7 Ekim sabahı İsrail, ikinci dünya savaşında yaşanan soykırımdan bu
yana yaşayacağı en büyük felakete uyandı. Hamas militanları sürpriz bir baskın
yaparak İsrail topraklarına girdi ve birçok yerleşkeyi, polis karakolunu hatta
askeri üssü ele geçirdi. Gördükleri her sivili, karşılaştıkları herkesi
öldürdüler. Evlere kapananları dışarı çıkartmak için evleri yaktılar,
girdikleri evlerde bebekleri dahi öldürdüler, kafa kestiler, tecavüz ettiler, insanları
diri diri yaktılar, akla hayale gelmedik her türlü kötülüğü yaptılar. Bazıları
kadınları çocukları hatta cesetleri bile rehin alıp Gazze’ye götürdü. 13.10.2023
itibarıyla İsrail’de yaşanan felakette ölü sayısı 1400’lere yaklaşıyor ve bunun
258’i ne yazık ki asker. Ölenlerin
içerisinde teyit edilmiş, aralarında bir de Türk vatandaşının bulunduğu 99
yabancı uyruklu var. Rehin alınarak Gazze’ye götürülen arasında da yabancı
uyruklular da bulunuyor. Teferruatlı bilgi isteyenler için eeuronews’un linki
yazımın sonunda var
TAM OLARAK NE OLDU?
Hamas 7 Ekim sabahı saat 05.30 da buldozerlerle İsrail ile Gazze
arasındaki güvenlik çitini parçalamaya başladı. Çit bazı kaynaklara göre 7 bazı
kaynaklara göre daha fazla noktadan yırtıldı ve 20 kadar üzerlerine ağır
makineli tüfekler monte edilmiş tender otolarla, motosikletlerle, motoparaşütlerle,
denizden, lastik botlarla hatta yayan olarak, İsrail topraklarına girdiler. Bunlardan
yalnız lastik botlarla girilen birkaç bot İsrail nöbetçileri tarafından
vuruldu. Kaç tane geçti, kaç tane yok edildi, bugün için bilmiyoruz. Giren terörist
sayısının en az 1500 ile 2000 arasında olduğu tahmin ediliyor. Yerleşim
yerlerinde teröristleri görenler askerleri ve polisi aramaya başladı.
Köyler giren teröristler evlere girmeye başladılar. Önlerine kim
çıkıyorsa öldürüyorlardı. Bebeklerin kafaları kesildi, tecavüzler oldu, inanın sosyal
medyada seyrettiklerimi yazamıyorum. Bir konteynere konulan insanlar yakıldı. Kapılarını
açamadıkları evleri ateşe verdiler. Hatta evini korumaya çalışan bir köpeği
dahi kurşunladılar.
Pek çok terörist askeri üslere saldırdı. Sabah saat 10.00
sıralarında Gazze Sınırı yakınlarındaki Erez Sınır Kapısına, Zikim Üssü’ne
ve Gazze Tümeni'nin karargâhı olan Reim Üssü’ne sızdılar, sadece nöbetçi
olarak kalmış çok az sayıda askerle çatıştılar, zavallı çocuklar silahlarına
dahi davranamadan koğuşlarında öldürüldüler. Bazı askeri araçları yaktılar bazılarını
da Gazze’ye götürdüler.
Bu arada güneyde, Gazze’nin yaklaşık 6 km doğusunda, Re’im Kibutz’unun
kuzeyindeki bir bölgede Gazze’ye yakın bir yerde dans, müzik, sanat etkinliği
olan Süpernova festivali yapılıyordu ve yaklaşık 2000 kişi toplanmıştı.
Festivali kuşatan teröristle ayırım yapmadan insanların üzerine ateş açtılar. Kaçanlar
arabalarına koştular, fakat teröristler arabaları roket atarlarla patlattılar. Bazı
insanlar arabalarının içinde yandılar.
