Bütün Türk Milleti ve Türkiyeyi seven İsrail Halkı sana ebediyen minetar kalacaktır |
27 Mayıs 1919. Yunan İzmir’e asker
çıkartmıştı. Anadolu’nun içlerine doğru ilerliyorlardı. Aydın’a giriyorlar. Rum
ve Ermeniler, hatta bazı Türkler evlerine Yunan bayrakları asmışlardı. Ancak
hiçbir Yahudi’nin evinde bayrak filan asılı değildir. Yunan kuvvetlerini karşılamak için bir Aydınlılar
bir heyet kurarlar. Yahudileri de temsilen cemaat başkanı Behor İsak Halegua’yı
davet ederler. Halegua heyete katılmayı kabul etmez.
Şehirde Kuvâ-yi Milliye’den (Türk milli direniş örgütü) bazı kişiler vardır. Aydın’lı Yahudi Katan
ailesi bu kişileri evinde saklar. Ancak Yunan askerleri durumu öğrenirler ve
evi kuşatırlar. Direnişçileri isterler. Benyamin Katan evindeki yurtseverleri
Yunanlılara vermez. Başından beri
Yahudilerden gördükleri olumsuzlukların da etkisiyle kuduran Yunan askerleri
evi ateşe verirler. Benyamin Katan zor da olsa evden sağ kurtulmayı başarır.
Ancak Ruben(?) ve annesi Coya yanarak ölür. Ölenlerin arasında bazı direnişçiler
de vardır. Bu olaydan sonra Aydınlı Yahudilerin çoğu Nazilli, Denizli, Eğridir
ve Antalya’ya göç ederler.
O yıllarda Söke mal müdürü (vergi işleri ile uğraşan devlet memuru) bir
Yahudi idi. Adı Albert Kadranel’di. Söke kaymakamının başkanlığında yapılan toplantıda
Albert Kadranel İstanbul’daki padişah hükümetini eleştirerek Ankara’daki
Mustafa Kemal’in desteklenmesini ister ve bundan böyle toplanacak olan
vergilerin Ankara’ya gönderileceğini açıklar.
Kilis’in Kefergani köyünde Fransızlara karşı
direnen yurtseverlere yardım edenler arasında Kilis Yahudi Cemiyeti başkanı
Murdah Şireym (Mordehay Şirem) de vardır. Kendisine daha sonraları katkıları
için İstiklal Madalyası verilir. Yaptığı bağışlar dolayısıyla da ayrıca Türk Hava
Kurumu tarafından da madalyaya layık görülür.
Yaşadığım ülke benim ülkem, kanunu benim
kanunum, namusu benim namusumdur. Osmanlı’da
ve Türkiye Cumhuriyeti’nde, yaşadığı vatana ihanet eden bir tek Yahudi yoktur.
10 Kasım 1938. Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk hayata gözlerini kapar. Türkiye Yahudileri çok
ama çok üzgündür. Cenazesinde Yahudiler, geleneklerine uygun olarak
elbiselerinin düğmelerini kopartıp cenaze geçerken fırlattıkları anlatılır.
Ailesi ve hatta kendisi hakkında Sabetayist
olduğuna dair pek çok söylenti olan Atatürk acaba Yahudileri sever miydi? Yoksa
antisemit miydi? Bu sorunun cevabını bulmak için onun Cumhurbaşkanı olduğu
dönemde Yahudilerle ilgili neler olmuş diye araştırırsanız bakın neler
bulursunuz:
Ocak 1923- Mustafa Kemal Atatürk İzmir’de yaptığı
basın toplantısında şunları söylemiştir:
“Kaderlerini, onları yöneten Türklerin
kaderleriyle birleştirmiş bazı sadık yurttaşlarımız vardır. Bilhassa Yahudiler
bu millete ve vatana sadakatlerini ispat ettiklerinden bugüne kadar refah ve
saadet içerisinde yaşamışlar bundan sonrada yaşamaya devam edeceklerdir.”
