17 Ocak 2020 Cuma





GEÇMİŞİ UNUTTURMAYANLAR…










Her ülkenin, her milletin tarihinde yakılacak sayfalar vardır pişmanlıklarla dolu. Ne yazık ki olan olmuş, yaşanan yaşanmıştır. Zamanı geri getirmek olanaksız. Ülkeler, milletler, geçmişlerinde yaşadıkları ile yüzleşmeli, yeni nesillere yaptıkları hataları, belki nedenleriyle, anlatarak tekrarının olmaması için tarih dersini ibretle ve önemle nakletmelidirler.

Araştırmacılar, tarihçiler bu görevi üstlenen insanlardır. Onlar belgelere dayanarak öğrendikleri hakikatleri halka anlatarak onları bilinçlendirirler. Geçmişi öğrenenler bunu kendilerine göre değerlendirirler. Kimisi, “bunlar yaşanmış ama o zamanki koşullarda mecburen yapıldı” diyebilir, bir başkası “yanlış politikalar yüzünden ne yazık ki bu bunlar olmuş” diye düşünebilir. Kimse kimseye karışamaz, kimse kendi yorumunu başkasına dayatamaz.

Ancak gerçekleri yazan tarihçilere, araştırmacılara, yazarlara yazdıklarından dolayı teşekkür edip minnetle çabalarını alkışlamak yerine onlara gerçekleri SAKLANDIKLARI YERDEN ÇIKARTIP HALKIN GÖZÜNE SOKTUKLARI İÇİN çamur atmak neyin nesidir, nasıl bir cahilliktir, nasıl bir aptallıktır, nasıl bir nankörlüktür?

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bilinen, bilinmeyen çok olumsuzluklar yaşandı. Yahudiler çok kötü şeyler yaşadılar. Ama yalnız Yahudiler mi, elbette değil, Türkiye Cumhuriyetinin sahipleri bütün gayrimüslimlere hatta kendi soydaşlarına dahi çok kötülükler yaptılar.
Kılık kıyafet devrimi yapılırken tam 78 kişiyi devrime muhalefet ediyor diye astılar. Evet, yanlış okumadınız astılar. Hatta asılanlardan birisi de kadın, nasıl bir hikmetse… Yetmedi, zamanın en büyük savaş gemisi olan Hamidiye’yi gönderip Rize’yi topa tuttular. Yanlış anlamayın sene 1925.

Yahudileri Almanların elinden Türk diplomatları kurtardı palavrasına inanmayın. Selahattin Ülkümen (kendisini minnet, hürmet ve şükranla anıyorum) hariç tümü palavra. Kurtarmak ne kelime bir de kapana kıstırdılar. Yahudilerin Avrupa’dan kaçabilmesi için tek yol karadan, Türkiye üzerinden transit olarak Filistin’e veya başka bir ülkeye gidebilmekti, fakat ne yazık ki Türkiye vize vermiyordu. (Deniz yolu Struma’dan sonra mümkün değildi) Avrupa’da kapan kapanmıştı. Uzun söze gerek yok. Türkiye “buradan geçemezsiniz” diyordu. 29 Ağustos 1938 tarihli 2/9498 sayılı mahrem  kararname Avrupa’da yaşayan Yahudilere Türkiye’nin kapılarını sıkı sıkıya kapatıyordu. Kararnameye bak!

“…Almanya, Macaristan, Romanya … Tabiiyetindeki Yahudilere katiyen vize verilmemesi…”

