konusunda dünya liderlerinden biridir.

Siber güvenlik konusunda İsrael teknolojileri liderdir.  Pek çok havaalanı, pek çok şirket, korunması gereken pek çok alan, İsrael siber güvenlik teknolojileri ile korunmaktalar. İsrael teknolojisi dünyada bu alanda kullanılan tüm güvenlik önlemlerinin yaklaşık  % 20’sini üretmektedir.

Dünyadaki otomotiv sanayine bakın. Bu konuda İsrael dünyanın direksiyonundadır. Mobileye,  Waze   Gett   bugün bütün dünyanın kullandığı teknolojileri üretmektedir. Bütün büyük otomotiv şirketlerinin Ar-Ge’leri İsrael’dedir.

Ve bunun gibi pek çok şey. İsrael dokuz milyonluk bir ülke. Dünya nüfusunun çok küçük bir yüzdesi. Ancak Asya’dan Afrika’ya Amerika’dan Avustralya’ya kadar bütün dünyada etkili. Dünyayı değiştiriyor. Bütün bunları bilim sayesinde yapıyor.

2006 yılında İsrael’de mukim beş enerji şirketine mukabil bir yazılım şirketi vardı. Microsoft. On sene sonraki duruma bir göz atın. 2016’da bir enerji şirketine mukabil beş yazılım şirketi var. Apple, Google, Microsoft, Facebook ve Amazon… Bu bize İsrael’in ürettiği teknolojilerin büyüklüğünü göstermektedir.

İsrael bilime yatırım yapıyor.

Ve bütün dünyanın dev şirketleri kredi derecelendirme kurumları tarafından en yüksek puanla ödüllendirilen İsrael’e geliyor. Çünkü İsrael’de demokrasi var, hukuk var, bilim var, gelişen ekonomi var.

İsrael çocuklarına yatırım yapıyor. Onların yarınlarına yatırım yapıyor. Ülkenin yarınlarına yatırım yapıyor.

Yani mesele kuyrukta…

Esen kalın…

Aaron Baruch  (Ankaralı)

Not : Ben elbette bütün bunları ülkenin başbakanı ve müthiş bir hatip olan Bibi Netanyahu gibi anlatamam. En iyisi siz onu dinleyin.

Netanyahu’nun 6 Mart 2018 tarihinde yayınlanan AIPAC konuşması: (Gerçekten müthiş)


Türk bilim kurumlarında eğitim veren Alman Yahudi’si bilim adamlarının listesi:

