7 Ocak 2017 Cumartesi

ZOR DÖNEMEÇLER...




Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim  ve dostlarım,
Türkiye zor bir dönemden geçmekte. Nedenlerini hepimiz biliyoruz. Tekrar etmenin gereği yok. Sadece beklenenler gerçekleşmeye başladı diyelim ve geçelim. Kimsenin yarasını kaşımaya niyetim yok. Şu kadarını söyleyeyim ki; biz İsrael’li Turkanozlar en az sizler kadar endişeliyiz ve Aliya yapanlara nasıl yardımcı olabileceğimizi aramızda tartışıyoruz.
İsrael de zor bir dönemeçte. Topal ördek Obama, giderayak Netanyahu’ya nefretinden delirdi ve İsrael’i sırtından bıçakladı. ABD, Ortadoğu’daki tek müttefikini yalnız bıraktı.
İsrael düşmanı Obama önce Mısır’ı kışkırttı. Mısır BM güvenlik kuruluna bir karar tasarısı getirdi. Buna göre “İsrael işgali altındaki Filistin topraklarında yasa dışı tüm faaliyetlerini derhal ve tamamen durmasını” talep ediyordu. İsrael Trump’a gitti. Trump açtı telefonu Mısır’a, Sisi’ye “attığın adıma dikkat et” dedi. Sisi hemen çark etti, “teklifi daha sonra oylarız” diyerekten güya “şimdilik kaydıyla” karar tasarısının oylanmasına engel oldu.
İsrael düşmanı topal ördek bu sefer İngiltere ile birlikte hücuma geçti. İngiltere her zaman kendi dümen suyunda olan Yeni Zelanda’yı iteledi. Obama artık ne verdiyse Malezya ve Senegal’i ikna etti. (O Senegal ki, İsrael’in  denizden tatlı su üretimi için teknolojiler  verdiği, her yıl milyonlarca dolar yardım ettiği Senegal) Kervana Yahudi ve İsrael düşmanı Venezüella da katıldı. Bu dört ülke, teklifi yeniden BM Güvenlik kuruluna getirdi. Tam Noel arifesi. Zaman yetişmedi.  Hiçbir şey yapılamadı. Ve ABD 33 yıldan beri ilk defa karara çekimser kaldı ve veto etmedi. Karar kabul edildi.
Şimdi bu ne anlama geliyor? En önemlisi bahis konusu toprakların “Filistin’e ait olduğu” vurgulanmış oluyor ve İsrail Uluslararası arenada “işgalci” konumuna düşüyor.
Hangi topraklardan bahsediyoruz? Batı Şeria, ya da West Bank veya İsrael’lilerin dediği gibi Yehuda Şomron… 1948 yılında İsrael kurulurken yapılan savaşta bu kimseye ait olmayan toprakları (Doğu Kudüs dâhil) Ürdün işgal etmişti. İsrael sınırları içerisinde yaşamak istemeyen Araplar bu bölgeye geçtiler, ya da kaçtılar. Bunda Arap devletlerinin, “siz şimdilik Batı Şeria’ya geçin, biz zaten bu Yahudileri kısa bir zaman sonra denize dökeceğiz, kendi evlerinize dönersiniz” demeleri de etken oldu. Kral Hüseyin bunları Ürdün vatandaşı yaptı. Kimlik ve pasaport verdi. Bu Araplar ise Yaser Arafat liderliğinde burada Filistin Kurtuluş Örgütü’nü kurdular. Rahat durmadılar. Ürdün’ün iç işlerine karışmaya başladılar. Ürdün Kralı Hüseyin’in tepesi attı, sonunda sabrı tükendi Haşimi kralın,  Eylül 1970 de bunları bir sabah bir güzel topa tuttu. 5000 kişi filan öldü. Silahlı mücadele başladı. Sonunda Hüseyin bunları Lübnan’a sürdü. Orada da rahat durmadılar. Lübnan’da iç savaş çıkarttılar. Lübnan mahvoldu.
