17 Eylül 2023 Pazar

YENİDEN YÜKSELMEK…



 

 

 “İşte o an hayatımın en zorlu süreci başladı. 37 gün yoğun bakımda kaldım, 40 gün sonra fizik tedavi başladı. Doktorlar tam çizgide olduğumu söylüyorlardı. Ölebilirdim de yasabilirdim de… Belki yaşardım yaşamasına ama ayağa kalkmam tam bir mucizeydi.”

57 gün sonra fizik tedavi gördüğü hastanede komadan çıktı, kendine geldi. Hiçbir şey hatırlamıyordu, annesini bile tanımıyordu.

“İnsan annesini tanımaz mı? Beyin travması geçiren kişilerde olurmuş. Yakın geçmişi hâlâ hatırlamıyorum. Beynimdeki kayıtlar Beşiktaş’a kadar. Adana günlerim hiç yok ne sevgilimi ne yaşadığım evi hatırlıyorum. 57’nci günün sonunda kasılmalarımı durdurmak için ellerime ve ayaklarıma bağlanan tellerden canımın çok yandığı sırada kol açma hareketi yaparken “acıyor” diye mırıldanmışım. İlk o gün konuşmuşum.

Tam beş ay yatmak zorunda kaldı Darüşşafaka’da… Fizik tedavi, hidroterapi, robot ve lokomat tedavileri gördü. En büyük psikolojik desteğiyse annesiydi.

 “Dördüncü ayın sonunda hâlâ doğru dürüst konuşamıyordum, yürüyemiyordum, kasılma nöbetlerim sürüyordu ama annemi hatırlamaya başladım. Aynı günlerde başladı kazayı kabullenmeme durumum... “Ben kaza yapmadım ki niye bu haldeyim” deyip duruyordum. Anlatıyorlardı ama inanamıyordum, annem o kadar akıllı bir kadın ki inanmam için bana sürekli eski günlerdeki halimin fotoğraflarını gösteriyordu. Bu sayede kazaya ve iyileştiğime ikna oldum.”

Darüşşafaka’daki tedavisinin günlüğü neredeyse 1000 lirayı buluyordu. Martta yattı, temmuzda taburcu oldu ve o kabarık faturayı arkadaşları sayesinde ödedi.

 “Benim için Suada’da büyük bir gece düzenlenmiş. Elde edilen tüm gelir tedavi masraflarımın karşılanmasında kullanılmış. Darüşşafaka’dan ayrıldıktan sonra görmediğim tedavi kalmadı diyebilirim. Ruhsal olarak toparlanmamda refleksoloji ve psikolog tedavisinin payı büyük. Bu tedavimi Psiko Akademi’nin kurucuları karşıladı. Son 7 aydır dengeyle ilgili tedavi görüyorum, 4 ay önce yardım almadan ayağa kalkmaya başladım. Yine kimseye tutunmadan 10 adım atabiliyorum. Ama düşmekten çok korkuyorum. Hayalim Beyoğlu’nu baştan sona yürüyebilmek. Koşmak, spora dönmek gibi ütopik dileklerim yok.”

Seda Tekindağ geçirdiği kazadan önce dünyanın en neşeli kadınlarından biriydi. Kendi deyimiyle dünya yansa bir pulu yanmayan çeşitten. O kendini mucizelerin kızı sanıyordu. Sporcularda kariyerin bitmesine sebep olan kıkırdak nakli ameliyatı olmasına rağmen, hâlâ oynuyordu hatta transfer bile olmuştu. Ve sonra bu kaza.

“Uçurumun kenarı, depresyonun eşiği ne derseniz deyin. Ama döndüm işte. Yükseldim, indim, şimdi düz gidiyorum. Ama biliyorum ki tekrar yükseleceğim.”

Tekindağ’ın bundan sonrası için tek ideali mutlu olmak ve iyi bir işe sahip olmak. Ne işi derseniz “benden çok iyi sporcu menajeri olur” diyor, “hem onların haklarını iyi savunurum hem de bir yaşam koçu gibi destek veririm.”

Peki aşk? Cevabı çok umutlu.

 “O iş enerji işi, hele bir yürümeyi öğreneyim, o da olacak biliyorum.”

23 Ocak 2010’da Adana-Ceyhan karayolunda meydana gelen kaza onun hayatını tamamen değiştirdi. Sevgilisinin kullandığı otomobil, aşırı hız ve dikkatsizlik nedeniyle orta refüje çarpıp takla attı. Arabayı Adana’nın ünlü ailelerinden birinin oğlu, Hakkı Bindebir (27) kullanıyordu. Yanındaki koltukta ise milli basketbolcu, Ceyhan Belediyespor’un oyuncusu Seda (26) oturuyordu.