Licco Amar, Macar viyolinist Ankara Devlet Konservatuarı'nda müzik öğretmenliği yaptı, ardından Almanya'ya döndü.
Fritz Arndtkimyager, 1935'ten itibaren İstanbul'da sığınmacıydı (daha önce 1915-1918 senelerinde İstanbul'da bulundu), Türkçe ve Almanca birçok yayınları bulunmaktadır. 1955'te Hamburg'a geri döndü.
Erich Auerbachromanist, 1936-1947 İstanbul.
Fritz Baade, iktisatçı ve politikacı, 1935-1946 Ankara.
Rudolf Belling, ressam, 1937-1966 İstanbul.
Clemens Bosch, eski tarih ve nümismatik uzmanı, 1935-1955 İstanbul.
Hugo Braunhijyen uzmanı ve bakteriyolog, 1934-1949 İstanbul.
Leo Brauner (1898-1974), botanik uzmanı, 1933-1955 İstanbul
Friedrich L. Breusch (1903-1974), kimyager, 1937-1971 İstanbul.
Ernst Wolfgang Casparigenetik uzmanı ve zoolog, 1935'ten sonra İstanbul.
Friedrich Dessauerbiyofizik uzmanı ve radyolog, 1934-1938 Türkiye'de profesör, İstanbul Üniversitesi Fizik Fakültesi kurucusu, 1937'e kadar İstanbul Üniversitesi Radyoloji Bölümü başkanı,
Herbert Dieckmann * 1906 Duisburg † 16. Aralık 1986 Ithaca NY; romanist, 1934-1938 Türkiye, ardından ABD
Liselotte Dieckmann, edebiyat bilimcisi ve germanist, 1934-1938 Türkiye, ardından ABD
Josef Dobretsberger, Avusturyalı politikacı ve hukukçu, 1938-1945 İstanbul ve Kahire.
Wolfram EberhardKaliforniya, 1937-1948 Ankara Üniversitesi'nde sinolog, ardından ABD
Carl Ebertaktöryönetmen ve tiyatro yöneticisi, 1933-1939 İngiltere, 1939-1948 Ankara, Devlet Konservatuarı ve Devlet Tiyatrosu, ardından ABD.
Albert Ecksteinpediatri uzmanı, 1935-1949, Ankara Üniversitesi Çocuk Kliniği başkanlığı, taşraya çocuk sağlığının geliştirilmesi için çok sayıda yolculuklar, Türkiye'deki köy yaşamı fotoğrafçısı olarak ünlü.
Herbert Ecksteinürolog ve çocuk cerrahı, çocukluğunda ve 1958-1961 Türkiye; Albert Eckstein'ın oğlu.
Erich Frank, doktor, 1933'ten vefat edene kadar İstanbul'da aktif profesör. Devlet töreniyle defnedildi.
Erwin Freundlichastrofizik uzmanı, İstanbul Üniversitesi Astronomi Bölümü kurucusu, 1933-1937 İstanbul, ardından Prag ve ABD.
Traugott Fuchs, germanist ve ressam, 1934-1997 İstanbul.
Hans Gustav Güterbockhetitolog, 1935-1948 Ankara.
Felix Michael Haurowitz, 1939-1948 profesör ve İstanbul Üniversitesi Biyokimya Enstitüsü başkanı.
Paul Hindemithviyolist ve modern komponist, Ankara Devlet Konservatoryumu'nun kurucusu, 1935-1938 Türkiye, ardından İsviçre.
Ernst Eduard Hirsch, hukukçu, Türk Ticaret Hukuku kitabını yazdı ve Türkiye'de telif hakkı sistemini kurdu, 1933'ten itibaren İstanbul, 1943'ten sonra Ankara.
Clemens Holzmeister, mimar, sığınmacı, 1940-1950 eğitmen, 1954'ten itibaren tekrar Türkiye'de ikamet etti. Ankara'da çok sayıda devlet binalarının planlarını yaptı, ki bunların arasında TBMM binası da bulunmaktadır. 2008 senesinde adı bir caddeye verildi.
Alfred Isaac (1886-1956) ekonomist, Röpke ile İstanbul Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nün kurucusu.
Gerhard Kessler, sosyolog ve iktisatçı, 1933-1951 sığınmacı, bir TÜrk meslektaşıyla beraber ülkede ilk sendikayı kurdu.
Curt Kosswigbiyolog, 1937'den itibaren İstanbul. Devlet töreniyle defnedildi. (Sıkça adı "Kurt" olarak yazılır.)
Walther Kranzklasik filolog ve filizof, 1943-1950 İstanbul.
Benno Landsbergerasurolog, 1935-1948 Ankara, ardından Şikogo.
Marianne Laqueurinformatik uzmanı, 1935'ten itibaren sığınmacı.
Kurt Laqueur, 1936-1952 Kırşehir ve İstanbul, ardından diplomat oldu.
Wilhelm LiepmannBerlinli jinekolog, *1878, †1939 Türkiye.
Richard von Misesmatematik uzmanı, 1933-1939 Türkiye, ardından ABD.
