7 Aralık 2019 Cumartesi

NE ŞAM’IN ŞEKERİ, NE ARAB’IN YÜZÜ (MÜ)?







TEL AVİV - 1909



Kiracılar çok mutluydular. Esasen varlıklı insanlardı bu mahallede yaşayanlar. Komşuları her ne kadar başka kültürlerden olsa da birlikte yaşamakta hiçbir problem yaşanmıyordu. Uzun uzun yıllar hayat bu güzelliklerle akıp gitti. Taa ki bir gün mahalledeki binaların sahibi evleninceye kadar. Yeni gelin bu kiracıları artık evinde istemiyordu. “Ya gidin, ya da biat edin” diyordu.

Kimi yalancıktan yeni gelinin suyuna gitti, yalancıktan biat eder gibi yaptı, kimi kaçtı, kimi inat etti, ben dönmem dedi ve sonu kötü oldu, sizin anlayacağınız mahallede huzur kaçtı. Mekân değiştirmek gerekiyordu. Artık burada peynir kalmamıştı.

( Sevgili okur; peynir teşbihinin tam olarak ne anlama geldiğini öğrenmek istiyorsanız ve eğer okumadıysanız bu çok önemli yazıyı –hatta kitabı- okumanızı öneririm. Peynirimi kim kaptı… -  http://ankarali-2001.blogspot.com/2018/01/peynirimi-kim-kapti.html )

Çok zorlu geçen bir süreç sonunda yeni bir ev sahibi buldular. Hatta bu yeni patron onları davet etmekle kalmadı bizzat gelmeleri için vasıta bile gönderdi. Yavaş yavaş evsiz ve açıkta kalanlar minnetle bu yeni patronun evlerinin bulunduğu mahalleye taşınmaya başladılar.

Yeni patron çok memnundu bu yeni kiracılarından. Bu insanlar kiralarını zamanında ve eksiksiz ödüyorlardı. Evlere de çok çok iyi bakıyorlardı. Koruyorlar, asla zarar vermiyorlardı. Bütün mahalle ile iyi geçiniyorlar, kavgalara karışmıyorlar, hiç suç işlemiyorlar, hatta mal sahibi için dualar bile ediyorlardı. Ayrıca bilgili okumuş kişilerdi ve yeni mahallelerine yıllarca biriktirdikleri o gün için çok kıymetli olan kültürleriyle, yeniliklerle, zenginlikleriyle gelmişlerdi. Mahalle kalkınıyor,  yeni kiracıların etkisiyle yeni parklar ve binalar inşa ediliyordu. Mahalle büyüyor güçleniyordu.  Kiracılar da memnundu,  peyniri yeniden bulmuşlardı.

Yeni mahallenin suyu ayrı, havası ayrı güzeldi. Denizleri, ormanları, dağları, vadileri, bereketli toprakları ile bu mahalle o kadar güzeldi ki insanın inanası gelmiyordu. Hele buranın yemekleri belki de dünyanın en iyisiydi. Kiracıların çok uzaklardan getirdikleri yemek kültürleri yeni komşularınınkilerle birleşmiş ve müthiş lezzetler ortaya çıkmıştı.

Komşularla hiçbir tartışmaya girmeyen, etliye sütlüye karışmayan, mal sahibinin kurallarına tam olarak uyan kiracılar yıllarca mutlu bir şekilde yaşadılar. Taa ki bir gün mal sahibi ölünceye kadar. Mahallenin yönetimi artık mirasçılardaydı…

Mirasçılar başlangıçta çok güzel şeyler söylemeye başladılar. Artık mahallede eski yeni ayrılmayacak her kes eşit olacaktı. Ne güzel… Ama öyle olmadı.

Önce mahallenin kuzey batısında, Trakya denilen bir yerde  kavga çıktı. Uzun yıllar hiçbir münakaşaya dahi karışmayan kiracılar evlerini bırakıp kaçmak zorunda kaldılar. Sonra birden yeni mirasçı mal sahipleri mahallenin erkeklerini zoraki göreve aldı. Neymiş efendim, yeni yollar yapılacakmış. Bu görevden tam dönmüşlerdi ki çok daha kötü bir şey oldu. Mahalleyi güzelleştirme derneği kiracılardan zorla paralarını almaya başladı. Vergi gerekliymiş.  Vermek istemeyenleri de uzaklarda bir yere sürgüne gönderdiler. Kimileri geri gelemedi, orada öldü… Bir de tuhaf bir olay oldu, birden uzak semtlerden gelen bir sürü çapulcu yağmaya ve tecavüze başladı. Olaylar iki gün sürdü. Sonra her şey duruldu. Uzun sayılacak bir müddet kiracıları kimse rahatsız etmedi. Ama onlara hala bu kadar yıldan sonra kiracı ya da misafir muamelesi yapmaya devam ettiler. Kiracılarda bu mahallede kiracı ve misafir” olduklarını anlamışlardı ve bunu hiç akıllarından çıkarmadılar.  

Bütün bu olaylar olurken uzaklarda çok sıcak ve tamamı çöl olan bir yerde yeni bir mahalle kurulmaya başlanmıştı. Kimileri artık peynirin orada olduğunu düşünüp oralara göç ediyordu. Bütün güzellikleri bırakıp bu yeni mahalleye gidenler çok mutluydular çünkü bu yeni mahallenin yöneticileri görülmemiş bir şekilde kiracıları mal sahibi yapıyordu. Evet,  kiracılar çok zor şartlarda yaşıyorlardı ama yüzyıllardan beri ilk defa artık ne kiracı ne de misafir muamelesi görüyorlardı. Buranın peyniri de çok az ve kuruydu, hem de biraz kokuyordu, ama artık mal sahibinin kahrını çekmiyorlardı, artık kendileri mal sahibiydiler… Her şeye razıydılar ve daha çok peynir bulmak, mahalleyi güzelleştirmek için çok çalışıyorlardı.  Tabi bu hiç de kolay olmadı, “bu evler bizim” diyen çapulcularla bir sürü kavgalar yaşadılar.

Bu arada eski mahallelerinde uzunca bir süre süren sessizlik ve huzur devam etmekteydi. Taa ki mirasçılar yaşlanıp yeni genç nesil binaların yönetimini ele alıncaya kadar… Yeni kurulan mahalle ile atışmaya giren genç nesil apartman yöneticileri hala eski evlerinde yaşamakta olan kiracıları çok tedirgin etmeye başlamışlardı. Komşular da eskisi gibi değildi. Düşmanlık yapıyorlar ve kiracıları rahatsız ediyorlardı. Sizin anlayacağınız mahallede huzur kaçmıştı. Kimi kiracılar artık “burada da peynir bitti, gidip yeni mahallede peyniri aramak lazım” diye düşünmekteydiler ve hatta çoğu düşündüğünü gerçekleştirip gitmişti bile…

Yeni mahallede mal sahibi olan eski kiracılar elbette ki o eski evlerini, güzellikleri zaman zaman özlüyorlardı. Unutmak ne mümkün, ne kadar güzel yıllardı. Yaşadıkları yıllar için de minnet duyguları beslemekteydiler ama huzur ve gelecek kiracılar için bitmişti.  

Bu arada çalışkan insanlar yeni kurdukları mahallelerini zenginleştirmişler ve çok güzel bir yer haline getirmişlerdi. İnsanlar çok çalışıyorlar ve mahallelerindeki çöllerde tarım yapıyorlar, denizlerden doğal gaz çıkartılıyorlardı.   Üstelik dünyadaki tüm icatların % 8’i burada keşfediliyor ve en gelişmiş mahalleler sıralamasında 8’nci sıraya yerleşiyorlardı.








Yeni mahalledeki eski kiracılara sorulduğunda “elbette ki eski evlerimizi çok özlüyoruz, çok ama çok güzel bir mahalleydi, müthiş yemekler vardı, yıllarca o mahallede huzur içinde yaşadık ama anlaşılan o ki bizim için peynir orada bitti, bunu kabul etmek lazım.”  diyorlardı.  
SENE 1914 –YALNIZ İSTANBUL'DA YAŞAYAN YAHUDİLERİN SAYISI   72.962 – TÜM ÜLKEDE 127.000 DEN FAZLA… FAZLA SÖZE GEREK YOK…

Esen kalın…

Aaron Baruch (Ankaralı)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.