Bu noktada Türkiye’ye seslenmek istiyorum. TC elitleri, idarecileri, bunları muhakkak ki benden iyi biliyorsunuz, ama nedense değerlendirmiyorsunuz. İşte Türkiye’nin durumu.  Bu 3 milyon Suriyeli’nin, yaşanmakta olan bu terör olaylarında hiç mi payı yok? Niye bunlara bu kadar para harcanıyor? Karşılığında ne bekleniyor, açıklayın bari de, Türk milleti başına gelen bu felaketlere neden katlanmak mecburiyetinde kaldığını bari anlasın.
Devam ediyorum. Derken 1967 de İsrail bu topraklara girdi. İşgal mi etti, fetihde mi bulundu, artık ismini siz koyun, bu topraklarda egemen oldu diyelim.
Şimdi dikkat edeceğimiz hususlar şunlar:
1-    Tarihte hiçbir zaman ne Filistin diye bir devlet ne de Filistinli diye bir millet olmadı.
2-    Filistin bu bölgenin adıdır. Marmara bölgesi gibi. Mezopotamya gibi…
3-    Osmanlı buralardan gittikten sonra bu topraklar, 1967deki 6 gün savaşına kadar kimsenin değildi.
4-    Gerçekte bu topraklar Balfour bildirisi (1917)  ile  kendilerine bir devlet kurmaları için İngilizler tarafından Yahudiler’ e vaat edilmişti.
5-    Söz konusu toprakların neresini kazsan orada muhakkak Yahudi kültürüne ait bir iz bulursun. İsrail oğulları bu topraklarda yaşamışlardı.
6-    Bu Arap çocukları söz konusu bölgede bir devlet kurmak istiyorlar idiyse Ürdün hâkimiyetindeki 19 senede niye bunu yapmaya kalkmadılar?
7-    Camp David görüşmelerinde bu aptallara söz konusu toprakların % 95 i verildi. Kabul etmediler. Onlara göre “bütün bölge (İsrael dâhil) Filistinliler’indir ve Yahudiler denize dökülmelidir.” Ve bu Allah kelâmıdır. Tartışmaya açık değildir. Onun için hiçbir Filistinli Lider İsrael ile barış yapmaz, yapamaz.  
Zaman zaman tanık oluyorum. Diasporada yaşan Yahudiler, İsrael Filistin çatışmalarından dolayı rahatsız olurlar. Çünkü özellikle Türkler, Türk Yahudileri ile İsrael’i ilişkilendirirler. Bunun Malezyalı bir Müslüman ile Türkiyeli bir Müslümanın ilişkilendirilmesi kadar saçma olduğunu anlatamazsınız. Neden? Biraz sonra dilim döndüğü kadar anlatmaya çalışacağım. Burada söylemek istediğim konu öyle “verin ne istiyorlarsa da bitsin bu gürültü patırtı, bizim de rahatımızı bozmayın” diye düşünülecek kadar basit değil. Ne verirsen ver bitmez. (Bu lafım İsrael soluna da gitsin)
Gazze’de ne oldu? Hepsini verdik. Barış mı oldu? Yok, başımıza Hamas denilen bir bela aldık. İşte kazandığımız bu oldu.
Şimdi dönelim esas konumuza. İsrael bu duruma karşı ne yapacak? Ne yapabilir?
Önce şunu belirtmekte fayda var. Hem de gururla. İsrael şu anda ekonomik olarak tarihindeki en güçlü konumunda. Kişi başına düşen GSMH’de İngiltere ve Fransa’yı yakalamış hatta geçmiş durumda. (Yaklaşık 40.000 dolar). 