Fritz Neumark, finans uzmanı, Gelir Vergisi Kanunu'nu düzenledi. 1933 Eylülden 1950'ye kadar İstanbul.
Rudolf Nissen, cerrah, 1933-1939 İstanbul Üniversitesi, ardından ABD. (Otobiyograsinde İstanbul'da geçirdiği yıllar bütün ayrıntılarıyla anlatmıştır, Türkiye'deki diğer sığınmacılarla bağlantı kurmak mümkündür.)
Gustav Oelsner, mimar, şehir planlamacısı ve inşaat görevlisi memur, 1939-1949 Türkiye.
Wilhelm Peters, önce İngiltere, 1937-1952 emekliye aydılana dek İstanbul. İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü kurucusu.
Paul Pulewkafarmakolog ve toksikolog, 1935-1946 Sağlık Bakanlığı, 1954'e kadar Ankara Üniversitesi.
Hans Reichenbach, fizik bilim insanı ve filozof, 1933-1938 İstanbul, ardından ABD
Margarethe Reininger, *1896 Viyana †1959 Maryland, Avusturyalı, İstanbul Üniversitesi Radyoloji Bölümünde röntgen hemşiresi.
Walter Reininger (eşi) *1899 Wien †1968, 1938-1945 İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji ve Biyofizik Enstitüsü'nde mühendis, ardından ABD.
Ernst Reuter, Berlin belediye başkanı oldu, 1935-1946 Türkiye.
Edzard Reuter (oğlu), Daimler-Benz AG'nin yönetim kurulu başkanı oldu, 1935-1946 çocukluğu Türkiye'de.
Rosa Maria Rössler , *1901 Wien †1954 Türkiye, patoloji uzmanı, 1934'te Türkiye'ye geldi, 1937 İstanbul Üniversitesi Patolojik Anatomi Bölümü, 1947 Erich Frank ile beraber II. Dahiliye Kliniği İstanbul.
Wilhelm Röpke, neo-liberal ekonomist, 1933'ten itibaren İstanbul Üniversitesi'nde ders verdi, 1937/38 kışından itibaren Cenevre.
Georg Rohde, 1935-1949 Ankara Üniversitesi Eski Filoloji Bölümü profesörü.
Walter Ruben, 1935-1948 hindolog, Ankara ve Kırşehir, ardından Şili.
Alexander Rüstow, neoliberal sosyolog ve ekonomist, 1933-1949 İstanbul Üniversitesi.
Margarete Schütte-Lihotzky, mimar, 1938-1941 İstanbul, ardından Viyana'da tutuklandı, kocası Wilhelm Schütte'nin sahte mektubu sayesinde Halk Mahkemesi'nde (Almanca: Volksgerichtshof) görülen vatan hainliği davasından kurtuldu, Türkiye'de bakanlık görevlisi.
Phillipp Schwartz, tıp uzmanı, 1933-1953 Türkiye, ardından ABD.
Maz Sgalitzer, *1884 Prag †1973 Princeton/ABD, doktor, 1938-1943 Dessauer'in peşinden İstanbul Üniversitesi Rodyoloji Bölümü başkanı, ardından USA. Reiniger ve Weisglass çiftine de bakınız.
Leo Spitzer, romanist, 1933-1936 Türkiye, ardından ABD.
Bruno Taut, mimar, 1936'dan vefat edene dek İstanbul.
Andreas Tietze,*1914 †2003 Viyana, türkolog, 1937-1958 İstanbul, yabancı dil öğretmenliği, ardından UCLA, sonrasında Viyana Üniversitesi.
Martin Wagner, 1935'te itibaren Türkiye, ardından İngiltere ve ABD.
Edith Weigertpsikolog ve psikoanaliz uzmanı, 1935-1938 Ankara'da psikoanaliz uzmanlığı, ardından Vaşington DC, orada da aktif psikoanaliz uzmanlığı ve psikoanalizin enstitüleşmesine katkı ve de eğitmenlik.
Oscar Weigert, (eşi) idari hukukçusu ve iş hukuku uzmanı, 1935-1938 Türkiye Ticaret Bakanlığı'nda devlet danışmanı, ardından Vaşington DC American University'de yüksekokul eğitmeni ve de Amerikan Çalışma Bakanlığı Bureau of Labor Statistics'de memur.
Carl Weisglass *1898 Viyana, Dr. mühendis, Avustuyalı Musaevi, 1939-1948 İstanbul Üniversitesi Rodyoloji Bölümü atölyesi başkanı, ardından ABD.
Hans Wilbrandt, tarım uzmanı, 1934-1952 Ankara, Türkiye'de kooperatif sisteminin kurucusu.
Hans Wintersteinfizyolog, 1933'ten itibaren İstanbul, İstanbul Üniversitesi Fizyoloji Bölümü kurucusu.
Eduard Zuckmayer, müzisyen ve müzik eğitmeni, 1936-1972 Ankara, önce Musiki Muallim Mektebi, ardından Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü Başkanı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.