Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve
dostlarım…
Yahudiler 1948 yılında İsrael kuruluncaya dek,
topraksız, vatansız bir millet olarak düşünülür. Oysa öyle değildir. Yeryüzünün
ilk toprak sahipleri İsrael oğullarıdır. Ve her Yahudi’nin bu mirasta hakkı
vardır. Bunun delilleri vardır, belgeleri vardır, tanıkları vardır. Dilim döndüğü, kalemim yettiği kadar size
bugünkü durumunu anlatmaya çalışacağım.
“Abraham’ın
karısı Sara yüz yirmi yedi yıl yaşadı. Kenan ülkesinde bugün Hebron (El-Halil) denilen
Kiryat Arba’da öldü. Abraham yas tutmak ve ağlamak için Sara’nın yanına geldi.
Sonra ayağa kalkıp Hititliler’e seslendi:
-Ben aranızda
konuk ve yabancıyım. Bana mezar yapabileceğim bir toprak satın. Ölümü kaldırıp
gömebileyim.
Hititliler
cevap verdi:
-Efendim, bizi
dinle. Sen aramızda güçlü bir beysin. Ölünü mezarlarımızdan en iyisine göm.
Ölünü gömmen için hiç kimse senden mezarını esirgemez.
Abraham
Hititliler’e bir kez daha seslendi:
-Eğer ölümü
gömmemi istiyorsanız, benim için Sohar oğlu Efron’a ricada bulunun. Tarlasının
dibindeki MACHPELAH MAĞRASINI (ATABABALAR MAĞRASI) bana satsın. Fiyatı neyse
huzurunuzda eksiksiz ödeyip orayı mezarlık yapacağım.
Tarlanın sahibi
Hititli Efron halkının arasında oturmaktaydı. Abraham’ın sözlerini duydu ve
kent kapısında toplanan herkesin duyacağı biçimde karşılık verdi:
-Efendim, beni
dinle, mağarayla birlikte tarlayı da sana veriyorum. Halkımın huzurunda onu
sana veriyorum. Ölünü göm.
Efron,
Hititliler’in önünde sözünü ettiği dört yüz şekel gümüşü tüccarların ağırlık
ölçülerine göre tarttı ve satışı yaptı. Böylece Machpelah tarlası, çevresindeki
bütün ağaçlar ve mağara Abraham’ın mülkü kabul edildi. Abraham öldükten sonra sahip
olduğu her şeyi oğlu İsaac’a bıraktı.”
(Book of Genesis-Bölüm 23)
Machpelah mağarasında Abraham ve eşi Sara’nın
mezarlarının yanı sıra oğlu İsaac ve eşi Rebbaca’nın da ikiz mezarları ve iç
avlunun karşı tarafında Abraham’ın torunu Jacop ve Eşi Leah’ın ikiz mezarları
da bulunmaktadır...
Kutsal Kitap Tanah bütün
bunları teyit etmektedir. Böyle yazılıdır. Yazılı belgedir.
Çok önemli tarihçi Paul Johnson Yahudi Tarihi
isimli kitabında olayı şöyle yorumlar:
“Machpelah,
Yahudiler’in sahip oldukları ilk topraktır. Yaradılış Kitabının (Book of
Genesis) 23 üncü bölümünde Abraham’ın ölen eşi Sara ve daha sonra kendisinin gömülmesi için
Machpelah mağarasını nasıl satın aldığı anlatılmaktadır. Bu bölüm İncil’de de
aynen geçer. Hatta İncil’de anlatılan olayların belki de en gerçek olanıdır.
Zira tanıkları vardır ve otantik ayrıntıları ile sözlü olarak da teyit
edilmiştir. Satın alma töreni en ince teferruatına kadar anlatılmıştır. Bu
sadece bir mülkiyet devri değil aynı zamanda bir statü değişikliğidir.”
Machpelah’ın bulunduğu Hebron ya de el-Halil
kenti bugün Batı Şeria olarak adlandırılan bölgededir. Yeruşalayimin 35 km
güney doğusunda Lut gölünün (Ölü Deniz) batısındadır. Denizden yüksekliği 940
metredir. Dağlıktır.
Şehri M.Ö.3500 yıllarında Kenaniler kurmuştur. Kenaniler
buraya, Karyetu Erba diyorlardı. Şehrin Yahudi bölgesine de bugün
Kiryat Arba denmektedir.
MÖ. 11 nci yüzyılda Yahudi Kralı David Ameleh (Hz.Davut) buraları ele geçirir. Oğlu Şlomo Ameleh’de (Hz.Süleyman)
burada krallık yapmıştır. Şehir sırası ile Babil, Persler, Büyük İskender ve
Roma imparatorluğunun işgaline uğrar. Daha sonraları şehir Müslümanlar ile Haçlılar
arasında defalarca el değiştirir. En sonunda 1517 yılında şehir Osmanlı’nın
egemenliğine girer.
Osmanlı egemenliği bu topraklarda birinci dünya
savaşının sonuna kadar sürdü. Osmanlılar 1917 de gittiler. Yerine İngilizler
geldi.
1929 yılının başlarında kentte yaklaşık 800
Yahudi vardı. Yahudilerin 800 yıldan
fazla zamandır bu bölgede yaşadıkları bilinmektedir. Arapça da konuşurlardı. Bölgedeki Araplar ile sosyal ekonomik kültürel
bağları vardı. Yahudiler diğer
bölgelerin aksine, burada huzur ve sükûn içerisinde korkusuzca yaşamaktaydılar.
