13 Ekim 2023 Cuma

NE OLDU, NEDEN OLDU, ŞİMDİ NE OLUYOR VE NE OLACAK?






7 Ekim sabahı İsrail, ikinci dünya savaşında yaşanan soykırımdan bu yana yaşayacağı en büyük felakete uyandı. Hamas militanları sürpriz bir baskın yaparak İsrail topraklarına girdi ve birçok yerleşkeyi, polis karakolunu hatta askeri üssü ele geçirdi. Gördükleri her sivili, karşılaştıkları herkesi öldürdüler. Evlere kapananları dışarı çıkartmak için evleri yaktılar, girdikleri evlerde bebekleri dahi öldürdüler, kafa kestiler, tecavüz ettiler, insanları diri diri yaktılar, akla hayale gelmedik her türlü kötülüğü yaptılar. Bazıları kadınları çocukları hatta cesetleri bile rehin alıp Gazze’ye götürdü. 13.10.2023 itibarıyla İsrail’de yaşanan felakette ölü sayısı 1400’lere yaklaşıyor ve bunun 258’i ne yazık ki asker.  Ölenlerin içerisinde teyit edilmiş, aralarında bir de Türk vatandaşının bulunduğu 99 yabancı uyruklu var. Rehin alınarak Gazze’ye götürülen arasında da yabancı uyruklular da bulunuyor. Teferruatlı bilgi isteyenler için eeuronews’un linki yazımın sonunda var

 

TAM OLARAK NE OLDU?

 

Hamas 7 Ekim sabahı saat 05.30 da buldozerlerle İsrail ile Gazze arasındaki güvenlik çitini parçalamaya başladı. Çit bazı kaynaklara göre 7 bazı kaynaklara göre daha fazla noktadan yırtıldı ve 20 kadar üzerlerine ağır makineli tüfekler monte edilmiş tender otolarla, motosikletlerle, motoparaşütlerle, denizden, lastik botlarla hatta yayan olarak, İsrail topraklarına girdiler. Bunlardan yalnız lastik botlarla girilen birkaç bot İsrail nöbetçileri tarafından vuruldu. Kaç tane geçti, kaç tane yok edildi, bugün için bilmiyoruz. Giren terörist sayısının en az 1500 ile 2000 arasında olduğu tahmin ediliyor. Yerleşim yerlerinde teröristleri görenler askerleri ve polisi aramaya başladı.

Köyler giren teröristler evlere girmeye başladılar. Önlerine kim çıkıyorsa öldürüyorlardı. Bebeklerin kafaları kesildi, tecavüzler oldu, inanın sosyal medyada seyrettiklerimi yazamıyorum. Bir konteynere konulan insanlar yakıldı. Kapılarını açamadıkları evleri ateşe verdiler. Hatta evini korumaya çalışan bir köpeği dahi kurşunladılar.

Pek çok terörist askeri üslere saldırdı. Sabah saat 10.00 sıralarında Gazze Sınırı yakınlarındaki Erez Sınır Kapısına, Zikim Üssü’ne ve Gazze Tümeni'nin karargâhı olan Reim Üssü’ne sızdılar, sadece nöbetçi olarak kalmış çok az sayıda askerle çatıştılar, zavallı çocuklar silahlarına dahi davranamadan koğuşlarında öldürüldüler. Bazı askeri araçları yaktılar bazılarını da Gazze’ye götürdüler.

Bu arada güneyde, Gazze’nin yaklaşık 6 km doğusunda, Re’im Kibutz’unun kuzeyindeki bir bölgede Gazze’ye yakın bir yerde dans, müzik, sanat etkinliği olan Süpernova festivali yapılıyordu ve yaklaşık 2000 kişi toplanmıştı. Festivali kuşatan teröristle ayırım yapmadan insanların üzerine ateş açtılar. Kaçanlar arabalarına koştular, fakat teröristler arabaları roket atarlarla patlattılar. Bazı insanlar arabalarının içinde yandılar.