Otomobilden çıkarıldığında ağır yaralıydı. Hatta “öldü” gözüyle bakıyorlardı. Hastaneye koma halinde vardı. Yoğun bakıma alındı. Günlerce her an ölebileceği söylendi... Ama Seda’nın hırsı ve yaşama arzusu onu hayata bağladı. Kazadan 22 gün sonra gözünü açtı, hayata döndü. 37 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra normal odaya alındı. Ama yürüyemiyor, konuşamıyordu. Hiçbir organını kullanamıyordu. O andan sonra müthiş bir hayat mücadelesine başladı Seda. Kendi deyimiyle bu durumda olmak ona yakışmıyordu, kalkmalıydı, yürümeliydi.

Belki artık basketbol oynayamazdı ama en azından tek başına dışarı çıkıp özgürce sokakları adımlayabilirdi. “Bir daha yürüyemez” denilen Seda şimdi yardımsız 30 adım atabiliyor. Refleksoloji denilen bir tedavi sistemiyle yürümeyi adeta yeniden öğreniyor. Seda’nın hayata tutunma hırsını gören herkesin gözleri yaşarıyor. Evet, Seda fiziken iyileşiyor ama ruhen yaraları çok fazla. Kazadan sonra erkek arkadaşının yaptıkları mesela...  Hakkı Bindebir o kazadan hafif yaralı kurtulmuştu. Birkaç gün sonra hastaneden taburcu edildi. Gerisini sormayın…

 

Hayat, zaman zaman beklenmedik sürprizlerle doludur ve bu sürprizlerin bazıları hayal kırıklıklarıyla sonuçlanır. Ancak, hayal kırıklıkları sadece son değil, aynı zamanda yeni bir başlangıcın da habercisidir. Hayal kırıklıklarının aslında hayatın doğal bir parçası olduğunu ve bizi güçlendiren deneyimler olduğunu anlamak önemlidir. Her hayal kırıklığı, bir ders içerir. Bu dersleri görmek ve değerlendirmek, gelecekteki başarılarımız için önemlidir. Hayal kırıklıkları, aslında içsel gücümüzü keşfetmek için bir davetiyedir. Kendimize olan güvenimizi yeniden kazanarak, daha güçlü bir şekilde yol alabiliriz. Hayatın içindeki hayal kırıklıkları, aslında bize yeni başlangıçların kapısını aralayan anahtarlar olabilir. Her düşüş, aynı zamanda bir yükselişin de başlangıcı olabilir. Unutmayalım ki, hayatın kendisi bir yolculuktur ve bu yolculukta yaşadığımız her deneyim, bizi daha olgun, daha güçlü bir birey haline getirir.

The New Psychology of Success (Başarının Yeni Psikolojisi), Carol S. Dweck tarafından kaleme alınmış bir kitap. Bu kitap, iki temel zihniyet tipini tartışır:

 Sabit zihniyet: Bireylerin yeteneklerinin ve kapasitelerinin sabit olduğuna inandığı bir perspektife sahiptir. Bu zihniyete sahip insanlar, başarısızlık ya da zorluklarla karşılaştıklarında bu durumu kendi yeteneksizlikleri yada şansızlıkları olarak değerlendirirler. Genelde de kabahat hep başkalarındadır.

Gelişen zihniyet: Buna karşın, gelişen zihniyet sahipleri, yeteneklerin geliştirilebilir olduğuna inanırlar. Zorluklar onlar için bir fırsat olarak algılanır ve başarı için çaba sarf etmekten kaçınmazlar.

Tedeschi ve Calhoun'un çalışması, (Posttraumatic Growth: Conceptual Foundations and Empirical Evidence) (Travmatik Büyüme: Kavramsal Temeller ve Deneysel Kanıtlar) başlığını taşıyor. Bu çalışma, sadece travmatik deneyimlerin olumsuz etkilerini aşmakla kalmayıp aynı zamanda bireyleri daha güçlü, bilge ve yaşamdan daha fazla haz alabilen bireyler haline getirmesini konu alıyor. Ayrıca pek çok da gerçek örnek içeriyor.

Sonuçta insan olumsuz deneyimler yaşayabilir, hatta travmatik olaylar bile olabilir. Yıkılmamak lazım. Yeniden ayağa kalkabilmek, yeniden mücadeleye devam etmek gerekli.

Bu yazıyı yazarken arka planda hep aynı şarkı çalıyordu…

 

Güneş her akşam batıp her gün doğuyorsa
Çiçekler solup solup açıyorsa
En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Neden korkulur hayatta söyleyin bana

En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Neden korkulur hayatta söyleyin bana

Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım
Elbette daldan dala konup sonra uçacağım
Elbette bazen hızla dönüp bazen duracağım
Elbette bazen söyleyip bazen susacağım

(Candan Erçetin – Elbette)

Haydi arkadaşlar, haydi canlar, kalkın ayağa, dünya sizi bekliyor…

 

Aaron Baruch (Ankaralı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.