2017 de Almanya’yı da geçeceğiz. Enflasyon -0.4. Oysa asgari ücret 5000 şekele yükseltildi. (1300 dolardan biraz fazla) Bu yılsonundan evvel 5300 şekele çıkacak (brüt). Başka haklar da verdiler. İlave izin günü filan. Ordu savaşçı askerlerin üniversite masraflarını üstlendi. Yakında bu daha da yaygınlaşacak. İsrael’li Start Up firmalarının ihracatı 10 milyar doları geçti. Bu bir rekor. Benzetmek gibi olmasın da 100 liralık ihracat yapmak için yaklaşık 60 liralık ithalat yapmaya benzemez bu. Tümü ihracat. Beyin takımının işi. Çalışan, üreten insanların işi. Kafası çalışan insanların işi. Her doğan çocuğa her ay 50 şekel yardım yapılmaya başlandı. Hesabı nasıl oluyor bilmiyorum ama toplu halde üretilen bu para, neticede çocuk 20 yaşına filan geldiğinde 40 bin şekel (yaklaşık 10 bin dolar) oluyormuş. Her ilkokul çocuğuna ayda 150 şekel yardım yapılıyor. Ebeveyinleri bosanmis cocuklar icin de yilda bir defa 1050 sekel yardim var.
Askeri alanda da İsrael tarihinin en güçlü konumunda. Bunun için çok fazla örnekler veremeyeceğim ama bu böyle. Uzun menzilli füzeler, denizaltılar, hatta uçak gemileri gündemde.
Diyeceğim o ki İsrael bu kararı takmaz. Takmayacak. Başbakan Netanyahu açıkladı. Yerleşim yerleri eskisinden daha fazla, daha hızlı yapılacak. Şimdiden hükümet özellikle gençlere sesleniyor. “Kuzeye gidin, vergi avantajlarınız olacak, teşvikler olacak, milyarlar dökülecek o bölgelere” diyorlar.
Birleşmiş Milletler’in bu kararına karşı İsrael ne yapacak? Kulaklarını tıkayacak. İt üreyecek, kervan yürüyecek. Bundan evvelki kararlara ne kadar uyulduysa buna da, o kadar uyulacak. İtirazı olan varsa gelsin…
Tabii bunları konuşurken Donald amcanın bir iki hafta sonra başkan olmasından da büyük cesaret alıyoruz. Unutmamalıyız ki İsrael’in varlığı için en büyük tehlike, İsrael düşmanı bir Amerika’dır.
Merakla ve heyecanla bekliyorum. Donald Trump, Amerikan elçiliğini hiçbir devletin başkent olarak tanımadığı ve elçiliğinin bulunmadığı Kudüs’e taşıyacağına söz vermişti. İsrael düşmanı topal ördek Obama, yukarıda anlattığım hainliği yapar yapmaz “20 Ocaktan sonra pek çok şey değişecek” diye beyanat vermişti. Yürü be Donald amca, kim tutar seni, hadi bakalım…
Son olarak bahsetmek istediğim bir konu daha var. Neden bütün dünya Yahudiler’e düşman? İsrael yüzünden mi? Hiç zannetmiyorum. İsrael’den evvel de bu düşmanlık vardı. İnsanlar Yahudiler’e düşmandır. Çünkü ;
Yahudi akıllıdır.
Yahudi ilim adamıdır. Pek çok önemli keşifler Yahudiler tarafından yapılmıştır.
Yahudiler son derece olumsuz şartları yenerek defalarca yeniden ayağa kalkabilmişler ve varlıklarını sürdürebilmişlerdir.
Binlerce yıllık lisanlarını tekrar diriltme başarısını göstermişlerdir.
Kendilerinden 10 larca defa daha kalabalık düşmanlarını defalarca yenmişlerdir.
Tüccardırlar, çalışkandırlar, bunun neticesinde de müreffeh bir hayat sürerler.
Kadınlarına saygılıdırlar. Yahudi kadınları dünyanın en eşit, en güçlü kadınlarıdır. Erkekleri tarafından hak ettikleri saygıyı görürler.
İsrael ise tam bir mucizedir.
Ne diyeyim ben de Yahudi olmasaydım, Yahudileri kıskanırdım. Sebep mi arıyorsun. Al sana sebep.

Bu haftalık da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım…
Sevgiyle kalın, hoşça kalın…
Aaron Baruch  (Ankaralı)


Bu yazımda makalesinden alıntılar yaptığım Oda TV, Refael Sadi’ye teşekkürler….

1 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.