Saat 06.30 Gazze’den İsrail’e doğru çok yoğun bir roket saldırısı başladı. Gazze kaynaklarına göre çok kısa bir sürede 5000, İsrail kaynaklarına göre 2500 roket atıldı. Herkes sığınaklara koştu. Olanın bitenin farkına varacak çok az sayıda insan görevleri başındaydı. Yukarıda yazdıklarım bu roket saldırısıyla kamufle edildi. İsrail roketlerle uğraşmaya başlamıştı. Gazze’ye yakın köylerde olandan bitenden kimsenin haberi yoktu.

İsrael kurulduğu tarihten bu yana böyle bir vahşet yaşamadı.

 

İSRAEL İSTİHBARATI UYUDU MU?

 

Mısır olaydan 10 gün evvel İsrailli yetkililere “Hamas büyük çaplı bir olay hazırlıyor, dikkat edin” demiş. Bunu elbette doğrulatmak mümkün değil. Bu haber hem Türk televizyonlarında hem de İsrail televizyonlarında defalarca geçti. Şunu da söylemek gerekli ki herhangi bir istihbarat teşkilatı böyle bir enformasyonu kendi kaynaklarından teyit etmedikçe elbette çok ciddiye almaz. Anlaşıldığı kadarıyla İsrail istihbaratı da bir şeylerin hazırlandığının farkındaydı, ancak bu çapta bir olayı hayal dahi edemediler.

Burada İsrail istihbaratının en büyük hatası, düşmanı küçümsediler, önemsemediler, burnu büyük, kendine aşırı güvenen sorumlular İsraillin prestijini, yıkılmaz, yenilmez kavramını yerle bir ettiler, karizma çok fena çizildi.  Bu travmanın izlerini İsrail devleti ve halkı uzun yıllar üstünden atamayacak.

Gazze’de fark ettikleri bütün hazırlıkları “tatbikat” olarak değerlendiren dünyanın en başarılı istihbarat teşkilatı çok fena halde çuvallamıştı. Bazı yorumculara göre İsrail’deki siyasi kavgalar neticesinde belki teşkilattaki tecrübeli vizyon sahibi subaylar ayrıldı, belki küstürüldü ve bu İsrail için utanç sayılacak durum meydana geldi.

Kayda değer bir başka konu da Hamas’ın başarısıdır. Hamas dayak yiye yiye pek çok şey öğrendi. Bu olay sırasında hiç telefonla konuşmadılar örneğin. Tatbikatlar yapılırken son ana kadar hiç kimse nereye gideceklerini, ne yapacaklarını bilmiyordu. Olayı saklamayı becerdiler.

Bazı komplo teorilerine göre İsrail içerisinde iş birlikçilerinin olduğudur. İnsanın inanası gelmiyor ama olabilir. Dimona atom reaktöründe çalışan Mordehay Vanunu isimli bir Yahudi, gizli nükleer silah sırlarını İngiliz Sunday Times muhabirlerine satmamış mıydı?

Bir başka komplo teorisi de Netanhayu’nun İsrail’de sallantıda olan siyasi durumunu kurtarmak için bu olayı bildiği halde en hafif deyimle önlememesi şeklinde basında yer almasıdır. Böyle bir şey yok, olamaz. Bu konuda başka kelime yazmaya gerek yok. Nokta.

İspat edemeyeceğim, belge sunamayacağım esas konu bütün planın baş şeytan İran tarafından hazırlandığıdır. İran’ın verdiği lojistik destek için zaten Hamas basın önünde teşekkür etti. Bu kadar büyük bir olayı Hamas düşünemez, tertipleyemez. Bu onları aşar. Bu benim ve İsraillilerin genel görüşü, ama elbette kesin olarak bilemeyiz.

 

ORDU NEREDEYDİ?