Saat 06.30
Gazze’den İsrail’e doğru çok yoğun bir roket saldırısı başladı. Gazze kaynaklarına
göre çok kısa bir sürede 5000, İsrail kaynaklarına göre 2500 roket atıldı. Herkes
sığınaklara koştu. Olanın bitenin farkına varacak çok az sayıda insan görevleri
başındaydı. Yukarıda yazdıklarım bu roket saldırısıyla kamufle edildi. İsrail
roketlerle uğraşmaya başlamıştı. Gazze’ye yakın köylerde olandan bitenden
kimsenin haberi yoktu.
İsrael
kurulduğu tarihten bu yana böyle bir vahşet yaşamadı.
İSRAEL
İSTİHBARATI UYUDU MU?
Mısır olaydan
10 gün evvel İsrailli yetkililere “Hamas büyük çaplı bir olay hazırlıyor,
dikkat edin” demiş. Bunu elbette doğrulatmak mümkün değil. Bu haber hem
Türk televizyonlarında hem de İsrail televizyonlarında defalarca geçti. Şunu da
söylemek gerekli ki herhangi bir istihbarat teşkilatı böyle bir enformasyonu
kendi kaynaklarından teyit etmedikçe elbette çok ciddiye almaz. Anlaşıldığı
kadarıyla İsrail istihbaratı da bir şeylerin hazırlandığının farkındaydı, ancak
bu çapta bir olayı hayal dahi edemediler.
Burada İsrail
istihbaratının en büyük hatası, düşmanı küçümsediler, önemsemediler, burnu
büyük, kendine aşırı güvenen sorumlular İsraillin prestijini, yıkılmaz,
yenilmez kavramını yerle bir ettiler, karizma çok fena çizildi. Bu travmanın izlerini İsrail devleti ve halkı
uzun yıllar üstünden atamayacak.
Gazze’de fark
ettikleri bütün hazırlıkları “tatbikat” olarak değerlendiren dünyanın en
başarılı istihbarat teşkilatı çok fena halde çuvallamıştı. Bazı yorumculara
göre İsrail’deki siyasi kavgalar neticesinde belki teşkilattaki tecrübeli
vizyon sahibi subaylar ayrıldı, belki küstürüldü ve bu İsrail için utanç
sayılacak durum meydana geldi.
Kayda değer
bir başka konu da Hamas’ın başarısıdır. Hamas dayak yiye yiye pek çok şey öğrendi.
Bu olay sırasında hiç telefonla konuşmadılar örneğin. Tatbikatlar yapılırken
son ana kadar hiç kimse nereye gideceklerini, ne yapacaklarını bilmiyordu. Olayı
saklamayı becerdiler.
Bazı komplo
teorilerine göre İsrail içerisinde iş birlikçilerinin olduğudur. İnsanın
inanası gelmiyor ama olabilir. Dimona atom reaktöründe çalışan Mordehay Vanunu
isimli bir Yahudi, gizli nükleer silah sırlarını İngiliz Sunday Times
muhabirlerine satmamış mıydı?
Bir başka
komplo teorisi de Netanhayu’nun İsrail’de sallantıda olan siyasi durumunu kurtarmak
için bu olayı bildiği halde en hafif deyimle önlememesi şeklinde basında yer
almasıdır. Böyle bir şey yok, olamaz. Bu konuda başka kelime yazmaya gerek yok.
Nokta.
İspat edemeyeceğim,
belge sunamayacağım esas konu bütün planın baş şeytan İran tarafından
hazırlandığıdır. İran’ın verdiği lojistik destek için zaten Hamas basın önünde
teşekkür etti. Bu kadar büyük bir olayı Hamas düşünemez, tertipleyemez. Bu
onları aşar. Bu benim ve İsraillilerin genel görüşü, ama elbette kesin olarak
bilemeyiz.
ORDU
NEREDEYDİ?