15 Ağustos 1929 sabahı Yeruşalayim’de Ağlama
duvarına gitmeleri engellenen Yahudiler olayları protesto etmeye başladılar. Olaylar
büyüdü. Kirayat Arba’ya gelen bir motosikletli Mescid-i Aksa’nın yakıldığını
söyledi. Araplar ayaklandılar. Kentte 15 kadar İngiliz polisi vardı. Olayları
durdurmak için yetersiz kaldılar. Araplar, ilk önce yolda yürüyen iki Yahudi
çocuğu döverek öldürdüler. Daha sonra evlere saldırmaya başladılar. 63 Yahudi
linç edildi ve öldürüldü. Hebron’da olaylar devam ederken Motza Yahudi köyünde
Maklef ailesinin evine saldırdılar. Anne, baba, iki kızları ve iki misafirleri
hunharca öldürüldü. Daha sonra ev ateşe verildi. O aileden bir tek kişi
kurtuldu. MORDECHAİ MAKLEF. Ve yıllar sonra İsrael genelkurmay başkanı oldu…
Hebron , Kfar Uria ve Tel Aviv’de Arap
saldırılarında Ağustos 1929 da toplam 133 Yahudi öldürüldü ve 500 den fazla
Yahudi yaralandı. Bu felaketin üzerinden tam 89 sene geçti. Unutmayalım, hatırlayalım
istedim…
1936 yılında ikinci bir saldırı oldu. Bu sefer
neredeyse bütün Yahudiler yok edildiler. Kalanlar güvenlikleri için Yeruşalayim’e
götürüldüler ve Hebron’da Yahudi kalmadı. Taaa 1967 yılına kadar.
1948 yılındaki Arap-İsrael savaşından sonra
şehir Ürdün’ün kontrolüne geçer.
Ve sene 1967. 6 günlük savaş. 8 Haziran günü. İsrael oğulları atalarının mirasını,
babalarının hakkını geri alırlar. İsrael paraşütçüleri Hebron’a girer. Hebron
İsrael kontrolüne geçer. Fakat ne yazık ki, şehirde neredeyse bir nesilden beri
hiç Yahudi yaşamamaktadır. 1968 yılında yerleşimciler Hebron’a geri dönmeye
başlarlar. El-Halil’in doğusunda Kiryat Arba’ya yerleştirilirler. Bugün Kiryat
Arba’nın nüfusu 6 bin civarındadır.
Eğer bir gün Hebron’a
gidersen, ne olur, bir dakika dur ve düşün:
Bir zamanlar
burada olanlar nerede?
Kenanlılar,
Edomitler, Helenler, Bizanslılar nerede?
Memluklar,
Haçlılar, Osmanlılar nerede?
Hepsi zaman
tünelinde kayboldular, buharlaşıp yok oldular.
Ama Yahudiler
burada. Hala Hebron’da.
İşte Yahudi
azminin gerçek tanıkları 4000 yıldan sonra hala burada.
Kanlı ve
canlı.
Bak ve gör.
Bu güne kadar
hiçbir ırkın, dünyanın hiçbir köşesine, böyle bir bağlılık gösterdiği
görülmemiştir.
Keza hiçbir
ırkta, bu kadar azimli bir göç dürtüsü ile bulunduğu yerden köklerini söküp, başka
yere yeniden dikme cesareti görülmüş şey değildir.
İŞTE ALİYAH
(GÖÇ-EVE DÖNÜŞ) RUHU BUDUR VE HER TÜRLÜ SAYGIYI HAK ETMEKTEDİR.
BU BİR
İÇGÜDÜDÜR.
ALİYAH YAPMAK KOLAY
DEĞİLDİR,
BELKİ DE
YAHUDİ OLMANIN BİR GEREĞİDİR, MECBURİYETİDİR.
ATALARINA
BORCUDUR, VARLIĞININ SEBEBİDİR…
ZORDUR YAHUDİ
OLMAK. SORADAN DA OLUNMAZ. OLUNAMAZ.
ANCAK YAHUDİ
OLARAK DOĞULUR.
Şehir bugün Müslüman bölgesi ve Yahudi bölgesi
olarak ikiye ayrılmış durumdadır. Müslüman bölgesine El-Halil, Yahudi bölgesine
ise Kiryat Arba denir. Şehir İsrael denetimi ve kısmen Filistin denetimi altındadır
fakat sık sık olaylar çıkmaktadır.
Machpelah’a (Atababalar mağarası-mezarlığı) gelince,
bugün üzerinde bulunan Halilurrahman Camii aynı zamanda sinagogdur. Defalarca
sinagog, kilise ve camii olarak değişikliğe uğramıştır. Katliamlara sahne
olmuştur. Çok çok ilginç bir geçmişi vardır. Hikâyesi oldukça uzundur ve bence
ayrı bir yazı konusudur. Onu da başka bir sefer yazarım inşallah.
Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.
Sevgiyle kalın, hoşça kalın.
Aaron Baruch (Ankaralı)
Büyük Kutsal –
el-Halil mi Yoksa Hebron mu? (http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:mf9gHFgO9jgJ:bilgeturkhaber.com/israil-siyasetinde-machpelah-el-halilin-onemi-nedir+&cd=1&hl=tr&ct=clnk&gl=tr)
Kutsalların Çatışması – Hebron
Book of Genesis
Şalom gazetesi – Hebron katliamı – Metin Dellevi
(http://www.salom.com.tr/haber-73379-hebron_katliaminin_80_yildonumu.html)
Hiç bir ırkın böyle eziyetler çekmemesini dilerim.yaşayan bilir ama empati yapmaksazsak anlayamayız.şu koca dünya herkese yeter, bizim olmayan bir şey için bu kadar acı niye?
YanıtlaSil