Yahudiler size ne yaptı ki be… Sadece bıraksaydınız da kaçabilselerdi… Transit olarak geçmek istiyorlardı, hepsi bu… Filistin’e gitmek istiyorlardı… İsrael devletinin kurulabileceğine inanıyorlardı.  
Sene 1945. İkinci dünya savaşının son günleri. Stalin yönetimindeki Rusya demir perdeyi indirmeye başlamıştır. Balkanlar’da Rus Kızıl Ordusunun girdiği yerlerden çıkmaya niyeti yoktur. Polonya, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve hatta Baltık ülkeleri Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin parçası olma yolundadırlar. Rusya “Uluslar hapishanesi” olmaktadır. Kafkaslar’da ve Asya’da da durum farklı değildir. Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan aynı yolda ilerlemektedir…
Azerbaycan’da duruma muhalefet eden aydınlar teker teker yakalanıp Ruslar tarafından idam edilmeye başlanır. Azerbaycanlı 147 aydın (mühendis, doktor, öğretmen) kaçmaya karar verirler. Türkiye’ye sığınmak için yola çıkarlar. Durumu haber alan Ruslar, Azeri aydınları yakalamak için peşlerine bir Rus müfrezesi takar. Can havliyle kaçan Azeri aydınlar Aras nehrine varırlar. Nehrin üzerinde bir köprü vardır. Boraltan köprüsü… Köprünün bir tarafı Rusya, bir tarafı Türkiye’dir. Nihayet Rus müfrezesi onlara yetişemeden köprüyü geçip canlarını kurtarırlar ve Türkiye’ye sığınırlar.  Serhat karakolunda çok iyi karşılanırlar. Karakol komutanı misafirlere yiyecek içecek verir, ihtiyaçlarını karşılar. Azeri aydınlar siyasi sığınma talebinde bulunurlar. Durum derhâl Ankara’ya telgrafla bildirilir. Cevap beklenmeye başlanır.
Ne cevap geldi biliyor musunuz? Azeri aydınları geri gönderdiler, Ruslara teslim ettiler. Rus askerleri 147 Azeri aydını hemen orda sınırda, köprünün önünde  enselerine birer kurşun sıkıp infaz ettiler.
Mavi Alay ile ilgili yazıları okuyun. Onurlu Kırım Türklerinin Ruslara teslim olmamak için kendilerini nasıl Kızılçakçak baraj gölüne atıp çoluk çocuk intihar ettiklerini okuyun. Ölemeyen (!) Kırım Türklerini, Türkler sınırda Ruslara teslim ettiler, onlar da aynen Azeri aydınlara yaptıkları gibi hepsini kurşuna dizip öldürdüler. Yüzlerce Kırım Türkü oracıkta ölüverdi…
6-7 Eylülde yaşananları bir kere daha yazmayacağım. Türkiye Cumhuriyeti tarihine utançla yazılan sayfalar…
Türkiye Cumhuriyeti,  yakın tarihinde Yunan uyruklu, çok uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan Rumları 1964 yılında bir kararname ile 15 günde sınır dışı etti. Tam 12 bin Yunan uyruklu bundan etkilendi. İçlerinde Yahudiler de vardı. Yanlarına yalnız 20 kilo ve 20 dolar almalarına müsaade edildi. Bu mezalimin hikâyeleri hala anlatılır.
Maraş’ta, (1978 Mayıs ayı) Çorum’da Alevilere resmen pogrom uygulandı. Kimi öldü, kimi tecavüze uğradı. Can havliyle mallarını mülklerini bırakıp kaçtılar.  
Sivas’ta 1993 yılında “laiklere ölüm” sloganlarıyla 33 sanatçıyı yakarak öldürdüler. Polis, asker, itfaiye olaya müdahale dip o zavallıları kurtarmadı. Bu olay tarihe Madımak Katliamı olarak geçti.
İşte bütün bunları (ve elbette pek çok diğer olayları) o değerli araştırmacıların, yazarların kaleminden öğreniyoruz. Şimdi istersen merak edip geçmişin sayfalarını karıştırıp yaşananları öğrenirsin, istersen dönüp sırtını uykuna devam edersin. Kimse sana karışamaz. Demokrasi böyle bir şey. Ama o yazarlar yazacaklar ve öğrenmek isteyenler onlar sayesinde öğrenip kendilerine gerçekleri anlatan bu insanlara minnettar olacaklar. Siz uymak isteyenler de onlara karışamazsınız. Karışamadığınız gibi “tarihi hatırlatıp huzurumuzu kaçırmayın” da diyemezsiniz. Hoş demeye kalksanız da sizi dinlemeye kimsenin niyeti yok.
Yukarıda küçücük özetlerle anlattığım olayları daha detaylı kaynakçalarıyla, belgeleriyle, fotoğraflarıyla daha detaylı öğrenmek isteyenler aşağıdaki linklerden bunları öğrenebilirler. Palavra yok, hakikatler var…
Esen kalın…
Aaron Baruch (Ankaralı)


HOLOCAUST VE TÜRKİYE... http://ankarali-2001.blogspot.com/2018/02/holocaust-ve-turkiye.html

HOLOCAUST VE TÜRKİYE… (II. BÖLÜM) http://ankarali-2001.blogspot.com/2018/03/holocaust-ve-turkiye-ii-bolum.html

BORALTAN FACİASI http://ankarali-513.blogspot.com/

MAVİ ALAY… http://ankarali-2001.blogspot.com/2019/06/mavi-alay.html

20 KİLO,  20 DOLAR, HEPSİ BU,  HADİ YALLAH… http://ankarali-528.blogspot.com/

MARAŞ OLAYLARI... http://ankarali-2001.blogspot.com/2017/09/maras-olaylari_16.html

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN GURUR DOLU TARİHİ….(SİVAS- MADIMAK KATLİAMI) … http://ankarali-2001.blogspot.com/2017/06/turkiye-cumhuriyetinin-gurur-dolu-tarihi_17.html


6 yorum:

  1. çok güzel nerdesin sesini yazını çoktandır duymuyor görmüyorduk iyi olmanı dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belimden ameliyat oldum. Biraz da başka işler vardı, istemeden ara verdim. Şimdi her şey yolunda çok şükür...

      Sil
    2. gecmis olsun dostum , ve hemsehrim ...
      ...

      Sil
  2. Her seferindeki gibi güzel bir yazı..kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Aaron Bey, yazınız çok aydınlatıcı ve bilgi yüklü, emeğinize ve kaleminize sağlık... Geçmiş olsun dileklerimle ...Bizi yazılarınızdan mahrum bırakmayın ��, shabat shalom

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.