İsrail ordusu,
çitler kesilmeye başlayınca olayı sabah saat 05.35 de gördü. Ancak çitlerdeki bazı elektronik gözler Hamas
dronları tarafından yok edildi. Bir komplo teorisine göre İsrail alarm ve erken
uyarı sistemleri Hamas, belki İran belki de Rus hackerlar tarafından devre dışı
bırakıldı. Uyanan İsrail nöbetçileri ve baskına uğrayan sivil halk yardım
çığlıkları atmaya başladı. İşte o zaman esas sorumlu ortaya çıktı. SHABBAT ve
SİMHA TORA BAYRAMI. Askerlerin çoğu eve izne gönderilmişti. Hatta
doğrulanamayan bir habere göre 3 tümen asker Batı Şeria’da bayram dolayısıyla
çıkacak olaylara karşı Gazze sınırından alınıp oraya kaydırılmıştı. İsrail’in o
saatlerde böyle bir Hamas gücüne karşı koyacak askeri varlığı yoktu. Buna
rağmen inanılmaz kahramanlık olayları yaşandı.
Bu
yazacaklarım İsrail’de yayınlanan YNET dijital platformundan aynen tercümedir.
Tümen
komutanı Yarbay Dan Goldfuss, Hamas'ın sürpriz saldırısının ilk saatlerinde
sahadaki en kıdemli komutandı. Cumartesi günü sabah saat 8.00’de katliamın
gerçekleştiği Kibbutz Reim yakınındaki Doğa Partisi kompleksine geldi ve
ardından başka bir yerleşim birimine geçerek birçok teröristle çatıştı.
“Çok zor
sahnelerle, sivillerin toplu katledildiği, ev ve kamyonların içinde bulunanlar,
siviller ve askerlerle birlikte yakıldığı, daha önce görmediğimiz ölçekte bir
olay. Bu çok zor bir olay. Ön saflarda
savaşan savaşçılar var. Sadece Gazze Tümeni karargâhında 30 ölü, 150 yaralı
var.
“Saat 8.00'de
bir parti için Reim otoparkına vardım ve gördüğüm manzarayı anlatamam.
Gerçeküstü bir manzara. Psişik bir olay. Bu bir doğa partisi değil, bir katliam
partisi. Biz bunu yapmadık. Sadece cesetlerle ilgileniyorum, sadece çatışmalar
ve akan bilgiler var. Telefonuma direkt mesaj geldi: “Gelin bizi kurtarın.”
Ekibimde sadece 4-5 kişi vardı. Partiden ayrılıp Kibbutz Kfar Gazze'ye koştum
ve yolda nerede görsem zaten savaşan bir gücü gördüm, ileri doğru koştum.
Konuşacak kimse yoktu. Güney komutanlığında yalnızca tümen ile komuta
arasındaki koordinasyon görevlisi vardı.
Kimsenin durum hakkında bir bilgisi yoktu. Gazze tümeni karargâhının tam
içinde savaş vardı. Yolda Givat devriyesi komutanını gördüm ve onu kendi ekibim
olarak kabul ettim. İlk başta kendime “Tzvika Gücü” adını verdim çünkü
ben ve diğer 4-5 savaşçım, her karşılaşmada düzinelerce teröriste karşı böyle
hissettim.
Savaşçılar
kasaba kasaba uçtu. Kibbutz Kfar Azza'nın girişinde keskin nişancım bir kurşun
yedi ve işte o zaman olayın büyüklüğünü anladım. Güçleri nereye aktaracağımı
bulmak için bir zarf içinde güneye uçuyorum ve aynı zamanda olayı durdurmak
için kendim için bir savaş düzeni benimsiyorum.
Hava
kuvvetleri ile çılgın bir iş birliğimiz vardı. Filo komutanları birliklerini
devamlı havada uçuruyorlardı. Nahal Oz'da devasa mühimmat, tanksavar füzeleri,
makineli tüfekler, el bombaları taşıyan yüzlerce terörist vardı. İlk aşamada
çok çok büyük silahla karşı karşıyaydık. Onlara ateş açtık ve kovaladık. Durum
çok karışıktı ve net değildi. Saatler içerisinde evlerinden gelen yedek güçleri
doğrudan savaşa seferber ettik.