 

İsrail ordusu, çitler kesilmeye başlayınca olayı sabah saat 05.35 de gördü.  Ancak çitlerdeki bazı elektronik gözler Hamas dronları tarafından yok edildi. Bir komplo teorisine göre İsrail alarm ve erken uyarı sistemleri Hamas, belki İran belki de Rus hackerlar tarafından devre dışı bırakıldı. Uyanan İsrail nöbetçileri ve baskına uğrayan sivil halk yardım çığlıkları atmaya başladı. İşte o zaman esas sorumlu ortaya çıktı. SHABBAT ve SİMHA TORA BAYRAMI. Askerlerin çoğu eve izne gönderilmişti. Hatta doğrulanamayan bir habere göre 3 tümen asker Batı Şeria’da bayram dolayısıyla çıkacak olaylara karşı Gazze sınırından alınıp oraya kaydırılmıştı. İsrail’in o saatlerde böyle bir Hamas gücüne karşı koyacak askeri varlığı yoktu. Buna rağmen inanılmaz kahramanlık olayları yaşandı.

Bu yazacaklarım İsrail’de yayınlanan YNET dijital platformundan aynen tercümedir.

Tümen komutanı Yarbay Dan Goldfuss, Hamas'ın sürpriz saldırısının ilk saatlerinde sahadaki en kıdemli komutandı. Cumartesi günü sabah saat 8.00’de katliamın gerçekleştiği Kibbutz Reim yakınındaki Doğa Partisi kompleksine geldi ve ardından başka bir yerleşim birimine geçerek birçok teröristle çatıştı.

“Çok zor sahnelerle, sivillerin toplu katledildiği, ev ve kamyonların içinde bulunanlar, siviller ve askerlerle birlikte yakıldığı, daha önce görmediğimiz ölçekte bir olay.  Bu çok zor bir olay. Ön saflarda savaşan savaşçılar var. Sadece Gazze Tümeni karargâhında 30 ölü, 150 yaralı var.

“Saat 8.00'de bir parti için Reim otoparkına vardım ve gördüğüm manzarayı anlatamam. Gerçeküstü bir manzara. Psişik bir olay. Bu bir doğa partisi değil, bir katliam partisi. Biz bunu yapmadık. Sadece cesetlerle ilgileniyorum, sadece çatışmalar ve akan bilgiler var. Telefonuma direkt mesaj geldi: “Gelin bizi kurtarın.” Ekibimde sadece 4-5 kişi vardı. Partiden ayrılıp Kibbutz Kfar Gazze'ye koştum ve yolda nerede görsem zaten savaşan bir gücü gördüm, ileri doğru koştum. Konuşacak kimse yoktu. Güney komutanlığında yalnızca tümen ile komuta arasındaki koordinasyon görevlisi vardı.  Kimsenin durum hakkında bir bilgisi yoktu. Gazze tümeni karargâhının tam içinde savaş vardı. Yolda Givat devriyesi komutanını gördüm ve onu kendi ekibim olarak kabul ettim. İlk başta kendime “Tzvika Gücü” adını verdim çünkü ben ve diğer 4-5 savaşçım, her karşılaşmada düzinelerce teröriste karşı böyle hissettim.

Savaşçılar kasaba kasaba uçtu. Kibbutz Kfar Azza'nın girişinde keskin nişancım bir kurşun yedi ve işte o zaman olayın büyüklüğünü anladım. Güçleri nereye aktaracağımı bulmak için bir zarf içinde güneye uçuyorum ve aynı zamanda olayı durdurmak için kendim için bir savaş düzeni benimsiyorum.

Hava kuvvetleri ile çılgın bir iş birliğimiz vardı. Filo komutanları birliklerini devamlı havada uçuruyorlardı. Nahal Oz'da devasa mühimmat, tanksavar füzeleri, makineli tüfekler, el bombaları taşıyan yüzlerce terörist vardı. İlk aşamada çok çok büyük silahla karşı karşıyaydık. Onlara ateş açtık ve kovaladık. Durum çok karışıktı ve net değildi. Saatler içerisinde evlerinden gelen yedek güçleri doğrudan savaşa seferber ettik.

Tümen şu anda saldırı duruma ve her türlü olaya hazırlıklı. Dolaplara saklanan teröristler var. Her santimetreyi temizlemek için büyük çaba sarf ediyoruz. Şu ana kadar herhangi bir saldırı tüneli bulmadık. Yerleşim yerlerine tünel korkusu olasılığını eledik.”