Ocak 1923 – İzmir’de yayımlanan Türk Sesi ve Yanık Yurt gazeteleri,
Türk tüccarların aralarında birleşerek “ahlaksız ve çıkarcı Yahudi
tehlikesine” karşı mücadele etmelerini istiyordu. Edirne’deki Paşaeli Gazetesi’nde
yayımlanan bir dizi yazı sonucu galeyana gelen Edirneliler şehir meydanında
toplanarak “bu ülkeden gitme sırası size de gelecek! Yahudiler
defolun!" diye bağırmaya
başlarlar. Polis Yahudilere ait mağazaları yağmalanmaktan zor kurtarır.
Trakya’da Babaeski ve küçük yerleşim yerlerinde yaşayan Yahudiler, İstanbul
gibi büyük kentlere göç ederler. Trakya’daki Alyans okulları kapatılır.
Mart 1923 – Dr. Rıza Nur’un TBMM’deki
konuşması:
“Ekalliyetler (azınlıklar) kalmayacaktır. Yalnız İstanbul müstesna olmak
üzere. (Peki Ermeniler? Nidaları) Fakat arkadaşlar, kaç Ermeni vardır?
(Yahudiler? Sesleri) İstanbul’da 30 bin Yahudi vardır. Şimdiye kadar mazarrat
(sorun) çıkarmayan insanlardır. Museviler malum, nereye çekersen oraya giden
insanlardır. Tabii, olmasalardı, daha iyi olurdu derim…”
Haziran 1923 – Yahudi Rum ve Ermeni
devlet memurları işlerinden çıkartılır. Yerlerine Müslümanlar alınır. Yahudilerin
ve diğer azınlıkların Anadolu’da serbestçe dolaşımları kısıtlanır. Karar
öylesine ani alınmıştır ki, pek çok gayrimüslim memleketine dönemez ve gittiği
yerde mahsur kalır. Bu yetmezmiş gibi Yahudiler ’in Filistin’e göç etmelerine
de engeller konulur.
Aralık 1923 – Çorlu’da yaşayan
birkaç yüz kişilik Yahudi Cemaatine şehri 48 saat içerisinde terk etmesi
emredilir. Hahambaşılığın müracaatı üzerine karar ertelenir. Ancak benzer bir
karar Çatalca için de alınır ve hemen uygulanır.
Ocak 1924 – Eczacılar hakkında
çıkarılan kanuna göre eczane açma yetkisi ancak “Türk bulundurma” şartına
bağlanır.
Mayıs 1924 – Mustafa Kemal, New
York Herald Tribune gazetesine şu beyanatı verir:
“Hilafetle beraber Türkiye’de mevcut olan Ortodoks ve Ermeni kiliseleri Patrikhaneleri
ile Musevi hahamhanelerinin ortadan kalkması lazımdır.”
Yahudiler paniğe kapılırlar. Fakat daha sonradan yapılan açıklamalarda,
hahambaşılığın kaldırılmasının söz konusu olmadığı açıklanır. Yahudiler
sakinleşir.
Şubat 1925 – Gazetelerde Türkiye’den
300 kadar Yahudi’nin Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfinin 435nci yıldönümü
kutlamalarına bir telgraf gönderdiği söylentilerinin gazetelerde çıkması
üzerine şiddetli bir Yahudi düşmanlığı kampanyası başlar. Gazetelerde
Yahudilerden “nankörler, ülkenin
sırtına yapışmış sülükler” diye bahsedilir. Ülkeden sürülmeleri
istenmektedir. Tahrike kapılan kişiler bir Yahudi gencini öldürürler. Kuzguncuk
sinagoguna saldırırlar. İşin tuhaf tarafı böyle bir telgraf olup olmadığı
hiçbir zaman ortaya çıkmaz.
Eylül 1925 – Yahudiler Lozan
anlaşmasının kendilerine tanıdığı medeni kanunla ilgili 42. Maddeden biraz da
baskılar neticesinde vaz geçerler. Bunun esasında daha sonradan çok isabetli
bir karar olduğu anlaşılacaktır. Çünkü evlilik boşanma ve miras konularında
Türkiye’de Yahudiler bu sayede rahat etmişlerdir.