Tümen şu anda
saldırı duruma ve her türlü olaya hazırlıklı. Dolaplara saklanan teröristler
var. Her santimetreyi temizlemek için büyük çaba sarf ediyoruz. Şu ana kadar herhangi
bir saldırı tüneli bulmadık. Yerleşim yerlerine tünel korkusu olasılığını
eledik.”
Bu yazıyı
YNET dijital gazeteden tercüme ettim. En büyük katliamın yaşandığı Kfar Azza
teröristlerden temizlendikten sonra köy yabancı basına açıldı. Albay yukarıda
okuduğunuz konuşmayı orada gazetecilere yaptı.
IDF 1500
teröristi imha ettiğini daha evvel gazetelerden okuduk. Son 24 saatte IDF 24
teröristi daha buldu ve imha etti.
Şimdi de yine
aynı haber sitesinden kahraman bir helikopter pilotunun anlattıklarını okuyun.
“Filodaki 48
saatimi yeni bitirdim, sahadaki durumu size iletmek için buraya yazıyorum, biz
de gafil avlandık, ilk filo sıçrayarak havalandı ve teröristlerin çiti
aşmasından yaklaşık 45 dakika sonra bölgedeydi. Herkes ne olduğunu bilmeden
doğrudan evlerinden geldi, helikopterlere bindi ve bölgeye doğru yola çıktı.
Biz geldik ve çok çılgıncaydı! Delik deşik edilmiş, konuşacak kimsenin
olmadığı, hedeflerle dolu bir çit, filmlerdeki zombi saldırısına benziyor. İlk
saatlerde onlarca, yüzlerce teröristi tespit edip ortadan kaldırdık. Çitteki
traktörler (evet bu da çitleri yıkan videodan), silahlı adamların bulunduğu
motosikletler, DEAŞ tarzı minibüsler ve yürüyen onlarca terörist. İlk saatlerde
hiçbir şey çılgınlığı durduramadı. Tüm cephanemizi boşalttık; tüm füzeleri ve
mermileri ateşledik, silahlanmak için üsse döndük ve tekrar, tekrar, tekrar
havalandık. Şahsen ben ilk 24 saatte 12 saat havadaydım. 25 yıldır operasyonel
olarak uçuyorum ne Lübnan'da ne de Tsuk Eitan'da böyle bir şey yaşamadım. Bizim
için hazırlıklı geldiler, uçaksavar füzesi ile pusu kurdular, NKVD'yi vurdular
falan... Daha sonra birlikler gelince doğrudan yerdeki savaşçılarla birlikte
çalıştılar, aslanlar gibi savaştılar, biz çılgınca yakın yardım yaptık: ateş
açtık. Kibbutzim içindeki teröristlere roketler atıyor, onlara ateşle eşlik
ediyor ve aralıksız saldırıyorduk. İsrail devleti toprakları içerisinde ateş
kullanmak zorunda kalacağımızı hiç düşünmemiştim! Kara kuvvetleri aslanlar gibi
savaşıyordu ve biz de koruma sağlamak için onlarla yakın iş birliği içinde çalıştık.
Şu anda en önemli şey, bölgedeki askeri kontrol sıkılaştığı için sivillerin,
araçların bile bölgede dolaşmaması, dolayısıyla orduyla teması olmayan her
aracın terörist olarak işaretlenebilmesi. Hepiniz pilot arkadaşlarımızla,
karada mücadele eden kardeşlerimizle gurur duyabilirsiniz. Biraz daha ve
bölgenin tam kontrolüne sahip olacağız. Şu anda en önemli şey, bölgedeki askeri
kontrol sıkılaştığı için sivillerin, araçların bile bölgede dolaşmaması,
dolayısıyla orduyla teması olmayan her aracın terörist olarak
işaretlenebilmesi.