Bu yazıyı YNET dijital gazeteden tercüme ettim. En büyük katliamın yaşandığı Kfar Azza teröristlerden temizlendikten sonra köy yabancı basına açıldı. Albay yukarıda okuduğunuz konuşmayı orada gazetecilere yaptı.

IDF 1500 teröristi imha ettiğini daha evvel gazetelerden okuduk. Son 24 saatte IDF 24 teröristi daha buldu ve imha etti.

Şimdi de yine aynı haber sitesinden kahraman bir helikopter pilotunun anlattıklarını okuyun.

“Filodaki 48 saatimi yeni bitirdim, sahadaki durumu size iletmek için buraya yazıyorum, biz de gafil avlandık, ilk filo sıçrayarak havalandı ve teröristlerin çiti aşmasından yaklaşık 45 dakika sonra bölgedeydi. Herkes ne olduğunu bilmeden doğrudan evlerinden geldi, helikopterlere bindi ve bölgeye doğru yola çıktı. Biz geldik ve çok çılgıncaydı! Delik deşik edilmiş, konuşacak kimsenin olmadığı, hedeflerle dolu bir çit, filmlerdeki zombi saldırısına benziyor. İlk saatlerde onlarca, yüzlerce teröristi tespit edip ortadan kaldırdık. Çitteki traktörler (evet bu da çitleri yıkan videodan), silahlı adamların bulunduğu motosikletler, DEAŞ tarzı minibüsler ve yürüyen onlarca terörist. İlk saatlerde hiçbir şey çılgınlığı durduramadı. Tüm cephanemizi boşalttık; tüm füzeleri ve mermileri ateşledik, silahlanmak için üsse döndük ve tekrar, tekrar, tekrar havalandık. Şahsen ben ilk 24 saatte 12 saat havadaydım. 25 yıldır operasyonel olarak uçuyorum ne Lübnan'da ne de Tsuk Eitan'da böyle bir şey yaşamadım. Bizim için hazırlıklı geldiler, uçaksavar füzesi ile pusu kurdular, NKVD'yi vurdular falan... Daha sonra birlikler gelince doğrudan yerdeki savaşçılarla birlikte çalıştılar, aslanlar gibi savaştılar, biz çılgınca yakın yardım yaptık: ateş açtık. Kibbutzim içindeki teröristlere roketler atıyor, onlara ateşle eşlik ediyor ve aralıksız saldırıyorduk. İsrail devleti toprakları içerisinde ateş kullanmak zorunda kalacağımızı hiç düşünmemiştim! Kara kuvvetleri aslanlar gibi savaşıyordu ve biz de koruma sağlamak için onlarla yakın iş birliği içinde çalıştık. Şu anda en önemli şey, bölgedeki askeri kontrol sıkılaştığı için sivillerin, araçların bile bölgede dolaşmaması, dolayısıyla orduyla teması olmayan her aracın terörist olarak işaretlenebilmesi. Hepiniz pilot arkadaşlarımızla, karada mücadele eden kardeşlerimizle gurur duyabilirsiniz. Biraz daha ve bölgenin tam kontrolüne sahip olacağız. Şu anda en önemli şey, bölgedeki askeri kontrol sıkılaştığı için sivillerin, araçların bile bölgede dolaşmaması, dolayısıyla orduyla teması olmayan her aracın terörist olarak işaretlenebilmesi.

Yani sizin anlayacağınız hani “ordu neredeydi, bu kadar saat niye müdahale etmediler” diye kendimize soruyoruz ya, ordu oradaydı. Ancak saldırıya uğrayan pek çok yerleşke vardı, 2000 kişinin katıldığı bir doğa partisi vardı, ayrıca saldırıya uğrayan polis karakolları ve askeri birlikler vardı ve askerler bayram ve shabbat dolayısıyla evlerindeydi, nöbette olanların yaptığı müdahale ise çok etkisiz kaldı. Unutulmaması gereken bir husus da bunlar vurup kaçmaya değil, işgale gelmişlerdi ve son derece vahşi ölümü göze almış insanlık dışı hınç dolu, nefretle yoğrulmuş teröristlerdi ve sayıları 1500 ila 2000 civarındaydı.