Ağustos 1926 – Elza Niyego isimli
Yahudi kızı kendisine âşık, evli ve torun sahibi Osman Ratıp Bey tarafından
öldürülür. Cesedi uzun zaman yerde bırakılır hatta üstünün örtülmesine dahi
izin verilmez. Osman Ratıp Bey ise mahkeme yerine akıl hastanesine gönderilir.
Yahudi cemaati buna çok büyük tepki gösterir. Cenazede “adalet istiyoruz”
diye bağırmaya başlarlar. Gazeteler bir kere daha Yahudi aleyhtarı kampanyaya
başlarlar. Bazı Yahudiler “Türklüğe hakaret” gerekçesiyle hapse atılır.
Ocak 1928 – “Vatandaş, Türkçe
konuş” kampanyası başlatıldı. Gençler Türkçe konuşmayan azınlıkları
uyarmaya, tehdit etmeye hatta dövmeye başladılar. Kimilerini de yargıladılar.
Aynı yıl ülkedeki yabancı okullarla birlikte Yahudi okullarının da büyük bir
bölümü kapatıldı.
Nisan 1928 – Doktorluk “Türk olma” şartına bağlandı. Böylece gayrimüslimler
doktorluk yapamaz oldular.
Eylül 1929 – Defterdarlık, Yahudi
okullarını, Or Ahayim Hastanesini, Ortaköy Yetimhanesini ve ülkedeki tüm
sinagogları, ticari müessese sayarak bunlara yapılan bağışları vergilendirmeye
karar verdi. Uygulamaya geriye doğru 1925 yılından itibaren başlatıldı. Hahambaşılık
bu yüksek vergileri ödeyemeyince icraya verildi. Hahambaşılık haciz edildi.
Eylül 1930 – Adalet Vekili
(bakanı) Mahmut Esat Bozkurt yaptığı bir konuşmada şunları söyledi:
“Benim fikrim ve kanaatim şudur ki; bu milletin kendisi Türk’tür. Öz Türk
olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmak, köle
olmaktır.”
Eylül 1933- Almanya’da Hitler başa
geçmişti. Yahudilerin devlet memuru olmaları yasaklanmıştı. Pek çok Yahudi
profesör üniversitelerden atılmış işsiz kalmışlardı. Türkiye’ye gelmek ve
üniversitelerde çalışmak istediler. Bu istek önce eğitim bakanı ve daha sonrada
başbakan İsmet İnönü tarafından ret edilir. Profesör Albert Einstein Atatürk’e
bir mektup yazar ve durumu bildirir. Olaydan haberdar olan Atatürk müdahale eder ve Yahudi Alman Profesörler
Türkiye’ye gelerek bugünkü üniversitelerin temellerini atarlar.
Haziran 1934 – Trakya pogromu, Atatürk’ün cumhurbaşkanı olduğu dönemin en
önemli olayıdır.Cevat Rıfat Atilhan ve Nihal Atsız gibi ırkçı yazarların Yahudi aleyhtarı
yazılarıyla galeyana gelen halk, kitleler halinde Çanakkale, Gelibolu, Edirne,
Kırklareli, Lüleburgaz, Babaeski hâsılı tüm Trakya’da Yahudilere saldırdılar.
Yahudilerin evleri ve mağazaları yağmalandı. Kadınlara tecavüz edildi. Kırklareli
hahamı ve cemaat başkanı çırılçıplak soyuldu, dövüldü, sakalları yolundu,
ailesine tecavüz edildi. CHF (Cumhuriyet Halk Fırkası – Bugünkü CHP) Trakya
teşkilatının örgütlediği anlaşılan olaylar sonucu 15 bin Yahudi mal ve
mülklerini geride bırakıp can havliyle İstanbul’a ve başka şehirlere kaçtılar.