Yani sizin
anlayacağınız hani “ordu neredeydi, bu kadar saat niye müdahale etmediler”
diye kendimize soruyoruz ya, ordu oradaydı. Ancak saldırıya uğrayan pek çok
yerleşke vardı, 2000 kişinin katıldığı bir doğa partisi vardı, ayrıca saldırıya
uğrayan polis karakolları ve askeri birlikler vardı ve askerler bayram ve
shabbat dolayısıyla evlerindeydi, nöbette olanların yaptığı müdahale ise çok
etkisiz kaldı. Unutulmaması gereken bir husus da bunlar vurup kaçmaya değil,
işgale gelmişlerdi ve son derece vahşi ölümü göze almış insanlık dışı hınç
dolu, nefretle yoğrulmuş teröristlerdi ve sayıları 1500 ila 2000 civarındaydı.
Bu arada bu
saldırının zamanlısına da dikkati çekmek isterim. Yom kippur harbin 50’nci
senesi, aynı gün, Gazze’nin burnun dibinde 2000 kişilik bir doğa festivali, hiçbir
koruma yok, Shabbat ve Simha Tora bayramı. Hiçbir özel tedbir alınmamış, çok
fena, çok fena atladık. İsrail inanılmaz bir bedel ödedi. Bu travma nasıl
atlatılacak bilmiyorum. Kızım beni aradı, “baba, buraya gelirlerse nereye
kaçayım” diye sordu. Geceleri kabuslarla uyanıyorum, artık her halde bana
uyku haram…
ŞİMDİ NE
OLACAK?
“İsrail yetkililerinin
gözlerine kan bürüdü” diyerek söze
başlıyayım. Bu devlet kurulduğundan beri bir atasözünü kendine düstur
edinmiştir.
GÖZE GÖZ,
DİŞE DİŞ.
İsrail bu
yaptıklarını yapanlara muhakkak ödetecek. Ya da şöyle söyleyeyim, kesinlikle
ödetmek için her imkânını kullanacak. Önce Gazze şeridi yoğun hava
bombardımanına tutulacak. Hedef olarak Hamas’ın karargahları, büroları, askeri
binalar, tüneller, cephanelikler hedef alınsa da elbette çok sayıda suçsuz günahsız
kadın çoluk çocuk ne yazık ki ölecek. Nüfus yoğunluğunun dünyada en yüksek
olduğu (yaklaşık bir metre kareye 6 kişi) bu acı dolu topraklar bir kere daha
kan ve gözyaşıyla sulanacak.
Bu arada
Gazze direnişini kırmak için İsrail bölgenin suyunu, elektriğini, gazını kesti.
Bölgeye petrol, gıda, tıbbi malzeme dahil her türlü malzeme girişi yapılamıyor.
İsrail ordusu
bu defa çok nazik davranmayacak. Ben İsrail hava kuvvetlerinin bundan evvelki
savaşlarda olduğu gibi bombalamadan evvel çatılara çatapat atmak, bildiriyle
uyarmak gibi fantezilerle çok fazla uğraşmasını beklemiyorum. Şimdiden sivillere
“Gazze’yi terk edin” ve “kuzey Gazze’yi boşaltın” demeye
başladılar bile. Sonra kara harekâtı
başlayacak. Tanklar, zırhlılar içeri girecek ve göğüs göğüse çarpışmalar
başlayacak. Gazze’yi savunanlar tünellerden çıkıp sürpriz saldırılarla İsrail
kuvvetlerine karşı koyacaklar. Tam bir şehir savaşı olacak. Bu savaşın en az
bir ay süreceğini tahmin ediyorum. Her iki tarafta çok büyük zayiat verecek.
Bu savaşın
sonunda Hamas bitecek. Gazze’de bütün Hamas siyasileri, askerleri, teröristleri
tek tek bulunup imha edilecek, Hamas diye bir şey kalmayacak. Sonunda İsrail ordusu
en azından kuzey Gazze’ye hâkim olacak ve her taşın altına bakılacak. Bakılacak
ki rehineler bulunsun, bakılacak ki Hamas’ın her komutanı, her teröristi
bulunsun ve cezalandırılsın. Sonra
inşallah aklı başında bir idare Gazze’ye gelecek, bir otonom devlet kurulacak
ve artık İsrail’i tanıyacaklar ve BARIŞ gelecek.