Bu arada bu saldırının zamanlısına da dikkati çekmek isterim. Yom kippur harbin 50’nci senesi, aynı gün, Gazze’nin burnun dibinde 2000 kişilik bir doğa festivali, hiçbir koruma yok, Shabbat ve Simha Tora bayramı. Hiçbir özel tedbir alınmamış, çok fena, çok fena atladık. İsrail inanılmaz bir bedel ödedi. Bu travma nasıl atlatılacak bilmiyorum. Kızım beni aradı, “baba, buraya gelirlerse nereye kaçayım” diye sordu. Geceleri kabuslarla uyanıyorum, artık her halde bana uyku haram…

 

ŞİMDİ NE OLACAK?

 

“İsrail yetkililerinin gözlerine kan bürüdü” diyerek söze başlıyayım. Bu devlet kurulduğundan beri bir atasözünü kendine düstur edinmiştir.

GÖZE GÖZ, DİŞE DİŞ.                          

İsrail bu yaptıklarını yapanlara muhakkak ödetecek. Ya da şöyle söyleyeyim, kesinlikle ödetmek için her imkânını kullanacak. Önce Gazze şeridi yoğun hava bombardımanına tutulacak. Hedef olarak Hamas’ın karargahları, büroları, askeri binalar, tüneller, cephanelikler hedef alınsa da elbette çok sayıda suçsuz günahsız kadın çoluk çocuk ne yazık ki ölecek. Nüfus yoğunluğunun dünyada en yüksek olduğu (yaklaşık bir metre kareye 6 kişi) bu acı dolu topraklar bir kere daha kan ve gözyaşıyla sulanacak.

Bu arada Gazze direnişini kırmak için İsrail bölgenin suyunu, elektriğini, gazını kesti. Bölgeye petrol, gıda, tıbbi malzeme dahil her türlü malzeme girişi yapılamıyor.

İsrail ordusu bu defa çok nazik davranmayacak. Ben İsrail hava kuvvetlerinin bundan evvelki savaşlarda olduğu gibi bombalamadan evvel çatılara çatapat atmak, bildiriyle uyarmak gibi fantezilerle çok fazla uğraşmasını beklemiyorum. Şimdiden sivillere “Gazze’yi terk edin” ve “kuzey Gazze’yi boşaltın” demeye başladılar bile.  Sonra kara harekâtı başlayacak. Tanklar, zırhlılar içeri girecek ve göğüs göğüse çarpışmalar başlayacak. Gazze’yi savunanlar tünellerden çıkıp sürpriz saldırılarla İsrail kuvvetlerine karşı koyacaklar. Tam bir şehir savaşı olacak. Bu savaşın en az bir ay süreceğini tahmin ediyorum. Her iki tarafta çok büyük zayiat verecek.

Bu savaşın sonunda Hamas bitecek. Gazze’de bütün Hamas siyasileri, askerleri, teröristleri tek tek bulunup imha edilecek, Hamas diye bir şey kalmayacak. Sonunda İsrail ordusu en azından kuzey Gazze’ye hâkim olacak ve her taşın altına bakılacak. Bakılacak ki rehineler bulunsun, bakılacak ki Hamas’ın her komutanı, her teröristi bulunsun ve cezalandırılsın.  Sonra inşallah aklı başında bir idare Gazze’ye gelecek, bir otonom devlet kurulacak ve artık İsrail’i tanıyacaklar ve BARIŞ gelecek.

İsrail sonra ne yapacağı siyasi konjektüre bağlı. Bence orada kalıcı olmaz. Bu denendi. 2006’ya kadar Gazze İsrail’indi, her gün bir olay, her gün bir saldırı yaşanıyordu. Çok zordu. Ama yine de bilemedim.