Bir kısmı Yunanistan’a ve Bulgaristan’a sığındı. Ne yazık ki onlar geri
dönemeyecekler ve birkaç yıl sonra Almanların ellerine düşeceklerdi.
Acaba Trakya olaylarından Atatürk’ün haberi var mıydı? Bunu kesin olarak
bilmek mümkün değil. Ama haberi olduğuna dair pek çok işaretin olduğunu da
söylemek gerek. Öte taraftan Yahudi cemaati yetkilileri olaylar başladıktan bir
hafta sonra Aktürk’le görüşmeyi başarırlar ve olaylar durur.
Ağustos 1938 – Hükümet “tebaası
oldukları devlet arazisinde yaşama ve seyahat bakımından baskılara tabi tutulan
Musevilerin bugünkü dinleri ne olursa olsun Türkiye’ye girmeleri ve ikametleri
yasaktır” diyen 2/9498 sayılı kararnameyi çıkarttı. Nazilerden kaçan
Avrupalı Yahudilere Türk sınırları bu kararnameyle kapandı. Yahudiler Avrupa’da
kapana kısılmışlardı.
Ağustos 1938 - Anadolu ajansında
çalışan 26 Yahudi personelin tümünün işine son verildi. Yahudilerin
aşağılandığı yazı ve karikatürlerde patlama oldu.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 de
ebediyete intikal etti. Muhakkak ki 20nci yüzyılın en büyük askeri dehası ve en
büyük siyaset adamlarından biriydi. Bir dönem kapanmıştı.
Soruyu tekrar soralım. Acaba Atatürk Yahudileri sever miydi? Ya da
antisemit miydi? Yahudiler hakkında neler düşünüyordu? Atatürk dönemine ait
Yahudilerle ilgili yukarıda okuduğunuz olayları bulabildim. Sizin de
bildikleriniz varsa (kaynak göstererek) yazın, öğrenilsin ve herkes kendi
yorumunu yapsın sorunun cevabını kendine göre versin, isterse paylaşsın.
Ancak tartışmasız bir gerçek var ki Türk Yahudileri Atatürk’ü kendilerini
eşit yurttaş yaptığını zannettikleri için çok sevdiler. Ama yanıldılar. Ben
Atatürk dönemine yetişemedim. Ancak Türkiye’de 60 yıldan fazla yaşadım. Özellikle
Yahudiler Türk olabilmek için her çabayı göstermelerine rağmen eşit Türk vatandaşı
olamadıklarını gözlemledim. Türk olabilmek için çok uğraştılar. Ama “misafir”
kimliğinden kurtulamadılar.
Atatürk’ten sonraki yıllar Türk Yahudileri için çok zor oldu. Onun
döneminde de, sonraki tek partili dönemde de siyasetçiler Yahudileri hiç
sevmedi.
Mayıs 1941de Yahudiler diğer gayrimüslimlerle birlikte 20 sınıf birden
askere alınacaklardır. Apar topar askere alınan bu zavallılar ancak Temmuz 1942de
terhis edildiler.
Ama esas tokat daha gelmemişti. Terhisten bir ay sonra Ağustos 1942de
Varlık Vergisi ile Türkiyeli Yahudiler yere serildi. Mahvoldular. Neleri var
neleri yok hepsi ellerinden alındı. Üstüne bir de Aşkale sürgünü yaşandı.
Kimileri öldü, kimileri ölmekten beter oldu. Ne acı…
Biz Yahudiler size ne yaptık ki? Neden
be, neden?
Esen kalın, her şey iyi olacak…
Aaron Baruch (Ankaralı)
Kaynakça : Milli Mücadelede Türkiye
Yahudileri- Vedat Tüfekçi
Ayşe Hür – Cumhuriyet dönemi
azınlık raporu
Şalom gazetesi arşivleri
27 MAYIS DEGIL 15 MAYIS 1919.
YanıtlaSilYunanlılar Aydın'a giriş tarihi 27 Mayıs 1919.
Sil