İsrail sonra
ne yapacağı siyasi konjektüre bağlı. Bence orada kalıcı olmaz. Bu denendi. 2006’ya
kadar Gazze İsrail’indi, her gün bir olay, her gün bir saldırı yaşanıyordu. Çok
zordu. Ama yine de bilemedim.
REHİNELER
DURUMU
Çok acı ama
İsrail rehineler için elinden geleni yapacak ve her imkânı kullanacaktır. Ancak
kesinlikle pazarlık etmeyecektir. Çünkü pazarlık ederlerse ileride her fırsatta
bütün dünyadaki Yahudiler bir gün kaçırılma tehlikesiyle yaşayacaklardır. Yoğun
baskılar neticesinde 2011 yılında Hamas tarafından esir alınan İsrail askeri Gilad
Şalit 1024 Filistinli mahkûm ile değiştirildi. O günden beri Hamas her fırsatta
İsraillileri kaçırmaya çalışıyor. Hatta cesetleri bile kaçırırlar.
İsrail
güçleri Gazze’nin en saklı gizli yerlerinde tuttukları rehineli bulup kurtarabilir
mi, çok zor, ancak yaşayalım ve görelim.
Bu arada şunu
da yazayım, İsrail hapishanelerindeki Filistinli mahkumlarım şartları oldukça
ağırlaştırıldı, elektrikleri kesildi, televizyonları kapatıldı, havalandırma
filan artık yok.
SİYASİ DURUM
Bu savaş
Gazze ile sınırlı kalır mı? Bence kalır. Her ne kadar kuzeyde İran’ın köpeği Hizbullah
ara ara havlıyorsa da gereken cevap en ağır şekilde veriliyor. Doğuda Suriye’de
bulunan teröristler de bazı girişimlerde bulunuyor, İsrail hepsine yetişiyor.
Halep ve Şam havaalanları vuruldu. İsrail bunlarla başa çıkabilir. Bu senaryolar
uzun zamandan beri İsrail’de düşünülüyordu ve tatbikatları yapılıyordu. Ağır
konu İran’dır. Acaba İran bu savaşa dahil olur mu? İşte bu olasılığa karşı her
halde Amerikan filosu İsrail önlerinde bekliyor. Eğer bu olursa çok büyük bir
savaş çıkar. Bir başka felaket komplosu da Rusların topa girmesi ama onların
başı zaten Ukrayna’da belada. Bu pek olasılık dahilinde gözükmüyor.
Dünya kamuoyu
şu anda Hamas aleyhine. Gösterilere bakmayın, elbette Filistinliler bütün
dünyada orada burada gösteriler yapıyorsalar da özellikle Avrupa İsrail’e tam
destek veriyor. Ancak Gazze’de ölü ve yaralı sayısı her geçen gün ağır bir
şekilde artıyor. Suyu, elektriği ve diğer yaşamsal zaruretleri kesilmiş Gazze’deki
2 milyondan fazla insanın gerçekten müthiş dramı İsrail’e tepki yaratacaktır. Haftalar sonra İsrail bu günkü desteği
arkasında bulamaz.
İsrail’in
içerisindeki siyasi durumda en önemli değişiklik muhalefetteki eski genel
kurmay başkanı Ganz hükümete dahil oldu ve bu acil durum hükümeti savaşın
sonuna kadar devam edecek. Bu hükümet savaşın dışında hiçbir karar almayacak.
Bu savaştan
sonra Netanyahu’nun siyasi durumu ne olur diye sorarsanız, hiçbir şey değişmez.
Ancak savaş sırasında halk çok sıkı bir şekilde ordunun etrafında kenetlendi.
Bu kenetlenmeyi anlatmaya kelimeler yetmez. Nasıl kenetlenmeyelim, hepimizi
canları orada ve onlara emanet. Allah’ım sizi korusun aslanlarım. Ayağınıza taş
değmesin…
Barış
konusunda bana rüya mı görüyorsun diyorsanız evet görüyorum, görmeye çok
ihtiyacım var. ATİKVA = UMUT. Umut
bitince her şey biter.
Esen kalın.
Aaron
Baruch (Ankaralı)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil