2 Eylül 2017 Cumartesi

TABAKTAKİ ŞİİR…


 


 
 


Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.

II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar Rodos adasını işgal ettiklerinde, adadaki Türk konsolosu Selahattin Ülkümen idi.

14 Temmuz 1944de Gestapo adadaki bütün Yahudilerin toplanmasını istedi. Gerekçe olarak da daha küçük bir adaya nakledilecekleri bildirilmişti. Adada 1673 Yahudi vardı. 100 Yahudi’de Kos adasından getirilmişti. Yahudilerin arasında Türk kimliği taşıyanlar ve aileleri bulunmaktaydı.

Ülkümen Alman karargâhına giderek General Kleeman’a “Türkiye’nin tarafsızlığını koruduğu gerekçesiyle, Türk  kimliği taşıyan Yahudilerin serbest bırakılmasını” istedi.

Kleeman direndi ve kabul etmedi. “Nazi kanunlarına göre Yahudi Yahudi’dir. Hepsi toplama kampına gidecektir” diyerek itiraz etti.

Bunun üzerine Ülkümen “olayı Türkiye’ye bildireceğini ve bunun uluslararası bir kriz doğuracağı” tehdidini savurdu.

Kleeman çark etti ve Türk Yahudilerini serbest bırakmayı kabul etti. Toplanan Yahudilerin içlerinde ancak 12 tanesinin Türk kimliği vardı. Ülkümen bu Türk Yahudilerinin eşlerinin ve çocuklarının da serbest bırakılmasını istedi. Almanlar kabul etmeyince Ülkümen “Türk yasalarına göre eşlerin ve çocukların da Türk sayıldığını” bildirdi. Bu çok büyük bir riskti. Çünkü böyle bir kanun yoktu ve bunu Ülkümen o anda uydurmuştu.



Ülkümen’in ısrarlı tutumu karşısında Alman Generali daha fazla direnemedi ve Türk Yahudileri ile ailelerini (toplam 42 kişi) serbest bıraktı.

Diğer Yahudiler önce 8 gün süren bir yolculuk ile Atina’daki Haidari kampına gönderilirler, içlerinden 7si bu yolculuğa dayanamayarak yolda ölür. Geri kalanı daha sonra Auschwitz ölüm kampına sevk edilir. Sadece 151 Yahudi kamptan kurtularak evlerine geri dönebilirler. Bunlardan birisi de Sami Modiano’dur. Kendisi yakın bir zamana kadar Rodos Adasındaki Kahal Shalom sinagogunda görevli idi. Sinagogda ayrıca kurtulanların Ülkümen’e yazdığı mektuplar da bulunmaktadır. Daha sonra hatıralarını yazdığı kitapta Ülkümen, “Rodos’ta yaptığım girişimler sonucu hayatlarını kurtardığım vatandaşlarımın her vesile ile dile getirdikleri minnet duyguları, çileli meslek hayatımın benim için en değerli manevi ödülleri olmuştur” diyecektir.

Hikâyemize geri dönelim. General Kleeman Ülkümen’e diş biliyordu. İntikam amacıyla Rodos Türk Konsolosluğunu bombalama emri verdi. Bombardıman sırasında konsolosluktaki iki görevli öldü. Ülkümen’in eşi Mihrinnisa Hanım hamileydi ve ne yazık ki o da yaralandı. Ölmeden önce sağlıklı bir erkek çocuğu (Mehmet) dünyaya getirdi.

Daha sonra hırsını alamayan Kleeman, Ülkümen’i sınır dışı etti. Ülkümen Pire’ye gönderildi ve hapse atıldı. Ancak savaşın bitiminden sonra yurda dönebildi ve diplomatik kariyerine devam etti. Beyrut ve Kahire’de başkonsolosluk, CENTO’da Genel sekreter yardımcılığı yaptı. 1979 da emekli oldu ve 2003 yılında ölümüne kadar İstanbul’da yaşadı. Hatıralarını “Bilinmeyen Yönleriyle Bir Dönemin Dışişleri“ adlı kitabında topladı.

Ülkümen kahramanlığı ve fedakârlığından ötürü, 13 Aralık 1989da İsrael devletinin soykırıma maruz kalan Yahudileri kurtaranlara verdiği Uluslararası Dürüstler Onursal Unvanına layık görüldü. Yeruşalayim’deki Yad-Vashem soykırım müzesinin bahçesinde bu ödüle layık olanların anısına birer ağaç dikilmiş ve altlarına da birer plaket konulmuştur. Ülkümen’in de orada bir ağacı vardır. Ülkümen bu onura sahip ilk Müslüman kişidir.

1990 yılında Türk Musevi Cemaati,  yapılan bir törenle kendisine şükran plaketi vermiştir. Ayrıca 2001 yılında da Türk Dış İşleri Bakanlığı kendisine Üstün Hizmet Plaketi vermiştir. Ayrıca adına İsrael'de posta pulu basılmıştır.  

 
Selahattin Ülkümen gibi soykırım yıllarında Yahudilere yardım eden Necdet Kent, Behiç Erkin, Namık kemal Yolga gibi başka Türk diplomatları da vardır. Kimisi hikâyesini ispatlayamamış, kimisi araştırmacılar tarafından yalanlanmıştır. Yine de bazılarına ödüller, plaketler verilmiştir.

Yardım eden herkesten Allah razı olsun…

Bu hikâyenin bir başka kahramanı da Müftü Şeyh Süleyman Kaşlıoğlu’dur. Savaş sırasında Rodos’taki Yahudi Mahallesi sık sık bombalanıyor. Cemaat sinagogdaki Tevrat’ların zarar görmemesi için başka bir yere saklamak istiyorlar. Ama nereye? Tevratlar çok kıymetli. İçlerinde 800 yıllık olanlar var.  Şeyh “ben saklarım” diyor. Tevratları Murat Reis Camiinin minberinin altına saklıyor. Taa ki savaş bitene kadar. Savaştan sonra da emaneti geri veriyor.

Senden de Allah razı olsun Şeyh’im.

Son olrak Rodos’taki sinagogda bulunan üzerinde şiir yazılı bir tabaktan bahsetmek istiyorum. Şiir o büyük acıyı çok güzel tarif etmekte:

Hatırla !

Acım çok büyük
Rodos’tan götürülenler için.
Çünkü hepsini yaktılar
Ölüm kamplarında
Onları hep hatırlayacağım
Kalbimde ve zihnimde
Anılarını hep taşıyacağım
Zalim kaderlerini
Hiçbir zaman unutmayacağım.

 



Sayın Ülkümen hayatının son yıllarında İstanbul Etiler'de kalmakta olduğu huzur evinden çıkartılmak istenir. Bunu duyan 500ncü Yıl Vakfı kendisini Balat Ora Hayim hastanesine nakleder. Sayın Ülkümen hayatının sonuna kadar 3 yıl orada kalır ve hastanenin Yönetim Kurulu, doktorlar ve Pembe Melekler kendisine krallar gibi bakarlar. Bu süre zarfında bir kere bile Rodos'un lafını etmez.

Bu haftalık da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.

Hoşça kalın, esen kalın…

Aaron Baruch  (Ankaralı)

 

Kaynakça :


Selahattin Ülkümen ve Rodos Müftüsü´nün Nazilere karşı mücadelesi


12 Ağustos 2015 Ceni Palti’nin yazısı Şalom Gazetesi


Vikipedia ansiklopedisi

Yad Vashem – Selahattin Ülkümen – Türkiye


 

 

 

 

 

 












1 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.