 

REHİNELER DURUMU

 

Çok acı ama İsrail rehineler için elinden geleni yapacak ve her imkânı kullanacaktır. Ancak kesinlikle pazarlık etmeyecektir. Çünkü pazarlık ederlerse ileride her fırsatta bütün dünyadaki Yahudiler bir gün kaçırılma tehlikesiyle yaşayacaklardır. Yoğun baskılar neticesinde 2011 yılında Hamas tarafından esir alınan İsrail askeri Gilad Şalit 1024 Filistinli mahkûm ile değiştirildi. O günden beri Hamas her fırsatta İsraillileri kaçırmaya çalışıyor. Hatta cesetleri bile kaçırırlar.

İsrail güçleri Gazze’nin en saklı gizli yerlerinde tuttukları rehineli bulup kurtarabilir mi, çok zor, ancak yaşayalım ve görelim.

Bu arada şunu da yazayım, İsrail hapishanelerindeki Filistinli mahkumlarım şartları oldukça ağırlaştırıldı, elektrikleri kesildi, televizyonları kapatıldı, havalandırma filan artık yok.

 

SİYASİ DURUM

 

Bu savaş Gazze ile sınırlı kalır mı? Bence kalır. Her ne kadar kuzeyde İran’ın köpeği Hizbullah ara ara havlıyorsa da gereken cevap en ağır şekilde veriliyor. Doğuda Suriye’de bulunan teröristler de bazı girişimlerde bulunuyor, İsrail hepsine yetişiyor. Halep ve Şam havaalanları vuruldu. İsrail bunlarla başa çıkabilir. Bu senaryolar uzun zamandan beri İsrail’de düşünülüyordu ve tatbikatları yapılıyordu. Ağır konu İran’dır. Acaba İran bu savaşa dahil olur mu? İşte bu olasılığa karşı her halde Amerikan filosu İsrail önlerinde bekliyor. Eğer bu olursa çok büyük bir savaş çıkar. Bir başka felaket komplosu da Rusların topa girmesi ama onların başı zaten Ukrayna’da belada. Bu pek olasılık dahilinde gözükmüyor.

Dünya kamuoyu şu anda Hamas aleyhine. Gösterilere bakmayın, elbette Filistinliler bütün dünyada orada burada gösteriler yapıyorsalar da özellikle Avrupa İsrail’e tam destek veriyor. Ancak Gazze’de ölü ve yaralı sayısı her geçen gün ağır bir şekilde artıyor. Suyu, elektriği ve diğer yaşamsal zaruretleri kesilmiş Gazze’deki 2 milyondan fazla insanın gerçekten müthiş dramı İsrail’e tepki yaratacaktır.  Haftalar sonra İsrail bu günkü desteği arkasında bulamaz.

İsrail’in içerisindeki siyasi durumda en önemli değişiklik muhalefetteki eski genel kurmay başkanı Ganz hükümete dahil oldu ve bu acil durum hükümeti savaşın sonuna kadar devam edecek. Bu hükümet savaşın dışında hiçbir karar almayacak.

Bu savaştan sonra Netanyahu’nun siyasi durumu ne olur diye sorarsanız, hiçbir şey değişmez. Ancak savaş sırasında halk çok sıkı bir şekilde ordunun etrafında kenetlendi. Bu kenetlenmeyi anlatmaya kelimeler yetmez. Nasıl kenetlenmeyelim, hepimizi canları orada ve onlara emanet. Allah’ım sizi korusun aslanlarım. Ayağınıza taş değmesin…

Barış konusunda bana rüya mı görüyorsun diyorsanız evet görüyorum, görmeye çok ihtiyacım var.  ATİKVA = UMUT. Umut bitince her şey biter.

 

Esen kalın.

 

Aaron Baruch  (Ankaralı)

 

 

https://tr.euronews.com/2023/10/12/hamas-saldirisinda-olen-yabanci-uyruklu-vatandaslar-aralarinda-bir-turk-vatandasi-da var#:~:text=Hamas'%C4%B1n%20cumartesi%20gecesi%20%C4%B0srail,%C3%BClke%20yetkilileri%20taraf%C4%B1ndan%20teyit%20edildi.

1 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.