18 Aralık 2020 Cuma

GELECEK DE BİR GÜN GELECEK…

 



Sene 1997…

Google, Facebook, İnstagram, Twitter yok. Cep telefonları sadece telefon. Kocaman aletler, şarjları yetersiz, çekim alanları sınırlı ve konuşmak çok pahalı…

Google 1998’de, Facebook 2004’de, İnstagram, 2010’da ve Twitter 2006’da kuruldu. Bugünün cep telefonları artık androide dönüşmüş durumda. Androidlerin ilk çıkış yılı 2008.

Bugün neredeyse bu platformların ve androidlerin olmadığı bir dünya düşünemiyoruz. Bu gelişmeler sadece son 23 yılda oldu. Değişimin hızına bakar mısınız?

İnsanlık tarihi son 100 yılda bütün tarihinde yaptığı gelişmelerden çok daha fazlasını yaptı. Bu gelişme hızı her on yılda bir evvelkine göre daha da hızlanıyor.

Bugün 10 yaşındaki bir çocuğun 25 yaşına geldiğinde gözde olacak mesleklerin daha adını bile bilmiyoruz.

Yaşam tarzlarımız çok değişti. Anneler kızlarına yemek yapmayı öğretemiyorlar. Onlar öğrenmek istediklerini internetten öğreniyorlar. Zaten yaşasın hazır yemekler, al telefonunu eline, ne istiyorsan ısmarla, daha çabuk, belki daha da ucuz, bulaşık yok, alış veriş yok, kim uğraşacak annelerimiz gibi mutfakta saatlerce… Elveda pırasa köftesi, elveda patlıcanlı bulemikas,..

Esasen artık insanların bu ev işlerine ayıracak zamanları da yok. Kadın olsun erkek olsun deli gibi çalışıyorlar, yok böyle boş değersiz işlerle kaybedecek vakitleri.

Biz Türk Sefarad Yahudiler Ladino konuşurduk. Ama bizden sonraki kuşaklara bu 500 yıllık lisanımızı aktaramadık. Elveda Ladino…

Ben İbranice okuyamıyorum. Ama ne beis, sabahleyin İbranice gazeteleri bilgisayarımdan açıyorum, Google translation bana onu Türkçeleştiriyor, işlem tamamdır…

Benim neslim (70 yaşındayım) kitap gazete okuyan son nesildir. Varsa yoksa tablet, televizyon., telefon. Evlerde artık kütüphane bile yok. Kitaplar digital olarak hazırlanıyor. Matbaalara USB olarak gönderiliyor. İstek olursa matbaa bir tane basıp müşteriye gönderiyor. Elveda basım evleri ve matbaalar…

Benim neslimin genel kültürü çok daha yüksekti. Bakıyorum da bilgi yarışıma programlarına hayretler içerisinde kalıyorum.  Ancak genç nesiller de bizlere hayret ediyorlardır her halde. Çocuklarımıza torunlarımıza telefonumuza bir aplikasyon yüklemesi için yalvarıyoruz. Devamlı yardım istiyoruz:

“Evlat, Facebook’a giremiyorum bir baksana şuna yavrum, bilgisayarım da açılmıyor, bir yardım et ne olur?”

Onlarda içlerinden:

“Yahu nasıl olur da bu kadar basit bir işlemi yapamıyorlar, bu yaşlıları anlayamıyorum” diyorlar her halde…

Dünya çok hızlı değiştikçe değerler de kavramlar da değişiyor. Bundan 20 sene evvel “hayat arkadaşı” diye bir şey var mıydı? Bırak evli olmadan bir arada yaşamayı, özellikle Türk Yahudi cemaatinde boşanmak bile işitilmezdi, hatta boşanan çiftler kapalı kapılar arkasında ayıplanır, başarısızlıkla suçlanırdı. Hele Türkiye’de Yahudi’nin Yahudi’den başkasıyla evlenmesi neredeyse skandaldı… Şimdilerde ise İsrail gibi bir memlekette bile oldukça yüksek sayıda boşanma var, hatta çok yüksek oranda ateist var. Buyurun buradan yakın…

Geleceğin ülkesi hangisi acaba diye düşünürsek bu pandemi o konuda da fikirlerimizi değiştirdi. Bakın Hürriyet gazetesinin bir kadın portalı var. Hürriyet gazetesi diyor ki bu portal, Türkiye’nin en iddialı kadın portalıdır. Adı Mahmure… Şimdi bu Mahmure, Dünyanın yaşanacak en iyi ülkelerinin bir listesini yapmış. En iyi 10 ülke arasında İtalya, Fransa, ABD, İsviçre’yi saymış. Hele Fransa için “Fransa’yı en yaşanılır ülkeler arasında birinciliğe çıkaran iki faktör çok iyi işleyen sağlık sistemi ve tadına doyum olmayan yemekleri” demiş. Saçmalamış değil mi?  Bugün pandemiyle bu ülkelerde yaşamak ister miydiniz?

Zaman göreceli ve değişiyor ve değerlerimizi de değiştiriyor. Fikirlerimizi de…Unutmayın, yalnız aptallar ve ölüler fikir değiştirmezler… Zaman bize uyacak diye beklersek daha çoook bekleriz. Bizim zamana uymamız gerekli. Hiçbir zaman geç değil. Bilgisayarsa bilgisayar, lisansa lisan, meslekse meslek, ne yapalım, ileri yaşımıza rağmen becerebildiğimiz kadar öğrenmeye çalışmalıyız. Pes etmek yok. Yeter ki yaratan sıhhat versin. Sonuna kadar çabalamalıyız. Yoksa o çok sevdiğimiz canımızı vermeye hazır olduğumuz çocuklarımıza yük oluruz.

Aaron Baruch (Ankaralı)

 

 

1 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.